10-29-2010, Saat: 09:03 PM
"Tanrı bir çömlek ustasıdır ve biz insanlar onun kiliyiz. Onun tornası sürekli döner ve bizleri istediği gibi şekillendirir. Kimimizi testi, kimimizi çömlek, kimimizi saksı, kimimizi lamba şeklinde yaratır. Bazılarımız su, bazılarımız şarap, bazılarımız süt veya bal, bazılarımızsa ışık taşırlar. Kırılırsak O buna aldırmaz ve geri dönüp bize bakmadan yeni kaplar yapmaya devam eder." Nikos Kazancakis
Her şeyi başlatandır aslında toprak. Ve toprağın ateşle dansıyla başlar seramiğin öyküsü.
Seramik Yunanca’ da “kil” anlamına gelen keramikos sözcüğünden türemiş. Kil suyla karıştırıldığında kolayca biçimlendirilebilen bir hamura dönüşüyor, pişirildikten sonra da sert, sağlam, değişmez bir yapı kazanıyor. Seramik hammaddesi kil ve seramik elde, kalıpta veya tornada biçimlendirilmiş, fırınlanmış her tür eşyanın genel adı. Ham maddesi ****l oksit veya a****l karışımlarından oluşuyor; yani kil, kuvartz ve feldispat maddeleri ana bileşenleri olan ve ısıl süreç ile moleküler dizilimi gerçekleşen bir madde.
Seramik toprağın ateşte sertleşmesi ile keşfedililiyor. İnsanların suyu taşıma ve saklama ihtiyaçlarından dolayı seramik bulunmuş ve yüzyıllardır kap kacak yapımı ve yapı tuğlası amacıyla kullanılmış. Seramik yapılırken, kile üretilecek ürüne göre su eklenerek seramik hamuru elde ediliyor. Sonra fırınlanarak bisküvi denilen yarı mamul elde ediliyor. Daha sonra çeşitli tekniklerle şeffaf ya da renkli olarak sırlanıp tekrar fırınlanıyor.
Bilinen kaynaklara göre seramiğin en eski örnekleri Anadolu’da yeni taş döneminde bulunmuş. Bu dönemden sonra seramik sanatı M.Ö. 3500 Kalkalitik devir, M.Ö. 2500 - 1000 Truva, Hitit, M.S. 11. Ve 13. Yüzyıllarda Selçuklu, 10. Yüzyılda Anadolu'ya gelen Osmanlılara miras kalmış ve günümüze kadar ulaşmış.
Seramiğin günümüzde birçok kullanım alanı var. Mimari yapıların iç ve dış yüzeylerindeki sırlı ve sırsız kaplama elemanları, günlük yaşama ilişkin kullanım eşyaları, fonksiyonel olmayan seramik objeler, ileri teknoloji alanı ve sanat alanında kullanımları bunlardan birkaçı. Seramik sanatı, çömlekçilik, çinicilik, tuğla ve kiremit üretimi olarak gruplandırılabilir.
Çömlekçilik; çömlekçi çarkı, basit tezgah veya elle şekillendirilen kapların üretimini anlamında. Aslında çömlekçiliğin başlayıp devam etmesi, göçebe kavimlerin yerleşik hayata geçmesiyle olmuş. Anadolu’da Neolitik dönemden beri çömlek yapıldığı biliniyor. M. Ö. 3. bin yıllarında çömlekçi çarkı bulunmuş. Daha önceleri elle şekillendirilen ve açık ateşte pişirilirken çömlek, çömlekçi çarkıyla beraber çarkta şekillenmeye ve ilkel fırınlarda pişmeye başlamış. Çömlekler çamur yumuşakken şekillendiriliyor, fırında pişirilerek, sırlı ya da sırsız şekilde çanak, çömlek, vazo, vb. şekillere dönüştürülüyor.
Halen Anadolu’da çömlekçilik yapılmakta, hatta en eski tekniklerin uygulandığı yöreler dahi var. Bu yörelerde elle şekillendirilen hamur, sulandırılmış çamurla sırlanıp, açık ateşte pişiriliyor ve bu teknik kadınlar tarafından uygulanıyor. Çömlekçilikte çarkın kullanıldığı yerlerde artık bu işi erkekler yapıyor. Ancak ne yazık ki birçok olumsuz koşuldan dolayı çömlekçilik zedelenmiş. Şimdilerde yurtdışından gelen ucuz, kalitesiz örneklere ve birçok yeni alternatife yenik düşmüş ve sadece turistik amaçlı olarak üretimi devam ediyor. Avanos, Kınık, Menemen, Karacasu çömlekçilik sanatında sürekli ve yoğun üretim yapan merkezler.
Çinicilik; geleneksel motiflerin dekoratif eşya ve duvar karolarında gösterilen, seramik sır altı, sır üstü dekor uygulamalarına verilen isim. Çini yapılırken pişirilen seramik (yarı mamul) üzerine; yapılacak desen, şekil veya yazıların sınırları aydınger (iğnelenmiş desenli) şablonlar yardımı ile odun kömürü tozu ile desen işlenir. Bu desen tahrirlenip (çinilerde bezeme örgelerinin çevresini dolanan ince kontur) içleri boyanır. Boyalar genellikle büyük kısmı ithal maddelerden yapılan boyalardır.
Çini sanatı Türklere özgü bir sanat aslında. 18. Yüzyıla kadar “kaşi” ve“evani” ismi ile anılan çini o dönemde Çin porseleninin ünlü olmasından ötürü kalite vurgulamak amacı ile daha sonraları “çini” diye adlandırılmış. Çinicilik Selçuklularla Anadolu’ya girmiş ve Selçuklularda ve sonra Osmanlı’larda mimari süslemede çok önemli bir yere sahip olmuş. 18. Yüzyıl’a kadar İznik en önemli çini merkeziydi ancak 18. yüzyılda çinicilik sanatı İznik’te tamamen kayboluyor. 18. yüzyıldan sonra Kütahya ve Çanakkale’de devam ediyor. Ancak çini sanatı 19., 20. yüzyılda gerilemeye başlamış.
Günümüzde ise eski çini sanatı alanında merkez Kütahya.
Seramik sanatı çok rahatlatıcı ancak bir o kadar da sabır gerektiren bir sanat dalı. Bu sanata elini uzattığın andan itibaren çamura ellerinle hayat vermeye başlarsın. Eğer bu sanata baş koyduysan artık içindesindir ve bir daha ondan vazgeçemezsin. Çamura şekil verip ona istediğin şekli verirken aynı bir bebeğin doğumu kadar sancılı ve bir o kadar da heyecanlı bir süreç seni bekliyor olacak. Sanki sihirli, dokunduğun zaman seni içine çeken, mucizeler getiren bir süreç… Şekillendirmek, şekillendirirken çatlamasını engellemek, uygun ısıda fırınlamak, düzgünce sırlamak ve tekrar fırınlamak… Hepsi sana ait bir mucizeyi ortaya çıkarmak için…
Sanatsal alan dışında artık seramik günümüzde bambaşka boyutlarda karşımıza çıkıyor. İnsanların kullandığı bu en eski sanatsal malzeme artık geleceğin hayallerini yakalayan bir malzeme. Bu malzeme ileri teknoloji seramikleri olarak adlandırılıyor, çeşitli bileşimlerle meydana gelen sentetik seramiklerden (oksit, karbür, nitrür, borür) oluşuyor. Elektronik, optik, mekanik, termal ve kimyasal özelliklerinin bulunması ile birçok alanda yenilik getiren mucize malzeme olarak nitelendiriliyor. En bilindiği alanlar; piezoelektrik malzemeler,biyo uyumlu seramikler, ısı kalkanı, aşınmaya dayanıklı makine elemanları; otomobiller, hava, uzay ve raylı sistem araçları, bilgisayar ve makine üretimi, tıp, elektrik nakil sistemleri, üretim teknolojisi.alanları. Bilgisayar teknolojisinden, uzay teknolojisine kadar uzanan kullanım alanları ile yüksek teknoloji seramikleri artık geleceğin malzemesi.
Her şeyi başlatandır aslında toprak. Ve toprağın ateşle dansıyla başlar seramiğin öyküsü.
Seramik Yunanca’ da “kil” anlamına gelen keramikos sözcüğünden türemiş. Kil suyla karıştırıldığında kolayca biçimlendirilebilen bir hamura dönüşüyor, pişirildikten sonra da sert, sağlam, değişmez bir yapı kazanıyor. Seramik hammaddesi kil ve seramik elde, kalıpta veya tornada biçimlendirilmiş, fırınlanmış her tür eşyanın genel adı. Ham maddesi ****l oksit veya a****l karışımlarından oluşuyor; yani kil, kuvartz ve feldispat maddeleri ana bileşenleri olan ve ısıl süreç ile moleküler dizilimi gerçekleşen bir madde.
Seramik toprağın ateşte sertleşmesi ile keşfedililiyor. İnsanların suyu taşıma ve saklama ihtiyaçlarından dolayı seramik bulunmuş ve yüzyıllardır kap kacak yapımı ve yapı tuğlası amacıyla kullanılmış. Seramik yapılırken, kile üretilecek ürüne göre su eklenerek seramik hamuru elde ediliyor. Sonra fırınlanarak bisküvi denilen yarı mamul elde ediliyor. Daha sonra çeşitli tekniklerle şeffaf ya da renkli olarak sırlanıp tekrar fırınlanıyor.
Bilinen kaynaklara göre seramiğin en eski örnekleri Anadolu’da yeni taş döneminde bulunmuş. Bu dönemden sonra seramik sanatı M.Ö. 3500 Kalkalitik devir, M.Ö. 2500 - 1000 Truva, Hitit, M.S. 11. Ve 13. Yüzyıllarda Selçuklu, 10. Yüzyılda Anadolu'ya gelen Osmanlılara miras kalmış ve günümüze kadar ulaşmış.
Seramiğin günümüzde birçok kullanım alanı var. Mimari yapıların iç ve dış yüzeylerindeki sırlı ve sırsız kaplama elemanları, günlük yaşama ilişkin kullanım eşyaları, fonksiyonel olmayan seramik objeler, ileri teknoloji alanı ve sanat alanında kullanımları bunlardan birkaçı. Seramik sanatı, çömlekçilik, çinicilik, tuğla ve kiremit üretimi olarak gruplandırılabilir.
Çömlekçilik; çömlekçi çarkı, basit tezgah veya elle şekillendirilen kapların üretimini anlamında. Aslında çömlekçiliğin başlayıp devam etmesi, göçebe kavimlerin yerleşik hayata geçmesiyle olmuş. Anadolu’da Neolitik dönemden beri çömlek yapıldığı biliniyor. M. Ö. 3. bin yıllarında çömlekçi çarkı bulunmuş. Daha önceleri elle şekillendirilen ve açık ateşte pişirilirken çömlek, çömlekçi çarkıyla beraber çarkta şekillenmeye ve ilkel fırınlarda pişmeye başlamış. Çömlekler çamur yumuşakken şekillendiriliyor, fırında pişirilerek, sırlı ya da sırsız şekilde çanak, çömlek, vazo, vb. şekillere dönüştürülüyor.
Halen Anadolu’da çömlekçilik yapılmakta, hatta en eski tekniklerin uygulandığı yöreler dahi var. Bu yörelerde elle şekillendirilen hamur, sulandırılmış çamurla sırlanıp, açık ateşte pişiriliyor ve bu teknik kadınlar tarafından uygulanıyor. Çömlekçilikte çarkın kullanıldığı yerlerde artık bu işi erkekler yapıyor. Ancak ne yazık ki birçok olumsuz koşuldan dolayı çömlekçilik zedelenmiş. Şimdilerde yurtdışından gelen ucuz, kalitesiz örneklere ve birçok yeni alternatife yenik düşmüş ve sadece turistik amaçlı olarak üretimi devam ediyor. Avanos, Kınık, Menemen, Karacasu çömlekçilik sanatında sürekli ve yoğun üretim yapan merkezler.
Çinicilik; geleneksel motiflerin dekoratif eşya ve duvar karolarında gösterilen, seramik sır altı, sır üstü dekor uygulamalarına verilen isim. Çini yapılırken pişirilen seramik (yarı mamul) üzerine; yapılacak desen, şekil veya yazıların sınırları aydınger (iğnelenmiş desenli) şablonlar yardımı ile odun kömürü tozu ile desen işlenir. Bu desen tahrirlenip (çinilerde bezeme örgelerinin çevresini dolanan ince kontur) içleri boyanır. Boyalar genellikle büyük kısmı ithal maddelerden yapılan boyalardır.
Çini sanatı Türklere özgü bir sanat aslında. 18. Yüzyıla kadar “kaşi” ve“evani” ismi ile anılan çini o dönemde Çin porseleninin ünlü olmasından ötürü kalite vurgulamak amacı ile daha sonraları “çini” diye adlandırılmış. Çinicilik Selçuklularla Anadolu’ya girmiş ve Selçuklularda ve sonra Osmanlı’larda mimari süslemede çok önemli bir yere sahip olmuş. 18. Yüzyıl’a kadar İznik en önemli çini merkeziydi ancak 18. yüzyılda çinicilik sanatı İznik’te tamamen kayboluyor. 18. yüzyıldan sonra Kütahya ve Çanakkale’de devam ediyor. Ancak çini sanatı 19., 20. yüzyılda gerilemeye başlamış.
Günümüzde ise eski çini sanatı alanında merkez Kütahya.
Seramik sanatı çok rahatlatıcı ancak bir o kadar da sabır gerektiren bir sanat dalı. Bu sanata elini uzattığın andan itibaren çamura ellerinle hayat vermeye başlarsın. Eğer bu sanata baş koyduysan artık içindesindir ve bir daha ondan vazgeçemezsin. Çamura şekil verip ona istediğin şekli verirken aynı bir bebeğin doğumu kadar sancılı ve bir o kadar da heyecanlı bir süreç seni bekliyor olacak. Sanki sihirli, dokunduğun zaman seni içine çeken, mucizeler getiren bir süreç… Şekillendirmek, şekillendirirken çatlamasını engellemek, uygun ısıda fırınlamak, düzgünce sırlamak ve tekrar fırınlamak… Hepsi sana ait bir mucizeyi ortaya çıkarmak için…
Sanatsal alan dışında artık seramik günümüzde bambaşka boyutlarda karşımıza çıkıyor. İnsanların kullandığı bu en eski sanatsal malzeme artık geleceğin hayallerini yakalayan bir malzeme. Bu malzeme ileri teknoloji seramikleri olarak adlandırılıyor, çeşitli bileşimlerle meydana gelen sentetik seramiklerden (oksit, karbür, nitrür, borür) oluşuyor. Elektronik, optik, mekanik, termal ve kimyasal özelliklerinin bulunması ile birçok alanda yenilik getiren mucize malzeme olarak nitelendiriliyor. En bilindiği alanlar; piezoelektrik malzemeler,biyo uyumlu seramikler, ısı kalkanı, aşınmaya dayanıklı makine elemanları; otomobiller, hava, uzay ve raylı sistem araçları, bilgisayar ve makine üretimi, tıp, elektrik nakil sistemleri, üretim teknolojisi.alanları. Bilgisayar teknolojisinden, uzay teknolojisine kadar uzanan kullanım alanları ile yüksek teknoloji seramikleri artık geleceğin malzemesi.