09-24-2010, Saat: 01:47 PM
[SIZE=3]Bir engelli olarak sevmek / bir engelliyi sevmek
Sevmek öznesi “vermek” olan ve insanoğlu var olduğundan bu yana söylene söylene bitirilememiş gayet uzun bir duygu cümlesi.
İşin özünde “vermek” olunca insan gibi bir varlık için iş çetrefilleştiğinden dolayı bir sevgiyi sürdürmenin ne kadar “özverili” bir durum olduğunu çok defa duymuşsunuzdur.
Zor olan emek isteyen her şeyde mutlaka tadılası bir şeyler vardır ve insanoğlu;
sevmekten kim usanır
sevmeye doyum olmaz
hangi gönül uslanır
sevenle oyun olmaz
gibi şarkılarda şiirlerde bunu defalarca ifade etmiştir.
Hal böyleyken her ne kadar kendimi toplumdan ayrı düşünmeyip “kim hangi konuda neyi nasıl düşünüyor / hissediyorsa ben de öyle düşünüyor / hissediyorum” desem de bir engelli olarak olaya bir de “kendi penceremden” bakmak istedim.
Önce bir “engelli olarak sevmek” kavramını anladığım kadarıyla ifade etmeye çalışayım. Engelli bayan arkadaşlar alınmasınlar hem bir erkek olduğum için ve hem de belki de hem bayan hem engelli olmanın çetin ve karmaşık durumunu ifade etmekte zorlanacağım için dilim döndüğünce klavyem yazdığınca kendi açımdan bakacağım olaya..
“Ruhunuzun bedene sığmadığını” hissettiğiniz zamanlarda belki bilerek belki bilmeden en azından adeta ruhunuzun taşan kısmını paylaşabileceğiniz bir başka ruh bir başka beden ararsınız ve bulduğunuza dair işaretlere karşı oldukça duyarlı olacağınız düşünülse de çoğu kimsenin aksine çok dikkatli davranır ve kimsenin dikkat etmeyeceği detaylara dikkat ederek atarsınız adımlarınızı..
Çünkü bulunduğunuz durum toplum tarafından “iki gönül bir olunca her şeyin çok kolay olacağı” şeklinde algılanmaz. Yani birini sevmeniz ve sevdiğinizin de sizi sevmesi güzel gelişmelerin kaçınılmaz sonu değil o güzelliklere ulaşmak için mücadele etmenin başlangıç noktasıdır.
Neden “başlangıç noktası” çünkü engelli en başta kendi çevresini ailesini yapabilecekleri konusunda ikna etmek zorundadır.
İnsanlar her alanda her şeyi veremez karşısındakine yani bizim paylaştığımız bizimle paylaşılanla aynı olmayabilir. Kabaca örneklersek biz sevdiğimiz insanın hayatına (a) konusunda görülen / görülmeyen ama sevdiğimizce bilinen bir katkı yaparız; o konuda çok iyi olabiliriz. Ama bizim de (b) konusunda problemimiz vardır karşımızdaki insan da bizimle (b)”yi paylaşır.
Hayat eşitlikler değil bir dengeler manzumesidir. Bir tarafın sürekli verdiği diğerinin aldığı bir yerde “ilişki”den söz etmek mümkün değildir.
İnsanoğlunun her toplumda genel bir “hayat süreci” prototipi vardır. Bizim toplumumuzda bir erkek olarak süreç şöyledir: Erkek evlat doğar bir erkek olarak her şeye “muktedir” olduğu mesajı verilerek yetiştirilir iyi bir tahsil yapması muteber bir mesleği olması evlenip çoluk çocuğa karışması beklenir ya engelli bir evlâttan beklenilen nedir; sadece evde oturması; o kadar..
O normal süreci çevre ondan değil o çevreden talep etmek zorundadır; talep ettiğinde de toplum ona şaşkın gözlerle bakar..
Engelli bayanların durumlarının daha da vahim olduğunu en azından tahmin edebiliyorum. Bu bir zincir ve bunu kırmak öyle kolay değil..
Hayatta bir baltaya sap olamamış doğru dürüst bir mesleği olmayan odundan yapılma insanların bir eş ve bir yuva sahibi olma hususunda sizden daha şanslı oldukları gerçeği içinizdeki kaçınılmaz yaranın isyanın ve nihayetinde çaresizliğin yegâne sebebidir çoğu zaman..
Şimdi mesela engellilerin gönül meselelerindeki önemli noktaları ortaya koyma adına bir örnekten hareket edelim. Diyelim birine gönül verdiniz “acaba nasıl söylesem” diye kıvranıp bir şekilde ifade ettiniz işte o andan itibaren o malum kişinin en yakın arkadaşlarından başlamak üzere çevresine sizden bahsetme ihtimali çok yüksektir.
Sizi asla tanımayan insanların hakkınızda yapabilecekleri yorumlar ve yaratacağı etkiler hayatınızı paylaşmak istediğiniz insanın çok güçlü olmasını gerektirir ki bunu başarabilecek insanların sayılarının çok olmadığı kanaatindeyim.
Onlar bu özellikleriyle çok “özel insanlar”.. böylesi bir insanı eğer bulursanız ne pahasına olursa olsun kaçırmamanızı salık veririm.
Bununla beraber sizin ve onun duruşu inşa etmeye gayret ettiğiniz şeyin sağlamlığı konusunda ipuçları verecektir.
Kaldı ki sizi tanıdıklarını düşündüğünüz insanlar bile bazen sizi hiç tanımadıklarını göstererek sizi hayal kırıklığına uğratabilir. İşte bu noktadan itibaren sizin ve sevdiğiniz insanın duruş ve tavrı her şeyin belirleyicisi olacaktır.
Sonuç itibari ile sevgi emek ister ve emek verilerek elde edilen her şey hem daha güzel hem daha kalıcı hem daha değerlidir öyle değil mi?[/SIZE]
Sevmek öznesi “vermek” olan ve insanoğlu var olduğundan bu yana söylene söylene bitirilememiş gayet uzun bir duygu cümlesi.
İşin özünde “vermek” olunca insan gibi bir varlık için iş çetrefilleştiğinden dolayı bir sevgiyi sürdürmenin ne kadar “özverili” bir durum olduğunu çok defa duymuşsunuzdur.
Zor olan emek isteyen her şeyde mutlaka tadılası bir şeyler vardır ve insanoğlu;
sevmekten kim usanır
sevmeye doyum olmaz
hangi gönül uslanır
sevenle oyun olmaz
gibi şarkılarda şiirlerde bunu defalarca ifade etmiştir.
Hal böyleyken her ne kadar kendimi toplumdan ayrı düşünmeyip “kim hangi konuda neyi nasıl düşünüyor / hissediyorsa ben de öyle düşünüyor / hissediyorum” desem de bir engelli olarak olaya bir de “kendi penceremden” bakmak istedim.
Önce bir “engelli olarak sevmek” kavramını anladığım kadarıyla ifade etmeye çalışayım. Engelli bayan arkadaşlar alınmasınlar hem bir erkek olduğum için ve hem de belki de hem bayan hem engelli olmanın çetin ve karmaşık durumunu ifade etmekte zorlanacağım için dilim döndüğünce klavyem yazdığınca kendi açımdan bakacağım olaya..
“Ruhunuzun bedene sığmadığını” hissettiğiniz zamanlarda belki bilerek belki bilmeden en azından adeta ruhunuzun taşan kısmını paylaşabileceğiniz bir başka ruh bir başka beden ararsınız ve bulduğunuza dair işaretlere karşı oldukça duyarlı olacağınız düşünülse de çoğu kimsenin aksine çok dikkatli davranır ve kimsenin dikkat etmeyeceği detaylara dikkat ederek atarsınız adımlarınızı..
Çünkü bulunduğunuz durum toplum tarafından “iki gönül bir olunca her şeyin çok kolay olacağı” şeklinde algılanmaz. Yani birini sevmeniz ve sevdiğinizin de sizi sevmesi güzel gelişmelerin kaçınılmaz sonu değil o güzelliklere ulaşmak için mücadele etmenin başlangıç noktasıdır.
Neden “başlangıç noktası” çünkü engelli en başta kendi çevresini ailesini yapabilecekleri konusunda ikna etmek zorundadır.
İnsanlar her alanda her şeyi veremez karşısındakine yani bizim paylaştığımız bizimle paylaşılanla aynı olmayabilir. Kabaca örneklersek biz sevdiğimiz insanın hayatına (a) konusunda görülen / görülmeyen ama sevdiğimizce bilinen bir katkı yaparız; o konuda çok iyi olabiliriz. Ama bizim de (b) konusunda problemimiz vardır karşımızdaki insan da bizimle (b)”yi paylaşır.
Hayat eşitlikler değil bir dengeler manzumesidir. Bir tarafın sürekli verdiği diğerinin aldığı bir yerde “ilişki”den söz etmek mümkün değildir.
İnsanoğlunun her toplumda genel bir “hayat süreci” prototipi vardır. Bizim toplumumuzda bir erkek olarak süreç şöyledir: Erkek evlat doğar bir erkek olarak her şeye “muktedir” olduğu mesajı verilerek yetiştirilir iyi bir tahsil yapması muteber bir mesleği olması evlenip çoluk çocuğa karışması beklenir ya engelli bir evlâttan beklenilen nedir; sadece evde oturması; o kadar..
O normal süreci çevre ondan değil o çevreden talep etmek zorundadır; talep ettiğinde de toplum ona şaşkın gözlerle bakar..
Engelli bayanların durumlarının daha da vahim olduğunu en azından tahmin edebiliyorum. Bu bir zincir ve bunu kırmak öyle kolay değil..
Hayatta bir baltaya sap olamamış doğru dürüst bir mesleği olmayan odundan yapılma insanların bir eş ve bir yuva sahibi olma hususunda sizden daha şanslı oldukları gerçeği içinizdeki kaçınılmaz yaranın isyanın ve nihayetinde çaresizliğin yegâne sebebidir çoğu zaman..
Şimdi mesela engellilerin gönül meselelerindeki önemli noktaları ortaya koyma adına bir örnekten hareket edelim. Diyelim birine gönül verdiniz “acaba nasıl söylesem” diye kıvranıp bir şekilde ifade ettiniz işte o andan itibaren o malum kişinin en yakın arkadaşlarından başlamak üzere çevresine sizden bahsetme ihtimali çok yüksektir.
Sizi asla tanımayan insanların hakkınızda yapabilecekleri yorumlar ve yaratacağı etkiler hayatınızı paylaşmak istediğiniz insanın çok güçlü olmasını gerektirir ki bunu başarabilecek insanların sayılarının çok olmadığı kanaatindeyim.
Onlar bu özellikleriyle çok “özel insanlar”.. böylesi bir insanı eğer bulursanız ne pahasına olursa olsun kaçırmamanızı salık veririm.
Bununla beraber sizin ve onun duruşu inşa etmeye gayret ettiğiniz şeyin sağlamlığı konusunda ipuçları verecektir.
Kaldı ki sizi tanıdıklarını düşündüğünüz insanlar bile bazen sizi hiç tanımadıklarını göstererek sizi hayal kırıklığına uğratabilir. İşte bu noktadan itibaren sizin ve sevdiğiniz insanın duruş ve tavrı her şeyin belirleyicisi olacaktır.
Sonuç itibari ile sevgi emek ister ve emek verilerek elde edilen her şey hem daha güzel hem daha kalıcı hem daha değerlidir öyle değil mi?[/SIZE]