08-24-2011, Saat: 11:44 PM
Bir Salkım Üzüm
Bir Salkım Üzüm Yazısı - Bir Salkım Üzüm Sepkin Coşkun - Sepkin Coşkun Yazıları
Ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol...
MEVLANA...
Hangimiz acaba olduğumuz gibi görüne biliyoruz ki, ya da göründüğümüz gibi olabiliyoruz?
Yıllar önce almanya'ya ilk geldiğim dönemlerde komşumuz vardı, Çöpçüydü Hasan amca dört çocuğu vardı. Fakat çocuklarını param yok diye kreşe yollamazdı. Bir kelime bile almanca öğrenmeden okula başlardı cocuklar. kötü not gelince eve bir güzel Hasan amca tarafından azar işitirlerdi. Sesi ta bizim eve duyulurdu '' siz adam olmayacaksınız. Okumayın, okumayın da benim gibi çöpçü kalın''diye feryadı figan ederdi.
Hasan amcalar her iki yılda birkaç haftalığına Türkiye'ye giderler, ailesini, akrabalarını ziyaret ederler ve Vatan hasreti giderirlerdi çolukçocuk.
Bunların evinde aylar öncesinden bir kaos yaşanırdı. Emmiye, dayıya, komşuya, komşunun komşusuna hediyeler alınırdı.
Eski bir Ford kullanırdı aslında Hasan amca.
Ama tatil öncesi bankadan kredi çeker Mercedes alırdı. Döndükten sonra da yana döne satmak isterdi. Malum bankaya borçlanmıştı Hasan amca.
İki yıl boyunca o borcu öderdi sonra hadii baştan bir daha.
köyde ona '' oo Hasan bey sen baya Almancı olmuşsun, bakıyorum da durumun çok iyi, kız gibi arabayı çekmişsin altına'' dedikleri zaman, bu sözleri duymaktan haz alırdı Hasan amca. anlatırkende gururlanarak anlatırdı çünkü.
Çöpçü deyip geçmeyin, zor iş ve de onurlu iş herkesin kirlettiğini onlar temizliyor aslında, bunun için mükafatlandırmalı onları.
Ayrıca çöpte bulduğu işe yarar şeyleri toplardı, radyo, tv, vazo gibi eşyaları biriktirir, sonra bit pazarında satar, böylelikle aile bütçesine biraz daha katkıda bulunurdu.
Ah bir de hava olsun diye bu kadar eziyete katlanmasa belki daha rahat bir hayatı olurdu Hasan amcanın...
Bizim köyle Fatma teyze.
Bir gün köye gittiğinde bu bayana bağdan üzüm toplamış getirmişler '' sen oralarda böyle tatlı üzüm bulamazsın Fatma bacı bak bağdan geldi afiyet olsun'' diye ikram etmişler.
Fatma teyze çok kibar ya, '' bana bir çatal verin, biz üzümü orda çatalla yiyoruz'' demiş.
Ve bunun üstünden yıllar geçmiş köylüler dilden dile hala anlatıp gülüyorlar.
Köylü aklı diyip geçmemek lazım, onlar hepimizden akıllı. Bir bakışta bilirler kimin ne olduğunu.
Hem ne demiş Atatürk ''köylü milletin efendisidir'' bu sözün üzerine daha ne denir ...
Bir de, bize has galiba, bazı durumlar vardır.
misafir odalarımız vardır evde süslüpüslü, tertemiz hatta aylarca o mobilyaların boya kokusu gitmez üzerinden kollanılmıyor ya ondan olsa gerek.
Misafir gelecek de kapısı açılacak o odanın.
Evin hanımı gururla açar kapısını. buyur eder misafirini.
neden? o odada oturmak o evde yaşayanların hakkı değil de, sırf ayda, yılda gelen misafirin hakkı mı?
Taman kardeşim sen de otur misafirinde otursun, olmaz mı yani?
Yemek takımlarımız vardır misafire has, anlaşılır gibi değil kendime kullanmadığım bir şeyi başkası için neden saklayım ki, sırf gösteriş bunlar saçma sapan şeyler...
İnsanlık bu ya, her zaman aynı ruh halinde olamıyoruz.
hasta oluyoruz, moralimiz bozuk oluyor vs. Kendini en kötü hissettiğin bir anda bir tanıdıkla karşılaşırsın.
''Nasılsın''? diye sorar karşındaki. İlk cevap hemen bir maske takıp ona en iyi halimizi göstermek olur ''çok iyiyim'' oysa hiç iyi değilsin. Tamam o anda hayat hikayeni anlatmak zorunda değilsin kimseye ama '' son günlerde biraz problemliyim'' ya da ''biraz rahatsızım'' desen incilerin mi dökülecek, karşındaki de bir insan...
Ya da ağlarken birinin '' aa sen ağlıyor musun'' diye sorması ne yalan söyleyim çok gıcığıma gider.
Hemen toparlarız kendimizi 'yookk ağlamıyorum' diye bir savunmaya geçeriz. Ağlayan birine ağlıyor musun diye soran kadar komik duruma düşeriz o an...
Cenazemiz olur insan şöyle rahatça kendi içinde yaşayamaz acısını. Tabiki çok güzel gelmeleri, acını paylaşmaları harika bir duygu, insansız olmaz zaten. Rahmetli ninem '' ölünde de dirinde de'' inasan lazım derdi.
Ama gelip, saatlerce oturup ve her birinin ayrı bir senaryo yazması kötü. ''yok şöyle olsaydı, yok böyle olsaydı'' da olmazdı sanki gibisinden.
Ya, güzel insanlar, olan olmuş, giden gitmiş susun artık gidin evinize. Olanla ölene çare yoktur bilmez misiniz.
Bırakında insanlar acısını içinde yaşasın ve kabullene bilsin. Ama yinede bunlar istisna tabi, böyle zamanlarda Allah kimseyi yalnız koymasın. bunun altını çizmek lazım...
Bizim spiikerimiz de bize benzer, gerçi eskidi bu ama yinede söylemeden geçemeyeceğim
Hatırlarsınız kaza geçirmiş kan revan içinde bir yaralıya '' acı var mı acı '' diye sormuştu sevgili abim...
Bir de bazı olaylar olur katıla katıla gülmek istersin ve o an hemen birinden bir ikaz gelir
'' çok güldünüz başınıza bir iş gelecek susun artık '' diye.
Allah aşkına gülmekten güzel şey var mı ki başa iş açsın.
Ee üzümü çatalla yiyen birine gülünür başka ne yapılır ki...
Keşke hepimiz ya olduğumuz gibi görüne bilsek ya da göründüğümüz gibi olsak, ne güzel olurdu her şey...
Sepkin Coşkun
Bir Salkım Üzüm Yazısı - Bir Salkım Üzüm Sepkin Coşkun - Sepkin Coşkun Yazıları
Ya olduğun gibi görün yada göründüğün gibi ol...
MEVLANA...
Hangimiz acaba olduğumuz gibi görüne biliyoruz ki, ya da göründüğümüz gibi olabiliyoruz?
Yıllar önce almanya'ya ilk geldiğim dönemlerde komşumuz vardı, Çöpçüydü Hasan amca dört çocuğu vardı. Fakat çocuklarını param yok diye kreşe yollamazdı. Bir kelime bile almanca öğrenmeden okula başlardı cocuklar. kötü not gelince eve bir güzel Hasan amca tarafından azar işitirlerdi. Sesi ta bizim eve duyulurdu '' siz adam olmayacaksınız. Okumayın, okumayın da benim gibi çöpçü kalın''diye feryadı figan ederdi.
Hasan amcalar her iki yılda birkaç haftalığına Türkiye'ye giderler, ailesini, akrabalarını ziyaret ederler ve Vatan hasreti giderirlerdi çolukçocuk.
Bunların evinde aylar öncesinden bir kaos yaşanırdı. Emmiye, dayıya, komşuya, komşunun komşusuna hediyeler alınırdı.
Eski bir Ford kullanırdı aslında Hasan amca.
Ama tatil öncesi bankadan kredi çeker Mercedes alırdı. Döndükten sonra da yana döne satmak isterdi. Malum bankaya borçlanmıştı Hasan amca.
İki yıl boyunca o borcu öderdi sonra hadii baştan bir daha.
köyde ona '' oo Hasan bey sen baya Almancı olmuşsun, bakıyorum da durumun çok iyi, kız gibi arabayı çekmişsin altına'' dedikleri zaman, bu sözleri duymaktan haz alırdı Hasan amca. anlatırkende gururlanarak anlatırdı çünkü.
Çöpçü deyip geçmeyin, zor iş ve de onurlu iş herkesin kirlettiğini onlar temizliyor aslında, bunun için mükafatlandırmalı onları.
Ayrıca çöpte bulduğu işe yarar şeyleri toplardı, radyo, tv, vazo gibi eşyaları biriktirir, sonra bit pazarında satar, böylelikle aile bütçesine biraz daha katkıda bulunurdu.
Ah bir de hava olsun diye bu kadar eziyete katlanmasa belki daha rahat bir hayatı olurdu Hasan amcanın...
Bizim köyle Fatma teyze.
Bir gün köye gittiğinde bu bayana bağdan üzüm toplamış getirmişler '' sen oralarda böyle tatlı üzüm bulamazsın Fatma bacı bak bağdan geldi afiyet olsun'' diye ikram etmişler.
Fatma teyze çok kibar ya, '' bana bir çatal verin, biz üzümü orda çatalla yiyoruz'' demiş.
Ve bunun üstünden yıllar geçmiş köylüler dilden dile hala anlatıp gülüyorlar.
Köylü aklı diyip geçmemek lazım, onlar hepimizden akıllı. Bir bakışta bilirler kimin ne olduğunu.
Hem ne demiş Atatürk ''köylü milletin efendisidir'' bu sözün üzerine daha ne denir ...
Bir de, bize has galiba, bazı durumlar vardır.
misafir odalarımız vardır evde süslüpüslü, tertemiz hatta aylarca o mobilyaların boya kokusu gitmez üzerinden kollanılmıyor ya ondan olsa gerek.
Misafir gelecek de kapısı açılacak o odanın.
Evin hanımı gururla açar kapısını. buyur eder misafirini.
neden? o odada oturmak o evde yaşayanların hakkı değil de, sırf ayda, yılda gelen misafirin hakkı mı?
Taman kardeşim sen de otur misafirinde otursun, olmaz mı yani?
Yemek takımlarımız vardır misafire has, anlaşılır gibi değil kendime kullanmadığım bir şeyi başkası için neden saklayım ki, sırf gösteriş bunlar saçma sapan şeyler...
İnsanlık bu ya, her zaman aynı ruh halinde olamıyoruz.
hasta oluyoruz, moralimiz bozuk oluyor vs. Kendini en kötü hissettiğin bir anda bir tanıdıkla karşılaşırsın.
''Nasılsın''? diye sorar karşındaki. İlk cevap hemen bir maske takıp ona en iyi halimizi göstermek olur ''çok iyiyim'' oysa hiç iyi değilsin. Tamam o anda hayat hikayeni anlatmak zorunda değilsin kimseye ama '' son günlerde biraz problemliyim'' ya da ''biraz rahatsızım'' desen incilerin mi dökülecek, karşındaki de bir insan...
Ya da ağlarken birinin '' aa sen ağlıyor musun'' diye sorması ne yalan söyleyim çok gıcığıma gider.
Hemen toparlarız kendimizi 'yookk ağlamıyorum' diye bir savunmaya geçeriz. Ağlayan birine ağlıyor musun diye soran kadar komik duruma düşeriz o an...
Cenazemiz olur insan şöyle rahatça kendi içinde yaşayamaz acısını. Tabiki çok güzel gelmeleri, acını paylaşmaları harika bir duygu, insansız olmaz zaten. Rahmetli ninem '' ölünde de dirinde de'' inasan lazım derdi.
Ama gelip, saatlerce oturup ve her birinin ayrı bir senaryo yazması kötü. ''yok şöyle olsaydı, yok böyle olsaydı'' da olmazdı sanki gibisinden.
Ya, güzel insanlar, olan olmuş, giden gitmiş susun artık gidin evinize. Olanla ölene çare yoktur bilmez misiniz.
Bırakında insanlar acısını içinde yaşasın ve kabullene bilsin. Ama yinede bunlar istisna tabi, böyle zamanlarda Allah kimseyi yalnız koymasın. bunun altını çizmek lazım...
Bizim spiikerimiz de bize benzer, gerçi eskidi bu ama yinede söylemeden geçemeyeceğim
Hatırlarsınız kaza geçirmiş kan revan içinde bir yaralıya '' acı var mı acı '' diye sormuştu sevgili abim...
Bir de bazı olaylar olur katıla katıla gülmek istersin ve o an hemen birinden bir ikaz gelir
'' çok güldünüz başınıza bir iş gelecek susun artık '' diye.
Allah aşkına gülmekten güzel şey var mı ki başa iş açsın.
Ee üzümü çatalla yiyen birine gülünür başka ne yapılır ki...
Keşke hepimiz ya olduğumuz gibi görüne bilsek ya da göründüğümüz gibi olsak, ne güzel olurdu her şey...
Sepkin Coşkun