08-18-2011, Saat: 11:54 PM
Paulo Coelho’nun Türkiye’den esinlenerek yazdığı yeni romanı ‘Elif’, Portekizceden sonra ilk kez Türkçeye çevrildi. Kitap 15 Mart’ta Saadet Özen çevirisiyle Can Yayınları’ndan çıkacak. Diğer kitaplarından çok daha kişisel bir deneyimi paylaştığı ‘Elif’te yazar, ‘Türkiye’nin ruhu’na güvenerek çıktığı uzun bir yolculuğu anlatıyor. Brezilyalı yazarın bu kitapta yol arkadaşı ve kitabın başkahramanı ise bir Türk kızı, Hilal.
Okuru yıllar öncesine götürerek, J. olarak bahsettiği ustasıyla tanıştıran Coelho’nun ‘Elif’teki macerası, bunalımlı bir dönemle başlıyor. J.’nin ona bunalımlarını alt etmesi için yollara düşmesini öğütlemesi ve bir medyumun ruhundaki düğümleri çözmek için ‘Türkiye’nin ruhu’na muhtaç olduğunu söylemesi üzerine Coelho, ülke ülke gezmeye başlar. Rusya seyahatinde karşısına Türk kızı Hilal çıkar. Yazarın Rusya’ya gelmekteki amacı Sibirya’yı bir uçtan bir uca trenle kat etmektir. Hilal, bu yolculuğa katılır. Nihayet Coelho ve Hilal, aralarındaki bağı bambaşka bir boyutta keşfeder: İkisi başka hayatlarda birlikte olmuşlardır. Birlikte ‘Elif’i görürler. ‘Elif’, her şeyin başladığı, zaman ve mekân kavramlarının olmadığı boyuttur. Zorlu Sibirya yolculuğunda bir yandan da içlerindeki yaralarla yüzleşirler.
Elif’in kahramanı dünyaca meşhur yazar Paulo Coelho, bir süredir bilgelik yolunda gelişmesinin durduğunu hissetmektedir. Belki de yapması gereken tek şey, esrarengiz ustası J.’nin tavsiyesine uyup, “Gönlünün onu çektiği yere” gitmektir… Rastlantılar Coelho’yu Rusya’ya savurur. 9288 kilometrelik tren yoluyla, bu uçsuz bucaksız ülkeyi baştan sona kat etmeye karar verir. Daha ilk durağından itibaren manevi bir arayışa dönüşen bu yolculukta ona üç kişi eşlik eder: Bir Tao ustası, Rus yayıncısı ve en ilginci, yetenekli bir keman virtüözü olan, Türkiyeli sıra dışı bir genç kadın; Hilal… Coelho ve Hilal, çok geçmeden başka hayatlarda, başka boyutlarda kaderlerinin kesişmiş olduğunu anlar. “Hilal’in yeşil gözlerinin kapılarını” aralayan Yazar, her şeyin aynı yerde, aynı anda bulunduğu noktaya, yani Elif’e ulaşacak ve orada, kendi gerçek benliği ile karşılaşacaktır. Bu uzun yolculuğun her bir anında Hilal’le birbirlerine daha da bağlandıklarını fark eden Coelho, aylar önce, Faslı bir medyumun karısına söylediği şu sözleri hatırlar: “Türkiye’nin ruhu kocanıza bağrındaki bütün sevgiyi verecek. Fakat kanını akıtmadan aradığı şeyi ifşa etmeyecek.”
Coelho, son romanı Elif ‘le, bir kez daha hayatı güzelleştiren hazineleri ve mucizeleri kutluyor. Zamanın, mekanın, yaşadığımız başka hayatların dışında bir yerdeki katıksız aşkın peşinde, ruhun upuzun yolunu kat ediyor. Ama bu kez, bizlere çok tanıdık duraklardan geçerek…
Okuru yıllar öncesine götürerek, J. olarak bahsettiği ustasıyla tanıştıran Coelho’nun ‘Elif’teki macerası, bunalımlı bir dönemle başlıyor. J.’nin ona bunalımlarını alt etmesi için yollara düşmesini öğütlemesi ve bir medyumun ruhundaki düğümleri çözmek için ‘Türkiye’nin ruhu’na muhtaç olduğunu söylemesi üzerine Coelho, ülke ülke gezmeye başlar. Rusya seyahatinde karşısına Türk kızı Hilal çıkar. Yazarın Rusya’ya gelmekteki amacı Sibirya’yı bir uçtan bir uca trenle kat etmektir. Hilal, bu yolculuğa katılır. Nihayet Coelho ve Hilal, aralarındaki bağı bambaşka bir boyutta keşfeder: İkisi başka hayatlarda birlikte olmuşlardır. Birlikte ‘Elif’i görürler. ‘Elif’, her şeyin başladığı, zaman ve mekân kavramlarının olmadığı boyuttur. Zorlu Sibirya yolculuğunda bir yandan da içlerindeki yaralarla yüzleşirler.
Elif’in kahramanı dünyaca meşhur yazar Paulo Coelho, bir süredir bilgelik yolunda gelişmesinin durduğunu hissetmektedir. Belki de yapması gereken tek şey, esrarengiz ustası J.’nin tavsiyesine uyup, “Gönlünün onu çektiği yere” gitmektir… Rastlantılar Coelho’yu Rusya’ya savurur. 9288 kilometrelik tren yoluyla, bu uçsuz bucaksız ülkeyi baştan sona kat etmeye karar verir. Daha ilk durağından itibaren manevi bir arayışa dönüşen bu yolculukta ona üç kişi eşlik eder: Bir Tao ustası, Rus yayıncısı ve en ilginci, yetenekli bir keman virtüözü olan, Türkiyeli sıra dışı bir genç kadın; Hilal… Coelho ve Hilal, çok geçmeden başka hayatlarda, başka boyutlarda kaderlerinin kesişmiş olduğunu anlar. “Hilal’in yeşil gözlerinin kapılarını” aralayan Yazar, her şeyin aynı yerde, aynı anda bulunduğu noktaya, yani Elif’e ulaşacak ve orada, kendi gerçek benliği ile karşılaşacaktır. Bu uzun yolculuğun her bir anında Hilal’le birbirlerine daha da bağlandıklarını fark eden Coelho, aylar önce, Faslı bir medyumun karısına söylediği şu sözleri hatırlar: “Türkiye’nin ruhu kocanıza bağrındaki bütün sevgiyi verecek. Fakat kanını akıtmadan aradığı şeyi ifşa etmeyecek.”
Coelho, son romanı Elif ‘le, bir kez daha hayatı güzelleştiren hazineleri ve mucizeleri kutluyor. Zamanın, mekanın, yaşadığımız başka hayatların dışında bir yerdeki katıksız aşkın peşinde, ruhun upuzun yolunu kat ediyor. Ama bu kez, bizlere çok tanıdık duraklardan geçerek…