:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Gidiyorum İstanbul...
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
Gidiyorum İstanbul. Bir demet yağmur var avuçlarımın içinde, sessizliğim bahardan kalma bir intihar, bıraktım kapısı hiç çalınmayan bir evin bahçesine. Kırgınım ve huysuzum dillenmeyen sözlere…“giden gitsin, sen şarkılar söyle içinden, boş ver”, diyemeyecek kadar şarkılıyım, birazdan yolda durduracak beni polisler, şarkı kontrolünde promili aşmış olacağım.
Gidiyorum İstanbul. Bana çok geldin, belki de az. Karıştırdım sevda sözcüklerini okey taşlarıyla. Çifte dönüyordum, yenildim. Saat sabahın üçü, saat sabahın orta şekerli hali, saat sabahın yalpalayan yürüyüşü. Galiba iğnesi kırılmış bir plak kadar bozuğum. Dağıttım kadın aklımla, yeter kavuşmalar için soyunduğum.
Gidiyorum İstanbul. Benden önce çok gidenlerin anısına, bir selam daha bırakarak sokaklarına. Kaldırımların ıslak tenhalığına tükürdüm ve küfürler yağdırdım dili bozuk kavuşmaların ısırgan soğukluğuna. Kaşınıyorum, hadi susturun yine, yeniden, bir kez daha. Elbet bir zaman yorulacaksınız, kelimeleri arayacak diliniz, konuşmayacağım, konuşturamayacaksınız.
Gidiyorum İstanbul. Getirdiğim boyalı ve süslü öpüşleri sunamadım aşkın dudağına. “Üzgünüm”, diyen cevaplarda kaldı başı dik sevda yürüyüşüm. Mahcup olacak biri varsa o da benim, beni bağışla Asya ve Avrupa, şiirleri boğazınızdan geçiremedim. Yutkunduğum sitemlerde terledi ânı yaşayan bekleyiş. Hadi, bir daha söyle şarkını Vedat Sakman, ama ne olur “usulca”. Sen de biliyorsun işte, “ateşim dumansız arayışlarda
Gidiyorum İstanbul. Gözleri pencerede beni bekler Ege, özlemiştir, bir tas sıcak çorbayla yolumu gözlemektedir. Tez elden haber geldi, seni her kim üzdüyse yürü ve arkana bakma dedi. Boynum kıldan ince, sevdadan derindir. Bağırdım ama göz yaşlarıma söz dinletemedim. Asi ve kırılgan olur yaşını alan özlemler, isteksizce öğrendim.
Gidiyorum İstanbul, aldırma, aldırma gözü pek direnişime, hayasız tükenişime ve inatçı bekleyişime. Gülhane'den aldığım mor tokalı çanta kadar gerçektir uykusuzluğum ve Eminönü'ndeki ekmek arası balık yalnızlığım. Biliyorum İlke, Yeşilköy'den denize sitemleri indirdik, geride kaldı kırık ezgiler kuşağından geçen kekeme direnişler. Şişli'de şişe geçirdim umutları ama pişmediler. Taksim'de taktım kafama bu sefil suskunluğu. Kadıköy'de bir kadı kadar asilken, Beşiktaş’da beşik kertmesi olduğumu hatırladım mutlu anılarla, ağladım, ağlandım belki de.
Gidiyorum İstanbul. “Bu ne senden ilk kaçışım ne de ilk düşüşün yüreğime” Sessizce, hiç yaşanmamış gibi adımlayarak yolları. “Ne bu serden son geçişim ne de son düşüşüm kaderime” Kumdan Kaleler neden yok artık, sahile insem bulabilir miyim şarkılarını dalgalar kaçırmadan inine?
Gidiyorum İstanbul. Ağır geldi kalabalığın içinden bağıran yalnızlığım. Köpek öldüren hırçınlığım, köprü altlarında barınan çığlığımda. Ne ay anladı ışığında soyduğum çıplaklığı ne de “gece ay şahit” şahadet getirdiğim gözlere. Sus İstanbul, ne olur herkes gibi sus sen de. Bak işte gidiyorum, arkamdan su dökme, bir parça mavi yeter yollara düşmeme.
Gidiyorum İstanbul. Tuzlu damlacıklarla yıkadım yüzümü ve açıldım sabaha. Bakırköy'de delirdim dalgalara ve kulaç attım anason kokusunda istiflenen sarhoşluğa. Gelmedi beklenen gülüşler, olsun, gidiyorum gelmek istemeyenlerden ben de. Aze'm, özüm, omuzlarını açık bırak, ıslatacağım gözlerimle. Kaç damla sığar, üşüyen yorgunluğun bedelsiz uzaklığında nefes alan hüzünlere?
Gidiyorum İstanbul, gidiyorum evime. Evimin neresi olduğunu bilmediğim denize. Gülümsettiğin zamanlar çıkınımda katık olsun. El sallıyorum, dağılan saçlarımın arasına karıştı rüzgarın sesi. Yağmurunda ıslandım, kafidir bu sema gösterisi.
Gidiyorum İstanbul, bir gün dönersem diye, sakla gölgemi.
---
....çok uykum var, müsait bir denizde yatabilir miyim? -