02-21-2011, Saat: 01:33 AM
Hep kendimle çelişir, savaşır gibi yaşardım..
“Neden varım, niye yaşıyorum..”
Meğer cevabı gözbebeklerinde saklıymış...
Bakışların öyle derin manalar yüklemişti ki soluma, karanlıklar aydınlık olmuştu...
Barışmıştım kendimle, herkes ve herşeyle...
Ruhumun en derininde yankılanırken sesinin tınısı, gökyüzü sen olmuştu ışıl ışıl...
Denizleri yudumlamıştım dudaklarını hissetmek adına,
Dolunayla dost olmuştum...
...
Ya şimdi...
Sende varolmanın yarattığı müthiş mutluluk yerini koyu lacivert bir hüzne bıraktı...
Nasıl nefes alırım ben şimdi?
Bakışlarındaki çocuksu mutluluğu kaybettikten sonra kendimi ne ile nasıl avuturum...
Varlığın, kum misali ellerimin arasından akıp gittikten sonra nasıl katlanırım ben benliğini kaybetmiş bana...
Senden önce seni beklemek için yaşıyormuşum da, ya şimdi...
Başka bir seni beklemeye gücü olan bir ben yok ki ortada...
Yine geleceksin değil mi..
Başka bir surete bürüneceksin..
Ama sesinin tınısı aynı, gözlerinin çocuksu masumiyeti aynı kalacak..
Geri gelmen için yaşayacağım, yaşamaya niyetim olmasa da artık; umudum olacak...
...
Yine zorlaştı sorularım...
Kaskayı kesildi sözcükler...
Hüznüm simsiyah artık...
Sözlerindeki büyüyü, hayallerimdeki düşü kaybettim..
Yeniden kök saldı korkularım, yüreğimin dikişleri patladı...
Kan devan içindeyim...
İdam sehpasına çıkardım benliğimi sen yüreğimin yarısını benden çekince...
Yarım kaldım.. Yarım yürek olur mu hiç..
Süzüldü parmaklarımdan hayatım...
Buz tuttu hayallerim...
Umudum ardından hıçkırıklara boğuldu..
Sen gittin..
Yüreğimi yarım, yüreğimi eksik bıraktın..
Yarım yaşanmazdı ki..
Ben yüreğimi “yüreğinde” astım !
acemhe
Yirmi/Şubat/İkibinon
Onbir:Kırk