09-05-2011, Saat: 08:07 PM
Bizler ölüm aklımıza geldiğinde korkarız ve hemen konuyu değiştirir, ölümü adeta aklımızdan silmeye çalışırız. Peki, bu hareketimizle, davranışımızla doğrumu yaparız? Ölüm gerçekten korkunç bir şey mi ki bu kadar korkuyor ve aklımıza bile getirmek istemiyoruz? Doğrusunu isterseniz bilmediğimiz, araştırmadığımız detaylı bilgiye sahip olmadığımız, her şeyden korkarız. Örneğin elektriği düşünün, eğer hakkında detaylı bilgimiz olmasa, nasıl kullanılacağını bilmesek, yalnız onu ellediğimizde çarpacağını bilsek, inanın evimize bile elektrik çektirmeyiz. Bilinmeyen her şey şüphe uyandırdığı andan itibaren, bizlere korku verir ve bizler için şüphelidir.
Sizlere şunu hatırlatmak isterim, eğer bizler Allahın rehberini gereği gibi okumuş ve onun ışığından gerektiği kadar yararlanmış olsaydık, asla ölümden korkmazdık. Aslında ölüm bir son değil, sonsuzun başlangıcıdır. Peki, neyin başlangıcı? İşte bu konudaki bilgileri almak isteyen, Allahın rehberini anlayarak okumalı ve beşerin rivayetleri yerine, Rahmanın sözlerine kulak vermelidir. Peki, niçin bu sözü söyledim derseniz onu da söyleyeyim. Bizler eğer Rabbin rehberliğinden İslam ı öğrenmiş olsaydık, ölümden asla korkmaz, tam tersine onu özlemle beklerdik. Çünkü kur’an dan öyle uzak yaşıyoruz ki, beşerin yarattığı inanç, güzelim İslam dinini adeta korku dini yaptığından, bizlerde gerçeği Kur’an dan değil, beşerden öğrendiğimizden, ölümden korkar olmuşuz. Çünkü İslam dinini bizlere öğretenler, neredeyse Sağa bakma günah, sola bakma günah mantığıyla, toplumu adeta korkutmuşlardır. Farkında değiliz ama biz kendimizi aldatıyoruz, bizi aldatanlara inanarak.
Şöyle bir an düşünelim. Yaşadığımız şehrin insanlarının, yüzde kaçı Kur’anı anlayarak bir kez okumuştur? Bu sorunun cevabını yazmak istemiyorum, çünkü Rabbimden utanıyorum. Böyle bir toplumun ölümden korkması da çok doğal olsa gerek. Okulda tembel öğrenciyi düşünün, öğretmen imtihan olacaksınız dediğinde ödü kopar, çünkü hiçbir zaman ders çalışmaz ve hazırlıklı değildir de ondan. Gelin bizler tembel öğrenci gibi olmayalım. Üzülmek, korkmak istemiyorsak, elimizden Kur’an ı düşürmeyelim ve anlayarak okuyalım, düşünelim akıl yürütelim. Bunu yapmamızı Yüce rabbim emrediyor. Bunu yapan asla ölümden korkmaz.
Bizler ne yazık ki bazı şeylerin, hala farkında değiliz. Bizlerin bu Dünyada olmamızın gerçek amacı nedir? İşte bunun bilincine varabildiğimiz andan itibaren, her şey çok daha farklı, güzel olacak ve ölümden korkmak yerine, ödülümüzü almaya yaklaşmanın mutluluğunun tadına varabileceğiz.
İlkokula başladığımız andan itibaren, yarış atı gibi bir imtihanın içinde buluruz kendimizi. Bu imtihan geleceğimizin biçimlendirilmesi, nasıl bir meslek seçeceğimiz konusundadır. Hem kendimizin hem de anne babamızın çizdiği yolda, büyük hazırlıklar ve çalışmanın getirdiği, adeta stresli bir ortam içinde oluruz. Daha açıkçası, yorucu bir imtihanın uzun soluklu bir çalışmasıdır yaptığımız. Bunun sonunda işin garantisi de yoktur, acaba ben ileride iyi bir iş sahibi olacak mıyım diye. Yani bizlere garanti verende yoktur bu çalışmanın sonunda. Uzun yıllar çalışır çabalar ve önümüze Üniversite imtihanı çıkar sonunda. İşte bu imtihan dan sonra büyük bir OHHHHHHH çekeriz, sanki her şey bitmiş gibi. Biraz düşünmüş olsak, yaşam boyunca daha o kadar çok OHHHHH çekeceğiz ki, bu onların yanında belki de küçük kalacaktır.
Bizler evlatlarımıza geleceklerinin rehberleri olarak, onların çalışmasını, boş vakitlerini değerlendirmelerini, hayatlarını planlamalarını ister dururuz. Peki neden? İyi bir gelecek, iyi bir hayat sürmeleri için bu Dünyada. İşte Rahmanda aynı şeyleri tüm kullarına söylüyor ve diyor ki, size bir yaşam rehberi gönderdim, onu çok iyi okuyun, anlayın, üzerinde düşünün ve ona uygun yaşayın. Sizleri bu kitaptan sorumlu tutuyorum, yani imtihanınız bu kitaptan olacaktır. Bakın bizlerin evlatlarımıza söylediğimizi, Allah yetişkin bizlere söylüyor. Hiçbir farkı yok.
Öğrenci anne ve babasını dinlerse, üniversitede çok iyi bir bölümü kazanıyor ve iyi bir makam sahibi oluyor, güzel bir yaşam sürüyor bu hayatta. İşte bizlerde eğer Rabbin dediğini dinlerde, gönderdiği kitabın emirlerine uyarsak yaşam boyunca, bizlerde imtihanın sonucunda verilecek ödülü kazanmış olacağız. Peki, bu ödül neydi? Öldükten sonra hesabın verileceği gün, Rabbin ödülü olan CENNETİ ile ödüllenmek.
Burada çok önemli bir nokta var, şimdide ona bakalım. Öğrenciler hangi kitaplarla okuyup, iyi bir meslek sahibi olmuştu? Milli Eğitimin önerdiği kitaplardan faydalanıp, istedikleri ödülü almışlardı. Peki, Allahın ödülünü alabilmek için hangi kitabı okumamızı söylüyordu Rabbim? Birkaç ayet ile hatırlatalım. Tabi anlayana, anlamak isteyene.
Enbiya 10: Andolsun ki, size öyle bir kitap indirdik ki. Bütün şanınız ondadır; hala akıllanmayacak mısınız?
Araf Suresi 3. (Ey insanlar), Rabbinizden size indirilene uyun ve O'ndan başka velilere uymayın. Ne kadar da az öğüt alıyorsunuz!
Ahzap 2: Rabbinden sana vah yedilene uy! Allah, yapmakta olduklarınızdan en iyi biçimde haberdardır.
Muhammet 2: İman edip yararlı işler yapanların, Rableri tarafından hak olarak Muhammed'e indirilene inananların günahlarını Allah örtmüş ve hallerini düzeltmiştir.
Eğer bizler Allahın bu emirlerini yerine getirmeyip, bu ve benzerlerini görmezden gelirsek, başka kitaplara çalışıyor isek, acaba emaneti teslim ettiğimizde imtihanımızı kazanma şansımız ne olur? Sanırım okulda öğretmenin verdiği kitaba çalışmayıp, başka kitaplara çalışan öğrencinin, yılsonunda alacağı not gibi bir sonuçla karşı karşıya kalacağı çok açıktır. Bu öğrenci öğretmenin notlarını okuduğunda ne kadar üzülecekse, Rabbin önerdiği kitap yerine, başka kitapların peşinden gidenlerde, hesap günü aynı sona ulaşacaktır.
İşte ölümden korkup korkmamak, bugün bizlerin imtihanımız için yaptığımız çaba ve çalışmalarımızla doğru orantılıdır. Eğer şüphelerle dolu bir çalışma içindeysek, emin olmadığımız bilgilerin ardı sıra gidiyorsak, ölümden korkmamız da kaçınılmaz olacaktır. Allahın emrettiği yoldan gidiyorsak, gideceğimiz yerde bizleri, hayal bile edemeyeceğimiz kadar güzellikler, mutluluklar bekliyor. Bunu bilen bundan emin olan bir insan ölümden korkar mı?
Çalışkan bir öğrenci asla imtihandan korkmaz, kendisinden emindir. Bizler Rabbin imtihanına ne kadar doğru hazırlanıyoruz ki, o imtihan gününe gitmekten, yani ölümden korkmayalım? Bu sorunun cevabını herkes kendi nefsine vermelidir. Çünkü kendisini hazır hissetmeyen, o imtihan günü için hazırlanıp çalışmayan, ölümden de elbette korkacaktır.
Allah ödülümüzü vermek için bizleri bekliyor. Gelin hiçte zor olmayan, Rabbin yemin ederek kolaylaştırdığını söylediği Kur’an ı anlayarak okuyalım, ayetler üzerinde düşünelim. Birileri sen ondan anlayamazsın diyorsa, onlara aldanmadan, inanmadan dört elle sarılalım Kur’an a. Allah kullarını asla zor bir imtihandan geçirmez, bunu unutmayalım.
Elimize bile almadığımız, ama birileri bir şeyler anlattığında, onların yazılarını okumaya çaba gösterdiğimiz konuların yanında, Rabbin rehberini, güneşini elimize alıp anladığımız dilden okuyalım. Okuyalım ki bizi Allah ile aldatanların kapanına düşmeyelim. Okuyalım ki, ölümden korkmak yerine, ödülünü almaya giden bir öğrencinin heyecanıyla, o anımızı heyecanla, mutlulukla bekleyelim.
Ölüm bir son değil, imtihanın bitişinde, öğrencinin derin bir ohhhh çekerek rahatladığı o an gibi bizlerinde rahatladığı, huzura kavuştuğu bir an olduğunu, artık fark edelim. Ölen bir insan, mahşer gününe en yakın insandır. Ölümümüz ile mahşer günü arasında, sanki birkaç gün gibi çok kısa bir zaman olacağını Rahman söylüyor, çünkü yaşadığımız zamanın ölçüsü ile Rabbin mekânının zaman ölçüsü çok farklı. Ölüm bizler için, ödülü alacağımız anın, adeta başlangıcıdır.
Gelin ölümden değil, geç kalmaktan korkalım. Allah sizlere indirdiğim kitaba sarılın diyorsa, Rabbimin sesini dinleyelim. Bizi yaratan Yüce Rabbim, bizlerin anlayamayacağı bir rehber, kitap gönderip, daha sonrada bu kitaptan asla hesap sormaz, bunu da unutmayalım. Bunun tersini söyleyenlerin, Rahmanın adaletini sorguladığının, bilincine varalım artık. Bizleri aldatmak isteyenlere değil, Rabbim e kulak verelim. Rabbimin zikrine uyan, ona sarılan, beşerin sözlerine değil, rehberiyle yatıp kalkan, ölümden asla korkmaz, tam tersine onu heyecanla bekler ki, ödülünü alabilsin. Çünkü böyle insan, çalışkan öğrenci gibidir, böyle bir öğrenci nasıl sınıfını geçeceğinden eminse, Rabbin rehberinden ayrılmayan bir insanda, Rabbin cennet ödülünden, o kadar emindir.
Ölüm den korkan hazırlığını yapmayandır. Ölümden korkan, Allahın rehberiyle yatıp kalkmayandır. Ölümden korkan, sizlere rehber olsun diye gönderdim dediği kitabı anlamadan okuyup, Rabbin ne söylediğinin farkında olmadan yaşayandır. Ölümden korkan, emin olmayan bilgilerin ardı sıra gidip, onlara iman edenlerdir.
Ölümden korkmayan, hatta ölümü sevinç ve huzur içinde bekleyen insan, Yüce Rabbimin kitabını, rehberini anlayarak okuyup, rabbin verdiği aklı kullanarak onu anlamaya çalışıp, onun nuruyla kalplerinin taşlaşmış lığını kıran, onu kur’an ışığıyla nurlandıran, aydınlatan yani İslam ı ilk elden, Allahın sözleriyle öğrenen insandır. Bu insana ne korku gelir nede ürküntü. Çünkü o bu Dünyada geçici kaldığını, imtihanda olduğunun bilincindedir. Çünkü o imtihanının, elindeki Kur’an dan olduğuna emin, hazırlıklarını tamamlamıştır. Ölümsüz ebedi ve huzur dolu gerçek evine dönmenin mutluluğu içinde olan bir insan, gerçek evine gitmenin vaktini beklerken, neden korksun telaş etsin? İşte ölüm böyle bir duygudur, doğru yolda giden bir insan için. İnşallah cümlemiz böyle duygular içinde, ödülümüzü bekler olan kullarından oluruz.
Dilerim Rabbimden, ölümü korku ile bekleyen değil, kendisinden emin ödülünü almayı bekleyenler gibi, heyecan ve mutluluk içinde olan kullarından oluruz.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK