12-17-2010, Saat: 02:19 PM
"Bileklerimi çıkartıp, yatağın altına sakladıktan sonra yerimden doğruldum. Aynadaki yüzüm bana güldü neden bileklerini sakladın oraya der gibi. Az sonra sevgilim gelecek cebinden ayrılık dökecek üstüme başıma çünkü der gibi ben de ona baktım. Acı bir kahkaha attım. Delirmenin son noktasında çıkmaz evrelerin tırma...layarak kanattığı kanamadan öldürdüğü bir adam gibi. Beni yalnız bırak diye bağırdım kendime. Kendimle başbaşa kalmalıyım zihnimle başbaşa kalmalıyım yalnızlığımla başbaşa kalmalıyım. Belki sapıklığım tutar yalnızlığımın kalçalarına bakarım. Yıldızları kopartıp eskiden birlikte uyuduğumuz çarşaflara sarar bir cigara yaparım birkaç duman alıp beynimde sana dair hatıraları yakalayıp bir bir gırtlaklarım. Belki de mahkemeler kurarım beynimin içinde onurlu yanlarımı asar hayatımı herkes kadar insan bir şekilde tamamlarım. Hem asmamalıyım da doyurmalı mıyım? Yok olsun kayıp olsun insanlığım. Mitoloji'de yok olan dağlar gibi üzerine dağlar devrilmiş el yazması tanrılar gibi. -Zeus hariç öz dedem gibi severim.-
Bu toprak kokusu şu ayrıştırıcı mikroorganizmalar eskiden içinde yeşil bir çift göz barındıran çukurlarım hepsi beni rahatsız ediyor. Ciğerime batıyor evren gibi. Biliyor musun aynadaki yüzüm ben eskiden insandım. Ellerim vardı düşlerim vardı kalbim vardı. İlk yüreğimi çaldı birileri kayıp ilânları vermeye çalışırken kendim kayboldum. Ertesinde zihnime haciz gelmişti onca yokluktan onca düşünceden onca kaybedişten. O günden sonra hep alkol koktu akşamlarım şaraplar oldu en tatlı rüyalarım bir gece yarısı. Sabahları sigaralar uyandırırdı beni kokusu ta karşı kıyılardan duyulan nikotinli dudaklarıma bir öpücük kondurarak. Hep böyle uyandırılmayı hayal etmiştim bir öpücük ile dudaklarıma ya da yanağıma şans işte. Ama misafir umduğunu değil bulduğunu öpmeli. Ne kadar misafirsem bu gezegende o kadar umdum o kadar öptüm bulduklarımı. O kadar ağladım o kadar kanadı yalnız yanlarım...
İşte sevgilim geldi. Bakıştık. Aysberg gibiydi soğuk ve sert. Ben battım. Efkarlı bir şekilde el sallıyordum dünyaya bulutlara tanrıya. Talan edilmiş bütün şehirler gibi yok olmuş bütün diller ırklar imparatorluklar gibi yok oluyorum. Belki birkaç gün ağlayacak ayak bastığım şehirler arkamdan sonrası yine yaşam döngüsü. Bir kürek mahkumuydum mavi tavanlı bir cezaevinde ayak bileklerimde kurallara benzeyen sevmeye benzeyen yaşamaya benzeyen prangalar elimde şiirden bir balyoz kırmaya çalışıyordum taş ocağındaki devasa kayaları. Kollarım düştü önce sonra dizlerim yüzüne baka baka eridim. Yüzüm de. Tanrım ölüyorum ben. Bir sigara ver de yanalım bir tane de kulak arkası."
diyordum ki tam dirildim ansızın yattığım mezarımdan. Meğer rüyaymış...
Bu toprak kokusu şu ayrıştırıcı mikroorganizmalar eskiden içinde yeşil bir çift göz barındıran çukurlarım hepsi beni rahatsız ediyor. Ciğerime batıyor evren gibi. Biliyor musun aynadaki yüzüm ben eskiden insandım. Ellerim vardı düşlerim vardı kalbim vardı. İlk yüreğimi çaldı birileri kayıp ilânları vermeye çalışırken kendim kayboldum. Ertesinde zihnime haciz gelmişti onca yokluktan onca düşünceden onca kaybedişten. O günden sonra hep alkol koktu akşamlarım şaraplar oldu en tatlı rüyalarım bir gece yarısı. Sabahları sigaralar uyandırırdı beni kokusu ta karşı kıyılardan duyulan nikotinli dudaklarıma bir öpücük kondurarak. Hep böyle uyandırılmayı hayal etmiştim bir öpücük ile dudaklarıma ya da yanağıma şans işte. Ama misafir umduğunu değil bulduğunu öpmeli. Ne kadar misafirsem bu gezegende o kadar umdum o kadar öptüm bulduklarımı. O kadar ağladım o kadar kanadı yalnız yanlarım...
İşte sevgilim geldi. Bakıştık. Aysberg gibiydi soğuk ve sert. Ben battım. Efkarlı bir şekilde el sallıyordum dünyaya bulutlara tanrıya. Talan edilmiş bütün şehirler gibi yok olmuş bütün diller ırklar imparatorluklar gibi yok oluyorum. Belki birkaç gün ağlayacak ayak bastığım şehirler arkamdan sonrası yine yaşam döngüsü. Bir kürek mahkumuydum mavi tavanlı bir cezaevinde ayak bileklerimde kurallara benzeyen sevmeye benzeyen yaşamaya benzeyen prangalar elimde şiirden bir balyoz kırmaya çalışıyordum taş ocağındaki devasa kayaları. Kollarım düştü önce sonra dizlerim yüzüne baka baka eridim. Yüzüm de. Tanrım ölüyorum ben. Bir sigara ver de yanalım bir tane de kulak arkası."
diyordum ki tam dirildim ansızın yattığım mezarımdan. Meğer rüyaymış...