01-28-2011, Saat: 12:09 AM
Bir gün seni düşünerek son nefesimi verdiğimde, bunu bir üstünde dolaşan bulutlar bir de ayağını bastığın toprak bilecek Bir tek onlar anlayacak halimden, bir tek onlar bi*lecek kadri kıymetimi, bir tek onlar dostluk edecek bana uzun uykumda
Hiç iyileşemeyecek kalp yaralarımla sarıldığı m bembe*yaz kefenim, benim acılarım içim sargı bezi olurken, ağrı*larıma merhem olacak toprağın ve nefessiz kalan bedeni*me can verecek gökyüzün hep birden şahitlik yapacaklar seni ne kadar çok sevdiğime
Gökyüzü kuşları dolaştıracak, toprak çiçekler bitirecek üzerimizde Kuşların ve çiçeklerin şarkılarıyla hasretim di*le gelecek nice ömürler boyunca
Eğer bir gün gezinirken güzel yüzünle sokaklarda, gelir de tatlı bir rüzgâr, dünyanın en tatlı güzel gözlerine, dün*yanın en tatlı yanaklarına bir öpücük kondurursa bil ki bendendir Sana hasret gitmiş dudaklarımın hüzünlü öz*lem şarkılarına dayanamamış bulutların ve toprağın ricası*na gelmiş bir rüzgârdan en riyasız, en içten, en yalnız ve en ölümlü öpücüğüdür o
Dünyanın tüm âşıklarından neşet etmiş ne kadar öpü*cük varsa, işte o zaman derin bir ah ederler halime Tüm âşıklar mezarlarından bir titremeyle sarsılır, tüm kavuşmuş sevenler mutluluklarına pişman olup, en içten dualarla ya*karırlar rablerine Tüm mutluluklarını bağışlamak isterler; senin o güzel dudaklarının bir öpüşüne
Ne çare ki, bedbaht ömrümün son sayfası da karalan*mış, acıların alfabesiyle doldurulmuş ömür defterim mah*şere kadar açılmamak üzere kapanmıştır Lakin kapanma*dan giden, sana bakmaya doyamadan giden gözlerim, me*zarda da olsa hep seni gözler
İmkânsızlığını bile bile bir meleğin elinden tutup gelip, son bir sözünü söylemeni beklemem ne kadar beyhude ol*sa da, bilsen ne büyük bir hasrettir ki, ölümlü bedenimi son uykusuna bir türlü bırakmaz
Nice geceler gördüm, nice sabahlar; lakin toprağın karanlık bağrında gecemi gündüzümü ayırt edemeden seni beklerken bir bakarsın, sen ellerinde boynu bükük iki çiçekle gelirsin Adım sanım unutulsun diye ismimi bile yazdırmadığım mezar taşımı öpüp toprağımı okşar, bulutumu göz*lersin iki damla gözyaşı döküp beni ne kadar çok sevdiğini söylersin Uzun uzun anlatırsın bana; mahcup ve kaçamak bakan gözlerimizle bakarak güç bela can verebildiğimiz üç beş kelimeyi konuşurken ne kadar mutlu olduğunu Söy*lediğin her sözün sonunda bağıra bağıra seni seviyorum demek istediğini söylersin Gelip nefessiz kalana kadar öp*mek istediğini Ve ben de seslenirim sana aşağıdan: Tıpkı benim gibi
Ah sevgili Gelip geçen ömre kurban edilmiş nice bü*yük bir sevgiydi bizimkisi Zorlu dağların zirvelerinde bin*lerce kilometrelik beyazlığın ortasında açıveren kardelen gibiydi Ya da milyonlarca kilometrekarelik bir çölün orta*sındaki minik bir vaha Ne karları eritebilirdik, ne de çölü yeşile çevirebilirdik
Olsun Her şey için müteşekkirim sana yaratıcının içime gizlediği şifreyi bulduran sevgine, hiç öpemediğim yüzünü, hiç tutamadığım ellerine Seninle iki yabancı gibi geçen günlerin güzelliğine
Bil ki, şimdi üzerimde uçan bulutlar, altımda uzanmış toprak ve alfabemden sana sunduğum harfler yokluğunu a*ratmıyor bana Çünkü neyim varsa, sensin
Neye baksam sensin, neye dokunsam sen