09-13-2011, Saat: 10:24 PM
Haykırmak İstiyorum.. SeNi Özledim..
Yürüyorum
ama nereye bilmiyorum. Belki az sonra bir uçurum karşılar ayaklarımı ya
da çamurlu karanlık sular.. Bilmiyorum... Güneş artık parlak mı, yağmur
ıslak mı bilmiyorum. İnsanlar hala aşık oluyorlar mı? Kayıp bir şehirde
kaybolan insanların iniltileri.
ama nereye bilmiyorum. Belki az sonra bir uçurum karşılar ayaklarımı ya
da çamurlu karanlık sular.. Bilmiyorum... Güneş artık parlak mı, yağmur
ıslak mı bilmiyorum. İnsanlar hala aşık oluyorlar mı? Kayıp bir şehirde
kaybolan insanların iniltileri.
Yürüyorum ama nereye bilmiyorum. Belki az sonra bir uçurum karşılar
ayaklarımı ya da çamurlu karanlık sular.. Bilmiyorum... Güneş artık
parlak mı, yağmur ıslak mı bilmiyorum. İnsanlar hala aşık oluyorlar mı?
Kayıp bir şehirde kaybolan insanların iniltileri, nemli feryatlarının kokusu, üzerimde...
Ta ki kayıp gidcekler birgün o derin, ulu, bilinmez diyarların verimli bilinmezliğine...
Evet, seni özlüyorum... Her biten ilişkinin ardından, bu sözler kulaklarıma yelken açıyor.
Sonra kulaklarımı kanatırcasına sivri uçlu dişleriyle demir atıyor ...
Sonra kulaklarımı kanatırcasına sivri uçlu dişleriyle demir atıyor ...
Haykırmak
istiyorum dağlara tepelere sonra yankılansın istiyorum diyar diyar,
seni özledim. Yüreğim haykırıyor, isyanda susturduğum o çocuk, ağzına
bezler pamuklar tıkıyorum olmuyor haykırıyor seni özledim. Sakladığım
karanlıklara sığmıyor, onu daha ne kadar dizginleyebileceğim bilmiyorum
gücüm tükeniyor, seni özledim. Güneşin doğuşunda, gözlerimi her
kırpışımda acı veriyor, saklayamıyorum seni , seni özledim. Yasaklı
manastırımda yasaklı sözcükler; kanatları bağlı, çırpındıkça kanayan,
sana uçmak istedikçe ağır ağır ölen... Seni özledim...
istiyorum dağlara tepelere sonra yankılansın istiyorum diyar diyar,
seni özledim. Yüreğim haykırıyor, isyanda susturduğum o çocuk, ağzına
bezler pamuklar tıkıyorum olmuyor haykırıyor seni özledim. Sakladığım
karanlıklara sığmıyor, onu daha ne kadar dizginleyebileceğim bilmiyorum
gücüm tükeniyor, seni özledim. Güneşin doğuşunda, gözlerimi her
kırpışımda acı veriyor, saklayamıyorum seni , seni özledim. Yasaklı
manastırımda yasaklı sözcükler; kanatları bağlı, çırpındıkça kanayan,
sana uçmak istedikçe ağır ağır ölen... Seni özledim...
Kusmak
istiyorum, kusmak tüm benliğimi, yüreğimi kusmak istiyorum, seninle dolu
yüreğimi. Patikalar yeşil değil sensizken, sensizken içkinin tadı yok
sensizken özleminin tadı olmadığı gibi. Kusmak istiyorum kendimi. Artık
sen olan beni...
istiyorum, kusmak tüm benliğimi, yüreğimi kusmak istiyorum, seninle dolu
yüreğimi. Patikalar yeşil değil sensizken, sensizken içkinin tadı yok
sensizken özleminin tadı olmadığı gibi. Kusmak istiyorum kendimi. Artık
sen olan beni...
Her çıkmaz sokağımda her labirentimde sen varsın
oysa sen düz bir ovada bana koşsaydın desem, bulutları pembeye boyayıp
ayaklarımın altına alsam demekle aynı şey olurdu biliyorum. Sen sadece
dipsiz kuyularıma hapsoldun ve bende hep seninle oldum... Hep üşüdüm
sıcak gözlerinde . Hep bana bensiz baktı efsuni gözlerin.
oysa sen düz bir ovada bana koşsaydın desem, bulutları pembeye boyayıp
ayaklarımın altına alsam demekle aynı şey olurdu biliyorum. Sen sadece
dipsiz kuyularıma hapsoldun ve bende hep seninle oldum... Hep üşüdüm
sıcak gözlerinde . Hep bana bensiz baktı efsuni gözlerin.
Terledim
bir zamanlar teninde, terin terime karıştı ben sen oldum, seni içtim,
içtikçe susadım ve o ter içinde buzların içine ittin beni. Gözlerim seni
ağlıyor hala ve hala üşüyorum...
bir zamanlar teninde, terin terime karıştı ben sen oldum, seni içtim,
içtikçe susadım ve o ter içinde buzların içine ittin beni. Gözlerim seni
ağlıyor hala ve hala üşüyorum...
Biliyorum hiç umurunda değil,
belki benden de fazla kanadın ve belki sen o denli kanarken kanımın
kızıllığının farkına varamadın. Belki sana silik göründüler ve sen daha
da fazla kanatmaya çalıştın. Kendi kanının kızıllığını aradın her
kurbanının kanında fakat senin kanın hep kızıl, onlarınki ise griydi.
Sen onlarınki de kızıla çalsın diye daha çok hançerledin, dermansız
kalıp diz çökene dek... O zaman çekip giderdin başka kurbanlar arardın
kendine taze kanlar... Dünyadaki tüm aşık kanları bir araya gelse
seninkiler kadar kızıl olamazlardı. Sen ne kadar hançerlesen azdı...
belki benden de fazla kanadın ve belki sen o denli kanarken kanımın
kızıllığının farkına varamadın. Belki sana silik göründüler ve sen daha
da fazla kanatmaya çalıştın. Kendi kanının kızıllığını aradın her
kurbanının kanında fakat senin kanın hep kızıl, onlarınki ise griydi.
Sen onlarınki de kızıla çalsın diye daha çok hançerledin, dermansız
kalıp diz çökene dek... O zaman çekip giderdin başka kurbanlar arardın
kendine taze kanlar... Dünyadaki tüm aşık kanları bir araya gelse
seninkiler kadar kızıl olamazlardı. Sen ne kadar hançerlesen azdı...
Arka
sokakların karanlıktı, bir kız çocuğu ağlardı hıçkırıkları azapların en
büyüğüydü duyanlara. Fakat duymazlardı ki onlar, geçit vermezdi,
kamaştırırdı şuleli gözlerin bakanları. Hani bakmasını da bilmezlerdi
derinlere. Onlar kendi sığ sahillerinde kumlarla oynayan çocuklardı. Ben
hep ellerinden tutup çıkarmak isterdim seni ve senin ellerinle
derinlerine dalmak isterdim. Belki sadece ben duydum sen fısıldamadan
bunları bana. Sana o kadar yakın olmaktı şimdiki uzaklığımın acısı.
Memleketimi terkedişimdin sen... Seninle nefes almayı öğrenmiştim
seninle akıp gitmeyi. Seninle yeşermişti kuru dallarım. Seninle
büyümüştüm ben. Güneşimdin yapraklarıma vuran ve toprağımı ıslatan
yağmurumdun. Şimdi ne kadar çıplak, ne kadar soluk, zayıf, kırılgan
dallarım var.
sokakların karanlıktı, bir kız çocuğu ağlardı hıçkırıkları azapların en
büyüğüydü duyanlara. Fakat duymazlardı ki onlar, geçit vermezdi,
kamaştırırdı şuleli gözlerin bakanları. Hani bakmasını da bilmezlerdi
derinlere. Onlar kendi sığ sahillerinde kumlarla oynayan çocuklardı. Ben
hep ellerinden tutup çıkarmak isterdim seni ve senin ellerinle
derinlerine dalmak isterdim. Belki sadece ben duydum sen fısıldamadan
bunları bana. Sana o kadar yakın olmaktı şimdiki uzaklığımın acısı.
Memleketimi terkedişimdin sen... Seninle nefes almayı öğrenmiştim
seninle akıp gitmeyi. Seninle yeşermişti kuru dallarım. Seninle
büyümüştüm ben. Güneşimdin yapraklarıma vuran ve toprağımı ıslatan
yağmurumdun. Şimdi ne kadar çıplak, ne kadar soluk, zayıf, kırılgan
dallarım var.
Yıllar önce parmaklarının ucundan kayıp gidişimde
yeniden dudaklarında nefes alacağımı biliyordum.. Ve senin kancık
dişiliğine tırnaklarımla tutunacağımı da biliyordum.. Ve bitiş öykümü
tasarlıyordum her zaman...
yeniden dudaklarında nefes alacağımı biliyordum.. Ve senin kancık
dişiliğine tırnaklarımla tutunacağımı da biliyordum.. Ve bitiş öykümü
tasarlıyordum her zaman...