11-25-2010, Saat: 11:26 PM
Saat yine [SIZE=5]"sensizlik"[/SIZE]
Belki birkaç [SIZE=5]“sen”geçiyor..[/SIZE]
Yine biraz [SIZE=5]“derinlerdeyim”..[/SIZE]
Yine biraz soğuk..
Yine biraz kim’ses(s)iz..
Kış gibi bugün, üşüyorum..
“Kış gibi geliyor yokluğun..”
İçimde anlamlar arıyorum senin bendeki her haline.. Yalan olmayan tümceler arıyorum bir yerlerde.. Manasız dediğin cümlelerine mana katmaya çalışıyorum.. [SIZE=4]Delice “seni” yazmak istiyorum... Yazdığım her cümleyi tekrar tekrar zihnine kazımak istiyorum... [/SIZE]
Bu gece yağmur var İstanbul’da, yıldızlara anlatmalıyım seni..
Hatta denizlere, kuşlara, martılara..
Bazen anama, bazen babama...
Herkese haykırmak istiyorum..
Nedense bütün ufaklıkların saçını okşamak istiyorum...
Kaldırımlarda oturmak istiyorum, karnım ağrısın mesela seni düşünürken... Saçma sapan hayallerle avutuyorum kendimi...
Bana asla getiremeyeceğin papatyalar istiyorum, yanısıra dudaklarından bir kaç yalansız güzel söz..
Seni hep esmer hatırlamak istiyorum, hep o beyaz tişörtlü halinle..
Bu sonbahar akşamında seninle yürümek istiyorum, uçsuz bucaksız yollarda.. Yapraklar savruldukça düşlerimde savrulsun istiyorum..Olmayacağını bile bile kurduğum düşleri heba ediyorum yolunda...
Sırf bunları bildiğim için ağlaya ağlaya ölmek istiyorum..
O güzel gözlerindeki kimsesizliğin tek sahibesi ben olmak istiyorum..
O gözler bir bana baksın, gözlerinden yüreğine bir ben akayım istiyorum..
Sonra yorgun düşüp, otobüse bindiğimizde solunda c’an kenarında oturup başımı omzuna koymak istiyorum...
En güçsüz anımı seninle paylaşmak istiyorum...
Ve o “hiç gelmeyecek” zamanda kaybolmak istiyorum seninle..
...Ne çok istiyorum seni...
Artık cevap aramaz oldum sorduğum sorularda.. Neden böyle davrandığını sorgulamaktan vazgeçtim...
Gelişinle ömür bulan ruhum, gidişinde yok oluyor..
Ellerimle ezberime taşıyorum seni.. Parmak uçlarınla tanımlıyorum.. En çok ellerini seviyorum, kıyamıyorum..
Ben seni sevmeye bile kıyamıyorum...
“En kıyamadığım...”
...Ne çok istiyorum seni...
Olmayacağına emin olduğum hiçbir düş’ün peşinden koşmuyorum artık... Sana yazılan hiçbir yazının içinde adını zikretmiyorum.
Hiç bir cümlenin harfi senin adının baş harfi ile başlamıyor..
Kelebeklerin kanadında düşlerim yok, kuşlara da anlatmıyorum artık seni..
Bizim denizden geçen gemileri beklemiyorum..
Süslü değil senle olan bir tek anı.. Uyumadan seni düşünmüyorum saatlerce, gözlerim de yaşlı değil... Yarını da iple çekmiyorum.. En sevdiğin şarkı? sahi neydi, hatırlamıyorum..
En sevdiğin yemeği de...
Sahilleri sevdiğini de, dalgaları da denizleri de..
...Ne çok istiyorum seni...
Sana söyleyemediğim bütün cümleleri kelime aralarındaki boşluklara sakladım.. İster oku ister sil at..
...Ne çok istiyorum seni...
En kıyamadığım...
acemhe
Yirmibeş Kasım İkibinon
yirmiiki : yirmi
Belki birkaç [SIZE=5]“sen”geçiyor..[/SIZE]
Yine biraz [SIZE=5]“derinlerdeyim”..[/SIZE]
Yine biraz soğuk..
Yine biraz kim’ses(s)iz..
Kış gibi bugün, üşüyorum..
“Kış gibi geliyor yokluğun..”
İçimde anlamlar arıyorum senin bendeki her haline.. Yalan olmayan tümceler arıyorum bir yerlerde.. Manasız dediğin cümlelerine mana katmaya çalışıyorum.. [SIZE=4]Delice “seni” yazmak istiyorum... Yazdığım her cümleyi tekrar tekrar zihnine kazımak istiyorum... [/SIZE]
Bu gece yağmur var İstanbul’da, yıldızlara anlatmalıyım seni..
Hatta denizlere, kuşlara, martılara..
Bazen anama, bazen babama...
Herkese haykırmak istiyorum..
Nedense bütün ufaklıkların saçını okşamak istiyorum...
Kaldırımlarda oturmak istiyorum, karnım ağrısın mesela seni düşünürken... Saçma sapan hayallerle avutuyorum kendimi...
Bana asla getiremeyeceğin papatyalar istiyorum, yanısıra dudaklarından bir kaç yalansız güzel söz..
Seni hep esmer hatırlamak istiyorum, hep o beyaz tişörtlü halinle..
Bu sonbahar akşamında seninle yürümek istiyorum, uçsuz bucaksız yollarda.. Yapraklar savruldukça düşlerimde savrulsun istiyorum..Olmayacağını bile bile kurduğum düşleri heba ediyorum yolunda...
Sırf bunları bildiğim için ağlaya ağlaya ölmek istiyorum..
O güzel gözlerindeki kimsesizliğin tek sahibesi ben olmak istiyorum..
O gözler bir bana baksın, gözlerinden yüreğine bir ben akayım istiyorum..
Sonra yorgun düşüp, otobüse bindiğimizde solunda c’an kenarında oturup başımı omzuna koymak istiyorum...
En güçsüz anımı seninle paylaşmak istiyorum...
Ve o “hiç gelmeyecek” zamanda kaybolmak istiyorum seninle..
...Ne çok istiyorum seni...
Artık cevap aramaz oldum sorduğum sorularda.. Neden böyle davrandığını sorgulamaktan vazgeçtim...
Gelişinle ömür bulan ruhum, gidişinde yok oluyor..
Ellerimle ezberime taşıyorum seni.. Parmak uçlarınla tanımlıyorum.. En çok ellerini seviyorum, kıyamıyorum..
Ben seni sevmeye bile kıyamıyorum...
“En kıyamadığım...”
...Ne çok istiyorum seni...
Olmayacağına emin olduğum hiçbir düş’ün peşinden koşmuyorum artık... Sana yazılan hiçbir yazının içinde adını zikretmiyorum.
Hiç bir cümlenin harfi senin adının baş harfi ile başlamıyor..
Kelebeklerin kanadında düşlerim yok, kuşlara da anlatmıyorum artık seni..
Bizim denizden geçen gemileri beklemiyorum..
Süslü değil senle olan bir tek anı.. Uyumadan seni düşünmüyorum saatlerce, gözlerim de yaşlı değil... Yarını da iple çekmiyorum.. En sevdiğin şarkı? sahi neydi, hatırlamıyorum..
En sevdiğin yemeği de...
Sahilleri sevdiğini de, dalgaları da denizleri de..
...Ne çok istiyorum seni...
Sana söyleyemediğim bütün cümleleri kelime aralarındaki boşluklara sakladım.. İster oku ister sil at..
...Ne çok istiyorum seni...
En kıyamadığım...
acemhe
Yirmibeş Kasım İkibinon
yirmiiki : yirmi