02-22-2011, Saat: 02:18 AM
"El yazını yaktım, dürüsttü ve aşınmamış
Sevgi sözlerini yaktım, hoyrattır onlar
Sıcaklığı saklı akarsuyu anlamazlar
Sorular, kurutur incitir sorarlar
El yazını yaktım.."
Yarın gideceğini bildiğim için bugünden yaptım. Seni anımsatacak şeyleri hayatımdan çıkardım. Mektuplardan başladım elbette. Sık sık dönüp, baktığım mektuplarından. Yazdıklarını, sözlerini unutacağımdan değil. Ancak yazını olsun görmeyeyim. Nedenleri soran, gizli saklı sevgini hatırlatan sözlerini sildim.. Silindiler...
Dışarı çıktım.. Yürüdüm sonrasında. İnsanların koşuşturmalarını, telaşlarını izledim pastane camından. Yağmurun çiseleyişini. Dilenen çocukları. Farların karanlığı aydınlatan ışıklarını. Evlerine giden insanları gözledim. Yarın yine yola çıkacaklarını düşündüm...
"Adresini yaktım
Yakmak gibiydi biraz da dünyayı herşeyi
Bastığımız düşümüzde gördüğümüz
Özlediğimiz yaklaştığımız
Hayatım özlemdi ansımaydı düştü
Yaktım adresini şimdi özlem oldu hayatım.."
Nerede oturduğunu unuttum. Olur mu? Senin yaşadığın yerlere hiç gitmeyecek miyim? Beraber dolaştıklarımıza? Senin planlarını bilemem, bizim planlarımızı unuttum. Bekleyeceğim gün yok artık. Özleyeceklerim var elbet. En çok. Kaygılarımı, meraklarımı özleyeceğim. Senin hakkında..
Koştum.. Soluğum kesildiğinde, tahta bir banka oturdum. Islanmış giysilerim, saçlarımdan sular damlıyor. İnsanlar yanımdan geçiyor. Yüzüme bakmıyorlar. Onlara "durun, bakın ne anlatacağım demek" isterdim. Ancak durmayacaklarını biliyorum. Biliyorum, 'kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya..'
"Resimlerini yaktım, birini saklasam dedim
En çok onu yaktım onu yaktım
Kış göğünü yaktım, bir kavak büyüttüm balkonumdan
Akşam desem değil, yangım desem değil
Dışarda apansız bir kıyameti yaktım"
Yüzünü unuttum. Hatırladığımda yaşadıklarımız gelsin yalnız. Kiminle yaşandığı belli olmasın. Silinsin. Gece olsun, sonra yeniden gündüz. Yeniden gece, yeniden gündüz. Ürettiklerim olsun, seyahatlerim. Başka ülkeler, başka şehirler. Çiçekler açsın. Dondurmalar yensin. Sarı kuru yapraklar düşsün. Kar yağsın sonrasında.
Kaç yaşamdır böyle yaşanan? Yaşanacak olan. Hangi hoyratlıklara; anlatamadıklarına ve anlaşılamayanlara sıkışmıştır söylenecekler. Kente tepeden baktım sonrasında. En tepeden. Evleri, çocukları ve hatta mezarları gördüm. Bir rüzgar sesiydi kulağımı dolduran ve şu sözleri fısıldayan:" Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı Bakıp kapatıyorlar. Geceye giriyor türküler ve ince şeyler." İnsanların bitmez tükenmez koşuşturması bu.."
"Sevgidir kendimi bildiğim, onunla başladım
El yazın mı, adresin mi, resimlerin mi
Sen mi ömrüm mü
Çıkardım onları şimdi sakladığım yerden
Kıyameti göğü kışı akşam sözlerini
Sevgiyi yaktım.."
Mektupların. Yaşadığın yerler. Yüzün. Hepsini siliyorum hayatımdan. Sevgini siliyorum. Biliyorum daha az yüreğim acıyacak, daha az ruhum üşüyecek. Çünkü daha az insanım artık. Daha az çocuk. Gülüşümün, ağlayışımın üstüne gölgeler düşecek. Sevginin güneşi alçalırken. Daha az insanlığımın gölgesi düşecek. Sokağa.
Sevgiyi yaktım..
Yalnız izi kaldı...
Sevgi sözlerini yaktım, hoyrattır onlar
Sıcaklığı saklı akarsuyu anlamazlar
Sorular, kurutur incitir sorarlar
El yazını yaktım.."
Yarın gideceğini bildiğim için bugünden yaptım. Seni anımsatacak şeyleri hayatımdan çıkardım. Mektuplardan başladım elbette. Sık sık dönüp, baktığım mektuplarından. Yazdıklarını, sözlerini unutacağımdan değil. Ancak yazını olsun görmeyeyim. Nedenleri soran, gizli saklı sevgini hatırlatan sözlerini sildim.. Silindiler...
Dışarı çıktım.. Yürüdüm sonrasında. İnsanların koşuşturmalarını, telaşlarını izledim pastane camından. Yağmurun çiseleyişini. Dilenen çocukları. Farların karanlığı aydınlatan ışıklarını. Evlerine giden insanları gözledim. Yarın yine yola çıkacaklarını düşündüm...
"Adresini yaktım
Yakmak gibiydi biraz da dünyayı herşeyi
Bastığımız düşümüzde gördüğümüz
Özlediğimiz yaklaştığımız
Hayatım özlemdi ansımaydı düştü
Yaktım adresini şimdi özlem oldu hayatım.."
Nerede oturduğunu unuttum. Olur mu? Senin yaşadığın yerlere hiç gitmeyecek miyim? Beraber dolaştıklarımıza? Senin planlarını bilemem, bizim planlarımızı unuttum. Bekleyeceğim gün yok artık. Özleyeceklerim var elbet. En çok. Kaygılarımı, meraklarımı özleyeceğim. Senin hakkında..
Koştum.. Soluğum kesildiğinde, tahta bir banka oturdum. Islanmış giysilerim, saçlarımdan sular damlıyor. İnsanlar yanımdan geçiyor. Yüzüme bakmıyorlar. Onlara "durun, bakın ne anlatacağım demek" isterdim. Ancak durmayacaklarını biliyorum. Biliyorum, 'kimselerin vakti yok Durup ince şeyleri anlamaya..'
"Resimlerini yaktım, birini saklasam dedim
En çok onu yaktım onu yaktım
Kış göğünü yaktım, bir kavak büyüttüm balkonumdan
Akşam desem değil, yangım desem değil
Dışarda apansız bir kıyameti yaktım"
Yüzünü unuttum. Hatırladığımda yaşadıklarımız gelsin yalnız. Kiminle yaşandığı belli olmasın. Silinsin. Gece olsun, sonra yeniden gündüz. Yeniden gece, yeniden gündüz. Ürettiklerim olsun, seyahatlerim. Başka ülkeler, başka şehirler. Çiçekler açsın. Dondurmalar yensin. Sarı kuru yapraklar düşsün. Kar yağsın sonrasında.
Kaç yaşamdır böyle yaşanan? Yaşanacak olan. Hangi hoyratlıklara; anlatamadıklarına ve anlaşılamayanlara sıkışmıştır söylenecekler. Kente tepeden baktım sonrasında. En tepeden. Evleri, çocukları ve hatta mezarları gördüm. Bir rüzgar sesiydi kulağımı dolduran ve şu sözleri fısıldayan:" Kalın fırçalarını kullanarak geçiyorlar Evler çocuklar mezarlar çizerek dünyaya Yitenler olduğu görülüyor bir türküyü açtılar mı Bakıp kapatıyorlar. Geceye giriyor türküler ve ince şeyler." İnsanların bitmez tükenmez koşuşturması bu.."
"Sevgidir kendimi bildiğim, onunla başladım
El yazın mı, adresin mi, resimlerin mi
Sen mi ömrüm mü
Çıkardım onları şimdi sakladığım yerden
Kıyameti göğü kışı akşam sözlerini
Sevgiyi yaktım.."
Mektupların. Yaşadığın yerler. Yüzün. Hepsini siliyorum hayatımdan. Sevgini siliyorum. Biliyorum daha az yüreğim acıyacak, daha az ruhum üşüyecek. Çünkü daha az insanım artık. Daha az çocuk. Gülüşümün, ağlayışımın üstüne gölgeler düşecek. Sevginin güneşi alçalırken. Daha az insanlığımın gölgesi düşecek. Sokağa.
Sevgiyi yaktım..
Yalnız izi kaldı...