10-20-2010, Saat: 11:35 PM
“Gittin... solan bir mevsim değil sadece bendim. Şimdi ay güneşim oldu.”
Herkesin bir tanımı vardı aşka dair. Herkesin farklı bir aşk sunumu. Benim de...
Mutsuz aşktı benim sahnemde hayat bulan aşkın adı...
Donuk ve mat ama kutsal bir aşktı.
Madde bağımlılığı gibiydi, nefes alamayan astımlı bir hastaydı o, ama onurlu bir aşktı.
Madde bağımlılığı gibiydi, nefes alamayan astımlı bir hastaydı o, ama onurlu bir aşktı.
Maskeli balo müdavimlerinin adını aşk koydukları ölüm ayinlerinden değildi. Aynaya bakmaya korkan yüreklerin harcı da değildi böyle bir aşk.
[INDENT]
Belki de hepsinden öte yalnızdı ve de hep solgun.
Aşkı, aşk yapan tek kişilik olmasıydı belki de. Kana karışan yoksunluğun her geçen saniye artarak daha çok acı vermesiydi... Çaresizlikti o. Asla tutku ya da şehvet değildi. Vücutlar yoktu onun içinde, ne maskeler ne de hesaplar...
“Şehir, ışıklarını yine söndüremedi. Şehir, yaşanılan cinayetlerin tek tanığıydı. Özenle çıkarılıyordu maskeler, özenle takılıyordu sonra...”
Aşk, yürek işiydi, yürek yoksa aşk da olmazdı.
O bir iç kanamasıydı. Tutku ya da şehvet değil...
Bir de utanmadan aşktan söz edenler vardı, kirletenler. İnce hesap duayenleriydi onlar. Dudaklarında şehvet, tenlerinde ihanetin dövmesi vardı. Kaslarında bir gece önceki sahte dokunuşların sızısı, o sızı ki bir tek kaslarındaydı...
Mekanikti bedenleri gibi yürekleri de. Her yerde görebildiğiniz türdendi bu ince hesap duayenleri. Başkalaşmış aşkların başkalaşmış adam ve kadınlarıydı onlar. Yüzlerinden tanırdınız onları, ifadelerinden, pazarlıklı gülüşlerinden. Masum olanı yaşatamazdı yürek müsfetteleri. Sürekli yenilerlerdi belleklerini. Acıyı da böyle uyutmuşlardı, Aşkı da...
O bir iç kanamasıydı. Tutku ya da şehvet değil...
Bir de utanmadan aşktan söz edenler vardı, kirletenler. İnce hesap duayenleriydi onlar. Dudaklarında şehvet, tenlerinde ihanetin dövmesi vardı. Kaslarında bir gece önceki sahte dokunuşların sızısı, o sızı ki bir tek kaslarındaydı...
Mekanikti bedenleri gibi yürekleri de. Her yerde görebildiğiniz türdendi bu ince hesap duayenleri. Başkalaşmış aşkların başkalaşmış adam ve kadınlarıydı onlar. Yüzlerinden tanırdınız onları, ifadelerinden, pazarlıklı gülüşlerinden. Masum olanı yaşatamazdı yürek müsfetteleri. Sürekli yenilerlerdi belleklerini. Acıyı da böyle uyutmuşlardı, Aşkı da...
Oysa Aşk, içinde acı olmadan ne kadar onurlu olabilirdi ki...
Çıplaklık yoktu benim Aşkımda. Hesaplar, beklentiler, yoktu.
Korku vardı, dinmeyen sancılar vardı. Ağustos gecesinde üşüten ayazlar vardı.
Çaresizlik vardı dört duvarda. Çaresizlik vardı dört duvarda...
[/INDENT]Çaresizlik vardı dört duvarda. Çaresizlik vardı dört duvarda...