12-14-2010, Saat: 12:08 AM
...tüm ışıklarını söndürdüm gözlerimde şehrin!
Siyahını çekmiştim üç-beş nöbetlerinin karşı kıyıya, hemen hemen her gece yaparım bunu. Günü teslim ettikçe düne pembeleri solar çocukluğumun. Dibinde kırılganlıklarıyla birikir yalnızlığımın cam askerleri.
Asılı kalır gözlerim yıldızlara... kaydıkça bilirim ki izinde yaldızlanıp dağılır bir çaresizin daha sessiz harfleri.
Büyüdükçe beyaz düşler bıraktı içimdeki çocuk. Açıldıkça saçlarının örgüsü kör düğüm oldu heveslerim. Tüm inandıklarım soluksuz!
Kalpten yağmur damlaları ve isminle gökkuşağını çizmiştim beyaz kağıtlara! Toprağa düştükçe ıslak renkleri şiirler açardı yüreğimin arka bahçesinde.... rengarenk olurdu yaşam.
Oysa şimdi !
Katili oldum papatyaların. Her yaprağında ayrılığın kan izleri kirletti mavi düş tarlamı. Sular çekildi gözlerimden. Sere serpe ölü çiçekler.
Teninin ateşine daldırıp kirpiklerimi resmini çizerdim kızıl dokunuşlarının. Sen mi yanardın bende yoksa ben mi kül olurdum teninde bilmiyorum. Renkleri yoktu bedenlerin duvardaki sevişmelerde.
Öğrendim ki renk körüymüş aşk!
ne hayalleri beyaz
düşleri pembe..
ne umutları mavi
huzuru yeşil!
arzuları da kırmızı değilmiş ki!
beyazda başlayıp siyahta bitermiş aşk...
belki de bu yüzdendir
anılardaki fotoğrafların çabuk solması...
Babamın kucağında oturduğum zamanlar ne olduğunu bilmediğim her şeye – “baba mu ne? mu ne? mu? mu? ...” ve hangi rengi sorarlarsa sorsunlar hepsine – “layvicert” derdim. layvicert saçlı kız layvicert ayakkabı layvicert elma şekeri... tadını aldıkça kızardı dilim ayaklarım tozlandı layvicert saçlarını boyadım bebeklerimin banyo dolabındaki çamaşır suyuyla ve... bakıyorum da bilmediğim ne kadar az şey kalmış yaşanmışlıklarda.
Renkler bana bakın! büyüyorum siz iç içe girdikçe... alacanızda yine de tutunuyorum hayata.
Sezen’in sarı odalarında hüzün şarkılarını yakıyorum mum diplerinde... seni düşünüyorum yine özledim!... yine yine yine!
Sen ki sakıncalı sevdam sen ki yasaklım. Büyümemin en ağır cezasısın belki de... razıyım. Sus!
Çocuk ol yanımda çığlıklarım zaten senden de benden de büyük. Haykırmayacağım adını. Dokuz boğum yutkunarak koklamalıyım tenindeki yasak çiçekleri ve uyumalıyım.
...uyumalıyım da
Kaçıncı uykusuzluğumdayım bilmiyorum!
Karanlık eflatun şalını çıkarmaya başladı el ele dolaştığımız sahilde. Ardın sıra kırılan ışıkları topladı ellerim gümüş tepsiye. Yaldız yaldız yalnızlık yıldız yıldızdı gece... ve bittim.
Siyahla beyazın farkı olmadığı saatlerde kırmızı kostümünü çıkarıp aşkın efkarımı tütsülemek için yaktım karanlığı. Eski bir tangonun ritmiyle dört duvarın dipsiz köşelerinde ağını örüyorum yalnızlığın... An ile anılar arasında her defasında bir öncekini unutup başka sözler yazıyorum bu müziklere.... aşk şarkılarım şiirlerim ve suskun hayalin kaldı bende.
мüℓтєÂ¢ι кαмρıη∂αкι öℓüмℓє özgüяℓüк αяαѕı çιzgι∂є ѕıкışαη∂αη ƒαякıм уσк αѕℓıη∂α. çιzgιуι gєçєяѕє öℓüм gєçєяѕєм ѕєηѕιzℓιк... кαℓıяѕα ιşкєη¢є кαℓıяѕαм ∂α ѕєηѕιzℓιк. ιкιѕι ∂є öℓüм вє... уσкℓυğυη öℓüм.
...uzak ülkelerde olmak isterdim şimdi hiç bilmediğim insanlar arasında avazım çıktığı kadar bağırmak seni sevdiğimi... kimsenin anlamadığı dilde. Sonra hırsız bir rüzgar yürütmeli sesimi sabaha karşı pencerenden içeri bırakmalı... unuttuğun ninnileri mırıldanmalıyım sana güneşin sızlayan ışığında. Bugün göğsümde uyanır mısın? saçlarımdan toplar mısın yıldızları ?
Ne çok şey sığdırdım ismine. Ne çok sevda özlem ve onca kavga. Her şey sensin aslında. Ah bu şehir bu sahil... her parmağının dokunuşu dipsiz kuyular açar da atar beni maviye. Saçlarımın dalgasında havalanır beyaz kelebekler. Tut tut ki bahar sende kalsın ben sende.
Sabaha çıkıyorum düşlerin yorgun renkleriyle. Yine yarım kalmış şiirler var yarına yine sen dolu yaprakları dökecek zaman. Birikeceksin bende.
Karanlık gibi sarsam seni. Serilsem sarılsam sevişsem dizelerle öyle bir şiir yazsam ki hani o herkesin yazıp da yetmediği seni seviyorum’lar var ya o bile şaşırsın. O kadar çok kullandık ki aslında ondan mı yetmiyor sanki?
Kirpik altındaki kimsesiz sahillere bırakıyorum yaşlarımı. Esen onca mavisin bende onca umut. Ah! bir de çıkmaza gitmese yollar. Hani akan suların toplansa coğrafyamın bakir kuyularında... konuşamıyorum!
Yorgunum!
Tüm sesleri kesildi sesini kulağımda hissettiğimde.
Bak! bir geldin arapsaçına döndü düşlerim. Ben alışkın değilim ki -seni seviyorum- diyen adamların gerçekliğine! Sen gerçeğimsin! belki de burada yanıltıyor beni aşk.
Hafıza kaydımda ne varsa sildim kim varsa zaten kendini sildi gittiğinde. Şimdi kaydını tutuyorum öpüşlerinin ve fısıldadığın şiirlerin. Söndürdün şehrin tüm ışıklarını göz kapaklarımda! ...İşte şimdi yanımdasın. Bak çekilirken gece portakal çiçekleri koktu güneş. Duyuyor musun?
[SIZE=5]
[/SIZE]
яєηкℓєяιм ∂üşℓєяιм уσяgυη
Beyazdan çaldım gecemi
ѕöуℓєѕєηє ѕєηιη ιѕмιη ηє яєηктι؟..
тüм ışıкℓαяıηı ѕöη∂üя∂üм gözℓєяιм∂є şєняιη!
●●●кαяαηℓıктαуıм●●●
Siyahını çekmiştim üç-beş nöbetlerinin karşı kıyıya, hemen hemen her gece yaparım bunu. Günü teslim ettikçe düne pembeleri solar çocukluğumun. Dibinde kırılganlıklarıyla birikir yalnızlığımın cam askerleri.
Asılı kalır gözlerim yıldızlara... kaydıkça bilirim ki izinde yaldızlanıp dağılır bir çaresizin daha sessiz harfleri.
Büyüdükçe beyaz düşler bıraktı içimdeki çocuk. Açıldıkça saçlarının örgüsü kör düğüm oldu heveslerim. Tüm inandıklarım soluksuz!
Kalpten yağmur damlaları ve isminle gökkuşağını çizmiştim beyaz kağıtlara! Toprağa düştükçe ıslak renkleri şiirler açardı yüreğimin arka bahçesinde.... rengarenk olurdu yaşam.
Oysa şimdi !
Katili oldum papatyaların. Her yaprağında ayrılığın kan izleri kirletti mavi düş tarlamı. Sular çekildi gözlerimden. Sere serpe ölü çiçekler.
Teninin ateşine daldırıp kirpiklerimi resmini çizerdim kızıl dokunuşlarının. Sen mi yanardın bende yoksa ben mi kül olurdum teninde bilmiyorum. Renkleri yoktu bedenlerin duvardaki sevişmelerde.
Öğrendim ki renk körüymüş aşk!
ne hayalleri beyaz
düşleri pembe..
ne umutları mavi
huzuru yeşil!
arzuları da kırmızı değilmiş ki!
beyazda başlayıp siyahta bitermiş aşk...
belki de bu yüzdendir
anılardaki fotoğrafların çabuk solması...
Babamın kucağında oturduğum zamanlar ne olduğunu bilmediğim her şeye – “baba mu ne? mu ne? mu? mu? ...” ve hangi rengi sorarlarsa sorsunlar hepsine – “layvicert” derdim. layvicert saçlı kız layvicert ayakkabı layvicert elma şekeri... tadını aldıkça kızardı dilim ayaklarım tozlandı layvicert saçlarını boyadım bebeklerimin banyo dolabındaki çamaşır suyuyla ve... bakıyorum da bilmediğim ne kadar az şey kalmış yaşanmışlıklarda.
Renkler bana bakın! büyüyorum siz iç içe girdikçe... alacanızda yine de tutunuyorum hayata.
Sezen’in sarı odalarında hüzün şarkılarını yakıyorum mum diplerinde... seni düşünüyorum yine özledim!... yine yine yine!
Sen ki sakıncalı sevdam sen ki yasaklım. Büyümemin en ağır cezasısın belki de... razıyım. Sus!
Çocuk ol yanımda çığlıklarım zaten senden de benden de büyük. Haykırmayacağım adını. Dokuz boğum yutkunarak koklamalıyım tenindeki yasak çiçekleri ve uyumalıyım.
...uyumalıyım da
Kaçıncı uykusuzluğumdayım bilmiyorum!
Karanlık eflatun şalını çıkarmaya başladı el ele dolaştığımız sahilde. Ardın sıra kırılan ışıkları topladı ellerim gümüş tepsiye. Yaldız yaldız yalnızlık yıldız yıldızdı gece... ve bittim.
Siyahla beyazın farkı olmadığı saatlerde kırmızı kostümünü çıkarıp aşkın efkarımı tütsülemek için yaktım karanlığı. Eski bir tangonun ritmiyle dört duvarın dipsiz köşelerinde ağını örüyorum yalnızlığın... An ile anılar arasında her defasında bir öncekini unutup başka sözler yazıyorum bu müziklere.... aşk şarkılarım şiirlerim ve suskun hayalin kaldı bende.
мüℓтєÂ¢ι кαмρıη∂αкι öℓüмℓє özgüяℓüк αяαѕı çιzgι∂є ѕıкışαη∂αη ƒαякıм уσк αѕℓıη∂α. çιzgιуι gєçєяѕє öℓüм gєçєяѕєм ѕєηѕιzℓιк... кαℓıяѕα ιşкєη¢є кαℓıяѕαм ∂α ѕєηѕιzℓιк. ιкιѕι ∂є öℓüм вє... уσкℓυğυη öℓüм.
...uzak ülkelerde olmak isterdim şimdi hiç bilmediğim insanlar arasında avazım çıktığı kadar bağırmak seni sevdiğimi... kimsenin anlamadığı dilde. Sonra hırsız bir rüzgar yürütmeli sesimi sabaha karşı pencerenden içeri bırakmalı... unuttuğun ninnileri mırıldanmalıyım sana güneşin sızlayan ışığında. Bugün göğsümde uyanır mısın? saçlarımdan toplar mısın yıldızları ?
Ne çok şey sığdırdım ismine. Ne çok sevda özlem ve onca kavga. Her şey sensin aslında. Ah bu şehir bu sahil... her parmağının dokunuşu dipsiz kuyular açar da atar beni maviye. Saçlarımın dalgasında havalanır beyaz kelebekler. Tut tut ki bahar sende kalsın ben sende.
Sabaha çıkıyorum düşlerin yorgun renkleriyle. Yine yarım kalmış şiirler var yarına yine sen dolu yaprakları dökecek zaman. Birikeceksin bende.
Karanlık gibi sarsam seni. Serilsem sarılsam sevişsem dizelerle öyle bir şiir yazsam ki hani o herkesin yazıp da yetmediği seni seviyorum’lar var ya o bile şaşırsın. O kadar çok kullandık ki aslında ondan mı yetmiyor sanki?
Kirpik altındaki kimsesiz sahillere bırakıyorum yaşlarımı. Esen onca mavisin bende onca umut. Ah! bir de çıkmaza gitmese yollar. Hani akan suların toplansa coğrafyamın bakir kuyularında... konuşamıyorum!
Yorgunum!
Tüm sesleri kesildi sesini kulağımda hissettiğimde.
Bak! bir geldin arapsaçına döndü düşlerim. Ben alışkın değilim ki -seni seviyorum- diyen adamların gerçekliğine! Sen gerçeğimsin! belki de burada yanıltıyor beni aşk.
Hafıza kaydımda ne varsa sildim kim varsa zaten kendini sildi gittiğinde. Şimdi kaydını tutuyorum öpüşlerinin ve fısıldadığın şiirlerin. Söndürdün şehrin tüm ışıklarını göz kapaklarımda! ...İşte şimdi yanımdasın. Bak çekilirken gece portakal çiçekleri koktu güneş. Duyuyor musun?
[SIZE=5]
[/SIZE]
яєηкℓєяιм ∂üşℓєяιм уσяgυη
Beyazdan çaldım gecemi
ѕöуℓєѕєηє ѕєηιη ιѕмιη ηє яєηктι؟..
тüм ışıкℓαяıηı ѕöη∂üя∂üм gözℓєяιм∂є şєняιη!
●●●кαяαηℓıктαуıм●●●