05-31-2011, Saat: 04:51 PM
Ömür boyunca aramak.. Yalnız seni aramak. Paslı teneke kutularda küf kokan dolaplarda çerçevelerde tenhalarda sonra vapurlarda trenlerde hep seni aramak. Belki bu şehirde değilsin. Ne çıkar? Seni arıyorum ya. Belki de aynı sokakta evlerimiz sabahları beni görüyorsun işime giderken. Sonra akşamı bekliyorsun alacakaranlığı… Beni bekliyorsun ya da bir başkasını bir başkasını.
Hiç gel demeyeceğim sana. Aramak neredeyse ben oradayım. Ayaklarım ne güne duruyor? Yok yok birden karşıma çıkma. Kaç saklan. Seni aramak istiyorum.
Git bu şehirden haydi git. Dağlara çık o uzak dağlara. Rüzgârların krallığında hüküm sür. Baktın ki oraya da geldim yine kaç. Başını al açıl denizlere. Gemilerin en güzeli en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni dilediğin yerde demir atmalı. Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya!
Bir yıl beş yıl on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan ama ne aradığını bilmeli. Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. Okyanus dalgaları üstünden bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli. Yalınayak koşmalı yollarda ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı. Çöllerden geçmeli yolu yanmalı kavrulmalı. Sonra gözün alabildiğine ak soğuk ülkelere düşmeli. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında üstüne kar yağmalı.
Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. Ayaklarını Afrika’dan getirip bir kâğıt üzerine yapıştırmalıyım saçların Sibirya’da olmalı dudakların Çin’de. Gözlerin Hindistan’da bir mabudun gözleri olmalı ellerin İtalya’da bir heykelin elleri. Bulsam da seni parça parça bulmalıyım.
Yine de bir yerin eksik kalmalı.
Yeniden yollara düşmeliyim onu aramalıyım.
Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim
Hiç gel demeyeceğim sana. Aramak neredeyse ben oradayım. Ayaklarım ne güne duruyor? Yok yok birden karşıma çıkma. Kaç saklan. Seni aramak istiyorum.
Git bu şehirden haydi git. Dağlara çık o uzak dağlara. Rüzgârların krallığında hüküm sür. Baktın ki oraya da geldim yine kaç. Başını al açıl denizlere. Gemilerin en güzeli en büyüğü dilediğin limana götürmeli seni dilediğin yerde demir atmalı. Ben küçük bir balıkçı kayığı ile peşinden gelsem yeter. Seni arıyorum ya!
Bir yıl beş yıl on yıl değil; beşikten mezara kadar aramalı insan ama ne aradığını bilmeli. Yaklaşıp uzaklaşmalı aradığından. Okyanus dalgaları üstünden bir küçük tekne gibi alçalıp yükselmeli. Yalınayak koşmalı yollarda ayaklarını sivri taşlar kesip kanatmalı. Çöllerden geçmeli yolu yanmalı kavrulmalı. Sonra gözün alabildiğine ak soğuk ülkelere düşmeli. Buzlar kırılmalı ayaklarının altında üstüne kar yağmalı.
Bir gün bulacaksam bile parça parça bulmalıyım seni. Ayaklarını Afrika’dan getirip bir kâğıt üzerine yapıştırmalıyım saçların Sibirya’da olmalı dudakların Çin’de. Gözlerin Hindistan’da bir mabudun gözleri olmalı ellerin İtalya’da bir heykelin elleri. Bulsam da seni parça parça bulmalıyım.
Yine de bir yerin eksik kalmalı.
Yeniden yollara düşmeliyim onu aramalıyım.
Ve tam seni tamamladığım anda ölmeliyim
[İtina ile (ç)alıntıdır.]