12-02-2010, Saat: 01:05 PM
Tatil Günleri…
Hangimiz sevmeyiz ki tatil günlerini…
Tatil günleri Faruk’un da en sevdiği günlerdi…
Faruk’a arkadaşları aşk adamı derdi, bu adı romantikliğinden değil de sayısız kızla çıkmasından almıştı.
Faruk birçok kızla çıkmış sayısız denemeler yapmış ama hiçbir kızı sevememişti. Her şeyi denemişti aşık olmak umudu ile, bazen 2-3 kızla aynı anda çıkmayı bile, ama olmamıştı işte… Aslında her zaman sevmeye hazır bir kalbi vardı, kolay beğenir, çabuk hoşlanır hoşlandığı kızla da iletişim kurmakta zorlanmazdı. Zor olan bundan sonrasıydı onun için ne kadar süre beraber olursa olsun duyguları hoşlanmadan öte gitmezdi. Aşık olamadığından mı yoksa damarlarındaki çapkın kandan mı bilinmez aldatmak onun için basit bir olaydı. Yeter ki hoşlanacağı biri karşısına çıksın o an hiçbir şey düşünmezdi. Evlilik ona hep uzak gelmişti, son yaşadığı olayda sonra ise evliliği tamamen aklından sildi. 8 ay çıktı onunla… Onun için rekor sayılırdı, bu süre sonunda bir şeyler hissetmeye başlamıştı, ama yine rahat duramamış başka bir kızla da aynı anda çıkmaya başlamıştı. Bir süre böyle devam etti. Ama bu sefer vicdanı rahat değildi önceden hissetmediği duygular vardı içinde… En sonunda vicdanı boğmaya başladı, bir gece kendi kendine “artık tek bir kıza bağımlı kalmalıyım çoluk çocuğa karışıp yeni bir hayata başlamalıyım” dedi. Ertesi gün hayatındaki diğer kızı çıkartıp 8 aydır beraber olduğu kıza evlenme teklif etmeye karar verdi. Önce diğeri ile buluşacak onu kırmadan ayrılacak sonra sevdiğine evlenme teklif edecekti. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı son seferinde yakalandı. Diğer kız seziyordu aslında arkadaşları da “bu erkekten sana hayır gelmez hovarda” diyorlardı ama o kimseye inanmak istemiyordu, ta ki kendi gözüyle görene kadar… Faruk “bu son buluşmamızdı ben sadece seni seviyor, seni istiyorum” demek istedi ama kız dinlemedi çekip gitti, bir daha da hiç görüşmediler. Faruk 1 ay etkisinden çıkamadı bu olayın ama bir ay sonra her şey eski tas eski hamamdı. “Aşk bu olmamalı” dedi kendi kendine “bir ayda bitmez aşk”
Faruk’un Pazar günü tatil günüydü. Bu gün genelde arkadaşları ile bir araya gelir sohbet eder bazen de kızlara takılırlardı. Üç arkadaştılar: Faruk, Soner ve Emre. Üç arkadaş yine sıcak bir eylül gününde bir araya gelmişlerdi. Soner “bugün bir değişiklik yapalım hiç gitmediğimiz bir yere gidelim” dedi. İstanbul’un Anadolu yakasında oturuyorlardı, ortak kararla Avrupa tarafındaki Belgrat Ormanlarına gitmeye karar verdiler. Sabahın erken saatlerinde yola çıktılar, yol açıktı çabucak Mecidiyeköy’e vardılar. Buradan tek otobüsle Belgrat’a gideceklerdi durakta beklemeye başladılar. Hepsinin keyfi yerindeydi durmadan konuşuyor birbirleriyle şakalaşıyorlardı. Sohbet ederlerken Emre’nin gözüne karşıdaki üç kız takıldı. Kızların bir tanesi ile sık sık göz göze geliyordu Emre. Üçü çok eski arkadaşlardı konuşmasalar bile birbirlerini anlıyorlardı Emre’nin bakışlarından diğerleri de fark etti kızları. Faruk “bugün tatil günü fazla mesai yapmayalım” diye takıldı Emre’ye. Emre “ yapacaksınız mecbur, herkes bir kız seçsin” dedi, seçtiler.. Kızlar aslında çok güzel değildi. İkisi hafif kilolu esmer bir tanesi de zayıf beyaz tenliydi. Belirgin bir özellikleri yoktu çok güzel değillerdi ama çirkinde denilemezdi. Emre bakıştığı kızı, Soner diğer esmeri, Faruk’ta beyaz tenli kızı almıştı. Bir süre Faruk ile Soner diğer kızlar ile göz göze gelmeye çalıştılar ama nafile, yalnız Emre’nin kız bakıyordu. Soner ile Faruk diğerleri ile bakışmaya çalıştıkça Emre’nin baktığı kızla göz göze geliyorlardı. Sonunda otobüs geldi Faruk “Emre ayrılma vakti geldi, hadi sarıl öp sevdiğini, vedalaş” diye takıldı. Hep beraber gülerek otobüse biniyorlardı ki kızlarında aynı otobüse doğru yöneldiklerini gördüler. Soner “vahşi cazibe bu kadar olur “diye Emre’ye takıldı. Otobüste de Emre ile kız bakışmaya devam ettiler. Faruk otobüste kızların elindeki poşetleri içindeki yiyecekleri fark etti büyük ihtimal aynı yere gidiyorlardı. Düşüncesini arkadaşlarına açtı Emre bunu duyunca daha da neşelendi. Ne kadar şakaya da vursalar da Emre kızdan çok hoşlanmıştı. Emre 21 yaşındaydı, çok yakışıklı sayılmasa da çirkinde sayılmazdı. Yüzündeki en belirgin özelliği mavi gözleriydi yüzünün şekli burnu gözleri birbirleriyle orantılıydı, ancak ergenlik döneminde çıkmaya başlayan sivilcelerinden bu yaşa gelmesine rağmen kurtulamamıştı bir türlü en büyük takıntısı bu sivilcelerdi. Emre arkadaşlarına“indiğimiz gibi gidip kızla konuşacağım” dedi. Bu gibi durumlarda ilk Faruk konuşur sonra diğerleri de kaynaşırdı. İlk iletişimi ilk konuşmayı yapmaktan hep kaçan Emre bu sefer öne atmıştı kendini. Faruk ile Soner şaşırsa da “konuş kız çok bakıyor kesin olur” diye desteklediler arkadaşlarını. Otobüs en sonunda Belgrat’a geldi önce kızlar sonra onlar indi otobüsten. Emre “daha fazla uzasın istemiyorum, bana şans dileyin” diyerek Faruk ile Soner’in yanından ayrılarak kızlara doğru yöneldi…
(Devam Edecek)
Hangimiz sevmeyiz ki tatil günlerini…
Tatil günleri Faruk’un da en sevdiği günlerdi…
Faruk’a arkadaşları aşk adamı derdi, bu adı romantikliğinden değil de sayısız kızla çıkmasından almıştı.
Faruk birçok kızla çıkmış sayısız denemeler yapmış ama hiçbir kızı sevememişti. Her şeyi denemişti aşık olmak umudu ile, bazen 2-3 kızla aynı anda çıkmayı bile, ama olmamıştı işte… Aslında her zaman sevmeye hazır bir kalbi vardı, kolay beğenir, çabuk hoşlanır hoşlandığı kızla da iletişim kurmakta zorlanmazdı. Zor olan bundan sonrasıydı onun için ne kadar süre beraber olursa olsun duyguları hoşlanmadan öte gitmezdi. Aşık olamadığından mı yoksa damarlarındaki çapkın kandan mı bilinmez aldatmak onun için basit bir olaydı. Yeter ki hoşlanacağı biri karşısına çıksın o an hiçbir şey düşünmezdi. Evlilik ona hep uzak gelmişti, son yaşadığı olayda sonra ise evliliği tamamen aklından sildi. 8 ay çıktı onunla… Onun için rekor sayılırdı, bu süre sonunda bir şeyler hissetmeye başlamıştı, ama yine rahat duramamış başka bir kızla da aynı anda çıkmaya başlamıştı. Bir süre böyle devam etti. Ama bu sefer vicdanı rahat değildi önceden hissetmediği duygular vardı içinde… En sonunda vicdanı boğmaya başladı, bir gece kendi kendine “artık tek bir kıza bağımlı kalmalıyım çoluk çocuğa karışıp yeni bir hayata başlamalıyım” dedi. Ertesi gün hayatındaki diğer kızı çıkartıp 8 aydır beraber olduğu kıza evlenme teklif etmeye karar verdi. Önce diğeri ile buluşacak onu kırmadan ayrılacak sonra sevdiğine evlenme teklif edecekti. Ama evdeki hesap çarşıya uymadı son seferinde yakalandı. Diğer kız seziyordu aslında arkadaşları da “bu erkekten sana hayır gelmez hovarda” diyorlardı ama o kimseye inanmak istemiyordu, ta ki kendi gözüyle görene kadar… Faruk “bu son buluşmamızdı ben sadece seni seviyor, seni istiyorum” demek istedi ama kız dinlemedi çekip gitti, bir daha da hiç görüşmediler. Faruk 1 ay etkisinden çıkamadı bu olayın ama bir ay sonra her şey eski tas eski hamamdı. “Aşk bu olmamalı” dedi kendi kendine “bir ayda bitmez aşk”
Faruk’un Pazar günü tatil günüydü. Bu gün genelde arkadaşları ile bir araya gelir sohbet eder bazen de kızlara takılırlardı. Üç arkadaştılar: Faruk, Soner ve Emre. Üç arkadaş yine sıcak bir eylül gününde bir araya gelmişlerdi. Soner “bugün bir değişiklik yapalım hiç gitmediğimiz bir yere gidelim” dedi. İstanbul’un Anadolu yakasında oturuyorlardı, ortak kararla Avrupa tarafındaki Belgrat Ormanlarına gitmeye karar verdiler. Sabahın erken saatlerinde yola çıktılar, yol açıktı çabucak Mecidiyeköy’e vardılar. Buradan tek otobüsle Belgrat’a gideceklerdi durakta beklemeye başladılar. Hepsinin keyfi yerindeydi durmadan konuşuyor birbirleriyle şakalaşıyorlardı. Sohbet ederlerken Emre’nin gözüne karşıdaki üç kız takıldı. Kızların bir tanesi ile sık sık göz göze geliyordu Emre. Üçü çok eski arkadaşlardı konuşmasalar bile birbirlerini anlıyorlardı Emre’nin bakışlarından diğerleri de fark etti kızları. Faruk “bugün tatil günü fazla mesai yapmayalım” diye takıldı Emre’ye. Emre “ yapacaksınız mecbur, herkes bir kız seçsin” dedi, seçtiler.. Kızlar aslında çok güzel değildi. İkisi hafif kilolu esmer bir tanesi de zayıf beyaz tenliydi. Belirgin bir özellikleri yoktu çok güzel değillerdi ama çirkinde denilemezdi. Emre bakıştığı kızı, Soner diğer esmeri, Faruk’ta beyaz tenli kızı almıştı. Bir süre Faruk ile Soner diğer kızlar ile göz göze gelmeye çalıştılar ama nafile, yalnız Emre’nin kız bakıyordu. Soner ile Faruk diğerleri ile bakışmaya çalıştıkça Emre’nin baktığı kızla göz göze geliyorlardı. Sonunda otobüs geldi Faruk “Emre ayrılma vakti geldi, hadi sarıl öp sevdiğini, vedalaş” diye takıldı. Hep beraber gülerek otobüse biniyorlardı ki kızlarında aynı otobüse doğru yöneldiklerini gördüler. Soner “vahşi cazibe bu kadar olur “diye Emre’ye takıldı. Otobüste de Emre ile kız bakışmaya devam ettiler. Faruk otobüste kızların elindeki poşetleri içindeki yiyecekleri fark etti büyük ihtimal aynı yere gidiyorlardı. Düşüncesini arkadaşlarına açtı Emre bunu duyunca daha da neşelendi. Ne kadar şakaya da vursalar da Emre kızdan çok hoşlanmıştı. Emre 21 yaşındaydı, çok yakışıklı sayılmasa da çirkinde sayılmazdı. Yüzündeki en belirgin özelliği mavi gözleriydi yüzünün şekli burnu gözleri birbirleriyle orantılıydı, ancak ergenlik döneminde çıkmaya başlayan sivilcelerinden bu yaşa gelmesine rağmen kurtulamamıştı bir türlü en büyük takıntısı bu sivilcelerdi. Emre arkadaşlarına“indiğimiz gibi gidip kızla konuşacağım” dedi. Bu gibi durumlarda ilk Faruk konuşur sonra diğerleri de kaynaşırdı. İlk iletişimi ilk konuşmayı yapmaktan hep kaçan Emre bu sefer öne atmıştı kendini. Faruk ile Soner şaşırsa da “konuş kız çok bakıyor kesin olur” diye desteklediler arkadaşlarını. Otobüs en sonunda Belgrat’a geldi önce kızlar sonra onlar indi otobüsten. Emre “daha fazla uzasın istemiyorum, bana şans dileyin” diyerek Faruk ile Soner’in yanından ayrılarak kızlara doğru yöneldi…
(Devam Edecek)