01-19-2012, Saat: 01:08 PM
En büyük hayalim bu benim, seninle yaşlanmak.. Seninle yaşamak kısmını ben sensiz de beceriyorum zaten, benim derdim seninle yaşlanmak.
Öyle bahçesinde çiçekler ekilmiş, tek katlı ve köpeğimizin olduğu bir ev değil isteklerim. Onu becerememek korkusuna yeniğim. Daha basit ve daha sıradan bir şeyler peşindeyim.
Başka bir şehre gidip, bir pansiyon işletmek, bu şehri terk edip entellerin yaptığı gibi başka bir denize bakarak yine aynı şeyi yapmak heyecanına da sahip değilim.
Aşk, bunlar olmadan da yaşanıyor. Biz seninle tam tersine gidelim. Şehrin göbeğinde bir eve, sıkıntının, trafiğin keşmekeşine; yani ayrılmayalım bu şehirden….
İstanbul’ u seninle daha çok severim ben. Sensiz zor katlanılır olduğu da bir gerçek ama bu şehrin büyüsüne de, en az senin gözlerine olduğum kadar aşığım.
Daha basit şeylere hasretim ben. Eve gidip birlikte yemek yapalım mesela. Yemek dedimse, sen ilk günlerin hatırına salatayı yap; sonra nasılsa hepsi benim başıma kalacak.
Ardından televizyon karşısında pinekleyelim. Sen benim seveceğim bir diziyi zorla seyret, ben senin maç yorumlarına anlıyormuş gibi katlanayım.
Pijamalarımız olsun üstümüzde, bildiğin pamuklu, pazen, üstünde hayvan resimleri olan. Hiç öyle iç gıcıklayan şeylerle başlamayalım. Gündelik olsun her şey. Bakalım sen beni; yüzüm makyajsız, üstümde şişman gösteren pembe pijamam, saçım başım dağılmış ve gece horlayınca da sevecek misin?
Basit isteklerim var benim. Mumlu sofralarda, şampanya kadehleriyle süslenmiş, şık ve cazibesi Külkedisi kadar sürecek masalsı gecelere hasret değilim. Bir paket çekirdekle çok daha mutlu olabilirim.
O yüzden ver elini gidelim; uzaklara değil, sadece eve…
Candan Ünal