09-30-2011, Saat: 11:05 AM
Günümüzde bazı ayetleri öne sürerek peygambere itaat edin ve o ne verdiyse alın sözlerinden, Rabbin elçisine de Kur’an dışından hükümler koyma yetkisi vermiştir anlamı çıkarılmaktadır. Bu sözler ile Rabbim bunumu anlatıyor acaba? Allah elçisine itaat edilmesini ister ve edilmediğinde kendisine itaat etmemekle aynı tutar. Bakın birkaç örnek.
Ali İmran 132: Allah’a ve resule itaat edin ki, merhamet görebilesiniz.
Enfal 20: Ey iman edenler! Allah'a ve resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yüzünüzü çevirmeyin.
Maide 92: Allah'a itaat edin, resule itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin: Bizim resulümüze düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
Haşr 7:…….. Resul size ne verdiyse onu alın; sizi neden yasakladıysa ona son verin ve Allah'tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
Bizler eğer Rabbin ayetlerinin ne söylediğini gerçekten anlamaya çalışıyor da, birilerinin sözlerine delil arayışında değilsek, çok net anlarız Rabbin ne söylediğini. Peki, burada Allahın resulüne uyun, itaat edin ve o ne verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ona son verin derken nelerden bahsediyor olabilir?
Hemen aklıma Allahın elçisine hitap eden, bazı ayetler geldi. Bakın burada elçisine neler söylüyordu?
Maide Suresi 67. Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun……
Enam Suresi 50. Onlara şunu söyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vah yedilene uyarım ben!" Sor onlara: "Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?"
Nisa Suresi 105. Kuşku yok ki, biz bu Kitap'ı sana, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği ile hükmedesin diye hak olarak indirdik. Sakın hainlere yardakçı olma
Hakka Suresi 44; Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, 45 Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. 46 Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.
Yukarıdaki ayetleri okuyan bir insan, Allahın resulünün bizlere Kur’anı tebliğ etmek görevi olduğunu ve bizleri Kur’an ile uyarıp Kur’an ın hükümleri ile bizleri yönettiğini, uyardığını çok net anlar. Bakın sizlere bir ayet daha, bu kadar açık ve net, peygamberimize itaat etmekle onun bizlere Kur’an ile hükmedip , Kur’anın yapın dediğini yapmak, yasakladığın dan uzaklaşmak görevinin verildiği çok açık anlaşılıyor.
Nur 54: De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır.
Bakın ayette ne diyor? Peygamberinize itaat edin çünkü ona düşen görev yani sorumluluk, kendisine yüklenen Kur’anı tebliğdir diyor. Bizlerin sorumluluğu ise Kur’anın yüklediği görevleri yerine getirmektir diye çok açık belirtiyor. Ayetin sonundaki cümle aslında birazcık düşünene her şeyi anlatıyor. Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır. Bu sözler Rabbin sözleri, birazcık düşünen aklını kullanan anlayacaktır.
Son olarak bazı ayetleri daha sizlere hatırlatmak istiyorum. Bizler şefaat konusunu o kadar yanlış yönlere çekmiş ve kendimizi aldatır olmuşuz ki, Kur’an ayetlerini bile görmezden geliyoruz. Bizler Rabbin şefaat tümden bana aittir dediği ayeti görmezden gelip, diğer ayetler üzerinde anlamlar çıkartarak, kendimizce dinde çelişki yaratmışız. Rabbim bakın yalnız kimden yardım isteneceğini söylüyor?
Fatiha suresi 5.ayet: Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
Allah kuranda bizleri nasıl uyarıyor ayetinde.
Nisa 31: Eğer yasaklandığınız günahların büyüklerinden uzak kalırsanız, diğer kötülüklerinizi örteriz ve sizi nimet ve bereket dolu bir varış yerine ulaştırırız.
Ayet çok açık büyük günahlardan sakınanların diğer günahlarını affederim diyor Rabbim. Peki, bizler bu apaçık ayetleri görmemize rağmen hala içimize sokulan yanlış ve hurafe bilgileri, peygamberimizin hadisi diye anlatanlara bakın nasıl kanıyor ve birde bunları savunuyoruz.
(Peygamberimiz “Benim şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir†buyurmuşlardır.)
Değerli dostlar, aslında bu düşünce ve inanç, içinde bulunduğumuz karmaşanın çok açık bir örneğidir. Allah bile büyük günahlardan sakının affetmem diyor, ama bizler bunun bir kolayını da bulup büyük günahları da affetmenin yolunu bulmuşuz. Rabbim affetsin. Bakın sizlere hesap günü cehennem halkından olacağı kesinleşmiş bir insan için ne diyor Rabbim. Çok önemli ve üzerinde düşünülmesi gereken bir ayet.
Tevbe 113: Akraba bile olsalar, cehennem halkı oldukları açıkça belli olduktan sonra müşrikler için af dilemek ne peygambere yakışır ne de iman edenlere.
Bakın işte Rabbim her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız diyorsa, gerçekten vermiştir. En yakınlarımızdan bile olsa cehenneme gideceği kesinleşmiş bir insan için, bırakın şefaat etme, bağışlama yetkisinin olduğunu, onun bağışlanması için Allaha affı için dua bile edilmesini doğru karşılamıyor. Dikkat edin özellikle peygamberlere yakışmaz derken, aynı olayı yani dua, af dileme kapısını iman eden her kez için açık olduğunu, ancak cehennem ehli olduğu kesinleşmiş olanlar için, bunu hiç kimse yapamaz diyor. Aslında bu ayet her şeyi çok net anlatıyor, anlayana anlamak isteyene. Allah elçisine seslenerek bakın kendi günahların için bile dua etmesini nasıl söylüyor?
Muhammed 19; Allah’tan başka tanrı olmadığını kuşkusuzca bil! Hem kendi günahın için hem de mümin erkeklerle mümin kadınlar için af dile. Allah sizin, dönüp dolaşacağınız yeri de varıp ulaşacağınız yeri de bilir.
Ayete baktığınızda bakın Rabbim ne diyor elçisine? Kendi günahın ve iman ettiğini bildiğin kadın ve erkeklerin günahları için dua et, af dile. Dikkat edin peygamberimiz kendi günahını dahi affedemiyor da, rahmandan affı için dua ediyorsa, nasıl olurda birlikte yaşamadığı, tanımadığı, imanından habersiz insanların günahı için dua eder, ya da onlara şefaat eder, günahlarını bağışlar? İşte bunu çok iyi düşünmeliyiz. Yoldan sapmaya görelim, bir saptık mı, debelenip dururuz ama bunun farkında bile olmayız. Doğru yolda olduğumuzu zannederiz, birde bakmışsın yolun sonunda, şeytanın esiri olmuşuz Allah korusun.
Bizlere düşen hiçbir etki altında kalmadan Rabbin indirdiği kitabı çok iyi anlayarak okumak, araştırmak iyice anlamaya çalışmak olmalıdır. Bu konuda kur’ana uyan her bilgiden ve kaynaktan yararlanmalıyız, yeter ki bu bilgiler Rabbin kelamına ters düşmesin, onun vermediği bir hükmü koymaya kalkmasın.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK
Ali İmran 132: Allah’a ve resule itaat edin ki, merhamet görebilesiniz.
Enfal 20: Ey iman edenler! Allah'a ve resulüne itaat edin. İşitip durduğunuz halde ondan yüzünüzü çevirmeyin.
Maide 92: Allah'a itaat edin, resule itaat edin, sakının. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin: Bizim resulümüze düşen sadece apaçık bir tebliğdir.
Haşr 7:…….. Resul size ne verdiyse onu alın; sizi neden yasakladıysa ona son verin ve Allah'tan korkun. Hiç kuşkusuz, Allah'ın azabı çok şiddetlidir.
Bizler eğer Rabbin ayetlerinin ne söylediğini gerçekten anlamaya çalışıyor da, birilerinin sözlerine delil arayışında değilsek, çok net anlarız Rabbin ne söylediğini. Peki, burada Allahın resulüne uyun, itaat edin ve o ne verdiyse onu alın, neyi yasakladıysa ona son verin derken nelerden bahsediyor olabilir?
Hemen aklıma Allahın elçisine hitap eden, bazı ayetler geldi. Bakın burada elçisine neler söylüyordu?
Maide Suresi 67. Ey resul! Rabbinden sana indirileni tebliğ et. Eğer bunu yapmazsan onun verdiği peygamberlik görevini yerine getirmemiş olursun……
Enam Suresi 50. Onlara şunu söyle: "Ben size Allah'ın hazineleri yanımdadır demiyorum. Gaybı da bilmem ben! Size ben bir meleğim de demiyorum. Yalnız bana vah yedilene uyarım ben!" Sor onlara: "Körle gören bir olur mu? Hâlâ düşünmüyor musunuz?"
Nisa Suresi 105. Kuşku yok ki, biz bu Kitap'ı sana, insanlar arasında Allah'ın sana gösterdiği ile hükmedesin diye hak olarak indirdik. Sakın hainlere yardakçı olma
Hakka Suresi 44; Eğer bazı lafları bizim sözlerimiz diye ortaya sürseydi, 45 Yemin olsun, ondan sağ elini koparırdık. 46 Sonra ondan can damarını mutlaka keserdik.
Yukarıdaki ayetleri okuyan bir insan, Allahın resulünün bizlere Kur’anı tebliğ etmek görevi olduğunu ve bizleri Kur’an ile uyarıp Kur’an ın hükümleri ile bizleri yönettiğini, uyardığını çok net anlar. Bakın sizlere bir ayet daha, bu kadar açık ve net, peygamberimize itaat etmekle onun bizlere Kur’an ile hükmedip , Kur’anın yapın dediğini yapmak, yasakladığın dan uzaklaşmak görevinin verildiği çok açık anlaşılıyor.
Nur 54: De ki: Allah'a itaat edin; Peygamber'e de itaat edin. Eğer yüz çevirirseniz şunu bilin ki, Peygamber'in sorumluluğu kendisine yüklenen (tebliğ görevini yapmak), sizin sorumluluğunuz da size yüklenen (görevleri yerine getirmeniz)dir. Eğer ona itaat ederseniz, doğru yolu bulmuş olursunuz. Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır.
Bakın ayette ne diyor? Peygamberinize itaat edin çünkü ona düşen görev yani sorumluluk, kendisine yüklenen Kur’anı tebliğdir diyor. Bizlerin sorumluluğu ise Kur’anın yüklediği görevleri yerine getirmektir diye çok açık belirtiyor. Ayetin sonundaki cümle aslında birazcık düşünene her şeyi anlatıyor. Peygamber'e düşen, sadece açık-seçik duyurmaktır. Bu sözler Rabbin sözleri, birazcık düşünen aklını kullanan anlayacaktır.
Son olarak bazı ayetleri daha sizlere hatırlatmak istiyorum. Bizler şefaat konusunu o kadar yanlış yönlere çekmiş ve kendimizi aldatır olmuşuz ki, Kur’an ayetlerini bile görmezden geliyoruz. Bizler Rabbin şefaat tümden bana aittir dediği ayeti görmezden gelip, diğer ayetler üzerinde anlamlar çıkartarak, kendimizce dinde çelişki yaratmışız. Rabbim bakın yalnız kimden yardım isteneceğini söylüyor?
Fatiha suresi 5.ayet: Yalnız sana ibadet ederiz ve yalnız senden yardım dileriz.
Allah kuranda bizleri nasıl uyarıyor ayetinde.
Nisa 31: Eğer yasaklandığınız günahların büyüklerinden uzak kalırsanız, diğer kötülüklerinizi örteriz ve sizi nimet ve bereket dolu bir varış yerine ulaştırırız.
Ayet çok açık büyük günahlardan sakınanların diğer günahlarını affederim diyor Rabbim. Peki, bizler bu apaçık ayetleri görmemize rağmen hala içimize sokulan yanlış ve hurafe bilgileri, peygamberimizin hadisi diye anlatanlara bakın nasıl kanıyor ve birde bunları savunuyoruz.
(Peygamberimiz “Benim şefaatim ümmetimden büyük günah işleyenleredir†buyurmuşlardır.)
Değerli dostlar, aslında bu düşünce ve inanç, içinde bulunduğumuz karmaşanın çok açık bir örneğidir. Allah bile büyük günahlardan sakının affetmem diyor, ama bizler bunun bir kolayını da bulup büyük günahları da affetmenin yolunu bulmuşuz. Rabbim affetsin. Bakın sizlere hesap günü cehennem halkından olacağı kesinleşmiş bir insan için ne diyor Rabbim. Çok önemli ve üzerinde düşünülmesi gereken bir ayet.
Tevbe 113: Akraba bile olsalar, cehennem halkı oldukları açıkça belli olduktan sonra müşrikler için af dilemek ne peygambere yakışır ne de iman edenlere.
Bakın işte Rabbim her şeyden nice örnekleri değişik ifadelerle verdim ki anlayasınız diyorsa, gerçekten vermiştir. En yakınlarımızdan bile olsa cehenneme gideceği kesinleşmiş bir insan için, bırakın şefaat etme, bağışlama yetkisinin olduğunu, onun bağışlanması için Allaha affı için dua bile edilmesini doğru karşılamıyor. Dikkat edin özellikle peygamberlere yakışmaz derken, aynı olayı yani dua, af dileme kapısını iman eden her kez için açık olduğunu, ancak cehennem ehli olduğu kesinleşmiş olanlar için, bunu hiç kimse yapamaz diyor. Aslında bu ayet her şeyi çok net anlatıyor, anlayana anlamak isteyene. Allah elçisine seslenerek bakın kendi günahların için bile dua etmesini nasıl söylüyor?
Muhammed 19; Allah’tan başka tanrı olmadığını kuşkusuzca bil! Hem kendi günahın için hem de mümin erkeklerle mümin kadınlar için af dile. Allah sizin, dönüp dolaşacağınız yeri de varıp ulaşacağınız yeri de bilir.
Ayete baktığınızda bakın Rabbim ne diyor elçisine? Kendi günahın ve iman ettiğini bildiğin kadın ve erkeklerin günahları için dua et, af dile. Dikkat edin peygamberimiz kendi günahını dahi affedemiyor da, rahmandan affı için dua ediyorsa, nasıl olurda birlikte yaşamadığı, tanımadığı, imanından habersiz insanların günahı için dua eder, ya da onlara şefaat eder, günahlarını bağışlar? İşte bunu çok iyi düşünmeliyiz. Yoldan sapmaya görelim, bir saptık mı, debelenip dururuz ama bunun farkında bile olmayız. Doğru yolda olduğumuzu zannederiz, birde bakmışsın yolun sonunda, şeytanın esiri olmuşuz Allah korusun.
Bizlere düşen hiçbir etki altında kalmadan Rabbin indirdiği kitabı çok iyi anlayarak okumak, araştırmak iyice anlamaya çalışmak olmalıdır. Bu konuda kur’ana uyan her bilgiden ve kaynaktan yararlanmalıyız, yeter ki bu bilgiler Rabbin kelamına ters düşmesin, onun vermediği bir hükmü koymaya kalkmasın.
SAYGILARIMLA Haluk GÜMÜŞTABAK