12-29-2011, Saat: 10:52 PM
Yüzümüzü sulara bıraktık
hayallerimizi sıvası dökülmüş duvarlara
sardıkça yangınlar içimizi
yoksul bir yaşamın cenderesinde
yaralarımız üşüdü...
Önce miydi sonra mıydı
kar mıydı?
yağmur muydu?
bilemedik?
üşüdükçe içimize çöktü sis...
Hep sancısını çektik kahreden hayatın
ne giysek yakışmıyor hüzünden bAŞKa
eğilip bakmaya korktuğumuz
sahipsiz mezarlara döndü içimiz.
her akşam tanımadığımız bir hicran
görmediğimiz bir ıstırap çaldı kapımızı...
Kalbimizi bir vefasız
ömrümüzü bir hayırsız aldı
hayatın çıkmazında hep teselli aradık
buruk gülümsemeler dindirebilir mi hüznü ah! Can?
kime ne verebiliriz ki
gönül mü?
ömür mü?
can mı?
mal mı?
yok yok yüreğimizden bAŞKa servetimiz
Her baktığımız göz yuttu gönlümüzü
hançerini sapladı her tuttuğumuz el
hangi adaya sığınsak ihanet kokuyor.
nereye gidebiliriz ki ah! Can
yüreğimizden bAŞKa
sokaklar çıkmaz sokak ömrümüzde
kahretsin...
Çıktığımız her yolculukta
düştüğümüz her kalabalıkta
ıssız bir kıyıda üşüdü ömrümüz
yetim bir ruh nemli gözlerle
her gece sarılıp bir hayale
yalnızlığımızı alıp bastık bağrımıza...
kırgındık mevsimlerin koynunda yaralıydık
acılarla yattık acılarla kalktık
bir ömür acılara acılar kattık
kurudu gözpınarlarımız
karanlığı siper edip gözlerimize
yüreğimizle ağladık.
Kimsesiz bir çocuğun yüreğine çizip resimlerimizi
kayıp mezarlara gömdük
yüzümüze siper ettiğimiz gülüşleri
ve yükleyip sevdalı bir kuşun kanadına anılarımızı
ardında el açıp AŞKa ve acıya ağladık...
Hep yüreğimizde saklı tuttuk sevgimizi
gözlerimizde yüzümüzün hüznünde saklı tuttuk...
gökyüzünü doldurup soluğumuza
isyanımızı kilometrelere zincirleyip
kayıp bir vadide idam ettik geçmişimizi...
Gidenler dönmedi ah! Can
solgun bir güz bahçesi renginde
boynu bükülü gelincikler gibi kaldık
yaralı uçurumları birer birer koşarak
boş yere yollara baktık türküler yaktık
kurudu gözpınarlarımız yüreğimizle ağladık.
Yaralı bir ülkeyiz şimdi terkedilmiş bir şehir
nehir nehir acılar damlıyor bedenimize
önümüzde dağ dağ uçurumlar
ardımızda ölümün ayak sesleri
nasılda acıyor hayatımız ahh! Can
Gurbet ki kahreden yanımız
acılara gömdüğümüz isyanımız
derdimizi kime nasıl anlatırız
kimimiz var ki
lime lime yüreğimiz
ilmik ilmik gözyaşlarımızdan bAŞKa…
Hasret ki göçmen kuşların kanadında taşıdığı
gamdan bir dağ gibi oturmuş gözlerimize...
buruk gülümsemeler dindire bilir mi hüznü ah! Can?
kime ne anlatabiliriz ki
ağızdan çıkan her söz yaralıyor yüreğimizi....
hayallerimizi sıvası dökülmüş duvarlara
sardıkça yangınlar içimizi
yoksul bir yaşamın cenderesinde
yaralarımız üşüdü...
Önce miydi sonra mıydı
kar mıydı?
yağmur muydu?
bilemedik?
üşüdükçe içimize çöktü sis...
Hep sancısını çektik kahreden hayatın
ne giysek yakışmıyor hüzünden bAŞKa
eğilip bakmaya korktuğumuz
sahipsiz mezarlara döndü içimiz.
her akşam tanımadığımız bir hicran
görmediğimiz bir ıstırap çaldı kapımızı...
Kalbimizi bir vefasız
ömrümüzü bir hayırsız aldı
hayatın çıkmazında hep teselli aradık
buruk gülümsemeler dindirebilir mi hüznü ah! Can?
kime ne verebiliriz ki
gönül mü?
ömür mü?
can mı?
mal mı?
yok yok yüreğimizden bAŞKa servetimiz
Her baktığımız göz yuttu gönlümüzü
hançerini sapladı her tuttuğumuz el
hangi adaya sığınsak ihanet kokuyor.
nereye gidebiliriz ki ah! Can
yüreğimizden bAŞKa
sokaklar çıkmaz sokak ömrümüzde
kahretsin...
Çıktığımız her yolculukta
düştüğümüz her kalabalıkta
ıssız bir kıyıda üşüdü ömrümüz
yetim bir ruh nemli gözlerle
her gece sarılıp bir hayale
yalnızlığımızı alıp bastık bağrımıza...
kırgındık mevsimlerin koynunda yaralıydık
acılarla yattık acılarla kalktık
bir ömür acılara acılar kattık
kurudu gözpınarlarımız
karanlığı siper edip gözlerimize
yüreğimizle ağladık.
Kimsesiz bir çocuğun yüreğine çizip resimlerimizi
kayıp mezarlara gömdük
yüzümüze siper ettiğimiz gülüşleri
ve yükleyip sevdalı bir kuşun kanadına anılarımızı
ardında el açıp AŞKa ve acıya ağladık...
Hep yüreğimizde saklı tuttuk sevgimizi
gözlerimizde yüzümüzün hüznünde saklı tuttuk...
gökyüzünü doldurup soluğumuza
isyanımızı kilometrelere zincirleyip
kayıp bir vadide idam ettik geçmişimizi...
Gidenler dönmedi ah! Can
solgun bir güz bahçesi renginde
boynu bükülü gelincikler gibi kaldık
yaralı uçurumları birer birer koşarak
boş yere yollara baktık türküler yaktık
kurudu gözpınarlarımız yüreğimizle ağladık.
Yaralı bir ülkeyiz şimdi terkedilmiş bir şehir
nehir nehir acılar damlıyor bedenimize
önümüzde dağ dağ uçurumlar
ardımızda ölümün ayak sesleri
nasılda acıyor hayatımız ahh! Can
Gurbet ki kahreden yanımız
acılara gömdüğümüz isyanımız
derdimizi kime nasıl anlatırız
kimimiz var ki
lime lime yüreğimiz
ilmik ilmik gözyaşlarımızdan bAŞKa…
Hasret ki göçmen kuşların kanadında taşıdığı
gamdan bir dağ gibi oturmuş gözlerimize...
buruk gülümsemeler dindire bilir mi hüznü ah! Can?
kime ne anlatabiliriz ki
ağızdan çıkan her söz yaralıyor yüreğimizi....