03-19-2011, Saat: 05:44 PM
Kayıp bir coğrafyadayım artık
Dönmeni beklemiyorum dönmeyeceğini biliyorum çünkü…
İhtilal oldu bu coğrafya da
Sensizliğin ihtilalli
Yine ağlamaklı başlayan bir gün
Bu kadar acı olamaz diyorum
Bu kadar hiçlik içinde olamam
Öyleyim ama koca bir “hiç”lik …
ÇARESİZLİK…
Beklemeye alışkınım
Seni beklemekle geçti saatlerim,dakikalarım,günlerim
Bekledim hep geleceğin günü
Yadırgamıyorum o yüzden bu bekleyişi
Fotorafın koynumda uyudum bekleyişli gecelerde
Postacı’yı bekledim
Senden bir sarı zarf getirsin diye…
Hep bekledim
Hasretimin vuslata ermesi için.
Ama kayıp bir coğrafya da beklemedim seni
Senin ikliminde,senin şehrinde bekledim…
Enkaz altında değildi KALBİM.
Bir vuslat parkında buluştu ellerimi(Z)
O yorgun düştüğüm bekleyişlerimi unuttum gitti.
Ya şimdi…
Vuslata ermeyecek bir hasret var bende.
Unutulmayacak bir yar’a
Kaç şiddetinde deprem oldu ki! Yıkıldık
Göçük altında kaldık
Hangimiz sağ kaldık ; yada hangimiz önce göç ettik
Kendi ellerimizle mi kaldırdık cenazemizi
Ya da herkesin istediği gibi mi oldu
Onlar kaldırdı dimi bu cenazeyi
Mezarsız bıraktılar bizi
O yıkımların altında bulamadılar ; çıkarmadılar ne seni ne beni
Bize ise KALBİMİZİN üstünde bir enkazla kalmak düştü
Duman karası bir gökyüzü var
Tüm canlılar ağladı da
Bu kaosu süreklememize neden olanlar bayram etti
Anlayamadık
Anlatamadık
Güçsüz aciz bir göçüğün altında kaldık
Temeli sağlam olmayan bir bina inşa etmişiz
Kaç şiddetinde ki depremle yıkıldı…
Ölçümü bile yok…
Herkes sağlam çıktı bu depremden
Bir bi-z en kaz altında kaldık.
Düşler gerçekleştirmek için vardı
Sen yoksun ki !
Düş mü kaldı ?
Kırık dökük birkaç kelime işte
Ötesi de yok
Ağlayamıyorum artık çünkü son bıraktığın o buse soğuyup gitsin istemiyorum
Orda hala ilk sıcaklığıyla dursun
Dudaklarının o ince kıvranın bıraktığı sıcaklık
Bilseydim sevgili
Karaağaç’a sadece dönüş biletim olduğunu
Daha sıkı sarılırdım ; hapsederdim sıcaklığını
Kokununu burnumdan gitmeyen o kokunu
Suskunluğunda bakışlarında ki anlamı
Sessinin o hoş tınısında uyuturdum kendimi bilseydim son kez gördüğüm mü seni
Bilemiyor ki insan !
Sensizlik bir morgdan başka bir şeye benzemiyor
Koymuşlar beni morg’a buz gibi kimsesiz
Bir hiç gibi…
Sormuyorlar neden diye..
Tenim soğumuş sevgili
Kalbim o hala sıcak sıcacık
Hani kızımız olacaktı ?
Küçük ama sevgi dolu kocaman bir evimiz olacaktı
Hüzünler kapının ardında kalacaktı
Senin gelmeni bekleyecektik işten
Kapıyı çalan sen ; açan ben olacaktım
Hoş geldin aşkım diyecektim
Saçlarıma kar taneleri düştüğünde de böyle olacaktı
İçimde ki çocuk’a kar taneleri düşmeyecekti
Hepsi bir düş şimdi…
Canım yanıyor ; bu sızı geçmiyor
Bitecek diyorlar ama ben bitiyorum bu sızı bitmiyor beni bitiriyor
Neden neden böyle oldu neden düşlerde kaldık yine
Niye yoksun neden yanımda olan sen değilsin
Çığrından çıkmış her şey
Hız sınırını aşmışım
Frenlerim tutmuyor sevgili
Nereye nasıl neden gidiyorum bilmiyorum !
Sana gelmek istiyorum sadece
Saç telim kadar inceymiş her şey
Bir gerilmeden koptuk gittik
Biz olmayı hiç beceremedik
Yine aylar öncesine döndüm
Gelir…
Arar…
Kokusunu duyarım…
Diye bekliyorum yine seni…
Hoşcakal demekle hoşcakallın mıyor sevgili
Senden sonrası bir ihtilal
Bitsin artık lanet olası şu yürek sızım
Seni hala çok seviyorum
Hurin olurum belki belki ahrette görürüm seni
Son bir kez…..
Kalemimi kırıyorum sevgili
En kazın altında kalmış kağıtlarım
Ve ucu kırık bir kalemle ancak bu kadar yazılıyor
Kalbimin üstünde bir ağırlık var sevgili
Acıyan sadece kalbim…
Kan geliyor bitmedi yetmiş’inci ölüm günüm bugün
Yetmiş gündür her gün ölüyorum
Kalbimde ki ağırlık her gün biraz daha artıyor
Yeni bir deprem mi oluyor sevgili
Artık kalemiminde gücü kalmadı bu en kazın altında
Söyle onlara bugünde şeker dağıtsınlar
Çocuklar sevinsin bari
Bizim içimizde ki çocuk mutsuz,umutsuz boynu bükük..
Başka çocuklar sevinsin…
Yetmişin’ci ölüm yıldönüm enkazın altında
Sensizliğin ihtilalinin yetmişinci günü
Nerdesin sevgili nerde
Kalbimde ki bu ağırlığı kaldır
Ya da bir kurşun sık bitsin artık bu ağırlık
Taşıyamıyorum bu en kazı
Senin ve benim en kazım çok ağır
Taşıyamıyorum
Unutamıyorum
Tutunamıyorum
Bir hiçlik işte…
En kazımızın işte çaresizce kalbimde ki ağırlıkla bekliyorum..
Bu enkaz kalksın artık
Kalbim’in gücü kalmadı…
Bir enkaz altında çok bile yaşadı bu kalp
Bitsin artık…bitsin lanet olası sensizliğin bu ihtilali
Sakın üzülme sevgilim!
Kalemim yine rahat durmadı işte affet…
Ben nasılsa gelinliğimide giydim
Yaşarken gömdüler
Ölürken Aşk olsun bari adımız.
Sen mutlu ol sevgili umut dolu ol hep
Ben ikimizin en kazınıda taşıyorum
Neyse aldırmayın siz kırık dökük bir kaç kelime
Kırık bir kalemden dökülen
NASILSA enkaz altında kalan sadece [SIZE=6]KALBİM [/SIZE]
Hilal