09-29-2010, Saat: 06:52 PM

“Aşk nedir?” sorusu
insanlık var oldu olalı sorulan; ama cevabında mutabakata varılamayan bir muammadır. Ancak son yıllarda yaşanan aşk cinayetleri ve aşk vakaları neredeyse “aşk bir hastalıktır” sonucunu doğurdu. Aşk kavramının yeni bilgilerle değerlendirilmesi gerektiğini düşünen iki uzman
kara sevdalıların tedavi edilmesi gerektiğini söylüyor.‘Bu akşam ölürüm
ya benimsin ya toprağın
ölümüne sevda
esirin oldum…’ şeklindeki cümlelerle şarkılarda sıkça geçen kara sevdalar yoksa birer hastalık mı? Mecnun bu devirde yaşasaydı yine Leyla için çöllere düşer miydi? Ya da çağın âşıklarına uyup sürekli Leyla’nın çevresinde dolaşır
radyolardan onun için şarkı ister ve duvarlara “Seni seviyorum Leylaaa” diye mi yazardı! Ferhat
Şirin için dağları deler miydi? Yoksa Şirin’in derdine Boğaz Köprüsü’ne çıkıp “Şirin gelmezse kendimi atarım” naraları mı atardı?Peki
insan âşık olduğu kişinin onu istememesine hatta yanına yaklaşmaması için mahkeme kararı çıkartmasına rağmen sevmeye nasıl devam eder? Her türlü hakarete rağmen neden onun çevresinde dolaşır
telefonlar açar
yollarına güller döker… Hatta aşkı için ölür ya da sevdiğini öldürür… İşte uzmanlar bu duruma “takıntılı aşk” adını veriyor ve takıntılı aşkları hastalık olarak değerlendiriyor. Sadece takıntılı aşklar değil
literatüre geçen birçok aşk hastalığı var. Ve aşk hastalıkları o kadar çok yaygınlaştı ki artık liselerde bile aşk cinayetleri işleniyor. Aşk vakaları ve cinayetleri gazetelerin üçüncü sayfalarından manşetlere taşınıyor.Bilim
sonu cinayetlere varan toplumsal zararlara sebebiyet verdiği için aşkı yeni bilgilerin ışığında yeniden ele alıyor. İşte bu amaçla uzman psikolog Zehra Erol ve uzman Dr. Funda Güdücü Sağır da
hastalarının öykülerinden yola çıkarak aşk hastalıklarını kaleme almışlar. Erol ve Sağır’ın yazdığı “Takıntılı Aşklar” kitabı Timaş Yayınları’ndan çıktı.“Aşk nedir?” sorusuna Güdücü
bilimsel bir cevap veriyor: “Aşkın kaynağını
sebebini
biçimini
sürekliliğini sağlayan beyindir. Anlatılan bir duygu da olsa
aşk beynin fizyolojik
yapısal
işlevsel durumuna bağlı gelişen bir olgudur.” Güdücü
aşkın hastalıklı olması ya da olmamasının beynin işlevlerine bağlı olduğunu söylüyor. Beyinde aşkla ilgisi bulunduğu düşünülen hormonlar; “serotonin
dopamin
noradrenalin”dir. Güdücü
yapılan araştırmanlara göre romantik aşk ile serotonin hormonunun düşük seviyesi arasında bir bağlantı olduğunun anlaşıldığını anlatıyor. Bu hormonlar beyinde bir de ruhsal hastılıklarda düşük seviyede oluyor!Zehra Erol ise takıntılı âşkların nedenini karşısındakinden ayrılmayı kabul etmeme olarak açıklıyor: “Kopamadığı
karşısındaki kişi değil
kendi zihninde idealize ettiği kişidir. Kopamama nedeni de sevgi ihtiyacı
yalnız kalma endişesidir.” Günümüzde diziler
şarkılar
filmler hep aşktan söz ediyor. Hatta liseliler arasında âşık olmayan ya da aşkı olmayanlar dışlanıyor. “Bunun sebebi aşka duyulan açlık mıdır?” diye soruyoruz. Erol
en önemli sebebinin aile olduğunu anlatıyor. “Ailede göremediği sevgiyi dışarıda arıyor çocuklar.” diyor.Aşk hastalıkları
Erotomanik aşklar:
“Erotomanik tip
sanrısal bozukluk” denilen rahatsızlıkta kişi
çevresindeki herkesin
özellikle de âmirinin
patronunun ya da bir ünlünün kendisine hayran olduğunu düşünür
hatta aşkı olduğuna inanır.Paranoid aşklar:
Aşırı şüpheci kişilerin sevdiklerine güvenmemesidir. Sürekli kıskançlık krizlerine girer. Size değil çevreye güvenemediği için böyle davrandığını söyler. Aslında onun kendine güveninde problem vardır. Böyle âşıklara karşı daima dürüst davranmak gerekiyor. Yoksa sevdiğine de kendisine de zarar verebilir.
Aşırı şüpheci kişilerin sevdiklerine güvenmemesidir. Sürekli kıskançlık krizlerine girer. Size değil çevreye güvenemediği için böyle davrandığını söyler. Aslında onun kendine güveninde problem vardır. Böyle âşıklara karşı daima dürüst davranmak gerekiyor. Yoksa sevdiğine de kendisine de zarar verebilir.
Antisosyal aşklar:
Topluma ve insanlara zarar verirler. Ama bundan vicdan azabı duymazlar. Hırsızlar
kapkaççılar ve hatta ailelerine
kendilerine eziyet eden
alkol ve madde müptelası olan bu kişiler hiç kural tanımazlar. Dürtüsel davranışları ilk zamanlarda onun tutkulu bir âşık olduğunu düşündürebilir. Fakat antisosyal kişiler kolay kolay vicdan azabı duymadıkları için sevdiklerine zarar verir. Antisosyal erkekler genellikle bağımlı kadınlarla evlenirler. Çünkü tüm yaptıklarına ancak bağımlı kişilik yapısında birisi tahammül edebilir.
Depresif aşklar:
Depresif kişileri mutlu bir ifadeyle göremezsiniz. Belki de onların mutluluğu
mutsuzluktur. Zaten onlar aşkı adeta acı çekmek için yaşarlar. Depresif âşık sevdiğine hiç kavuşamayacağını ya da kavuşsa bile hiç mutlu olamayacağını düşünür. Depresif bir kişiyi sevenler
ona karşı sakin ve anlayışlı olmalıdır.
Gülizar BAKİ
Topluma ve insanlara zarar verirler. Ama bundan vicdan azabı duymazlar. Hırsızlar
kapkaççılar ve hatta ailelerine
kendilerine eziyet eden
alkol ve madde müptelası olan bu kişiler hiç kural tanımazlar. Dürtüsel davranışları ilk zamanlarda onun tutkulu bir âşık olduğunu düşündürebilir. Fakat antisosyal kişiler kolay kolay vicdan azabı duymadıkları için sevdiklerine zarar verir. Antisosyal erkekler genellikle bağımlı kadınlarla evlenirler. Çünkü tüm yaptıklarına ancak bağımlı kişilik yapısında birisi tahammül edebilir.Depresif aşklar:
Depresif kişileri mutlu bir ifadeyle göremezsiniz. Belki de onların mutluluğu
mutsuzluktur. Zaten onlar aşkı adeta acı çekmek için yaşarlar. Depresif âşık sevdiğine hiç kavuşamayacağını ya da kavuşsa bile hiç mutlu olamayacağını düşünür. Depresif bir kişiyi sevenler
ona karşı sakin ve anlayışlı olmalıdır.Gülizar BAKİ