01-30-2011, Saat: 02:20 PM
ÂLEM-İ SIR DA Kİ AŞK!
Bir varmış bir yokmuş, bir âlem varmış; Âlem-i Aşk adında ve orası değişik bir âlemmiş. Orası bu dünya gibi değilmiş, orası sırlar ile kaplı ve sırlarla dolu bir âlemmiş. Atmosferi böyle sırlarla kaplı ve o âlemin içinde yer yüzeyinde ki hayatında yaşam ise, dışarıdan anlaşılamayan ve ancak oraya varıldığında, nasıl bir yer olduğunu anlamak mümkünmüş.
Evet, bu sırlarla kaplı atmosferi olan, Âlem-i Aşk da bir aşk varmış. Bu aşk aslında, dünyada başlamış ve orada devam edermiş. Âşıklar dünyada bir gün bir yerde, hiç tahmin edemeyecekleri bir yerde tamamen tesadüfen karşılaşmışlar. Hayaller âlemi denen yerde, bir şiir ve bir teşekkürle tanışmışlar. Karşılıklı yazdıkları şiir ve teşekkürlerde devam ettiği müddetçe birbirlerini yavaş, yavaş tanımaya başlıyorlar. Karşılıklı şiirsel konuşmaları, yazışmalarıyla git gide daha da çok anlaşıyor ve tanışıyorlar. Birbirlerine tutuluyor ve âşık oluyorlar. Bu tanıştıkları yer hayaller âlemi olduğu için, sadece yazışma ve konuşmaları oluyor. Canlı olarak bir gün bir yerde maalesef buluşup ve oturup karşılaşamıyorlar. Ama gönül bu; “Âlem-i Gönül” aşkı içine aldı mı ve âşık oldu mu, artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiş olur. Evet, hayat böyle bir müddet gidiyor ve aşkın deryası genişliyor ve hasret ile özlem yer etmeye başlıyor gönüllerinde. O ona yazıyor anlatıyor duygularını ve aşkını, o da ona yazıyor ve anlatıyor aynı şekilde, duygularını ve aşkını. Ama olmuyor, olmuyor bir türlü karşılaşıp hasret ve özlemlerini yıkıp aşklarının verdiği o içten gelen, “Âlem-i Gönül “deki, sevgilerini bir birlerine veremiyorlar.
Bunun olamayacağını yani; bir yerde ve bir mekânda bir gün buluşup, karşılıklı olarak canlı bir şekilde tanışmaları. Ne yapalım ve nasıl buluşalım diye düşünmeye başlıyorlar ve bir çözüm arıyorlar. Onlar böyle düşünürken ve bir çözüm ararken, bir gün rüyalarına âşıklar çıkıyor ve her ikisinin de rüyaları aynı oluyor. Bunlara bir aşk olayını yani, kendilerinin de yaşadıkları bir aşkı olduklarını onlara anlatıyorlar. Onlara rüyalarında aynı nasihati ve çözüm önerisini sunuyorlar.
Diyorlar ki; “Biz de sizin gibi tanıştık ve âşık olduk birbirimize. Günler ilerledikçe baktık ki bizde bir yer veya mekânda buluşup canlı bir şekilde tanışamayacağız. Bizimde rüyamıza sizin rüyalarınıza nasıl geldiysek öyle âşıklar geldi ve bize de bu çözüm önerisini sundular. Sizler artık bu dünyada bir araya gelemeyeceksiniz. Yarın uyandığınızda hemen birbirinize bu gördüğünüz rüyaları anlatın ve deyin ki; bizler rüyadaki âşıkların söylediği o “Âlem-i Aşk” dünyasında buluşalım ve hiçbir sorunumuz olmadan; ne geçim derdimiz, ne bir kaza belâ, nede rahatsızlık v.b. sorunlar olmadan hemen oraya gidelim ve orada dünyevi meseleler ile karşılaşmadan, sen beni bende seni tanıyıp ebedi bir aşk hayatımıza başlayalım.” Derler. Ve onlara; “orada bizlerde sizinle tanışacağız geldiğinizde” derler ve giderler.
Sabah olup uyandıklarında, öyle bir heyecan ve istekleri vardır ki; “Bu rüyayı bir an evvel ben ona anlatmalıyım” derler kendi kendilerine. Hemen hayal âlemlerindeki özel mesajlarına bunları karşılıklı yazmaya başlarlar. Bu mesajları aldıklarında onlar, öyle bir şaşkın ve heyecan içindedirler ki; “Bu rüyayı ben bu gece görmüştüm, o bana aynı gördüğüm rüyamı anlatıyor.” der. Tekrar mesajlarına yazarlar; “Senin bana anlattığın bu rüya benim bu gece gördüğüm rüyamın aynı.”der. Evet, oda ona; “Aynı ya! Nasıl gördük biz bu aynı rüyaları ve bize nasihat eden o âşıkları.” Der. Neyse o heyecan biraz yatıştıktan sonra nedeninin; “Biz bize âşık olduğumuzdan” derler ve anlarlar. Âşık olmak öyle basit bir sevgi ve kolay bir iş değildir. Onun için bize de bu rüya göründü ve bu dünyalık olmadığını, ancak “Âlem-i Aşk” da olabileceğini anlattılar.
Peki, biz o “Âlem-i Aşk” dünyasına nasıl gideceğiz, diye düşünmeye başlarlar. Neyse o gün öyle düşünce heyecan ile geçer ve gece olur tekrar yatarlar ve uyurlar. Bir de ne görsünler; bir evde ve mutfakta sabah uyanmışlar ve âşık olan adam aşkına; “Günaydın aşkım nasılsın, bu sabah kahvaltımızda ne hazırlıyorsun bakalım” der. O da ona; “Aşkım işte bak kahvaltımızda, hemen her gün olan aynı şeyler var. Önemli olan burada sen ile benim yediklerimiz değil, bir arada hep olmamız değimli!” der.
Evet, onlar artık “Âlem-i Aşk” dünyasındadırlar ve sanki her zaman oradaydılar. Artık onlar ersin muradına bizde çıkalım kerevetine!
Eğer bir sürç-i lisan eyledikse af ola, sizlerde kalın sağlıcakla!..
Yazarı:
Alem-i Sır
Bir varmış bir yokmuş, bir âlem varmış; Âlem-i Aşk adında ve orası değişik bir âlemmiş. Orası bu dünya gibi değilmiş, orası sırlar ile kaplı ve sırlarla dolu bir âlemmiş. Atmosferi böyle sırlarla kaplı ve o âlemin içinde yer yüzeyinde ki hayatında yaşam ise, dışarıdan anlaşılamayan ve ancak oraya varıldığında, nasıl bir yer olduğunu anlamak mümkünmüş.
Evet, bu sırlarla kaplı atmosferi olan, Âlem-i Aşk da bir aşk varmış. Bu aşk aslında, dünyada başlamış ve orada devam edermiş. Âşıklar dünyada bir gün bir yerde, hiç tahmin edemeyecekleri bir yerde tamamen tesadüfen karşılaşmışlar. Hayaller âlemi denen yerde, bir şiir ve bir teşekkürle tanışmışlar. Karşılıklı yazdıkları şiir ve teşekkürlerde devam ettiği müddetçe birbirlerini yavaş, yavaş tanımaya başlıyorlar. Karşılıklı şiirsel konuşmaları, yazışmalarıyla git gide daha da çok anlaşıyor ve tanışıyorlar. Birbirlerine tutuluyor ve âşık oluyorlar. Bu tanıştıkları yer hayaller âlemi olduğu için, sadece yazışma ve konuşmaları oluyor. Canlı olarak bir gün bir yerde maalesef buluşup ve oturup karşılaşamıyorlar. Ama gönül bu; “Âlem-i Gönül” aşkı içine aldı mı ve âşık oldu mu, artık geri dönüşü olmayan bir yola girmiş olur. Evet, hayat böyle bir müddet gidiyor ve aşkın deryası genişliyor ve hasret ile özlem yer etmeye başlıyor gönüllerinde. O ona yazıyor anlatıyor duygularını ve aşkını, o da ona yazıyor ve anlatıyor aynı şekilde, duygularını ve aşkını. Ama olmuyor, olmuyor bir türlü karşılaşıp hasret ve özlemlerini yıkıp aşklarının verdiği o içten gelen, “Âlem-i Gönül “deki, sevgilerini bir birlerine veremiyorlar.
Bunun olamayacağını yani; bir yerde ve bir mekânda bir gün buluşup, karşılıklı olarak canlı bir şekilde tanışmaları. Ne yapalım ve nasıl buluşalım diye düşünmeye başlıyorlar ve bir çözüm arıyorlar. Onlar böyle düşünürken ve bir çözüm ararken, bir gün rüyalarına âşıklar çıkıyor ve her ikisinin de rüyaları aynı oluyor. Bunlara bir aşk olayını yani, kendilerinin de yaşadıkları bir aşkı olduklarını onlara anlatıyorlar. Onlara rüyalarında aynı nasihati ve çözüm önerisini sunuyorlar.
Diyorlar ki; “Biz de sizin gibi tanıştık ve âşık olduk birbirimize. Günler ilerledikçe baktık ki bizde bir yer veya mekânda buluşup canlı bir şekilde tanışamayacağız. Bizimde rüyamıza sizin rüyalarınıza nasıl geldiysek öyle âşıklar geldi ve bize de bu çözüm önerisini sundular. Sizler artık bu dünyada bir araya gelemeyeceksiniz. Yarın uyandığınızda hemen birbirinize bu gördüğünüz rüyaları anlatın ve deyin ki; bizler rüyadaki âşıkların söylediği o “Âlem-i Aşk” dünyasında buluşalım ve hiçbir sorunumuz olmadan; ne geçim derdimiz, ne bir kaza belâ, nede rahatsızlık v.b. sorunlar olmadan hemen oraya gidelim ve orada dünyevi meseleler ile karşılaşmadan, sen beni bende seni tanıyıp ebedi bir aşk hayatımıza başlayalım.” Derler. Ve onlara; “orada bizlerde sizinle tanışacağız geldiğinizde” derler ve giderler.
Sabah olup uyandıklarında, öyle bir heyecan ve istekleri vardır ki; “Bu rüyayı bir an evvel ben ona anlatmalıyım” derler kendi kendilerine. Hemen hayal âlemlerindeki özel mesajlarına bunları karşılıklı yazmaya başlarlar. Bu mesajları aldıklarında onlar, öyle bir şaşkın ve heyecan içindedirler ki; “Bu rüyayı ben bu gece görmüştüm, o bana aynı gördüğüm rüyamı anlatıyor.” der. Tekrar mesajlarına yazarlar; “Senin bana anlattığın bu rüya benim bu gece gördüğüm rüyamın aynı.”der. Evet, oda ona; “Aynı ya! Nasıl gördük biz bu aynı rüyaları ve bize nasihat eden o âşıkları.” Der. Neyse o heyecan biraz yatıştıktan sonra nedeninin; “Biz bize âşık olduğumuzdan” derler ve anlarlar. Âşık olmak öyle basit bir sevgi ve kolay bir iş değildir. Onun için bize de bu rüya göründü ve bu dünyalık olmadığını, ancak “Âlem-i Aşk” da olabileceğini anlattılar.
Peki, biz o “Âlem-i Aşk” dünyasına nasıl gideceğiz, diye düşünmeye başlarlar. Neyse o gün öyle düşünce heyecan ile geçer ve gece olur tekrar yatarlar ve uyurlar. Bir de ne görsünler; bir evde ve mutfakta sabah uyanmışlar ve âşık olan adam aşkına; “Günaydın aşkım nasılsın, bu sabah kahvaltımızda ne hazırlıyorsun bakalım” der. O da ona; “Aşkım işte bak kahvaltımızda, hemen her gün olan aynı şeyler var. Önemli olan burada sen ile benim yediklerimiz değil, bir arada hep olmamız değimli!” der.
Evet, onlar artık “Âlem-i Aşk” dünyasındadırlar ve sanki her zaman oradaydılar. Artık onlar ersin muradına bizde çıkalım kerevetine!
Eğer bir sürç-i lisan eyledikse af ola, sizlerde kalın sağlıcakla!..
Yazarı:
Alem-i Sır