04-23-2011, Saat: 11:17 PM
Mustafa Kemal ve Ezilen Dünya İnsanları Üzerindeki Etkisi
Osmanlı imparatorluğu topraklarını paylaştırma olayı, sadece 1.Cihan Harbi galiplerinin Türkiye’yi kendi istedikleri şekilde parçalamayı başaramamaları olarak değerlendirilmemelidir.
Çapı çok daha büyük, çok daha şümullüdür. Dünya çapında tarihsel bir olay gerçekleşmiş ve Emperyalizm ilk defa durdurulmuş ve sonra da hiç olmazsa Dünya’nın bir yöresinde, Anadolu ve Doğu Trakya’da çekilmek mecburiyetinde kalmıştır. Orta Doğu’da olduğu gibi Asya ve Afrika’da sömürge olarak ezilen ulusların beynindeki “Emperyalizm’in Yenilmezliği” anlayışı değişmeye başlamıştır. O günlerde özellikle Emperyalist Âlemde, yenilgi sonrası İngiltere ve Yunanistan’da meydana gelen siyasi gelişmeler bütün Dünyanın dikkatini çekiyordu.
Yunanistan’da bir askeri darbe yapıldı. Kral Konstantin 27 Eylül’de genel isteğe uyarak tahtını terk etti. Yerine getirilen II. George 28 Eylül’de ant içti. Venizelos’dan müttefik devletlerle ilişkilerde Yunanistan’ı temsil etmesi istendi. İhtilalciler 19 Ekim 1922′de General Pangalos’un başkanlığında, Anadolu felaketinin sorumlularını incelemek üzere bir araştırma komitesi kurdular. 23 Ekimde Bakanların özel bir savaş divanı tarafından yargılanacakları basında açıklandı. Savaş Divanı 13 Kasım’da, Parlamento binasında ilk duruşmaya başladı ve 28 Kasım günü sabah’ın erken saatlerinde (06.30) kararını açıkladı. Sanıklardan sekizi de vatana ihanetten suçlu bulundu. Başbakan Dimitrios Gounaris, İçişleri Bakanı Nikolaos Strotos, Petros Protopapadakis (1922 Mayısında kralcı koalisyon hükümetinin son Başbakanı) Georgios Baltazzis (İzmir doğumlu, 1921–22 yıllarında Dişişleri Bakanı), Nikolaos Theotukis (1921–22 yıllarında Savunma Bakanı) ve General Georgios Hacı Anesti (Anadolu’daki Yunan Kuvvetleri Başkomutanı) ölüme mahkûm edildiler. Xenephon Stratigos (Gounaris hükümetinde Genelkurmay Başkan Yardımcılığı, 1922′de Ulaştırma Bakanı) ve Goudas da ömür boyu hapse mahkûm edildiler. (1) Ölüm cezası aynı gün suçluların kurşuna dizilmesiyle yerine getirildi. Venizelos şansı sayesinde kurtulmuştu ve Yunanlılar için yeniden umut ışığı oldu ve yıldızı parladı.
İngiltere’de 15 Kasım genel seçimlerinde Muhafazakârlar Avam Kamarasında çoğunluğu kazandı. Bu seçimde Liberallerden W.Churchill de, Dundee seçim bölgesinde seçimi kaybetmişti. Koalisyon’un Liberal liderleri arasında yerini koruyan bir tek Lloyd George oldu. Ama o da bir daha kabineye giremedi. (2) “Çanakkale’deki Lord Kitchener ve Winston Churchill gibi o da politik varlığının Ortadoğu (Türkler) tarafından yıkıldığını görmüştü.” (3) Bütün bu başarısızlıkların nedeni aynı kişi olmuştu. Genç Türk Generali Mustafa Kemal; Batılıların bütün gücüne ve avantajlarına rağmen Emperyalistlerin hayallerini yıkmış, Anadolu ve Trakya’nın Hıristiyanlaştırılmasını, sömürgeleştirilmesini önlediği gibi, Osmanlı Devletinin enkazı arasından genç ve yeni modern bir devlet kurmayı başarabilmiş, adeta inanılmaz bir mucize gerçekleştirmişti.
Tabii ki bütün bu gelişmeler belirli bir dönemin sonunu getirirken, yeni bir dönemi, “Özgürlükler Dönemini” başlatmıştır. Bu yeni dönemi başlatanlar bu sefer Avrupalılar değil Türklerdir. Avrupa ve Hıristiyan batı dünyası Türkler için zor şartları oluşturmaya çalışmışlar, ancak gördükleri direnç ve akıllı stratejiler sonunda başarılı olamamışlardır. Onları başarısızlığa uğratan, 1922′de 41 yaşına gelmiş olan Mustafa Kemal; artık ezilen bütün dünya insanları için bir umut, bir ışık, bir özgürlük temsilcisi olmuştur. Bu konuda bazı izlenimler O’nun sadece Türk ve Müslümanlar için değil, diğer uluslar için ne anlam taşıdığını açıklamaya yeterli olacaktır.
Osmanlı yenilgisinin ve mütarekenin şoka uğrattığı İslam Dünyası, 1919 baharından itibaren Türkiye’deki olayları büyük bir dikkatle izlemeye başladı. O güne kadar tanınmamış biri olan Mustafa Kemal’i keşfetti (daha önceki kahraman Enver Paşa idi) ve Mustafa Kemal’in Avrupa’ya meydan okuyuşunu heyecanla izlemeye başladılar. Ege’de Yunan işgali, Müttefik birliklerin İstanbul’a girişi, Sevres Anlaşması, İslâm toplumlarının Türklerle dayanışmaya girmelerinin çeşitli nedenlerini oluşturuyordu. Bu cümleden olmak üzere, Tunus’ta Türkiye olayları çok yakından izleniyordu. İstanbul’un İngilizler tarafından işgalini protesto amacıyla Mart 1920′de kralın sarayının önünde bir gösteri düzenlendi. Bu olaylar dizisi içinde, Sakarya Meydan Muharebesi (Eylül 1921) tartışmasız dönüm noktasını oluşturdu. Türklerin Yunanlılara ve bunların arkasındaki İngiliz emperyalizmine karşı zaferi, sömürgeleştirilmiş Müslüman halklara, Avrupa’ya kafa tutulabileceği duygusunu veriyordu. İngiltere yenilmez değildir. Ajitasyon Türklerin başarısı tarafından özendirildi.
Tunus’ta olduğu gibi Suriye’de de gazeteler Kemalistlerin lehinde aktif bir kampanya yürüttüler. Mustafa Kemal’in ve Halifenin etrafında toplanmayı savundular. Zaferin ilanı, Tunus kentinde gösterilere yol açtı. Türklerin davasına duyulan sempati, giderek İslâm Dünyasının kurtuluşu biçiminde daha genel bir umuda dönüşüyordu.
Ancak Türklerin lehine yapılan en gösterişli dayanışma toplantıları Anadolu’yu yeniden fetheden Türk birliklerinin İzmir’e girişi (Eylül 1922) dolayısıyla yapıldı. İslâm Dünyası, Fas’tan Endonezya’ya kadar toplantılar düzenleyerek, mitingler yaparak Türklerin zaferinden duyduğu sevinci ortaya koydu. Filistin’de, Şam’da, Tunus’ta, Hindistan Müslümanları arasında, Yemen’de ve Hatta Etiyopya’da Adis Ababa’daki Müslüman halk arasında düzenlenen gösteriler hakkında tanıklar vardır. Türklerin zaferi ilan edilince Kudüs Mustafa Kemal’in resimleriyle donatılıyor, Gazze’de, Nablus’ta pencerelere Türk Bayrakları asılıyor, camilerde dualar okunuyor ve Kudüs’teki El Aksa camiinde büyük bir toplantı yapılıyordu… Malezya’da Hintli Müslümanlar tarafından işletilen dükkânlar Mustafa Kemal’in resimlerini satıyor ve Malezyalı gençler bunlardan yüzlerce satın alıyorlardı. M. Kemal’in portresi, tıpkı (Enver) Sedat’ın Kahire’deki evinde olduğu gibi; Türk dostu çevrelerde boy gösteriyordu. Öyle anlaşılıyor ki, Pakistan’daki eski ailelerin çatı katlarında günümüzde bile (1980′lerde) bu resimlere rastlanıyor.” (4)
“Mısır’dan Hindistan’a kadar bütün İslam diyarında, köylüler O’nu Allah’ın sevgilisi, din adamları imanın kılıcı, siyaset adamları Doğunun devrimcisi diye andılar.” (5)
Bu günlerde gelişmeleri çok yakından izleyen bir Fransız basın mensubu Pierre Benoit şahit olduğu olayları şu sözlerle anlatmaktadır:
“Bazı Arap ülkelerinde gençler, başlattıkları hürriyet mücadelelerinde, kendilerini durdurmak için açılan ateşler karşısında semayı dalgalandıran bir gürleyişle coşkun ve korkusuzca haykırıyor ve “Yaşasın Mustafa Kemal” diye bağırıyorlardı.”
Hürriyet mücadelelerinin dışında Atatürk’ün yaptığı reformlar da özellikle Müslim ve Gayrı Müslim topluluklar için emsal teşkil etmiş, gelişmekte olan birçok ülke lideri onun reformlarını örnek alarak kendi uluslarının gelişmesine katkı sağlamışlardır. Bu konudaki en somut örneklerden biri Tunus Devlet
Başkanlarından Habib Burgibadır. Burgiba görüşlerini şu sözlerle dile getirmiştir.
“Mustafa kemalin kişiliği, halk kitlelerinin ayaklanması ve halk mücadelelerinin önderi olmuştur. Bu mücadeleler onun ölümünden sonra genişlemiş, pek çok Üçüncü Dünya ülkesini esaretten kurtarmıştır.”
1939 yılında Hindistan Meclis Başkanı olan Sir Abdurrahim de şu sözlerle paralel bir görüşü ortaya koyuyor ve:
” O, uğraşılarıyla yalnız Türkiye’de değil, bütün Doğu Dünyasına kurtuluş yolunu göstermiştir. O Tarih büyüğünün, o Türk kahramanının, o Doğunun kurtuluş ve uygarlık önderinin eserlerini her zaman sevgi ve saygı ile anacağız” diyordu.
Bu konuda Çin Basınının görüşü de şöyledir:
“Atatürk istilaları nasıl bir ruhla ve ne gibi vasıtalarla püskürttüğünü bize göstermek yoluyla ulusal kurtuluşun yöntemini göstermiştir. O’nun düşünüş ve tutumunun kalplerimizde her an canlı kalacağını, ulusal bağımsızlığımızda bize güç ve destek olacağını düşünüyoruz.”
Bir Macar Gazetesi Pester Lloyd 1938′de Atatürk’ün ölümü nedeni ile yazdığı bir başyazısında :
“Dünya bu harp ve barış kahramanı büyük adamın ölümü ile yoksul düşmüştür. Güçlükleri ve zorlukları yenme kararı ve aman bilmeyen savaş galiplerinin yenilenlere uygulamaya çalıştıkları Pranga Siyasetini ilk kıran Atatürk olmuştur.”
Sözleri ile genel kanısını belirtiyordu.
Atatürk’ün sadece Türk insanı için değil, bütün insanlık âlemi için attığı en büyük adımlardan biri bize göre “Kadın Hakları” konusunda yaptığı reformlar ve atılımlardır. Günümüzde ne yazık ki dinsel inanışlar bahane edilerek yeniden yok edilmeğe çalışılan bu reformlar, o dönemde sadece Türk Kadınlarını değil bütün dünya kadınlığını tam bir özgürlüğe ulaştırmağa çalışıyordu. Bu konuda birkaç örnek vermek isteriz.
1938 yılında Uluslararası Kadınlar Birliği Romanya delegesi olan Prenses Aleksandrina Cantacuzene
“Atatürk, dünya üzerinde yeni bir dönem açmış bir insandır. Ben onun Türk Kadınına verdiği haklarla, bir ülkede Anayı layık olduğu yüceliğe eriştirip Batıya ders verdiğini nasıl unuturum.”
Derken, Tunus Milletvekili ve Kadınlar Birliği Başkanı Radhia Haddad da
“Atatürk’ün anısı yalnız Türk kadınlarının değil, özgürlük ve gelişme aşığı bütün dünya kadınlarının gönlünde sonsuza dek yaşayacaktır.”
Sözleri ile Atatürk’ün yaptıklarının kadın dünyası için ne kadar önemli ve örnek bir hareket olduğunu vurguluyordu.
Atatürk’ün ve reformlarının özellikle Ortadoğu ve İslam ülkeleri için ne anlam ifade ettiğini ve yazımızı Mısırlı bir yazar M.M. Muşarrafa’nın sözleri ile noktalamak istiyoruz.
“Atatürk’ün Doğu için değeri somut ve olumludur. Çünkü o bize, kültürce Batının etkileri altında kalıp boğuluruz diye korktuğumuz korkuların temelsiz olduğunu göstermiştir. O Doğulu uluslara, ulusal bütünlüklerini yitirmeden, kendi değerlerini yeni durumlara nasıl uygulayacaklarını göstermiştir.”
Dr. M. Galip BAYSAN
DİPNOTLAR:
(1) Michael Llewellyn Smith, Anadolu Üzerindeki Göz S.352.354.365–374 ( Hürriyet Yayınları, İstanbul–1978)
(2) David Fromkin: A Peace to End All Peace, The Fall of The Otoman Empire And The Creation of The Modern Middle East S.560. ( Avon Boks, New York–1990: Türkçesi Barışa Son Veren Barış 1914–1922, Sabah Yayınları, İstanbul)
(3) Aynı Eser, S.560–561. War Memoirs of David Lloyd George, V.I, p.1050–1051, London, Colhams Press Limitet.
(4) François Georgeon ve İskender Gökalp: Kemalizm ve İslâm Dünyası, S.25- 27 (Çev. Cüneyt Akalın, Arba, İstanbul –1990).
(5) Selahaddin Çiller, Atatürk İçin Diyorlar ki; S.95, Fransız Gazeteci Marcel Sauvage, Cumhuriyet, 5 Ağustos 1935 (Varlık Yayınevi, İstanbul –1965).