11-03-2010, Saat: 01:46 PM
Sesini sapladım içime...
Sensizliğe tanık yüreğim gecelerden yorgun.
Gözlerim duvarlardaki hüzünden dalgın.
Satırların zindanında esaret oluyor ömrüm.
Oysa gözlerinde boğulmak istemiştim.
Bulutlardan topladığım hüznü gözlerine yağmak istemiştim.
Sen bilmedin.
Beyhude umursamazlığını yaktım yüreğimde gece oldum yağmur oldum bomboş caddelere yağdım.
Sen yine bilmedin...
Aşkın divaneliğinde büyüttüğüm sözlerden uzak elemlerim bir bir depreşirken duvarlarımda bilinmezliklere sürgündeyim.
Bütün geç kalmışlığıyla yüreğimi sömüren aşk artığı sevgilere tanığım.
Körpe umutlarla yarattığım kentimin acı uğultuları kulağımda.
Geceden düşüyorum üstelik tutan da yok ellerimden...
Nokta konmuş bir hayatın sessiz iniltilerinden ibaret çığlıklarından yeniden doğmayı denedim hep.
Hoyratım!
Hayatın en dik yamacında yalnızlığım oldun.
Kasvetsiz rüzgarlardan arta kalan nefretleri yığdın avuçlarıma.
Buz kestim cam kırıkları birikti gözlerimde.
Acı bir hüzün dolu bir bulut dökülmeye ramak kalmış.
Zamansızlığın dur durak bilmez savaşlarından yenik çıkmış yüreğimde efsunlu bir sevdayla inatlaşıyorum ve zaman tüm soyut yanlarını kusuyor yüzüme.
Düşün ki zaman acımasızdı bize ya da bana!
Ki zamandı herşeyi bana veren ya da bize!
Seni verdi mesela; yalnızlığı yani.
Usul usul içime sızan bu acı bu yalnızlık senden hatıra.
Hayatımızın duvarlarına astım.
İçimin okyanuslarından yaptığım mavi düşler boğuldu hayata isyanımı armağan ettim
Kıvranıyorum!
Şimdi hayat öyküsüzlüğümün nişanı gibi duruyor hüznün doğurduğu resmin kucağında.
Yüzüme asıyorum çoğu zaman yüreğimdeki boşluklara esaretimi.
Yüzümde kırışıyor hayat.
Gitmelerine can yakıyorum.
Ben kızıl bir aşkla gelmek isterken sana sen somurtkan mutlulukları seçtin gece artığı saatlerde kaldın güneşi soğuttun gözlerinde gözlerim dondu.
Ey yâr!
Saçlarında dalgalanan o hüzün kimin?
Beni kirpiklerinden astığın günden beri milyon defa ölüyorum...
Yanlış senaryolara intiharlar biriktiriyorum...
Gidişinden hasretler yapıyorum kendime sonra yine ölüyorum.
Cüzzamlı yağmurları damlıyorsun içime.
Kapandı sesine isyan eden bu ağız.
Her adım bir intihar dirilemem artık.
Köşe başlarında ninni gibi agıt sesleri üşüşüyor kulaklarıma.
Ben hangi kimim?
Dilinde çürüttüğün o şarkı kaleminde yanan o şiir kime yol oluyor?
Hangi gökyüzünde mutlusun?
Mutlumusun?...
Susarak haykırıyorum sana sessizliğim oluyorsun.
Geceye satıyorum düşlerimi yalnızlık kentine göçüyorum ve her yağmur gibi kendimi ağlıyorum. Susuyorum. Aklıma düşsen yalnızlık oluyorum.
Seni seviyorum...
Sensizliğe tanık yüreğim gecelerden yorgun.
Gözlerim duvarlardaki hüzünden dalgın.
Satırların zindanında esaret oluyor ömrüm.
Oysa gözlerinde boğulmak istemiştim.
Bulutlardan topladığım hüznü gözlerine yağmak istemiştim.
Sen bilmedin.
Beyhude umursamazlığını yaktım yüreğimde gece oldum yağmur oldum bomboş caddelere yağdım.
Sen yine bilmedin...
Aşkın divaneliğinde büyüttüğüm sözlerden uzak elemlerim bir bir depreşirken duvarlarımda bilinmezliklere sürgündeyim.
Bütün geç kalmışlığıyla yüreğimi sömüren aşk artığı sevgilere tanığım.
Körpe umutlarla yarattığım kentimin acı uğultuları kulağımda.
Geceden düşüyorum üstelik tutan da yok ellerimden...
Nokta konmuş bir hayatın sessiz iniltilerinden ibaret çığlıklarından yeniden doğmayı denedim hep.
Hoyratım!
Hayatın en dik yamacında yalnızlığım oldun.
Kasvetsiz rüzgarlardan arta kalan nefretleri yığdın avuçlarıma.
Buz kestim cam kırıkları birikti gözlerimde.
Acı bir hüzün dolu bir bulut dökülmeye ramak kalmış.
Zamansızlığın dur durak bilmez savaşlarından yenik çıkmış yüreğimde efsunlu bir sevdayla inatlaşıyorum ve zaman tüm soyut yanlarını kusuyor yüzüme.
Düşün ki zaman acımasızdı bize ya da bana!
Ki zamandı herşeyi bana veren ya da bize!
Seni verdi mesela; yalnızlığı yani.
Usul usul içime sızan bu acı bu yalnızlık senden hatıra.
Hayatımızın duvarlarına astım.
İçimin okyanuslarından yaptığım mavi düşler boğuldu hayata isyanımı armağan ettim
Kıvranıyorum!
Şimdi hayat öyküsüzlüğümün nişanı gibi duruyor hüznün doğurduğu resmin kucağında.
Yüzüme asıyorum çoğu zaman yüreğimdeki boşluklara esaretimi.
Yüzümde kırışıyor hayat.
Gitmelerine can yakıyorum.
Ben kızıl bir aşkla gelmek isterken sana sen somurtkan mutlulukları seçtin gece artığı saatlerde kaldın güneşi soğuttun gözlerinde gözlerim dondu.
Ey yâr!
Saçlarında dalgalanan o hüzün kimin?
Beni kirpiklerinden astığın günden beri milyon defa ölüyorum...
Yanlış senaryolara intiharlar biriktiriyorum...
Gidişinden hasretler yapıyorum kendime sonra yine ölüyorum.
Cüzzamlı yağmurları damlıyorsun içime.
Kapandı sesine isyan eden bu ağız.
Her adım bir intihar dirilemem artık.
Köşe başlarında ninni gibi agıt sesleri üşüşüyor kulaklarıma.
Ben hangi kimim?
Dilinde çürüttüğün o şarkı kaleminde yanan o şiir kime yol oluyor?
Hangi gökyüzünde mutlusun?
Mutlumusun?...
Susarak haykırıyorum sana sessizliğim oluyorsun.
Geceye satıyorum düşlerimi yalnızlık kentine göçüyorum ve her yağmur gibi kendimi ağlıyorum. Susuyorum. Aklıma düşsen yalnızlık oluyorum.
Seni seviyorum...