04-25-2011, Saat: 12:48 AM
[INDENT]Ey Güzaltı,
İçimdeki kadın...
Bilsen ne çok isimle seslendiler bana.
Asırlarca Bizans’ın gözünün nuru oldum.
Konstantin’e özenip adımı ona uydurdular.
Yetmedim yetemedim hiç birine.
Asitâne oldum Stanpoli.
Kimisi İslambol dedi sonunda seslendiğin gibi kaldım.
Artık herkes İstanbul olarak biliyor beni.
Duydum kültür başkenti bile olmuşum.
Napolyon; dünya tek bir ülke olsa başkenti kesinlikle İstanbul olurdu demişti uzun zaman önce;
Yanılmamış..!
Hiç sevmediğimden bahsetmişsin sevemem zannetmişsin.
Çok güldüm okuyunca.
Ey mevsimlerin hüzünlüsü
Bilmezmisin ki aşıklar kıyılarımda seslendi birbirine.
Hangi köşeme hangi sokağıma baksan aşkın tarifinin yapıldığını görmez misin..?
Duymaz mısın içinde adımın geçtiği şiirin şarkının yârin diline takıldığını
Kulağının pasını aldığını.
Sevemezsin sevdiğine inanmam demişsin.
En iyi sen bilirsin halbuki başlayan aşklar kadar kaldırımlarımda yitip giden aşklarımı.
Benim karanlığımda uzak oldu sevgililer birbirlerine
Adımladıkları bendim.
Emirgan’ımda çayını yudumlayan aşıklarıma inat
Beykoz’umda vedaya hazırlanan iki de yüreğim oldu.
Buğusu üzerinde tüten çaylara inat
Soğuk oldu vedalarım.
Bir yanım günlük güneşlikken diğer yarıma karlar yağdı.
Sevdim be güzün altı..!
Aldırma Galata ile Kız Kulesi’nin hala birleşmemiş olmasına.
Hala en üst katlarında aynı şarabın tadında mest oluyor insanlar.
Manzaraları hala derin bir mavi nasıl olsa.
Bak
Senin aşıkların gibi unutmadılar birbirlerini.
Yıllardır iki yakamda durur hala izleri.
Boğazıma takılıyor elbet
Fatih karalarımdan yüzdürdü gemilerini.
Toplarıyla dövdüğü surlarımda senin aşıklarının vebali dokunuyor her daim.
Çok erkek çok kadın tanıdım.
Kiminde sevgiyle kiminde nefretle anıldım.
Bilirsin ben hep aynıydım.
Obezliğimden dem vurmuşsun
Unutma; sayemde çağlar değişti.
Sanırmısın ki razıyım üzerimdeki betona tuğlaya.
Sayenizde yüküm ağır gelir oldu.
Çok değil bir asır önce zarifti kalabalığım.
İnsanlar beyefendi hanımefendi diyerek hitap ederdi birbirlerine.
Şimdi ben bile şehirlerin en kahpesiyim gözlerinde.
Evet çok ceset vurdu kıyılarıma.
Farklıydı hayatları aşkları.
Aynı olan tek şey olay mahaliydi bendim yani.
Yalılarım asaletimdendi boğazımın incisi derlerdi.
Şimdi ciklet gibi hepsi parası ödenince değişiyor sahibi.
Bilirim kıskanırlar ama yine de çok aşığım var diyorlar.
Sevmeden sevilmek demişsin incittin.
Kâh kıyılarımda kâh sokaklarımda buldunuz birbirinizi.
Yâr oldunuz birbirinize seven oldunuz sevilen.
Boşuna bana ağlama demişsin üzüldüm.
Siz cepten yediniz aşklarınızı.
Siz icat ettiniz ihaneti ayrılığı.
Bugün sövdüğün Galata en büyük aşkından eskidir bende.
Kız’ın kulesi aşk için yapıldı buz gibi sularıma.
İstanbul sevmeyi bilmez derken düşün bir daha..!
Sen iki yüreği bir araya getirmenin zorluğundan bahsedip
Aşkın vebalini omuzlarıma yüklüyorsun.
Ey güzün altı..!
Yukarıdan bak bana.
Gördün mü..?
Bir araya gelemeyen iki yakayım aslında.
Aşıklarına inat aşkın kelime anlamıyım hala lugatlarda..![/INDENT]
İçimdeki kadın...
Bilsen ne çok isimle seslendiler bana.
Asırlarca Bizans’ın gözünün nuru oldum.
Konstantin’e özenip adımı ona uydurdular.
Yetmedim yetemedim hiç birine.
Asitâne oldum Stanpoli.
Kimisi İslambol dedi sonunda seslendiğin gibi kaldım.
Artık herkes İstanbul olarak biliyor beni.
Duydum kültür başkenti bile olmuşum.
Napolyon; dünya tek bir ülke olsa başkenti kesinlikle İstanbul olurdu demişti uzun zaman önce;
Yanılmamış..!
Hiç sevmediğimden bahsetmişsin sevemem zannetmişsin.
Çok güldüm okuyunca.
Ey mevsimlerin hüzünlüsü
Bilmezmisin ki aşıklar kıyılarımda seslendi birbirine.
Hangi köşeme hangi sokağıma baksan aşkın tarifinin yapıldığını görmez misin..?
Duymaz mısın içinde adımın geçtiği şiirin şarkının yârin diline takıldığını
Kulağının pasını aldığını.
Sevemezsin sevdiğine inanmam demişsin.
En iyi sen bilirsin halbuki başlayan aşklar kadar kaldırımlarımda yitip giden aşklarımı.
Benim karanlığımda uzak oldu sevgililer birbirlerine
Adımladıkları bendim.
Emirgan’ımda çayını yudumlayan aşıklarıma inat
Beykoz’umda vedaya hazırlanan iki de yüreğim oldu.
Buğusu üzerinde tüten çaylara inat
Soğuk oldu vedalarım.
Bir yanım günlük güneşlikken diğer yarıma karlar yağdı.
Sevdim be güzün altı..!
Aldırma Galata ile Kız Kulesi’nin hala birleşmemiş olmasına.
Hala en üst katlarında aynı şarabın tadında mest oluyor insanlar.
Manzaraları hala derin bir mavi nasıl olsa.
Bak
Senin aşıkların gibi unutmadılar birbirlerini.
Yıllardır iki yakamda durur hala izleri.
Boğazıma takılıyor elbet
Fatih karalarımdan yüzdürdü gemilerini.
Toplarıyla dövdüğü surlarımda senin aşıklarının vebali dokunuyor her daim.
Çok erkek çok kadın tanıdım.
Kiminde sevgiyle kiminde nefretle anıldım.
Bilirsin ben hep aynıydım.
Obezliğimden dem vurmuşsun
Unutma; sayemde çağlar değişti.
Sanırmısın ki razıyım üzerimdeki betona tuğlaya.
Sayenizde yüküm ağır gelir oldu.
Çok değil bir asır önce zarifti kalabalığım.
İnsanlar beyefendi hanımefendi diyerek hitap ederdi birbirlerine.
Şimdi ben bile şehirlerin en kahpesiyim gözlerinde.
Evet çok ceset vurdu kıyılarıma.
Farklıydı hayatları aşkları.
Aynı olan tek şey olay mahaliydi bendim yani.
Yalılarım asaletimdendi boğazımın incisi derlerdi.
Şimdi ciklet gibi hepsi parası ödenince değişiyor sahibi.
Bilirim kıskanırlar ama yine de çok aşığım var diyorlar.
Sevmeden sevilmek demişsin incittin.
Kâh kıyılarımda kâh sokaklarımda buldunuz birbirinizi.
Yâr oldunuz birbirinize seven oldunuz sevilen.
Boşuna bana ağlama demişsin üzüldüm.
Siz cepten yediniz aşklarınızı.
Siz icat ettiniz ihaneti ayrılığı.
Bugün sövdüğün Galata en büyük aşkından eskidir bende.
Kız’ın kulesi aşk için yapıldı buz gibi sularıma.
İstanbul sevmeyi bilmez derken düşün bir daha..!
Sen iki yüreği bir araya getirmenin zorluğundan bahsedip
Aşkın vebalini omuzlarıma yüklüyorsun.
Ey güzün altı..!
Yukarıdan bak bana.
Gördün mü..?
Bir araya gelemeyen iki yakayım aslında.
Aşıklarına inat aşkın kelime anlamıyım hala lugatlarda..![/INDENT]