01-16-2011, Saat: 12:36 AM
Sevdamız en büyük zaafımız
Kedilerle ilgili bu durumu yeni ögrenmistim:
Normalde sokak kedisi kendini saldirgan köpeklere
karsi koruyabilirmis. Bu direnci kiran tek sey neymis biliyor musunuz:
Sevgi... Insanoglu, eger bir sokak kedisinin basini oksar ve ona sefkat gösterirse kedicik kendisinin koruma altinda oldugunu zanneder ve sivri tirnaklarini içeri çekermis. Ve vahsi köpeklerin azgin dislerini girtlaklarinda veya itlaf ekiplerinin zehirli etlerini midesinde bulurmus. Küçücük bir dokunusta gardi düsen ve ölümcül yaralara açik hale gelen sarmanlarin kaderinde kendi ask hayatimizin hülasasini buldum.Biz de Eros'un sefkatine siginip, sevdalaninca en mahrem zaaflarimizi elevermiyor muyuz? Yillar yili ardina sigindigimiz barikatlarin anahtarini gönüllü teslim edip, tirnaklarimizi içeri çekmiyormuyuz? Sevginin bizi kollayacagina,
sarip sarmalayacagina dair ön kabulümüz yüzünden koruma duvarlarimizi gönüllü kaldirip,
yaralarimizi açik hale getirmiyor muyuz? Sonra neoluyor? Sevdamiz en büyük zaafimiza dönüsüyor. Saçimizi oksayan elin bizi ilelebet kollayacagina inaniyor, tatli sözlere kaniyoruz. Taklalar atip, cilveler yapiyoruz. Ve en ummadigimiz anda, en korunaksiz halimizle Kalaniyoruz askin hoyrat yüzüne... Sefkatimiz katilimiz oluyor. Ders almak mi? Ne münasebet!..Daha son ihanetin yarasi kabuk baglamadan, yeni yaralar için araliyoruz
kalbimizin kapilarini... Zavalli bir kedi yavrusundan farkimiz yok askin karsisinda...
Boynumuzda, kalbimizde pençe pençe darbe izleriyle, her sicak dokunusta çocukça
uysallasip, her hayalkirikliginda "köpek gibi" pisman olarak, her terkediste aci çekip her
dönüste biraz daha kanayarak, kanayan yerlerimizi kediler gibi dilimizle yalayarak, "Bir daha
asla"larla "Daima"lar arasinda yalpalayarak yara bere içinde yasiyoruz. O yüzden "Melek"ler, içe kivrik patilerle gömülüyor. Ve hayata "Seytan"lar hükmediyor.
Kedilerle ilgili bu durumu yeni ögrenmistim:
Normalde sokak kedisi kendini saldirgan köpeklere
karsi koruyabilirmis. Bu direnci kiran tek sey neymis biliyor musunuz:
Sevgi... Insanoglu, eger bir sokak kedisinin basini oksar ve ona sefkat gösterirse kedicik kendisinin koruma altinda oldugunu zanneder ve sivri tirnaklarini içeri çekermis. Ve vahsi köpeklerin azgin dislerini girtlaklarinda veya itlaf ekiplerinin zehirli etlerini midesinde bulurmus. Küçücük bir dokunusta gardi düsen ve ölümcül yaralara açik hale gelen sarmanlarin kaderinde kendi ask hayatimizin hülasasini buldum.Biz de Eros'un sefkatine siginip, sevdalaninca en mahrem zaaflarimizi elevermiyor muyuz? Yillar yili ardina sigindigimiz barikatlarin anahtarini gönüllü teslim edip, tirnaklarimizi içeri çekmiyormuyuz? Sevginin bizi kollayacagina,
sarip sarmalayacagina dair ön kabulümüz yüzünden koruma duvarlarimizi gönüllü kaldirip,
yaralarimizi açik hale getirmiyor muyuz? Sonra neoluyor? Sevdamiz en büyük zaafimiza dönüsüyor. Saçimizi oksayan elin bizi ilelebet kollayacagina inaniyor, tatli sözlere kaniyoruz. Taklalar atip, cilveler yapiyoruz. Ve en ummadigimiz anda, en korunaksiz halimizle Kalaniyoruz askin hoyrat yüzüne... Sefkatimiz katilimiz oluyor. Ders almak mi? Ne münasebet!..Daha son ihanetin yarasi kabuk baglamadan, yeni yaralar için araliyoruz
kalbimizin kapilarini... Zavalli bir kedi yavrusundan farkimiz yok askin karsisinda...
Boynumuzda, kalbimizde pençe pençe darbe izleriyle, her sicak dokunusta çocukça
uysallasip, her hayalkirikliginda "köpek gibi" pisman olarak, her terkediste aci çekip her
dönüste biraz daha kanayarak, kanayan yerlerimizi kediler gibi dilimizle yalayarak, "Bir daha
asla"larla "Daima"lar arasinda yalpalayarak yara bere içinde yasiyoruz. O yüzden "Melek"ler, içe kivrik patilerle gömülüyor. Ve hayata "Seytan"lar hükmediyor.