12-04-2010, Saat: 01:13 AM
Öylesine vurdun ki beni
Korkar oldum noktalar koymanin ardindan yeni cümleler kurmaya.
Artik yokmussun artik yokmusum artik yokmusuz
hatta oturdugumuz odanin sari duvarlarina yansiyan gün batimlari yokmus. Ellerin yokmus en beklenmedik anda ellerimle kavusan. Asklar yokmus artik bir zamanlar var olduguna inandigim.
Öylesine yiktin ki beni
Içimde kirilan bir ayna kaldi sadece.
Geceler yokmus artik gündüzler de…
Saatlerin kadranlari kirilmis küsmüs zamana.
Kala kala bir rüya kalmis geceleri bulustugum.
Bir zamanlar yanyana yürüdügümüz yer de silinmis gitmis haritalardan. Ne çok sey kalmis ne çok sey var olmus yasanip bitmislerden…
Harfleri unutuyorum
En çok da isminin içinde geçenleri.
Kala kala sadece ve sadece o kelimeler arasina yerlestirilen birkaç küçük nokta kaldi. Sadece üç nokta…
Apostroflar yok artik
virgüller de çoktan yitip gitti geldikleri masallar alemine. Ne bir ünleme rastlayabilirsin artik bu ucunu göremedigimiz sokagin ortasinda ne de kendini sorgulayip duran tek bir soru isaretine…
Yok olmus dakikalar yok olmus saniyeler ve birazda sen...
Sahi biz hiç var olduk mu seninle?
Belki olduk.
Aslinda ne kadar yanildik ne kadar aldandik.
Biz koskoca birer yalandik! Ençokta sen!
Odanda daginikligimi toplayan bir gölge vardi o da yok artik.
Daginikligimda yok serzenislerim bosvermisliklerimde.
Aylar yillara dönüp gitti. Artik ay yok yildizlari da kaybettim ne zamandir. Sahi gökyüzü var miydi seni sevdigim zamanlar?
Iki sehir bir köprü vardi bir zamanlar
ve gitmek isteyipte gidemedigimiz onca yerler.
Hersey bir bir kaybolur gibi
Yoklara karismak üzereyiz.
Yanyana izledigimiz filmler yok artik. Belki bir tiyatro oyununun taa kendisiydik ikimiz. Birdik bizdik “en”dik tektik…
Sahi biz ne zaman bittik?
Her sey zaman istiyor ve ben yirtip atiyorum bir kagida yazdigim seni ve sana dair herseyi
Korkar oldum noktalar koymanin ardindan yeni cümleler kurmaya.
Artik yokmussun artik yokmusum artik yokmusuz
hatta oturdugumuz odanin sari duvarlarina yansiyan gün batimlari yokmus. Ellerin yokmus en beklenmedik anda ellerimle kavusan. Asklar yokmus artik bir zamanlar var olduguna inandigim.
Öylesine yiktin ki beni
Içimde kirilan bir ayna kaldi sadece.
Geceler yokmus artik gündüzler de…
Saatlerin kadranlari kirilmis küsmüs zamana.
Kala kala bir rüya kalmis geceleri bulustugum.
Bir zamanlar yanyana yürüdügümüz yer de silinmis gitmis haritalardan. Ne çok sey kalmis ne çok sey var olmus yasanip bitmislerden…
Harfleri unutuyorum
En çok da isminin içinde geçenleri.
Kala kala sadece ve sadece o kelimeler arasina yerlestirilen birkaç küçük nokta kaldi. Sadece üç nokta…
Apostroflar yok artik
virgüller de çoktan yitip gitti geldikleri masallar alemine. Ne bir ünleme rastlayabilirsin artik bu ucunu göremedigimiz sokagin ortasinda ne de kendini sorgulayip duran tek bir soru isaretine…
Yok olmus dakikalar yok olmus saniyeler ve birazda sen...
Sahi biz hiç var olduk mu seninle?
Belki olduk.
Aslinda ne kadar yanildik ne kadar aldandik.
Biz koskoca birer yalandik! Ençokta sen!
Odanda daginikligimi toplayan bir gölge vardi o da yok artik.
Daginikligimda yok serzenislerim bosvermisliklerimde.
Aylar yillara dönüp gitti. Artik ay yok yildizlari da kaybettim ne zamandir. Sahi gökyüzü var miydi seni sevdigim zamanlar?
Iki sehir bir köprü vardi bir zamanlar
ve gitmek isteyipte gidemedigimiz onca yerler.
Hersey bir bir kaybolur gibi
Yoklara karismak üzereyiz.
Yanyana izledigimiz filmler yok artik. Belki bir tiyatro oyununun taa kendisiydik ikimiz. Birdik bizdik “en”dik tektik…
Sahi biz ne zaman bittik?
Her sey zaman istiyor ve ben yirtip atiyorum bir kagida yazdigim seni ve sana dair herseyi