01-16-2011, Saat: 12:24 AM
Ahirette hesabını verebileceğiniz bir hayat yaşadığınızdan emin misiniz? Yani memnun musunuz hayatınızın bugüne gelinceye kadar tükettiğiniz kısmından?..
Diyebilirsiniz ki: - Hayat nasıl yaşanırsa memnun olunur, onu bir hatırlayalım ki soruya doğru cevap vermiş olalım… Hemen arz edeyim.
- Hayat, bu hayatı verenin rızasını kazanma esas alınarak yaşanıyorsa memnun olunur, mutluluk duyulur. Şayet hayatın geçen devrelerinde hayatı verenin rızasını kazanma yolunda hizmet yoksa, hep nefsi nefsi diyerek tüketilen bir ömür söz konusu ise, bir yaralı parmak sarılmamış, bir gözyaşı silinmemiş, bir hayırlı hizmetin ucundan bucağından tutulmamış, hep nefsine yönelik bencil hayat yaşanıyorsa, sahip olunan imkanlar yalnızca nefsine hizmete kilitleniyor, çevredeki muhtaçlara, bekleşenlere hiç destek verilmiyor, hep ilgisiz kalınıyorsa... İşte pişmanlık duyulacak bir hayat... İrşad eserlerindeki ifade ile, içinde altını olmayan bakır bir hayat... Halbuki hayatın içine hizmet altını katılmalı, hep nefsi nefsi diyerek değil biraz da hizmeti hizmeti diyerek yaşanmalı, ‘ben de varım, yalnız değilsiniz, diyebilmeli...
Bazı kimseler görmekteyim. Elinde imkanı da var, salahiyeti de var, şan şöhreti de mevcut... Ama yanında götüreceği hiçbir himmet ve hizmeti mevcut değil... Bütün imkanlarını şahsi hayatına, yani nefsine tahsis ediyor. Hiçbir hizmete, himmete ve toplumsal hayra desteği ve ilgisi olmuyor. Bunca imkanı ha varmış ha yokmuş, bir farkı olmuyor. Yok olanın da hizmeti, himmeti yok; var olanın da hizmeti himmeti yoksa, var olan da yoksulun ta kendisi demek değil midir?.. O da bunca varlıklarına rağmen yoksul olarak gidecektir öbür âleme. Defteri boş, hizmet ve himmet hanesi tamtakır... Ne kıymeti var bu varlık ve imkanın? Salahiyet ve şöhretin?..
İnsan, hayatının geçen kısmını gözden geçirirken bunları düşünmelidir... Bir gözyaşını silmiş mi, bir yaralı parmağı sarmış mı, çevresindeki bir yoksula yardım edip derdine derman olmuş mu? Bir hayır hizmetinin ucundan bucağından tutmuş, insan yetiştirmede karınca kararınca görev almış, hizmet ve himmet yüklenmiş, ben de varım, diyebilmiş mi?
İşte bu sorulara vicdanından ‘evet’ cevabı geliyorsa ne mutlu ona. Sevinç duymalı, şükürler etmeli, yaşadığı hizmet ve himmet dolu hayatından dolayı... Daha fazlasını, daha özelini ve güzelini yaptırması için Rabb’ine dualarını sürdürmeli...
Yaşadığı her günün hesabını yapan büyük halife Hazreti Ömer (ra) akşam, yatağına uzanırken nefsine sorduğu soru aynen budur:
-Ey Ömer! Bugün Allah için ne yaptın? Var mı Allah için bir himmet ve hizmetin?
Hayatının tamamı zaten himmet ve hizmetle geçen büyük halife her akşam böylesine bir nefs muhasebesine girer de tekrar nefsini sorguya çekerse, bizim nasıl bir nefs muhasebesi içinde olmamız gerekir siz düşünün. Efendimiz (sas)’in ikazı da bu muhasebeyi sağlamak içindir zaten: “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin!..”
Şimdi baştaki soruyu bir daha sorabilir miyim? -Hayatınızı nasıl yaşıyorsunuz? Size bu hayatı verenin rızası yolunda mutluluk veren himmet ve hizmetle geçen bir hayat mı? Yoksa sadece nefsi nefsi diyerek tükettiğiniz bencil bir hayat mı? Kararı siz verin. Çünkü karar verdiğiniz hayatın hesabını da siz vereceksiniz...
Diyebilirsiniz ki: - Hayat nasıl yaşanırsa memnun olunur, onu bir hatırlayalım ki soruya doğru cevap vermiş olalım… Hemen arz edeyim.
- Hayat, bu hayatı verenin rızasını kazanma esas alınarak yaşanıyorsa memnun olunur, mutluluk duyulur. Şayet hayatın geçen devrelerinde hayatı verenin rızasını kazanma yolunda hizmet yoksa, hep nefsi nefsi diyerek tüketilen bir ömür söz konusu ise, bir yaralı parmak sarılmamış, bir gözyaşı silinmemiş, bir hayırlı hizmetin ucundan bucağından tutulmamış, hep nefsine yönelik bencil hayat yaşanıyorsa, sahip olunan imkanlar yalnızca nefsine hizmete kilitleniyor, çevredeki muhtaçlara, bekleşenlere hiç destek verilmiyor, hep ilgisiz kalınıyorsa... İşte pişmanlık duyulacak bir hayat... İrşad eserlerindeki ifade ile, içinde altını olmayan bakır bir hayat... Halbuki hayatın içine hizmet altını katılmalı, hep nefsi nefsi diyerek değil biraz da hizmeti hizmeti diyerek yaşanmalı, ‘ben de varım, yalnız değilsiniz, diyebilmeli...
Bazı kimseler görmekteyim. Elinde imkanı da var, salahiyeti de var, şan şöhreti de mevcut... Ama yanında götüreceği hiçbir himmet ve hizmeti mevcut değil... Bütün imkanlarını şahsi hayatına, yani nefsine tahsis ediyor. Hiçbir hizmete, himmete ve toplumsal hayra desteği ve ilgisi olmuyor. Bunca imkanı ha varmış ha yokmuş, bir farkı olmuyor. Yok olanın da hizmeti, himmeti yok; var olanın da hizmeti himmeti yoksa, var olan da yoksulun ta kendisi demek değil midir?.. O da bunca varlıklarına rağmen yoksul olarak gidecektir öbür âleme. Defteri boş, hizmet ve himmet hanesi tamtakır... Ne kıymeti var bu varlık ve imkanın? Salahiyet ve şöhretin?..
İnsan, hayatının geçen kısmını gözden geçirirken bunları düşünmelidir... Bir gözyaşını silmiş mi, bir yaralı parmağı sarmış mı, çevresindeki bir yoksula yardım edip derdine derman olmuş mu? Bir hayır hizmetinin ucundan bucağından tutmuş, insan yetiştirmede karınca kararınca görev almış, hizmet ve himmet yüklenmiş, ben de varım, diyebilmiş mi?
İşte bu sorulara vicdanından ‘evet’ cevabı geliyorsa ne mutlu ona. Sevinç duymalı, şükürler etmeli, yaşadığı hizmet ve himmet dolu hayatından dolayı... Daha fazlasını, daha özelini ve güzelini yaptırması için Rabb’ine dualarını sürdürmeli...
Yaşadığı her günün hesabını yapan büyük halife Hazreti Ömer (ra) akşam, yatağına uzanırken nefsine sorduğu soru aynen budur:
-Ey Ömer! Bugün Allah için ne yaptın? Var mı Allah için bir himmet ve hizmetin?
Hayatının tamamı zaten himmet ve hizmetle geçen büyük halife her akşam böylesine bir nefs muhasebesine girer de tekrar nefsini sorguya çekerse, bizim nasıl bir nefs muhasebesi içinde olmamız gerekir siz düşünün. Efendimiz (sas)’in ikazı da bu muhasebeyi sağlamak içindir zaten: “Hesaba çekilmeden önce kendinizi hesaba çekin!..”
Şimdi baştaki soruyu bir daha sorabilir miyim? -Hayatınızı nasıl yaşıyorsunuz? Size bu hayatı verenin rızası yolunda mutluluk veren himmet ve hizmetle geçen bir hayat mı? Yoksa sadece nefsi nefsi diyerek tükettiğiniz bencil bir hayat mı? Kararı siz verin. Çünkü karar verdiğiniz hayatın hesabını da siz vereceksiniz...
Alıntı