12-12-2010, Saat: 10:12 AM
Geçen seferin aksine otobüsle değil de Emre’nin arabası ile Belgrat’a gitmeye karar verdiler Mecidiyeköy’den kızları alıp hep beraber Belgrat’a gideceklerdi, ama evdeki hesap çarşıya uymadı cumartesi akşamı Emre’nin takası yine arıza yaptı... Pazar sabahı erkenden yola çıktılar, buluşacakları saatten yarım saat önce Mecidiyeköy’e vardılar. Kızlarda yola erken çıkmıştı Faruk ve Emre den beş dakika sonra onlarda oradaydı. Hep beraber otobüse binip Belgrat’a vardılar. Kızlar akşamdan börek ve kek yapmışlardı. Vardıktan kısa bir zaman sonra ilk buldukları masaya oturup yemeklerini yediler. Belgrat’a gidenler bilirler güzel bir yürüyüş yolu vardır gölün etrafında dönüp uzun bir yürüyüşten sonra başladığın yere dönersin. İşte o yolun başına geldiklerinde Faruk “ters taraflara giderim sonra ortada bir yerde buluşuruz” teklifini yaptı, herkes kabul etti. Ters yönde yürümeye başladılar. Faruk ile Nergis bir süre yürüdükten sonra yorularak bir ağacın altına oturdu. Konuşacak çok şey vardı ama ikisi de konuşmak istemiyorlardı sessizce kuş seslerini dinleyip temiz havayı içlerine çektiler. Sonra ansızın elleri kenetlendi, Faruk Nergis’in yanağına masumca bir öpücük kondurdu. İkinci buluşmalarıydı ama birbirlerini senelerdir tanıyor gibiydiler. Aslında Nergis böyle ilişkilere karşıydı “aşk zamanla oluşur, aşk gelmeden el ele tutuşulması bile yanlış” derdi. Ama şimdi tüm söylediklerinin tersini yapıyordu aşk hiç ummadığı anda hiç ummadığı bir hızda girmişti hayatına. İlk günden Faruk’un onun elini tutması, onu öpmesi rahatsız etmeyi bırak çok hoşuna gitmişti. O da Faruk’un yanağından öptü. Birbirlerine sımsıkı sarıldılar.
Nergis: “Belki inanmayacaksın belki yanlış anlayacak ilk günden mi diyeceksin ama Seni çok Seviyorum canım”
Faruk: “Bizi bizden başkası anlayamaz canım, bende seni çok seviyorum”
O an hiç bitmesin istediler, dünya o an son bulsa ikisi de mutlu ölürlerdi ve o mutluluk sonsuza dek yüzlerinde kalırdı.
Diğer tarafta da Emre ile Neslihan bol bol sohbet etmişler, Emre’de Neslihan’ın elini tutmuştu. Emre çok mutluydu ama Neslihan’ın onun kadar mutlu olmadığını hissediyordu. Biraz yürüdükten sonra Faruk ve Nergis ile karşılaştılar bir süre oturup sohbet ettiler daha sonra başlangıç noktasında buluşmak üzere tekrar ters yönlere hareket ettiler. Başladıkları noktaya ilk Emre ile Neslihan vardı oturup Faruk ile Nergis’i beklemeye başladılar. Aradan bir saat geçti tam merak etmeye başlamışlardı ki Faruk ile Nergis geldi. Gün hızla geçmiş, akşam olmuş dönme vakti gelmişti. Dönüşte Faruk çok neşeliydi durmadan espriler yapıyor, gülüyordu. Emre’de ise arkadaşının tersine durgunluk vardı. Faruk başta önemsemediği bir şey dönüşte iyice dikkatini çekti. Neslihan Emre’den çok Faruk’a bakıyor ona yakın olmaya çalışıyordu. Faruk bunu ilk Mecidiköy’de fark etmiş önemsememiş ama bu tüm gün boyunca tekrarlayınca rahatsız olmuştu, orada sevgilisi Emre dururken her şeyi ona bakarak anlatması arada kaçamak bakışlar atması onu gerçekten rahatsız etmişti. Gün bitmiş ayrılma vakti gelmişti birbirlerine sımsıkı sarılıp ayrıldılar.
Emre ile Faruk kızlar tekrar Belgrat’a gitmek istediklerinde kendi kendilerine neden diye sormuşlardı, neden Belgrat? Günün sonunda anladılar ki kızların içindeki çocuk ölmemişti, o çocuk temiz havayı orman da koşmayı, özgürlüğü seviyordu.
Faruk “bu akşam bende kalıyorsun itiraz istemem” dedi. Emre’de arkadaşıyla konuşmak istiyordu kabul etti. Eve gidip bir şeyler atıştırdıktan sonra sohbet etmeye başladılar. Neslihan’ın hareketlerini Emre’de fark etmişti. Faruk’un hiç ummadığı bir anda “kardeşim bu kızların ikisi de sana hayran Neslihan’ın sana bakışlarını gördün değil mi?” dedi. “Evet gördüm” dedi Faruk “ama bir anlam veremedim doğrusu, sizin gününüz iyi geçmedi galiba” dedi. “Yok dedi Emre ısınamadık birbirimize, ilk günkü heyecanımız yoktu ikimizde de yakınlaşmak istedik aslında ama nasıl anlatayım ruhlarımız kabul etmedi”. “Bundan sonra ne olacak peki diye sordu Faruk” Emre’den hiç ummadığı bir cevap geldi.
“Benim işin olmayacağı belli oldu, sen ikisini beraber idare edeceksin!
Nergis: “Belki inanmayacaksın belki yanlış anlayacak ilk günden mi diyeceksin ama Seni çok Seviyorum canım”
Faruk: “Bizi bizden başkası anlayamaz canım, bende seni çok seviyorum”
O an hiç bitmesin istediler, dünya o an son bulsa ikisi de mutlu ölürlerdi ve o mutluluk sonsuza dek yüzlerinde kalırdı.
Diğer tarafta da Emre ile Neslihan bol bol sohbet etmişler, Emre’de Neslihan’ın elini tutmuştu. Emre çok mutluydu ama Neslihan’ın onun kadar mutlu olmadığını hissediyordu. Biraz yürüdükten sonra Faruk ve Nergis ile karşılaştılar bir süre oturup sohbet ettiler daha sonra başlangıç noktasında buluşmak üzere tekrar ters yönlere hareket ettiler. Başladıkları noktaya ilk Emre ile Neslihan vardı oturup Faruk ile Nergis’i beklemeye başladılar. Aradan bir saat geçti tam merak etmeye başlamışlardı ki Faruk ile Nergis geldi. Gün hızla geçmiş, akşam olmuş dönme vakti gelmişti. Dönüşte Faruk çok neşeliydi durmadan espriler yapıyor, gülüyordu. Emre’de ise arkadaşının tersine durgunluk vardı. Faruk başta önemsemediği bir şey dönüşte iyice dikkatini çekti. Neslihan Emre’den çok Faruk’a bakıyor ona yakın olmaya çalışıyordu. Faruk bunu ilk Mecidiköy’de fark etmiş önemsememiş ama bu tüm gün boyunca tekrarlayınca rahatsız olmuştu, orada sevgilisi Emre dururken her şeyi ona bakarak anlatması arada kaçamak bakışlar atması onu gerçekten rahatsız etmişti. Gün bitmiş ayrılma vakti gelmişti birbirlerine sımsıkı sarılıp ayrıldılar.
Emre ile Faruk kızlar tekrar Belgrat’a gitmek istediklerinde kendi kendilerine neden diye sormuşlardı, neden Belgrat? Günün sonunda anladılar ki kızların içindeki çocuk ölmemişti, o çocuk temiz havayı orman da koşmayı, özgürlüğü seviyordu.
Faruk “bu akşam bende kalıyorsun itiraz istemem” dedi. Emre’de arkadaşıyla konuşmak istiyordu kabul etti. Eve gidip bir şeyler atıştırdıktan sonra sohbet etmeye başladılar. Neslihan’ın hareketlerini Emre’de fark etmişti. Faruk’un hiç ummadığı bir anda “kardeşim bu kızların ikisi de sana hayran Neslihan’ın sana bakışlarını gördün değil mi?” dedi. “Evet gördüm” dedi Faruk “ama bir anlam veremedim doğrusu, sizin gününüz iyi geçmedi galiba” dedi. “Yok dedi Emre ısınamadık birbirimize, ilk günkü heyecanımız yoktu ikimizde de yakınlaşmak istedik aslında ama nasıl anlatayım ruhlarımız kabul etmedi”. “Bundan sonra ne olacak peki diye sordu Faruk” Emre’den hiç ummadığı bir cevap geldi.
“Benim işin olmayacağı belli oldu, sen ikisini beraber idare edeceksin!