11-14-2006, Saat: 01:03 PM
[SIZE=5]İŞTE BİZ! [/SIZE]
Belki yüreğime kirpiklerinle çizdiğin bir kara kalem çalışması, hani o hiçbir ressamın yıllarını verip de bitiremediği… Belki sağır bir bestekarın dünyanın bütün seslerini birleştirip oluşturduğu bir armoni, o hiç kendi kulaklarıyla dinleyemediği… Belki de omuriliğinden vurulmuş bir felçlinin Everest tepesine diktiği bir bayrak, yüreğimin gönderine çektiğin o bakışlar. Belki aşkım… Belki aşkın… Aşkımız belki sana her baktığımda, yüreğimin pistinde dans edişi gözlerinin. O kıpırdaması yüreğimizin… Bazen bir giz, bazen ise biz… Kendimiz… Seni değil, beni değil, bizi saklıyor yüreklerimiz. Ansızın bakıp gülmelerimiz, hissedip de söyleyemediklerimiz, aşkımız, sevgimiz, belki çırılçıplak biz o gözlerimizin bize söylediği şarkı. Sen de biliyorsun; bizi bizde saklıyor yüreklerimiz. Her şey belki, ama tesadüf değil. Söylesene. Hangi tesadüf bir bakışa saklayabilir güneşin kollarını? Hangi rastlantı bana çıkarabilir bütün yollarını? Hangi farkında olmazlık rüyalarıma girip bana “gel” diyebilir ve ben gittiğimde o en komik haliyle karşımda dikilebilir? Bütün umutlarım eksi kırk derecede donarken, ve pencerenizin ürperten boşluğuna bakarken boş gözlerim, hangi cehennem sıcağı esir alabilir tüm vücudumu? Açıklayabilir misin bana bunu? Hayır! hiçbir rastlantı açıklayamaz. Çünkü hiçbir tesadüfün eseri değil bu! Bu yüzden sus! Yorma kendini! Gözlerin zaten anlatıyor her şeyi. Diyorlar ki; “bizim için atıyor ve bizi bizde saklıyor yüreklerimiz”.
Sanki çocukça bir oyun bu oynadığımız. Kimi zaman körebe; gözlerimize olmayan bir perde çekip hani göremediğimiz o içimizdeki bizi. Kimi zaman saklambaç; bir türlü ortaya çıkarıp sobeleyemediğimiz birbirimizi. Kimiz zamansa yakan top; hani o en acı sözlerimizle vuruşumuz yüreğimizi. Ve oynadığımız her oyunda o kadar çok şey anlatıyor ki bize gözlerimiz. “Buldum seni aşkım, açıyorum gözlerimi” diyorlar mesela. Ya da “çık ortaya aşkım sobe” diye bağırıyorlar bütün güçleriyle. Hani en çok da “ seni yüreğinden vurdum, beni yüreğimden vurdun, vurulduk ikimiz de, oyun bitti” diyorlar, saklanıp göz kapaklarımızın siperine. Kanlı yaş döküyorlar yüreğimize. Sonra titriyor, titriyor ellerimiz. “Seni seviyorum” diye bağırmak isterken biz, sadece susuyoruz. Acımızı içimize kusuyoruz. Ve gözyaşında yapılmış bir tabutta kalıyor ümitlerimiz. Öylece kalıyoruz orada nereye gideceğimizi bile bilmeden. İşte sen aşkım. İşte ben. İşte biz! ...
26.08. 2005
EvReNCeLL
Belki yüreğime kirpiklerinle çizdiğin bir kara kalem çalışması, hani o hiçbir ressamın yıllarını verip de bitiremediği… Belki sağır bir bestekarın dünyanın bütün seslerini birleştirip oluşturduğu bir armoni, o hiç kendi kulaklarıyla dinleyemediği… Belki de omuriliğinden vurulmuş bir felçlinin Everest tepesine diktiği bir bayrak, yüreğimin gönderine çektiğin o bakışlar. Belki aşkım… Belki aşkın… Aşkımız belki sana her baktığımda, yüreğimin pistinde dans edişi gözlerinin. O kıpırdaması yüreğimizin… Bazen bir giz, bazen ise biz… Kendimiz… Seni değil, beni değil, bizi saklıyor yüreklerimiz. Ansızın bakıp gülmelerimiz, hissedip de söyleyemediklerimiz, aşkımız, sevgimiz, belki çırılçıplak biz o gözlerimizin bize söylediği şarkı. Sen de biliyorsun; bizi bizde saklıyor yüreklerimiz. Her şey belki, ama tesadüf değil. Söylesene. Hangi tesadüf bir bakışa saklayabilir güneşin kollarını? Hangi rastlantı bana çıkarabilir bütün yollarını? Hangi farkında olmazlık rüyalarıma girip bana “gel” diyebilir ve ben gittiğimde o en komik haliyle karşımda dikilebilir? Bütün umutlarım eksi kırk derecede donarken, ve pencerenizin ürperten boşluğuna bakarken boş gözlerim, hangi cehennem sıcağı esir alabilir tüm vücudumu? Açıklayabilir misin bana bunu? Hayır! hiçbir rastlantı açıklayamaz. Çünkü hiçbir tesadüfün eseri değil bu! Bu yüzden sus! Yorma kendini! Gözlerin zaten anlatıyor her şeyi. Diyorlar ki; “bizim için atıyor ve bizi bizde saklıyor yüreklerimiz”.
Sanki çocukça bir oyun bu oynadığımız. Kimi zaman körebe; gözlerimize olmayan bir perde çekip hani göremediğimiz o içimizdeki bizi. Kimi zaman saklambaç; bir türlü ortaya çıkarıp sobeleyemediğimiz birbirimizi. Kimiz zamansa yakan top; hani o en acı sözlerimizle vuruşumuz yüreğimizi. Ve oynadığımız her oyunda o kadar çok şey anlatıyor ki bize gözlerimiz. “Buldum seni aşkım, açıyorum gözlerimi” diyorlar mesela. Ya da “çık ortaya aşkım sobe” diye bağırıyorlar bütün güçleriyle. Hani en çok da “ seni yüreğinden vurdum, beni yüreğimden vurdun, vurulduk ikimiz de, oyun bitti” diyorlar, saklanıp göz kapaklarımızın siperine. Kanlı yaş döküyorlar yüreğimize. Sonra titriyor, titriyor ellerimiz. “Seni seviyorum” diye bağırmak isterken biz, sadece susuyoruz. Acımızı içimize kusuyoruz. Ve gözyaşında yapılmış bir tabutta kalıyor ümitlerimiz. Öylece kalıyoruz orada nereye gideceğimizi bile bilmeden. İşte sen aşkım. İşte ben. İşte biz! ...
26.08. 2005
EvReNCeLL