:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Hamallık
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link

65e4f77e14b6381129ad196f7f4e8737_1284709809.jpg

doğumum anama hamallıktı
yaşamam bana
ölümüm bile hamallık
cenaze alayıma"

Çocukluktan malulen emekli oldum ilkin. Beklediğimden daha az hissettim acısını evvela. Çünkü eş zamanlı olarak ruhumun kırılan kemiklerinin üzerine basıp geçiyordu insanlık. Acı acıyı örttü inanır mısınız. Geçti zannettim bir ara, fakat bedende unutulmuş bir ameliyat bıçağı gibi varlığını hatırlatmaktan vazgeçmedi yıllarca. Şimdi varlığımın protez yanlarına yaslanıp güç toplayarak içimin İsrafilinin sakladığı suru arıyorum yeniden dirilmek için kendi mahşerimde! Zannım o ki İsrafil, tüm protez yanlarımdan ayıklayıp varlığımı Var Kılana yasladığımda gösterecek yüzünü bana.

Hayat leblebi tozu gibi bir yandan genzimize kaçıyor bir yandan damağımıza hitap ediyor. Ne boğulabiliyoruz tam tekmil ne yaşayabiliyoruz hakkıyla. Biri ismimle ardımdan seslendiğinde içimin labirentlerinden çıkıp, başımı doğrultup, aslımı hatırlayıp yüzümü sesin geldiği yöne dönmem başkalarınca ölçülemez bir zaman biriminde o kadar uzun yıllar alıyor ki anlatamam. Nice derin uçurum kıyılarında mecazı da içine alan bir gerçeklikle dolaştım, durdum. Türlü kuyulara sarkıp çığlıklar attım, esmalar çığırdım beşeri ve uhrevi. Anladım ki; insanın içi kadar derin bir uçurum ve yeri geldiğinde de onun/ki kadar sığı bir kuyuya daha yokmuş. Kimimiz bu sığılıkta dahi boğulur kimimiz ise varlığımızdaki derinliği keşif tutkusuyla uçurumlardan düşerken daha dibe vurmadan bir vurgunla yaşamı nihayete erdiririz.

İnsanın kıyameti derler ölüme. Bazen insan hayat içinde yeniden hayata başlar. Kimileri isteyerek yeni bir deneme girişiminde bulunur, kimileriyse varlık ve sabır sermayesini erkenden tükettiğinden arta kalan zamanı beklemede geçirmek yerine yeniden başlamak durumunda kalır haliyle.

Evrenin İsrafil'i gibi ruhumuzun da İsrafil'i neden olmasın? Bazen öyle bunalıyorum ki kendi iç sesimden, tökezleyişlerimden, paradokslardan, dışımdaki ıssızlıktan veyahut da insan kirliliğinden; içimdeki İsrafil'in "sûr"una el koyup üflemek, kendi kıyametimi koparıp yeniden dirilmek istiyorum. Bazen de yeniden yaşama fırsatı verse Rabb, bu imtihanda büte kaldık diye, sevinemeyecek kadar yorgun hissediyorum kendimi.

O kadar uzun zamandır yürümekteyim ki, yürümemden evvel hangi eylem üzere eylenirdim onu hatırlayamacak bir hal aldı yolda oluşum ve ölüşüm. Fakat bu; layıkıyla ne kendim ne de başkaları için bir "yol açış" hikayesine dönüşmüş değil. Ayaklarım ivedi adımlar atarken hayat yolunda, içimde tökezlediğim yer/ler o kadar uzun ki; evvelimi ve ahirimi düşünme melekem tahrip oluyor, korkarım. Oysa insanın hamuru çok daha fazlasına kadir olabilecek mayalarla karılıp yoğrulmuştu her şeye kadir O-lanın kudret elleriyle. O'nun eli ruhumuza deydi ise bize düşen saplanıp kalmaktan fazlası olmalı değil mi?

Ruhu bu yaşam yolunda yırtılmış bizler, başka başka protezler yontmaktayız, aklımızdan, kalbimizden, sevdiklerimizden, zevklerimizden, inançlarımızdan, sahici ya da suni. Yaslanıp da onlara ağır aksak ilerlemekteyiz işte bu hayat sergüzeştinde, "yerini yadırgayan eşyalar gibi." Pek çok şey bizim bukalemunlaşarak bile ayak uyduramayacağımız hızda değişiyor bu devranda. Suni ve süfli bir dayatma bu; aslolan fıtratın özüne kasteden. Ve ben, varlığımın protez yanlarına yaslanıp güç toplayarak içimin İsrafilinin sakladığı sûru arıyorum, yeniden dirilmek için kendi mahşerimde! Zannım o ki; İsrafil, tüm protez yanlarımdan ayıklayıp varlığımı Var Kılana yasladığımda gösterecek yüzünü bana.

[Dilsizmütercim:Meryem Rabia Taşbilek]
Mükemmel bir yazı... Hele şu söz;Teşekkürler...

doğumum anama hamallıktı
yaşamam bana
ölümüm bile hamallık
cenaze alayıma"

Hayat leblebi tozu gibi bir yandan genzimize kaçıyor bir yandan damağımıza hitap ediyor. Ne boğulabiliyoruz tam tekmil ne yaşayabiliyoruz hakkıyla. Biri ismimle ardımdan seslendiğinde içimin labirentlerinden çıkıp, başımı doğrultup, aslımı hatırlayıp yüzümü sesin geldiği yöne dönmem başkalarınca ölçülemez bir zaman biriminde o kadar uzun yıllar alıyor ki anlatamam.
Öyle zor ki adabıyla yaşamak, en basitini bile başaramazken bir çok birleşik zamanları çözmeye çalışırken yaşamak en zoru... Bi yanın bırak oluruna derken, bir yanın oluruna bıraktığında dahi zorlandığını görüyor... En zoru bu yaşamayı bile beceremiyoruz...