11-29-2011, Saat: 08:30 PM
Acı ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında öfke kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda keder yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığında duracaksın
durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın
sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksin
çiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın.
durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın
sana iki yüz yıl önceden haberler taşıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksin
çiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın.
Ölüm seni kuşattığında tam da o sırada hayatı düşüneceksin..
Acıyı öfkeyi kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman `dinlenin biraz` diyeceksin.
Acıyı öfkeyi kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman `dinlenin biraz` diyeceksin.
Bir inci avcısı gibi ta derinlere dalıp tek tek bütün istiridyeleri açarak bir sevinç arayacaksın.
Hayaller kuracaksın.
Hayaller kuracaksın.
Hatıralarını bir daha gözden geçireceksin.
Sevdiklerini düşüneceksin ve seni sevenleri.
Özlediklerini düşüneceksin ve seni özleyenleri.
Teninde iz bırakanları ve senin izini taşıyan tenleri.
Sevdiklerini düşüneceksin ve seni sevenleri.
Özlediklerini düşüneceksin ve seni özleyenleri.
Teninde iz bırakanları ve senin izini taşıyan tenleri.
Seni şakalarıyla güldürenleri ve senin şakalarına gülenleri.
Sevinçlerini hayallerini hatıralarını sevdalarını sevişmelerini
özlemlerini şakalarını bir bir yerleştireceksin içine hayat denilen mucizenin sana verdiği armağanları sıkıca kucaklayacaksın.
Sevinçlerini hayallerini hatıralarını sevdalarını sevişmelerini
özlemlerini şakalarını bir bir yerleştireceksin içine hayat denilen mucizenin sana verdiği armağanları sıkıca kucaklayacaksın.
Ölüm her yandan üstüne saldırıp seni kuşattığında tam da o zaman hayatı düşüneceksin.
Güzel bir haber gelecek belki yarın sabah.
Belki bir mektup alacaksın.
Güzel bir haber gelecek belki yarın sabah.
Belki bir mektup alacaksın.
Sana gülümsemesini istediğin biri gülümseyecek belki sana.
Serüvenci gemiciler gibi meçhul denizlerde kaybolduğunda
tam da o zaman karanın bir gün görüneceğini düşüneceksin.
Gözcünün kara göründü diye bağırdığını hayal edeceksin.
Kara hiç görünmese bile hiç olmazsa neyi aradığını ve neyi kaybettiğini bileceksin çektiğin onca fırtınanın varmayı umduğun hedefle mana kazandığını anlayacaksın.
Her şeyi kaybetsen de hayallerini kaybetmeyeceksin.
Neyi aradığını hiç unutmayacaksın.
Sevinçlerini ne kadar hatırlarsan acının derinliğini o kadar kavrayacaksın.
Yaşadığın ve yaşayabileceğin güzel şeyleri ne kadar çok düşünürsen öfken o kadar keskinleşecek.
Karanlık inerken ışığa daha dikkatli bakacaksın.
Geleceğinle arana dibinde canavarların dolaştığı bir uçurum koyduklarında nasıl biteceğini bilmediğin atlayışını yapmadan önce geçmişine sevinçlerinehayallerine yaslanıp güç alacaksın.
Sevdiğin türküyü mırıldanmaktan hiç vazgeçmeyeceksin.
Bir çiçek iliştireceksin yakana.
Ölüm seni kuşattığında tam da o zaman hayatı düşüneceksin.
En azgın en ihtiraslı sevişmelerini...
En çılgın hayallerini...
En çağıltılı kahkahalarını...
Serüvenci gemiciler gibi meçhul denizlerde kaybolduğunda
tam da o zaman karanın bir gün görüneceğini düşüneceksin.
Gözcünün kara göründü diye bağırdığını hayal edeceksin.
Kara hiç görünmese bile hiç olmazsa neyi aradığını ve neyi kaybettiğini bileceksin çektiğin onca fırtınanın varmayı umduğun hedefle mana kazandığını anlayacaksın.
Her şeyi kaybetsen de hayallerini kaybetmeyeceksin.
Neyi aradığını hiç unutmayacaksın.
Sevinçlerini ne kadar hatırlarsan acının derinliğini o kadar kavrayacaksın.
Yaşadığın ve yaşayabileceğin güzel şeyleri ne kadar çok düşünürsen öfken o kadar keskinleşecek.
Karanlık inerken ışığa daha dikkatli bakacaksın.
Geleceğinle arana dibinde canavarların dolaştığı bir uçurum koyduklarında nasıl biteceğini bilmediğin atlayışını yapmadan önce geçmişine sevinçlerinehayallerine yaslanıp güç alacaksın.
Sevdiğin türküyü mırıldanmaktan hiç vazgeçmeyeceksin.
Bir çiçek iliştireceksin yakana.
Ölüm seni kuşattığında tam da o zaman hayatı düşüneceksin.
En azgın en ihtiraslı sevişmelerini...
En çılgın hayallerini...
En çağıltılı kahkahalarını...
Belli olmaz belki yarın sabah bir haber alacaksın.
Acı ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında öfke kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda keder yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığındaduracaksın
durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın sana iki yüzyıl önceden haberler taşıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksinçiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın.
Ölüm seni kuşattığında tam da o sırada hayatı düşüneceksin.
Acıyı öfkeyi kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman
`dinlenin biraz` diyeceksin.
Onları şefkatle dinlendireceksin.
Çünkü onlara yine ihtiyacın olacak.
Acı ağulu dikenler gibi ruhuna dolandığında öfke kızıl bir küheylan gibi koşturduğunda keder yaşlı bir ağaç gibi üstüne yıkıldığındaduracaksın
durup gümüş bir su gibi akan sabahın tazeliğine bakacaksın sana iki yüzyıl önceden haberler taşıyan alaycı kargaların sesini dinleyeceksinçiçeklerini koklayıp derin bir soluk alacaksın.
Ölüm seni kuşattığında tam da o sırada hayatı düşüneceksin.
Acıyı öfkeyi kederi ulu bir gölgeliğe yatıracaksın bir zaman
`dinlenin biraz` diyeceksin.
Onları şefkatle dinlendireceksin.
Çünkü onlara yine ihtiyacın olacak.