02-09-2011, Saat: 09:32 PM
Sevgili Can
Başka problemimiz, sıkıntımız yokmuş gibi, memleket oturdu, babanın ilerde sana annenin ölümünü nasıl izah edeceğini düşünüyor. İyi ya da kötü annen hakkında yazılan yazıları, ilerde büyüdüğünde internetten annenin adını “google”layıp okuduğunda neler hissedeceğin “çok önemli mevzu” bazılarımız için.
İşin ilginci bunu mevzu kabul edip senin için dertlendiğini iddia edenler annen hakkında en biçimsiz yazıları yazanlar.
Hepsini boşver ve bir tek benim yazımı oku.
Oğlum bak, ben de anneyim ve senin anneni hiç tanımadım, bir kez olsun yan yana gelmedim.
Uzaktan iyi niyetli ve neşeli bir insana benziyordu. Güler yüzlüydü ve şakacıydı. Hareketliydi, kimi zaman hızlı konuşuyordu ve saçları sürekli kabarıktı. Bu ona sevimli ve biraz da çocuksu bir hava veriyordu.
Senin annen sana hamile kalan, seni 9 ay karnında taşıyan, doğuran, emziren, altındaki bezi değiştiren, popondaki kakaları yıkayan kadın.
Senin annen sağ elinin işaret parmağıyla senin dudaklarını aralayıp çıkmak üzere olan dişin var mı diye bakan, henüz dişin gelmediği halde eczaneye girdiğinde sana diş kaşıyıcı oyuncak alan kadın.
Senin annen sen gazını çıkaramayıp ağladığında seni kucağında gezdiren, sırtını okşayan, sen “pırt” yaptığında da sanki dünyanın en müthiş şeyine şahit olmuş gibi gülümseyen kadın.
Senin annen sen gece acıktığın için ağladığında, kan uykusundan uyanıp, seni kucağına alıp memesini ağzına veren ve emzirmekten yara olmuş göğüs uçları acısa da seni beslemeye devam eden kadın.
Bir gece sen hastalandın aniden, ateşin çıktı ve annen bekledi baş ucunda. Elinde ateş ölçer, sabaha kadar yarım saatte bir ateşini ölçtü, alnını sildi serin bezlerle.
Popon piştiğinde ise o kremledi poponu en iyi kremlerle. Hatta o ay almak istediği bir ayakkabı vardı ama almadı. Çünkü zor bulunan ve çok hızlı tedavi eden yabancı bir pişik kremi vardı, çok da pahalıydı, o ay durum biraz sıkışıktı. Annen sana pişik kremi aldı. Ve biliyor musun
Can, o ayakkabıyı alamamayı hiç umursamadı.
Can, ben senin anneni hiç tanımadım ama ben anneyim benim de oğlum var. O yüzden sana bir anne, bir erkek annesi olarak şunu diyorum:
Seni bir tek bunlar ilgilendiriyor yavrum bunun dışındakiler değil.
Annenin özel hayatında ne yapıp ne yapmadığı sen dahil kimsenin işi değil. Bu sadece babanı ilgilendiren bir konu anneannen babaannen bile yorum yapamazlar annen hakkında. O yüzden gazetelerden 20 sene sonra sana ulaşmaya çalışan “vicdansız” bir takım insanlara hiç aldırma.
Çünkü oğlum inan bana şu anda ortamlara ahlak dersi vermeye çalışan o insanlar var ya onlar daha ahlaklı değil.
Can biz öyle bir ülkede yaşıyoruz ki yavrum torunu yaşında kızlarla fingirdeyen yaşlı dedeler adına sübyancılık denen durumu “sweetheart” deyip müesseseleştirdiler. Şimdi topluma “doğru neymiş yanlış ne olurmuş” annen üzerinden o dedeler anlatıyor boşver…
Bu ülkede ünlü olmak isteyen yazarlar memelerini açmadan bir yerlere gelemiyor yazı işleri müdürleri ile gönül eğlendirmeyenlerin yaptığı işler gazetelerde manşet olmuyor üniversitede hocasının köpeğine bakmayan asistanlık bulamıyor bulsa da hocayı bulamıyor çünkü hoca devletten “danışmanlık” kovalamaya çalışırken okula uğramıyor.
Bu ülkede hala organlarını satan insanlar var ve geçenlerde de Hizbullahçılar (bak bunu google’la işte) serbest kaldılar aramızda dolaşıyorlar her an birimizin kolunu bacağını bağlayıp canlı canlı gömebilirler.
Bu ülkede herhangi bir sabah programını aç hiç ummayacağın bir yaşlı teyzeyi “emmim beni düttü sonra ben muhtarla oynaştım sonra bunu bizim küçük gelin görmüş o da kaynıma söylemiş kaynım da bizim gelini düttü sonrada kocamı kömürlükte ölü bulduk” gibi yaşamlarını “bakkaldan iki kilo şeker aldım” der gibi anlattığı bir ülke.
Bu ülkede Can 6 aylık bebeğe tecavüz eden sapıklar var. Bu ülke internette arama motorlarında “çocuk pornosu” nu en çok aratan ilk üç ülkeden biri.
Annenle ilgili yazılar yazan bazı insanlar bunlar burada yaşanmıyormuş gibi davranıyor ve ne olduğunu bilmeden ölmüş bir kadının ardından kusuyor.
Sen üzüleceksen eğer Can neye üzül biliyor musun yavrum?
Annen hiçbir zaman seni okula götürüp akşam çıkışta seni kapıda bekleyemedi. Karneni görüp sana bisiklet hediye edemedi. Öğretmenler toplantısında senin için “yaramaz” diyen suratsız öğretmenle tartışamadı. Çok istediğin oyuncak seti için “önce matematik notların düzelsin bakalım” diye pazarlık yapamadı seninle. Sen kız arkadaşını alıp geldiğinde güler yüz gösterip kız gittikten sonra “koca popoluymuş bu” diyemedi sana.
Sünnetini mezuniyetini mürüvvetini göremeden gitti.
Sen üzüleceksen eğer düğün gününde karından sonra üzerinde smokin annenle bir dans edemeyeceğin için üzül.
Kucağında bebeğin gözlerinde yaş “bak babannesi” diyemediğin için. Bunlara üzül yavrum istediğin gibi bu senin hakkın.
Ama annen bekar bir arkadaşının evine gitti diye üzülme. Çünkü o belki de lohusalık sıkıntılarını henüz üzerinden atamamış belki depresyonda belki mutsuz genç bir kadındı. Bir hata yaptı bu kısmı seni ilgilendirmez.
Senin annen sana bakarken hayatında daha güzel başka hiçbir şey görmediğini düşünen mutluluktan gözleri dolan başka bir kadın.
Sen üzüleceksen o gözlere doyamadığın için üzül bu senin hakkın.
Ve babana dört elle sarıl sahip çık sev.
Baban bu zor günlerinde sadece annenin acısıyla ya da senin için endişelenmekle kalmadı bir de “reytink” kokusu alan leş kargalarına kulak tıkamak zorunda kaldı.
Gerisi seni ilgilendirmez.
bu yazıyı bir internet gazetesinde bir yazar
(kaynak::::Mehtap Erel 05.02.2011)
yazmış
yazıyı okurken çok duygulandım
özellikle;
------------Senin annen sana hamile kalan seni 9 ay karnında taşıyan doğuran emziren altındaki bezi değiştiren popondaki kakaları yıkayan kadın.
Senin annen sağ elinin işaret parmağıyla senin dudaklarını aralayıp çıkmak üzere olan dişin var mı diye bakan henüz dişin gelmediği halde eczaneye girdiğinde sana diş kaşıyıcı oyuncak alan kadın.
Senin annen sen gazını çıkaramayıp ağladığında seni kucağında gezdiren sırtını okşayan sen “pırt” yaptığında da sanki dünyanın en müthiş şeyine şahit olmuş gibi gülümseyen kadın.
Senin annen sen gece acıktığın için ağladığında kan uykusundan uyanıp seni kucağına alıp memesini ağzına veren ve emzirmekten yara olmuş göğüs uçları acısa da seni beslemeye devam eden kadın.
Bir gece sen hastalandın aniden ateşin çıktı ve annen bekledi baş ucunda. Elinde ateş ölçer sabaha kadar yarım saatte bir ateşini ölçtü alnını sildi serin bezlerle.
Popon piştiğinde ise o kremledi poponu en iyi kremlerle. Hatta o ay almak istediği bir ayakkabı vardı ama almadı. Çünkü zor bulunan ve çok hızlı tedavi eden yabancı bir pişik kremi vardı çok da pahalıydı o ay durum biraz sıkışıktı. Annen sana pişik kremi aldı. Ve biliyor musun
Can o ayakkabıyı alamamayı hiç umursamadı.
bu kısmı--------------
şimdi buradan yola çıkarak kendim ve beni itekleyenlere de bir çift lafım var
bunları ben yaşadım bunları yapan anne nasıl bebeğinin kötülüğünü isteyebilir?
banaen iyi bir anne değilsin bebeğin senin yüzünden hastalanıyor emmesinin sebebi sensinhep herşey senin yüzünden diyenlere gazeteci arkadaşımız çok güzel cevap vermiş
Annenlik ; doğuştandırkadınların fıtratına kazınmış bir nimettir
Babalık; bebeği eline aldıktan sonra yani baba olduktan sonra algılanan bir duygudur
Bunu ben değil Bilir kişiler diyor
yıldızlar yağsın üzerine televizyondan gördüğüm kadarıyla tatlı bir insandı
Başka problemimiz, sıkıntımız yokmuş gibi, memleket oturdu, babanın ilerde sana annenin ölümünü nasıl izah edeceğini düşünüyor. İyi ya da kötü annen hakkında yazılan yazıları, ilerde büyüdüğünde internetten annenin adını “google”layıp okuduğunda neler hissedeceğin “çok önemli mevzu” bazılarımız için.
İşin ilginci bunu mevzu kabul edip senin için dertlendiğini iddia edenler annen hakkında en biçimsiz yazıları yazanlar.
Hepsini boşver ve bir tek benim yazımı oku.
Oğlum bak, ben de anneyim ve senin anneni hiç tanımadım, bir kez olsun yan yana gelmedim.
Uzaktan iyi niyetli ve neşeli bir insana benziyordu. Güler yüzlüydü ve şakacıydı. Hareketliydi, kimi zaman hızlı konuşuyordu ve saçları sürekli kabarıktı. Bu ona sevimli ve biraz da çocuksu bir hava veriyordu.
Senin annen sana hamile kalan, seni 9 ay karnında taşıyan, doğuran, emziren, altındaki bezi değiştiren, popondaki kakaları yıkayan kadın.
Senin annen sağ elinin işaret parmağıyla senin dudaklarını aralayıp çıkmak üzere olan dişin var mı diye bakan, henüz dişin gelmediği halde eczaneye girdiğinde sana diş kaşıyıcı oyuncak alan kadın.
Senin annen sen gazını çıkaramayıp ağladığında seni kucağında gezdiren, sırtını okşayan, sen “pırt” yaptığında da sanki dünyanın en müthiş şeyine şahit olmuş gibi gülümseyen kadın.
Senin annen sen gece acıktığın için ağladığında, kan uykusundan uyanıp, seni kucağına alıp memesini ağzına veren ve emzirmekten yara olmuş göğüs uçları acısa da seni beslemeye devam eden kadın.
Bir gece sen hastalandın aniden, ateşin çıktı ve annen bekledi baş ucunda. Elinde ateş ölçer, sabaha kadar yarım saatte bir ateşini ölçtü, alnını sildi serin bezlerle.
Popon piştiğinde ise o kremledi poponu en iyi kremlerle. Hatta o ay almak istediği bir ayakkabı vardı ama almadı. Çünkü zor bulunan ve çok hızlı tedavi eden yabancı bir pişik kremi vardı, çok da pahalıydı, o ay durum biraz sıkışıktı. Annen sana pişik kremi aldı. Ve biliyor musun
Can, o ayakkabıyı alamamayı hiç umursamadı.
Can, ben senin anneni hiç tanımadım ama ben anneyim benim de oğlum var. O yüzden sana bir anne, bir erkek annesi olarak şunu diyorum:
Seni bir tek bunlar ilgilendiriyor yavrum bunun dışındakiler değil.
Annenin özel hayatında ne yapıp ne yapmadığı sen dahil kimsenin işi değil. Bu sadece babanı ilgilendiren bir konu anneannen babaannen bile yorum yapamazlar annen hakkında. O yüzden gazetelerden 20 sene sonra sana ulaşmaya çalışan “vicdansız” bir takım insanlara hiç aldırma.
Çünkü oğlum inan bana şu anda ortamlara ahlak dersi vermeye çalışan o insanlar var ya onlar daha ahlaklı değil.
Can biz öyle bir ülkede yaşıyoruz ki yavrum torunu yaşında kızlarla fingirdeyen yaşlı dedeler adına sübyancılık denen durumu “sweetheart” deyip müesseseleştirdiler. Şimdi topluma “doğru neymiş yanlış ne olurmuş” annen üzerinden o dedeler anlatıyor boşver…
Bu ülkede ünlü olmak isteyen yazarlar memelerini açmadan bir yerlere gelemiyor yazı işleri müdürleri ile gönül eğlendirmeyenlerin yaptığı işler gazetelerde manşet olmuyor üniversitede hocasının köpeğine bakmayan asistanlık bulamıyor bulsa da hocayı bulamıyor çünkü hoca devletten “danışmanlık” kovalamaya çalışırken okula uğramıyor.
Bu ülkede hala organlarını satan insanlar var ve geçenlerde de Hizbullahçılar (bak bunu google’la işte) serbest kaldılar aramızda dolaşıyorlar her an birimizin kolunu bacağını bağlayıp canlı canlı gömebilirler.
Bu ülkede herhangi bir sabah programını aç hiç ummayacağın bir yaşlı teyzeyi “emmim beni düttü sonra ben muhtarla oynaştım sonra bunu bizim küçük gelin görmüş o da kaynıma söylemiş kaynım da bizim gelini düttü sonrada kocamı kömürlükte ölü bulduk” gibi yaşamlarını “bakkaldan iki kilo şeker aldım” der gibi anlattığı bir ülke.
Bu ülkede Can 6 aylık bebeğe tecavüz eden sapıklar var. Bu ülke internette arama motorlarında “çocuk pornosu” nu en çok aratan ilk üç ülkeden biri.
Annenle ilgili yazılar yazan bazı insanlar bunlar burada yaşanmıyormuş gibi davranıyor ve ne olduğunu bilmeden ölmüş bir kadının ardından kusuyor.
Sen üzüleceksen eğer Can neye üzül biliyor musun yavrum?
Annen hiçbir zaman seni okula götürüp akşam çıkışta seni kapıda bekleyemedi. Karneni görüp sana bisiklet hediye edemedi. Öğretmenler toplantısında senin için “yaramaz” diyen suratsız öğretmenle tartışamadı. Çok istediğin oyuncak seti için “önce matematik notların düzelsin bakalım” diye pazarlık yapamadı seninle. Sen kız arkadaşını alıp geldiğinde güler yüz gösterip kız gittikten sonra “koca popoluymuş bu” diyemedi sana.
Sünnetini mezuniyetini mürüvvetini göremeden gitti.
Sen üzüleceksen eğer düğün gününde karından sonra üzerinde smokin annenle bir dans edemeyeceğin için üzül.
Kucağında bebeğin gözlerinde yaş “bak babannesi” diyemediğin için. Bunlara üzül yavrum istediğin gibi bu senin hakkın.
Ama annen bekar bir arkadaşının evine gitti diye üzülme. Çünkü o belki de lohusalık sıkıntılarını henüz üzerinden atamamış belki depresyonda belki mutsuz genç bir kadındı. Bir hata yaptı bu kısmı seni ilgilendirmez.
Senin annen sana bakarken hayatında daha güzel başka hiçbir şey görmediğini düşünen mutluluktan gözleri dolan başka bir kadın.
Sen üzüleceksen o gözlere doyamadığın için üzül bu senin hakkın.
Ve babana dört elle sarıl sahip çık sev.
Baban bu zor günlerinde sadece annenin acısıyla ya da senin için endişelenmekle kalmadı bir de “reytink” kokusu alan leş kargalarına kulak tıkamak zorunda kaldı.
Gerisi seni ilgilendirmez.
bu yazıyı bir internet gazetesinde bir yazar
(kaynak::::Mehtap Erel 05.02.2011)
yazmış
yazıyı okurken çok duygulandım
özellikle;
------------Senin annen sana hamile kalan seni 9 ay karnında taşıyan doğuran emziren altındaki bezi değiştiren popondaki kakaları yıkayan kadın.
Senin annen sağ elinin işaret parmağıyla senin dudaklarını aralayıp çıkmak üzere olan dişin var mı diye bakan henüz dişin gelmediği halde eczaneye girdiğinde sana diş kaşıyıcı oyuncak alan kadın.
Senin annen sen gazını çıkaramayıp ağladığında seni kucağında gezdiren sırtını okşayan sen “pırt” yaptığında da sanki dünyanın en müthiş şeyine şahit olmuş gibi gülümseyen kadın.
Senin annen sen gece acıktığın için ağladığında kan uykusundan uyanıp seni kucağına alıp memesini ağzına veren ve emzirmekten yara olmuş göğüs uçları acısa da seni beslemeye devam eden kadın.
Bir gece sen hastalandın aniden ateşin çıktı ve annen bekledi baş ucunda. Elinde ateş ölçer sabaha kadar yarım saatte bir ateşini ölçtü alnını sildi serin bezlerle.
Popon piştiğinde ise o kremledi poponu en iyi kremlerle. Hatta o ay almak istediği bir ayakkabı vardı ama almadı. Çünkü zor bulunan ve çok hızlı tedavi eden yabancı bir pişik kremi vardı çok da pahalıydı o ay durum biraz sıkışıktı. Annen sana pişik kremi aldı. Ve biliyor musun
Can o ayakkabıyı alamamayı hiç umursamadı.
bu kısmı--------------
şimdi buradan yola çıkarak kendim ve beni itekleyenlere de bir çift lafım var
bunları ben yaşadım bunları yapan anne nasıl bebeğinin kötülüğünü isteyebilir?
banaen iyi bir anne değilsin bebeğin senin yüzünden hastalanıyor emmesinin sebebi sensinhep herşey senin yüzünden diyenlere gazeteci arkadaşımız çok güzel cevap vermiş
Annenlik ; doğuştandırkadınların fıtratına kazınmış bir nimettir
Babalık; bebeği eline aldıktan sonra yani baba olduktan sonra algılanan bir duygudur
Bunu ben değil Bilir kişiler diyor
yıldızlar yağsın üzerine televizyondan gördüğüm kadarıyla tatlı bir insandı
ALINTI