:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi

Orjinalini görmek için tıklayınız: Bir İstanbul var bu işin içinde…
Şu anda (Arşiv) modunu görüntülemektesiniz. Orjinal Sürümü Görüntüle internal link
[INDENT]
444bd6f0.jpg
Bir İstanbul var bu işin içinde,
Martıların gözleri maviye bakmaktan yorgun,
Bir İstanbul var bu işin içinde Bedirhan,
An be an yalnızlığa yaklaşıyor insan;
Bu nasıl şehir,
Bu nasıl kuşatma?
İçime yağıyor serin ve nemli,
İçimde, içimden habersiz bir iç senin gibi,
Dışımda…
Dışımızda korkular gemi azıya almış,
Dışımızda yabanıl renkler,
Yabanıl sesler ve yüzler…
Boğazsa sisli…
Boğaz hayli içli,
Boğaz, sessiz sessiz,
İçine ağlayan bir kadın gibi…
Bu şehir sadece ilkbaharda fethedilmeli!
Sence öyle değil mi?
Bak… Sanki,
Buharlanmış camların ardında en az üç kişi,
Ya da en fazla üç kişiydik…
İki yaşamak; bir baldıran,
Kaldır Allah’ım şımarık ayrılıkları, kaldır aradan…
Ben… Sen Bedirhan ve…
Ve’lere takılmış,
Yutkunamıyoruz o gerçeği haykıran suskunluğu…
Kimler tutuyor ufkumuza o kara perdeyi?
Yok, yok…
Bir İstanbul var bu işin içinde Bedirhan…
Zamanın gözlerini yiyor zaman,
Mehtap,
Bir fener olma yaşını çoktan geçmiş,
Yakamozlar kenar süsü,
Usta ebrular çiziyor denize,
Bir imparatorluk mirasından,
Bize acı vaat ediyor, suskun kıyısından!
Bak…
Gece çoktan sahibini bulmuş bile, iyi ya;
Bizim olmuş, olsun;
Körleştikçe görüyor insan Bedirhan,
Bak,
Açıktan geçen her gemi,
Yüreğimizden bir parçayı alıp gidiyor bir yerlere,
Gitsin… ‘Gidene git, gelene gel denilmez’…
İzsiz yolların gözleri nemli, ne var, olsun;
Desem ki, yalan,
Asla…
Kendini inkar edebilir mi insan,
Soyunabilir miyiz artık bu geceyi;
Bu aşkı,
Bu bozgun yeri Bizans’ı? ..
Dönebilir miyiz bu seferden kahraman olmadan,
Giden biz miyiz, kalan biz mi Bedirhan?
Hangisi yalan,
Gerçek ne;
Hangi aşk bu şehre benzer,
Bozulmuş artık ezber…
Hangi şehir İstanbul kadar insanın içine işler,
Bir İstanbul var bu işin içinde Bedirhan,
Bir İstanbul var,
Bir de biz
Sen, ben ve…
Var… Var var… Bu işin içinde bir İstanbul var,
Bir de biriktirilmiş yalnızlıklar,
Sonra, uzun zamanlara sıkıştırılmış,
Sıkıştırıldıkça büyümüş,
Patlamaya hazır tarihsiz acılar,
Yani, kutsal aşk savaşında,
İnsanın işine en çok yarayacak olanlar,
Can kurtaracaklar;
Ve bir de,
Buzdan bir güneşin avucunda kurumaya asılan
Ve nedense hep cansız zannedilen gelincik kokulu çamaşırların,
Mandal izlerinde içten içe, inceden kanayan,
Tertemiz bir çift yürek,
Herkes sende kururken hani,
Sen kendini ağlamaktan sırılsıklam,
Sen kendine saklanan,
Sen kendini yaralamaktan,
Sen kendini unutup unutup hatırlamaktan yorulursun ya,
Hani bir an gelir,
Bir ad koyamaz ya insan yaşadıklarına,
Çoğalır ya sustukça,
Dirilir ya öldükçe,
Ya da hissettikçe, zehirli bir ok gibi saplanır ya hisler insana,
Kanayan her yerinden kar çiçekleri gibi fışkırır ya isyan,
Tam da öyle,
Ne kadar derinse aşk,
Ne kadar yakınsa uzak,
Ve ne kadar uzaksa yakın gibi görünen,
Acısı,
Ya da sevinci, hani o kadar sarsar ya insanı;
Var… Var… Bir İstanbul var bu işin içinde…
Acımasızlığı kadar şefkatli,
Hiddetinde kristal, durgunluğunda sükût
Dua kadar içten ve sevinçli, günah kadar kederli,
Boğaz…
Martılar…
Her umutsuz sevgiliye umudun anıtı Kız Kulesi,
Olmazları olduran hani,
Hani akıldı mağrip, hani histi ya maşrık,
Birleşmezdi hani, iki kör aşık;
Hani bize hatalar değil, dersler sunan tarih,
Birbiriyle barışık Sultanahmet, Ayasofya,
İşte tam da öyle,
Birleşmez denilen yerde…
Üç serseri yürek yedi tepeli şehirde, yaşamak gibiydik,
Üç yitik, üç gölge, aşk pazarında üryan üç can,
Rüzgârda dağılıp dağılıp toplanan,
İsimleri artık bu şehrin namusuna gizli kaydıyla yazılan,
Gülmeye emeklerken tökezleyen, ama yine de gülümseyen,
Gülümsedikçe gamzelerine lodosun çocuksu resimler çizdiği,
Gecenin cesarete ürperttiği,
Üç kişiydik,
- Aman sabah olamasın denilen sahilde yürüyerek,
Eminim delirecek,
Eminim delirecek Bedirhan,
Eminim gün doğsa ölecek,
Doğmasa ölecek…
Sen ve…
Dedim ya,
Bir İstanbul var bu işin içinde,
Anka kuşu gibi yaşıyor küllerin altında aşk,
Zaman yeknesak;
Öyle ya,
Bir de biz, kırılgan, çizgilerin ötesinde, üstelik yasak;
Özgürlüğün esaretinde aşka umut düşenler,
Biz, tam da insanca, tam da yaşamak gibi,
Korkunun fanusu kırıldığında,
Yani dostum,
Eminim,
Bir adım atıldığında,
Kuşatma yarılacak,
Düşecek İstanbul bu ilkbaharda,
Bu işte bir aşk var…
Kaybedilen savaş kazanılacak,
Bu şehri alacak gibiyiz;
Bu şehri daha çok biz yaşayacak gibiyiz,
Sonra eminim güleceğiz Bedirhan,
Eminim güleceğiz…
‘Darlığın anahtarıydı ya sabır’,
Dahası var mı,
Ama önce biraz ağlasak mı Bedirhan;
Biraz…
Ağlasak mı? ..



Bedirhan Gökçe'ye ithafen yazılmıştır...
[/INDENT]
vayyy çok güzeldi. Teşekkülrer