:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Mustafa Necati Sepetçioğlu - Kapı Romanı kitap özeti
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link

KAPI

Romanın Tanıtımı

M.N.Sepetçioğlu’nun tarihi romanlar dizisinin üçüncü kitabıdır. “Dünki Türkiye Dizisi” Külliyatı içinde yer alır. Eser, on üç defa basılmıştır. İlk baskı 1973, on üçüncü baskı 1989 yılında yapılmıştır.

Muhteva

Tarihi romanlar dizisinin bu üçüncü kitabında işlenen en önemli konu,Türkler üzerinde oynanan entrikalar ve bunların doğurduğu sonuçlardır. Romanda, Batıni mezhebinden olan Hasan Sabbah taraftarlarının ve Hıristiyan din görevlilerinin halkı kışkırtarak verdikleri zararlar işlenir. Özellikle bu entrikalarda kadınlar kullanılır. Nitekim Melikşah’ın sarayına girerek oradakileri birbirinr düşüren ve Melikşah’ı zehirleyen Ziba adında Batıni mezhebinden bir kadındır.

Yine Ersagun Bey’i engellemek için araya bir kadın koyarlar, ama Ersagun Bey aklını kullanarak bu durumdan kurtulmayı başarır. Yazar,bu entrikaların her devirde olabileceğini belirterek, türk milletini uyarır.

Eserde işlenen yan temalardan birisi de güvendir. Romanda,güvenin insanı ayakta tutan unsur olduğu belirtilerek birtakım şeyleri başarmak için güvenmenin gerekliliği ısrarla vurgulanır.

İnanç, eserin başından sonuna kadar hakimiyetini koruyan diğer bir yan temadır. Romanda Kılıçaslan’ın isyan edişi karşısında endişeye düşenler gözler önüne serilir. Nitekim inançsız kişiler,taş heykellere benzetilerek,gün gelip bu heykellerin yıkılabileceği belirtilir.

Geçmişe,geleneklere bağlı olunmasının gerekliliği romanda vurgulanan konulardan bir diğeridir. Geleneklerin yaşatılmasının gerektiği, çünkü geleneklerin geçmişle gelecek arasında adeta bir köprü vazifesi gördüğü çeşitli şekillerde dile getirilir.
Bu romanda yer alan diğer bir tema aşktır. Akça Kız’ın yağmura olan aşkı yer yer dile getirilerek romana farklı bir boyut kazandırılır.

OLAY ÖRGÜSÜ

Roman toplam üç bölümden oluşmuştur. Üçüncü bölüm yer yer alt bölümlere ayrılmıştır.
Olay örgüsünün eksenini Türkler üzerinde oynanan entrikalar oluşturur. Roman, Ağustos ayının on dördünde bir manastırda başlar. Batıni mezhebinden olan Hasan Sabbah’ın adamlarından Salih Dai ve Ziba adındaki kadın manastıra gelerek Piyer Emit’i Türkler aleyhine kışkırtırlar. Onlara, Piyer Ermit’in arkadaşı Çulsuz Gotiye de yardım eder. smiley.gif smiley.gif

Ancak Ziba pişman olur ve gerçekleri Piyer Ermit’e açıklar. Ziba’nın itirafı üzerine Salih Dai Ziba’yı öldürür ve onun cesedinin yanına Türklere ait bir para külçesi koyarak Ziba’yı öldürenin bir Türk olduğuna Piyer Ermit’i inandırır.

Olay örgüsü bu entrikalar sonucu toplanan haçlı ordusunun Türkler üzerine yürümesiyle gelişir. Ancak savaşmasını bilmeyen bu insan yığını çabuk mağlup olur. Çulsuz Gotiye Türklerle yaptığı bir çatışmada ölür ve Piyer Ermit ise şuurunu yitirir.

Olay örgüsünde iç çatışma olarak nitelendirebileceğimiz çatışmanın eksenini Kılıç Aslan oluşturur. Kılıç Aslan,Ersagun Bey ve Çaka Bey ile sürekli çatışma içine girer. Çatışmanın sebebini Kılıç Aslanın güvensizliği oluşturur. Bu çatışmanın ilki Arap İmam’ın evinde yapılan toplantıda Çaka Bey ile Kılıç Aslan arasında yaşanır.

Çatışma,Kılıç Aslan’ın “bırakalım bu meseleyi” demesiyle kısmen neticelenir. Ayrıca bu toplantıda Çaka’nın geleceği hakkında kararlar alınır. Olay örgüsü alınan bu kararın ertesi günü Çaka, Aça Kız,Virna ve Ersagun Bey’in kızının İzmir’e doğru yol almasıyla hız kazanır.

Çaka Bey,Ağustosun yirmi altısında “Demirci” şehrine ulaşır. Bu arada Malazgirt zaferinin yıldönümü kutlanmaktadır. Çaka Bey,Ahi dergahında ağırlanır. Orada bulunan Çavdar Onbaşı,Karakurt Hafız’ın isteği üzerine Çaka Bey’e destek bulmak amacıyla Teke Midas ve Kostak Ahilya ile görüşmeye gider. Tekne konusunda onlarla anlaşır ve bunu Karakurt Hafız’a bildirir. Bu arada Yağmur Bey, Salih Dai tarafından tutsak edilir ve Salih Dai’nin istediği bilgileri vermediği için türlü işkencelere maruz kalır.

Olay örgüsü Kılıç Aslan’ın düğün hazırlıkları ile renk kazanır. Kılıç Aslan ,Ersagun Bey’in kızı Selcen’le evlenmek üzeredir.

Çaka Bey İzmir’de başarılar elde eder. Ancak Kılıç Aslan ın sarayında misafir olduğu bir zaman zehirlenerek öldürülür. Onun ölümünden kısa bir süre sonra Kılıç Aslan Maldiya’yı(Malatya) alır. Musul üzerine yürür ve Habur ırmağı kıyısında Çavlı ve ordusuyla yaptığı savaşta başarısız olur. Vaka,Kılıç Aslan’ın Habur ırmağına atını sürüp,kaçmaktansa ölmeyi yeğlemesiyle son bulur.

ŞAHIS KADROSU

“Kapı” romanı oldukça geniş bir şahıs kadrosuna sahiptir. Romanın baş kahramanını tespit etmek oldukça zordur. Çünkü her bölümde bir kahraman ön plana çıkar. Bununla birlikte romanın sonuna kadar varlığını sürdüren kişiyi göz önüne alarak baş kahramanın Kılıç Aslan olduğunu söyleyebiliriz.

Romanda ikinci,üçüncü dereceden kahramanların yanında,dekoratif unsur durumun- daki kahramanlarla da karşılaşırız. Yazar, kahramanların fiziki tasvirlerine fazla yer vermez,onları daha ziyade psikolojik yönleriyle tanıtır.

Kılıç Aslan:Süleyman Bey’in oğlu olup,yirmi yaşlarında genç,hırslı,gururlu bir sultanı temsil eder. Melikşah’ın sarayında büyümüş ve Melikşah’ın ölümüyle tahta geçmiştir. Babasının ölümü onu çok sarsmış;güvensiz,inançsız,için e kapanık bir şahıs olmuştur.

Çaka Bey:Çavuldur Boyu’ndan bir beyin oğludur. Romanda yakışıklı,yiğit bir denizciyi temsil eder. Ersagun Bey onu iyi yetiştirmiştir.

Ersagun Bey: Romanda yerinde verdiği fikirlerle devlet yönetiminde etkili bir şahsiyati tamsil eder. Saygılıdır;haksızlığa,hakarete maruz kalsa bile susmayı yeğler.

Piyer Ermit: Duygusal,sevgi dolu bir manastır keşişidir. Fiziki yönü itibariyle zayıf vucut yapısına sahip,uzun kırçıl sakallı,kırk yaşlarında birisi olduğunu öğreniriz.

Karakurt Hafız: İslam ahlakıyla yoğrulmuş,geleneklerine sıkı sıkıya bağlı,tecrübeli,mantıklı hareket eden bir şahsiyettir.

Şövalye Gotiye:menfaatlerini her şeyden üstün tutan,çıkarcı bir şahsiyettir. Lakabı “çulsuz”dur. Piyer Ermit’in çocukluk arkadaşıdır. Romanda karşı gücün en önemli temsilcisidir.

Ziba(Hristiyano): Hasan Sabbah taraftarlarından hain bir kadındır. Asıl adı Ziba’dır ancak Piyer Ermit’i baştan çıkarmak için gittiği manastırda kendini Hristiyano diye tanıtır. Ziba romanda karşı gücü temsil eder.

Salih Dai: Hasn Sabbah taraftarlarından biridir. Türkler aleyhine çeşitli entrikalar çevirir. Karşı gücün en önemli temsilcilerinden biridir.

Romanda Akça Kız,Virna,Hasan Ahi,Çavdar Onbaşı,Yağmur Bey,Kostak Ahilya...gibi ikinci,üçüncü dereceden pek çok şahsiyet mevcuttur.

MEKAN

Romanda geniş mekan Anadolu’dur. Roman,Klermont(kuzey Fransa’bir yer) şehrine yakın bir yerde,Manastırda başlar. Birinci bölümde iç mekanlar göze çarpar. En önemli iç mekan manastırdır. Mekanla insan arasında kurulan yakınlık dikkati çekecek yoğunluktadır. Mekan insan psikolojisine göre şekillenir.

III:bölümde Urumeli(Rumeli) geniş mekan olmak üzere Demirci,Mağnezya(Manisa) şehirleri karşımıza çıkar. Bu bölümde de iç mekanlar ağırlık kazanır. Romanda kısa da olsa Maldiya(Malatya) dan da bahsedilir. Romanın bitiş mekanı ise Habur çayının bulunduğu yerdir.

ZAMAN

Romanın sosyal zamanı Selçuklular’ın son dönemleridir. Romanda bu zaman kuvvetle hissettirilir. Ferdi zaman Kılıç Aslan etrafında oluşturulur. Bütün olaylar hemen hemen onun etrafında gelişir. Vaka zamanı ağustos ayının on dördüdür.

Zaman kronolojik bir düzen halindedir. Ancak geriye dönüş tekniği kullanılarak bazı hadiseler hakkında bilgiler verilir. Geçmişteki kazanılan zaferler(Malazgirt) unutulmayarak haldeki zamanda da kutlanır. Romanda öğünler de belirtilir. Akşam,ikindi,öğle,sabah kavramları kullanılır.

BAKIŞ AÇISI VE ANLATICISI

“Kapı” romanı, üçüncü tekil kişi ağzından,hakim bakış açısı ile kaleme alınmıştır. Anlatıcı her şeyi bilen,gören,yeri ve zamanı geldikçe okuyucuya açıklamalarda bulunan bir anlatıcıdır.

Yazar,kahramanları tanıtırken hakim bakış açısını pek kullanmaz. Kahramanları kahraman bakış açısıyla verir. Mesela, biz Çaka Bey’i Ersagun Bey’in bakışıyla tanırız.
Romanda kahramanlar anlatıcının sözcüsü durumundadır. Yazar düşüncelerini kahramanlar vasıtasıyla aktarır. Çoğulcu bakış açısı romana inandırıcılık vasfı kazandırmıştır.

Yazar Hakkında:

Mustafa Necati Sepetçioğlu,1932 yılında Tokat’ın Zile ilçesinde doğmuştur. “Babası bir ara Zile Belediyesi Rüsumat Dairesi amirliği yapmış,ticaretle uğraşmış Abdurrahman Sepetçioğlu’dur. Yazar,çocukluğunu memleketinde geçirmiştir. İlk ve orta öğrenimini de memleketinde yapmıştır. Sepetçioğlu,Zile ortaokulu’nda Türkçe öğretmeninin yönlendirme-siyle edebiyata ilgi duymuş ve lise yıllarında yazı hayatına başlamıştır.

Liseyi Sivas, Tokat,Bursa ve İstanbul Haydarpaşa liseleri olmak üzere çeşitli yerlerde okumuştur. Haydarpaşa lisesi’nde okurken Mahir İz ve Nihal Atsız’ın yakınlığını görmüş,İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji bölümü öğrencisiyken de A. Hamdi Tanpınar ve Mehmet Kaplan’ın öğrencisi olmuştur.

İlk kitabı olan “Abdürrezzak Efendi” hikayesi yayınlandığında fakülte son sınıf öğrencisidir. Fakülteden 1957 yılında mezun olmuş,İstanbul Adalar Belediyesi Şube Müdürlüğü ile memuriyet hayatına atılmıştır. 1963’te Kızılay Neşriyar Müdürü,1963-66 yılları arasında da SSK İstanbul Hukuk İşleri Müdürlüğü’nde İdare Amiri olarak bulunmuştur. 1967 yılında SSK Şişli Hastanesi Müdürü olmuştur.1968-74 yılları arasında MEB Basımevi Müdürü olarak çalışan yazar, Milli Eğitim Derleme Müdürlüğü’nden emekliye ayrılmıştır.”

“Sepetçioğlu hikaye,tiyatro,roman ve destan türlerinde eserler yazmıştır. Hikaye ile yazı hayatına başlayan yazar,oyunlar kaleme aldıktan sonra 1970’li yıllarda romana geçmiştir. Hikayeleri ve romanları arasında epey farklar vardır. Hikayeleri, “güncel”, romanları ise “tarihi” vakaları içermektedir. Hikayelerde kişilerin tek tek duyguları,yaşayışları,toplum psikolojisinin şairce tahlilleri içinde ele alınırken,romanlarında toplumdan da öte,milletin ve devletin geçmişi,geleceği,varolması ile ilgili meseleler üzerinde durulur.”

Oldukça velüd bir yazar olan Sepetçioğlu romanlarında saf Türkçeyi kullanmıştır. Uzun ve gereksiz cümleler kullanmaktan kaçınmış,güzel ve seçkin eserler vermiştir. Yazar edebiyatın hemen her dalında eser vermiştir.


Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi,C.7,s.517-518,Dergah Yay.,İst.-1978

Ahmet Kabaklı,Türk Edebiyatı,C.V,T.E.V.Yay.,s.527 ,İst.-1980.