12-18-2010, Saat: 09:54 AM
Sabah Faruk’un kollarında uyandı, beraber kahvaltı ettiler ikisi de çok mutluydu. Tam ayrılacakları sırada Neslihan aklını kurcalayan soruyu sordu:
”Kardeşim ne olacak bundan sonra?”
Faruk bu soruya hazırlıklıydı “Kardeşin beni çok seviyor biliyorsun, üzülmemesi için bir süre daha bu ilişkiyi sürdürmek zorundayım yavaş yavaş soğutacağım kendimden, bir gün ayrılmayı kendi isteyecek”
İki ay sonra…
Nergis geçen zamanda soğumayı bırak daha çok bağlanmıştı Faruk’a. Artık Faruk’un Cumartesileri Nergis’e Pazarları da Neslihan’a aitti. Neslihan’da farkındaydı her şeyin ama Faruk’a öyle bağlanmıştı ki artık hiçbir şey düşünmüyordu, onun için önemli olan andı ve onun Faruk ile geçirdiği her an harikaydı.
Üç ay sonra…
Faruk, Neslihan ve Nergis ile yaşanacak her şeyi yaşamıştı ama yine olmamış, sevememişti. İkisiyle de vakit geçirmek başta çok güzel geliyordu ama artık ruhu sıkılıyordu o artık aşık olmak, aşık olduğu kızla hayatı paylaşmak istiyordu…
Dört ay sonra…
Nergis ve Neslihan, Faruk ismini söylemek adeta yasaktı evde iki kardeş her şeyin farkında da olsa birbirleriyle hiç konuşmuyorlardı. Birbirlerinden utanır olmuşlardı, her ikisi de farklı zamanlarda Faruk’tan ayrılmak istemişler ama başaramamışlardı büyü gibiydi, uzaklaşmak istedikçe yaklaşıyorlardı.
Beş ay sonra…
Faruk’a Nergis ve Neslihan ile buluşmak artık görev gibi geliyordu hiçbir tat almıyordu artık, aslında hayattan hiçbir tat almıyordu. Ruhu sıkılıyor bazen gece yarısı evden çıkıp yağmurda sırılsıklam ıslanıyor bazen de buz gibi havada incecik bir montla evden çıkıyor soğuğu iliklerinde hissediyordu ne yaparsa yapsın boştu içindeki ateşi söndürememişti. İçi yanıyor ama neden olduğunu bilmiyordu bazen patlayacak gibi oluyor sabaha kadar uyumuyordu.
Altı ay sonra…
Nergis ile Neslihan son zamanlarda Faruk’taki değişimin farkındaydı yavaş yavaş ayrılığa hazırlıyorlardı kendilerini… Son zamanlarda iki kardeş birbirlerine iyice yakınlaşmış artık evde Faruk’u konuşmaya başlamışlardı.
Yedi ay sonra…
Günlerden cumartesiydi, Nergis’in günü.Buluşup bir kafeye oturdular bir süre sohbet ettikten sonra Faruk “Olmuyor ne ben mutluyum ne de bu halimle seni mutlu edebilirim bundan sonra” derken Nergis Faruk’un dudağına bir öpücük kondurdu “Gerisini duymak istemiyorum, yaşadığımız her şey harikaydı seni her hatırladığım da yüzümde bir tebessüm olacak elveda sevgilim” dedi. Faruk eve gittiğinde Neslihan’ın son mesajını okudu “Seni sevdim, tek bir an pişman olmadan ömür boyu mutlu ol canım”
Dokuz ay sonra…
Faruk iki aydır yalnızdı Emre ve Soner çeşitli denemelerde bulunmuş Faruk’u yalnızlıktan kurtarmaya çalışmış ama başaramamışlardı, Faruk hayatına kimseyi sokmamakta kararlıydı “Bundan sonra hayatıma girecek son olacak ölene kadarda ondan başkası olmayacak” diyordu Faruk.
On bir ay sonra…
Faruk’un çalıştığı işyerine yeni bir kız başladı Gülçin müdür işe alıştırma işini Faruk’a verdi. Faruk önce şirkette çalışanlarla tanıştırdı sonra yapacağı işleri gösterdi. Yaklaşık iki hafta boyunca devamlı beraber çalıştılar, birbirlerine bu sürede o kadar ısınmışlardaki sanki iki hafta değil iki yıl geçmişti. İki hafta sonunda Faruk “artık senin kendi kanatlarınla uçma vaktin geldi” dedi. “Ama ben daha kendimi hazır hissetmiyorum” dedi Gülçin “iyi o zaman son bir hafta daha” dedi Faruk. Gülçin’in her haliyle Faruk’tan hoşlandığı belliydi.
On iki ay sonra…
Faruk ile Gülçin artık ayrılmaz ikili olmuştu işyerinde hep beraberdiler. Aralarında bir şey vardı ismini koyamadıkları…
On dört ay sonra…
Faruk Gülçin’e iş çıkışı bir şeyler yemeyi önerdi. Güzel bir kafeye gittiler.
Faruk:” Ne zamandır sana içimdekileri anlatmak istiyorum ama arkadaşlığımızın bozulmasından korkuyorum.”
Gülçin : “Seninle arkadaşlığımızı hiçbir şey bozamaz biliyorsun.
Faruk : “Seni ilk gördüğümden beri içime bir mutluluk doldu. .Devamlı seni görmek istiyor seni özlüyorum. Nasıl anlatayım bilmiyorum seni görünce heyecanlanıyorum, seni tanıdıktan sonra hayattan zevk almaya başladım, hayallere sürükledin beni… Çapkın erkekler “Hiç böyle olmamıştım” diye başlar ya, ben gerçekten hiç böyle olmamıştım kaç aydır bu duyguyu adlandırmaya çalışıyorum önce hoşlanma dedim, sonra sevgi, dün gece emin oldum ki bu duygunun adı aşkmış, seni seviyorum canım.
Gülçin : Bende sana karşı boş değilim, söylediklerin bir çapkının değil de bir aşığın içinden gelen sözler belli ki…Bu söylediklerini tanıştığımız gibi söyleseydin sana inanmazdım ve belki arkadaşlığımız bile bozulurdu ama sen ölçtün biçtin benimde senden hoşlandığımı bildiğin halde bu kadar bekledin… Bende seni seviyorum canım hem de hiç kimseyi sevmediğim kadar çok…
On dokuz ay sonra…
Gülçin şirketteki odasına geldiğinde her yerin güllerle kaplandığını gördü. Her yer kırmızı, mis gibi gül kokusu hayatta gördüğü en güzel manzara… Odasının tam ortasına da kocaman bir koli bırakılmıştı üstünde kocaman “Benimle evlenir misin, kabul ediyorsan lütfen kutuyu aç” yazan “delisin” dedi kendi kendine. Koliyi açtı, içinde diz çökmüş elinde bir yüzlükle Faruk bekliyordu…
”Kardeşim ne olacak bundan sonra?”
Faruk bu soruya hazırlıklıydı “Kardeşin beni çok seviyor biliyorsun, üzülmemesi için bir süre daha bu ilişkiyi sürdürmek zorundayım yavaş yavaş soğutacağım kendimden, bir gün ayrılmayı kendi isteyecek”
İki ay sonra…
Nergis geçen zamanda soğumayı bırak daha çok bağlanmıştı Faruk’a. Artık Faruk’un Cumartesileri Nergis’e Pazarları da Neslihan’a aitti. Neslihan’da farkındaydı her şeyin ama Faruk’a öyle bağlanmıştı ki artık hiçbir şey düşünmüyordu, onun için önemli olan andı ve onun Faruk ile geçirdiği her an harikaydı.
Üç ay sonra…
Faruk, Neslihan ve Nergis ile yaşanacak her şeyi yaşamıştı ama yine olmamış, sevememişti. İkisiyle de vakit geçirmek başta çok güzel geliyordu ama artık ruhu sıkılıyordu o artık aşık olmak, aşık olduğu kızla hayatı paylaşmak istiyordu…
Dört ay sonra…
Nergis ve Neslihan, Faruk ismini söylemek adeta yasaktı evde iki kardeş her şeyin farkında da olsa birbirleriyle hiç konuşmuyorlardı. Birbirlerinden utanır olmuşlardı, her ikisi de farklı zamanlarda Faruk’tan ayrılmak istemişler ama başaramamışlardı büyü gibiydi, uzaklaşmak istedikçe yaklaşıyorlardı.
Beş ay sonra…
Faruk’a Nergis ve Neslihan ile buluşmak artık görev gibi geliyordu hiçbir tat almıyordu artık, aslında hayattan hiçbir tat almıyordu. Ruhu sıkılıyor bazen gece yarısı evden çıkıp yağmurda sırılsıklam ıslanıyor bazen de buz gibi havada incecik bir montla evden çıkıyor soğuğu iliklerinde hissediyordu ne yaparsa yapsın boştu içindeki ateşi söndürememişti. İçi yanıyor ama neden olduğunu bilmiyordu bazen patlayacak gibi oluyor sabaha kadar uyumuyordu.
Altı ay sonra…
Nergis ile Neslihan son zamanlarda Faruk’taki değişimin farkındaydı yavaş yavaş ayrılığa hazırlıyorlardı kendilerini… Son zamanlarda iki kardeş birbirlerine iyice yakınlaşmış artık evde Faruk’u konuşmaya başlamışlardı.
Yedi ay sonra…
Günlerden cumartesiydi, Nergis’in günü.Buluşup bir kafeye oturdular bir süre sohbet ettikten sonra Faruk “Olmuyor ne ben mutluyum ne de bu halimle seni mutlu edebilirim bundan sonra” derken Nergis Faruk’un dudağına bir öpücük kondurdu “Gerisini duymak istemiyorum, yaşadığımız her şey harikaydı seni her hatırladığım da yüzümde bir tebessüm olacak elveda sevgilim” dedi. Faruk eve gittiğinde Neslihan’ın son mesajını okudu “Seni sevdim, tek bir an pişman olmadan ömür boyu mutlu ol canım”
Dokuz ay sonra…
Faruk iki aydır yalnızdı Emre ve Soner çeşitli denemelerde bulunmuş Faruk’u yalnızlıktan kurtarmaya çalışmış ama başaramamışlardı, Faruk hayatına kimseyi sokmamakta kararlıydı “Bundan sonra hayatıma girecek son olacak ölene kadarda ondan başkası olmayacak” diyordu Faruk.
On bir ay sonra…
Faruk’un çalıştığı işyerine yeni bir kız başladı Gülçin müdür işe alıştırma işini Faruk’a verdi. Faruk önce şirkette çalışanlarla tanıştırdı sonra yapacağı işleri gösterdi. Yaklaşık iki hafta boyunca devamlı beraber çalıştılar, birbirlerine bu sürede o kadar ısınmışlardaki sanki iki hafta değil iki yıl geçmişti. İki hafta sonunda Faruk “artık senin kendi kanatlarınla uçma vaktin geldi” dedi. “Ama ben daha kendimi hazır hissetmiyorum” dedi Gülçin “iyi o zaman son bir hafta daha” dedi Faruk. Gülçin’in her haliyle Faruk’tan hoşlandığı belliydi.
On iki ay sonra…
Faruk ile Gülçin artık ayrılmaz ikili olmuştu işyerinde hep beraberdiler. Aralarında bir şey vardı ismini koyamadıkları…
On dört ay sonra…
Faruk Gülçin’e iş çıkışı bir şeyler yemeyi önerdi. Güzel bir kafeye gittiler.
Faruk:” Ne zamandır sana içimdekileri anlatmak istiyorum ama arkadaşlığımızın bozulmasından korkuyorum.”
Gülçin : “Seninle arkadaşlığımızı hiçbir şey bozamaz biliyorsun.
Faruk : “Seni ilk gördüğümden beri içime bir mutluluk doldu. .Devamlı seni görmek istiyor seni özlüyorum. Nasıl anlatayım bilmiyorum seni görünce heyecanlanıyorum, seni tanıdıktan sonra hayattan zevk almaya başladım, hayallere sürükledin beni… Çapkın erkekler “Hiç böyle olmamıştım” diye başlar ya, ben gerçekten hiç böyle olmamıştım kaç aydır bu duyguyu adlandırmaya çalışıyorum önce hoşlanma dedim, sonra sevgi, dün gece emin oldum ki bu duygunun adı aşkmış, seni seviyorum canım.
Gülçin : Bende sana karşı boş değilim, söylediklerin bir çapkının değil de bir aşığın içinden gelen sözler belli ki…Bu söylediklerini tanıştığımız gibi söyleseydin sana inanmazdım ve belki arkadaşlığımız bile bozulurdu ama sen ölçtün biçtin benimde senden hoşlandığımı bildiğin halde bu kadar bekledin… Bende seni seviyorum canım hem de hiç kimseyi sevmediğim kadar çok…
On dokuz ay sonra…
Gülçin şirketteki odasına geldiğinde her yerin güllerle kaplandığını gördü. Her yer kırmızı, mis gibi gül kokusu hayatta gördüğü en güzel manzara… Odasının tam ortasına da kocaman bir koli bırakılmıştı üstünde kocaman “Benimle evlenir misin, kabul ediyorsan lütfen kutuyu aç” yazan “delisin” dedi kendi kendine. Koliyi açtı, içinde diz çökmüş elinde bir yüzlükle Faruk bekliyordu…