11-17-2010, Saat: 12:36 PM
Sarmadan ben o çılgın sevdayı
Sormayın hasret yıktı tahtımı..
Sevmenin yine borcunu ağır ödedim
Zorladım yılları yar senin hiç haberin yok..
Kuru bir sevdaydı aslında..
Bir o kadar yavan..
Birkaç satır düşüldü sadece gecenin ayazında akıllara mıhlandığında..
Yalın ve sadeydi belki..
Oldukça sıradan..
Ama çılgınlıktı adı..
Kalemin kağıda olan tutkusu gibiydi..
Ve yine onları örnek alıyordu her anımsadığında..
Yazarken dudakları ile takip ediyordu söylermişcesine..
Uzun uzun yazmıştı aslında vuslatı..
Her halini ele alıp değerlendirmiş
Ve hemen hepsine göre hazırladığı bir senaryosu vardı..
Nitekim uzaktı vuslatı..
O ince bele sarılıp uzun uzun kokusunu çekmeyi arzularken hesaba katmamıştı hasreti..
Bütün ezberlerini bozuyordu farkında olmadan..
Darmadağındı..
Tüm bildikleri suya yazılan yazı gibiydi..
Aniden kayboluverdi..
Meçhuldeki hükümdarlığının son demlerindeydi artık..
Salkım saçak sevdalandım
Söğüt dalı saçım başım
Senden sonra sokaklarda
Gölgen bile yok..
Hazırlıksızdı..
Ne bu yazgıya
ne de apansız gelen yokluğa hazırlamamıştı kendisini..
Üstü başı sevda içindeydi..
Aynadaki aksini tanıyamıyordu..
Ne kadar değişmişti..!
Çok eski değildi halbuki kağıda kaleme olan hevesi heyecanı..
Uzun uzun susmaların ardından kıyaslar başladı küçücük dünyasında..
Her gördüğü yüzü ona benzetiyor
Her ses tanıdık geliyordu..
Asıl sancı o zaman başlıyordu..
Beynini kemiren "keşkeler" e yenik düşüyordu çoğu zaman..
Dili tutulur kanı çekilir gibi olurdu böyle anlarda..
Yalnızlık ile yüzleşmeside bu anlara denk geliyordu..
Ne hazin..
Tecrübeli sayılırdı aslında..
Çoğu kez mısralarının öznesi yapmıştı bu afili yalnızlığı..
Ama hiç bu pencereden bakmamıştı..
Ya da farkında değildi kendini kaleme aldığının..
Alışamıyordu yinede ayrılıklara..
Bir yalan olmasını diliyordu..
İnceden bir nakarat takılırdı o anlarda dudaklarının kenarına..
"Acımasızca saplandı yüreğime kaç hain bıçak..kaç uzun gece.."
Aslında diğer şarkı sözlerilardan pek farkı yoktu bununda..
Nasılsa o gidişin ardından her nota onun için aynı şeyi ifade ediyordu..
Koca boşluğun diğer adıydı her biri..
Do ya da re..
Farketmiyordu..
Ben bu aşka mühürlüyüm
İlmik ilmik düğüm düğüm
Seni seçtim bana ölüm
Adın bile yok..
Hükümdarlığını feshetmiş olabilirdi belki..
Ama engel değildi bunların hiçbiri..
Saray soytarısını oynamaktan bile gocunmamıştı..
Fermanlarındaki mühür gibiydi aşkına olan tutkusu..
Sakindi bunu söylerken..
Bir o kadar cesur..
İpek böceği misali örmüştü kozasını..
Ceplerinde biriktirdiği umutlarını alıp başucuna sonradan keşfettiği yalnızlığın tadını çıkartıyordu..
Birgün evi başına yıkılıp birkaç günlüğüne hür kalacaktı..
Farkındaydı..
Kelebeğin ömrü bir gündü..
Huzursuzdu..
Ve alacağı vardı..
Son olarak bunlar döküldü parmaklarının arasından
Aşk için kendisi için..
Ey huzur..
Benden af dilemelisin gelmediğin her gün için..
Sormayın hasret yıktı tahtımı..
Sevmenin yine borcunu ağır ödedim
Zorladım yılları yar senin hiç haberin yok..
Kuru bir sevdaydı aslında..
Bir o kadar yavan..
Birkaç satır düşüldü sadece gecenin ayazında akıllara mıhlandığında..
Yalın ve sadeydi belki..
Oldukça sıradan..
Ama çılgınlıktı adı..
Kalemin kağıda olan tutkusu gibiydi..
Ve yine onları örnek alıyordu her anımsadığında..
Yazarken dudakları ile takip ediyordu söylermişcesine..
Uzun uzun yazmıştı aslında vuslatı..
Her halini ele alıp değerlendirmiş
Ve hemen hepsine göre hazırladığı bir senaryosu vardı..
Nitekim uzaktı vuslatı..
O ince bele sarılıp uzun uzun kokusunu çekmeyi arzularken hesaba katmamıştı hasreti..
Bütün ezberlerini bozuyordu farkında olmadan..
Darmadağındı..
Tüm bildikleri suya yazılan yazı gibiydi..
Aniden kayboluverdi..
Meçhuldeki hükümdarlığının son demlerindeydi artık..
Salkım saçak sevdalandım
Söğüt dalı saçım başım
Senden sonra sokaklarda
Gölgen bile yok..
Hazırlıksızdı..
Ne bu yazgıya
ne de apansız gelen yokluğa hazırlamamıştı kendisini..
Üstü başı sevda içindeydi..
Aynadaki aksini tanıyamıyordu..
Ne kadar değişmişti..!
Çok eski değildi halbuki kağıda kaleme olan hevesi heyecanı..
Uzun uzun susmaların ardından kıyaslar başladı küçücük dünyasında..
Her gördüğü yüzü ona benzetiyor
Her ses tanıdık geliyordu..
Asıl sancı o zaman başlıyordu..
Beynini kemiren "keşkeler" e yenik düşüyordu çoğu zaman..
Dili tutulur kanı çekilir gibi olurdu böyle anlarda..
Yalnızlık ile yüzleşmeside bu anlara denk geliyordu..
Ne hazin..
Tecrübeli sayılırdı aslında..
Çoğu kez mısralarının öznesi yapmıştı bu afili yalnızlığı..
Ama hiç bu pencereden bakmamıştı..
Ya da farkında değildi kendini kaleme aldığının..
Alışamıyordu yinede ayrılıklara..
Bir yalan olmasını diliyordu..
İnceden bir nakarat takılırdı o anlarda dudaklarının kenarına..
"Acımasızca saplandı yüreğime kaç hain bıçak..kaç uzun gece.."
Aslında diğer şarkı sözlerilardan pek farkı yoktu bununda..
Nasılsa o gidişin ardından her nota onun için aynı şeyi ifade ediyordu..
Koca boşluğun diğer adıydı her biri..
Do ya da re..
Farketmiyordu..
Ben bu aşka mühürlüyüm
İlmik ilmik düğüm düğüm
Seni seçtim bana ölüm
Adın bile yok..
Hükümdarlığını feshetmiş olabilirdi belki..
Ama engel değildi bunların hiçbiri..
Saray soytarısını oynamaktan bile gocunmamıştı..
Fermanlarındaki mühür gibiydi aşkına olan tutkusu..
Sakindi bunu söylerken..
Bir o kadar cesur..
İpek böceği misali örmüştü kozasını..
Ceplerinde biriktirdiği umutlarını alıp başucuna sonradan keşfettiği yalnızlığın tadını çıkartıyordu..
Birgün evi başına yıkılıp birkaç günlüğüne hür kalacaktı..
Farkındaydı..
Kelebeğin ömrü bir gündü..
Huzursuzdu..
Ve alacağı vardı..
Son olarak bunlar döküldü parmaklarının arasından
Aşk için kendisi için..
Ey huzur..
Benden af dilemelisin gelmediğin her gün için..
Şarkı Sözü : Serkan ( Mühür )
04/02/09
Alinti
04/02/09
Alinti