05-15-2011, Saat: 01:20 AM
Bir Satırlık Yatağımda
İtalik Yatalım Seninle....!
Özlemine düştüğüm dipnotların bile dibi tuttu bu dipsizlikte..
Köşemde koğuş ağası edasıyla oturmuş yalnızlığıma tespih sallıyorum..
Bir çift lafın belini kıracak birilerini arıyor gözlerim
bulamıyor..
Benim kelimelerimin hepsi ezelden kırık
çıkamadan dudaklarımdan dişlerimin arasında un ufak..
Bu yüzden değil mi cam kırıkları gibi saplanışı içime..
Senin haykırışların hiç mi saplanmaz yüreğime?
Gözlerinin ayazından düşen bir buz sarkacı…
Yaralarımın kanıtı bundan yok..
Bir gülümseyişinle eriyip gider cinayet aleti..
Katilimin ellerinde kalır kanım..
Göz yaşlarımla ben yıkarım
kendim aklarım seni..
Üstlenirim suçunu..
Mahkumiyetim bitmez ve tespihimde “ya sabır”…
Zamanı oyalayacak çok hikaye var bende….Mesela...!
Bir plastik top olsam
dolansam çocukların ayaklarında
savrulsam toz toprak içinde ve şiddetli bir tekmeyle giriversem camdan içeri. Bir bıçak alıp böler misin ortadan ikiye yoksa evinin bir köşesinde unutulur muyum? Çocukluğunu hatırlatır belki çamurlu ellerim. Yıkayıp paklar mısın? Bayram çocuğu sevinciyle sığınsam ellerine
okşar mısın saçlarımı yoksa bir şekerle savar mısın başından? Bayram şenliğim olsun gözlerinin ışığı
küskün bulutlar geçmesin hiç..Yağmur d-insin....
Tuttum hayallerimin kolundan çevirip çevirip duruyorum..
Rengim solmuş
şeffaflaşıyorum gittikçe..
Sığınacak bir köşe arıyorum
köşeleri tüketişim geliyor aklıma..
Biliyorum mutluluk benim elimde
ellerimse sende..
Büyüdükçe gözümde
bana gelişlerin küçülüyor git gide..
Gözlerimin kaçıncı yarısındasın?
Hangi kaldırıma taş olsam da kenarına yaslandığım yol sana çıksa..
Öyle büyük ki bu şehir kaybediyorum ayak izlerini…
Gel inletme beni bu sağır gecede..
Ayak ucumdan sokul yanıma..
Bir satırlık yatağımda italik yatalım seninle..
Sen bana sarıl
ben gölgene; altını çizelim gecenin..
Sabaha yeni bir hikaye olarak uyanalım..
Sonra ben yazayım hikayemizi sayfalar dolusu..
Oturup yakayım şehrin ortasında
gece aydınlansın..
Şehre pus inince ….
Sus……
Dinle bak ne anlatıyor şehrin hengamesi..
Kendini dinle..
Kendini solu saçlarımın arasından geçen rüzgarda..
Bu şehrin sen oluşuna şahit ol..
Ve BENİ ÖZLE…
...

Özlemine düştüğüm dipnotların bile dibi tuttu bu dipsizlikte..
Köşemde koğuş ağası edasıyla oturmuş yalnızlığıma tespih sallıyorum..
Bir çift lafın belini kıracak birilerini arıyor gözlerim

Benim kelimelerimin hepsi ezelden kırık

Bu yüzden değil mi cam kırıkları gibi saplanışı içime..
Senin haykırışların hiç mi saplanmaz yüreğime?
Gözlerinin ayazından düşen bir buz sarkacı…
Yaralarımın kanıtı bundan yok..
Bir gülümseyişinle eriyip gider cinayet aleti..
Katilimin ellerinde kalır kanım..
Göz yaşlarımla ben yıkarım

Üstlenirim suçunu..
Mahkumiyetim bitmez ve tespihimde “ya sabır”…
Zamanı oyalayacak çok hikaye var bende….Mesela...!
Bir plastik top olsam




Tuttum hayallerimin kolundan çevirip çevirip duruyorum..
Rengim solmuş

Sığınacak bir köşe arıyorum

Biliyorum mutluluk benim elimde

Büyüdükçe gözümde

Gözlerimin kaçıncı yarısındasın?
Hangi kaldırıma taş olsam da kenarına yaslandığım yol sana çıksa..
Öyle büyük ki bu şehir kaybediyorum ayak izlerini…
Gel inletme beni bu sağır gecede..
Ayak ucumdan sokul yanıma..
Bir satırlık yatağımda italik yatalım seninle..
Sen bana sarıl

Sabaha yeni bir hikaye olarak uyanalım..
Sonra ben yazayım hikayemizi sayfalar dolusu..
Oturup yakayım şehrin ortasında

Şehre pus inince ….
Sus……
Dinle bak ne anlatıyor şehrin hengamesi..
Kendini dinle..
Kendini solu saçlarımın arasından geçen rüzgarda..
Bu şehrin sen oluşuna şahit ol..
Ve BENİ ÖZLE…
...