11-28-2010, Saat: 12:33 PM
Hiç yerine konacağından öyle korkuyor, sıradan biri sayılmak ve bir köşede unutulmak duygusundan öyle tiksiniyor ki... Birileri onun hakkında kötü sözler söylediğinde bile mutlu oluyor! Onun var oluş bilgisi şu ifadeyle sınırlı: "Konuşuluyorum, öyleyse varım."
***
Günümüz insanının en büyük hayal kırıklığı biricik olduğunu sanıp herhangi biri olduğunu anlaması...
***
Fark için acı çekmek gerek... Sıra ne ki? Hiza değil mi? Sıra dışı olmak için hizaya çekilmeye isyan etmek gerek... Yalnız kalmayı göze almak gerek... Bütün bunları tehlikeli bulan bir dünyada "fark yaratmak" denilen şey vitrinde görünmek ve hakkında konuşulmaktan ibaret. Yani bir ömürlüğüne ya da bir günlüğüne ünlü olmak gerekiyor. Bir tür uyuşturucu!
***
Ufka açık bir sahilde durup denize bakmak büyüler beni... İki denize bakar o sırada insan. Biri karşısında durduğu, diğeri kendi içinde uzanan iki deniz.
***
Onur Bayraktar motosikletiyle kaza yaptı ve hayattan ayrıldı! Şimdi ölümünden birkaç gün önce twitter'a yazdıkları medyada geniş yer buluyor. Daha birkaç gün önce "trafik kazasında ölmek"ten söz etmiş olması ve "pardon!" demesi üzerine "ölümünü hissetmişti" başlıkları atılıyor. Oysa asıl çarpıcı olan, twitter'a iki hafta önce düştüğü şu not: "Annesinin elinden tutup yanımdan geçerken gözlerimin içine bakıp beni göremez oluncaya kadar tebessüm etti bana. Ne gördün çocuk?"
***
Ten bedenden çok ruha aittir. Kadınlar iyi bilir bunu; tene dokununca kızaran, bastırınca moraran, okşadıkça uysallaşan ruhtur asıl.
***
Yaşamak denilen şeyin bir çamaşır makinesini çalıştırmaya, bir otomobili sürmeye, bir televizyonun uzaktan kumanda aletiyle oynayıp durmaya benzemesini istemez miydik? "Yok, ne münasebet!" diyeceksiniz şimdi, "daha neler!" Tamam! O halde neden hayata dair prospektüsler, kullanım kılavuzları, hatta garanti belgeleri arıyoruz?
***
Sonbahar yağmurları... Kadıköy'de kızıla çalan bir sarılığı vardır bu yağmurların. Nişantaşı'nda mavi, iki adım ötedeki Maçka'da sarıdır. Süleymaniye, Vefa, Fatih gibi semtlerde sonbahar yağmuru cam yeşili, Beyoğlu'nda gridir.
***
Güzel bir kadındı. Bunu vurguladığımda gülmüştü. Buruk bir gülüştü. Sonra "Biliyor musun?" demişti; "bir kadını çirkin olduğuna kolayca inandırabilirsin. Fakat işler bir kez kötü gitmişse, onu güzel olduğuna inandırman öyle zordur ki!"
***
Günümüz insanının en büyük hayal kırıklığı biricik olduğunu sanıp herhangi biri olduğunu anlaması...
***
Fark için acı çekmek gerek... Sıra ne ki? Hiza değil mi? Sıra dışı olmak için hizaya çekilmeye isyan etmek gerek... Yalnız kalmayı göze almak gerek... Bütün bunları tehlikeli bulan bir dünyada "fark yaratmak" denilen şey vitrinde görünmek ve hakkında konuşulmaktan ibaret. Yani bir ömürlüğüne ya da bir günlüğüne ünlü olmak gerekiyor. Bir tür uyuşturucu!
***
Ufka açık bir sahilde durup denize bakmak büyüler beni... İki denize bakar o sırada insan. Biri karşısında durduğu, diğeri kendi içinde uzanan iki deniz.
***
Onur Bayraktar motosikletiyle kaza yaptı ve hayattan ayrıldı! Şimdi ölümünden birkaç gün önce twitter'a yazdıkları medyada geniş yer buluyor. Daha birkaç gün önce "trafik kazasında ölmek"ten söz etmiş olması ve "pardon!" demesi üzerine "ölümünü hissetmişti" başlıkları atılıyor. Oysa asıl çarpıcı olan, twitter'a iki hafta önce düştüğü şu not: "Annesinin elinden tutup yanımdan geçerken gözlerimin içine bakıp beni göremez oluncaya kadar tebessüm etti bana. Ne gördün çocuk?"
***
Ten bedenden çok ruha aittir. Kadınlar iyi bilir bunu; tene dokununca kızaran, bastırınca moraran, okşadıkça uysallaşan ruhtur asıl.
***
Yaşamak denilen şeyin bir çamaşır makinesini çalıştırmaya, bir otomobili sürmeye, bir televizyonun uzaktan kumanda aletiyle oynayıp durmaya benzemesini istemez miydik? "Yok, ne münasebet!" diyeceksiniz şimdi, "daha neler!" Tamam! O halde neden hayata dair prospektüsler, kullanım kılavuzları, hatta garanti belgeleri arıyoruz?
***
Sonbahar yağmurları... Kadıköy'de kızıla çalan bir sarılığı vardır bu yağmurların. Nişantaşı'nda mavi, iki adım ötedeki Maçka'da sarıdır. Süleymaniye, Vefa, Fatih gibi semtlerde sonbahar yağmuru cam yeşili, Beyoğlu'nda gridir.
***
Güzel bir kadındı. Bunu vurguladığımda gülmüştü. Buruk bir gülüştü. Sonra "Biliyor musun?" demişti; "bir kadını çirkin olduğuna kolayca inandırabilirsin. Fakat işler bir kez kötü gitmişse, onu güzel olduğuna inandırman öyle zordur ki!"