01-26-2012, Saat: 12:27 PM
Dünyanın herhangi bir yerinde, en iyi yanlarımızı ortaya çıkaracak, birlikte iken kendimizi tamamlanmış hissedeceğimiz, bizi olduğumuz gibi kabul edecek bir erkek veya kadın vardır. Eğer biz de onu aramaya başladı isek, buluşma vaktimiz gelmiş demektir. Onu her an bulmamız mümkündür...Bazı çiftler, birbirlerinin en güzel yönlerini ortaya çıkarırlar. Bu çiftlerin birlikte iken, tek başlarına ulaşabileceklerinden çok daha yüksek gelişim düzeylerini yakalamış oldukları görülmüştür.
Çiftler aslında, iki ayrı varlık değildirler. Tek bir bütünün, iki ayrı yarısını oluştururlar. Burada önemli olan, diğer yarımızı bulmamızdır. Bunu başarabilmiş olanlarda, mükemmel bir duygu birlikteliği oluşur. Birinin üzüntüsü, her ikisini de acıya boğar iken, birinin neşeli olmasından ikisi de haz duyar.
Bilinçli ya da bilinçsiz, hepimizin içinde, ideal eş arayışı bulunur. Genelde her yürek'de, bu duruma ulaşma umudu saklıdır. Her ne kadar, hayal kırıklıkları ile sonuçlanmış deneyimlerimiz, bunun gerçekleşmesinin pek de mümkün olmadığını göstermiş olsa da, bu umut her zaman yeniden yeşerir.
Başkasıyla tam bir birleşmenin olabilmesi için, benlikten tam anlamı ile vazgeçilmesi gerekir. Fakat, bunu yapabilecek insan sayısı çok azdır. Bu tür birliktelik, benliğini aynı derecede gözardı edebilecek iki ruhun bir araya gelmesini gerektirir...
İdeal eşimizi nasıl bulabiliriz? İnsanın kendi çabaları ile, ideal eşini bulması mümkün müdür, yoksa bu durum kendiliğinden mi oluşmaktadır? İdeal evliliklere, çok nadiren rastlanılmaktadır. Buna karşın, evlilik kararı veren herkes, bunun kendisine yeryüzündeki en büyük mutluluğu getireceğine inan-maktadır.
İnsanlar umutlarını, bu tek maceraya bağlıyor ve çok ender olarak, ruhlarının arzu ettiğini elde edebiliyorlar. Evliliklerin yürümesi, karşılıklı hoş görüden başka bir şeye dayanmıyor. Çiftler, sadece toplumun baskısı nedeni ile birarada olmayı sürdürüyor. Evliliklerde tutkunun ateşinin, fiziksel güzelliğin çekiciliğinin azalması ile birlikte, erkek ve kadının bekleyebileceği en iyi şey, geriye güzel bir arkadaşlığın kalması oluyor
Böylesi bir arkadaşlık, dünyanın en soylu ve güzel birlikteliklerinden olmasına karşın, bu durumu paylaştığımız insan, ideal eşimiz demek değildir. Spiritüel bilgilerde, ideal eşini bulmuş olanlar, “Eş Ruhlar†olarak tanımlanır. Ve bu birlikteliğin, evlilikteki sevgi den çok daha büyük boyutlara ulaştığı söylenir.
Evlilikteki sevginin, yakın ve yaşam boyu süren bağı, karşılıklı binlerce gereksinim, şefkat duyguları, ve arkadaşlıktan doğan duygudaşlık temeline dayanır. Oysa eş ruhların birbirlerine duydukları aşk, herhangi bir oluşuma bağlı değildir. Bu aşk, tam olgun olarak doğar ve direnç gösterir. Bu o kadar güçlü bir bağdır ki, yeni bir oluşum olarak kabul edilemez. Zihin, her ne kadar bunun farkında olmasa da, bilinç altı bunu hatırlar ve eşini talep eder.
Birlikte olduğunuz insana aşıksınız, onunla uyum içindesiniz, aranızdaki hiç bir tarz farkının sizin için önemi yok. Her an birbirinizi dinliyor ve arzuluyorsunuz.
Acaba o sizin eş ruhunuz mu? Değilse, aradaki farkı nasıl anlayacaksınız? Sıradan tutku ve ani duygusal çekicilikler, kolayca abartılarak, olduğundan daha yüksek bir düzeydeymiş gibi algılanabilir. Ruhsal evrimin alt süreçlerinde olan bireyler, ani ve denetlenemez tutkulara, fazla eğilimli olurlar. Herhangi biriyle, sürekli ve uyumlu bir beraberlik sürdüremeyecek kadar benmerkezci, kendi sınırlamaları ve tensel zevklerine bağlanmış olan bu insanların, eş ruhlarını bulma yolunda, katedecekleri çok fazla aşama vardır.
Eğer, onlardan biri ile birlikte iseniz ve ideal eşinizi arıyorsanız, onunla hemen belki başka zaman diyerek vedalaşın. Çünkü bu tiplerin arzuları karşılığında verebilecekleri, çok az şeyleri vardır ve bunları yönlendirmeyi üstlenen birisi gereken karşılığı alamadığı için, bu ilişkiden bıkar. Spiritüel felsefeye göre, insanlar kendileri ile aynı ten düzeyinde olan herkes ile mükemmel ve tatmin edici bir birliktelik yaşama gücüne sahiptir. Çünkü, ruhsal evrim sürecinin aldığı yol ve spiritüel nitelikler, ister gelişmiş isterse ilkel düzeyde olsunlar, temelde aynı özelliklere sahiptir. Ancak spiritüel eşleşme, yalnızca aynı ten renginde olanlar arasında gerçekleşir. Eşleşme yasaları, fiziksel beraberlikten çok daha fazlasını kapsar.
Buna göre bir insan, ruhsal bedenini fiziki kişiliği ile eşleştiremediği sürece, yaşadığı her birliktelik eksik kalır ve yaşamında daima cinselliği model almayı sürdürür. Çünkü, doğal olarak insanlar eşit şekilde gelişim göstermezler. Spiritüel olarak, insan yedi gelişim aşaması geçirmektedir ve yedi bedensel yapıya sahiptir. Günümüzde, ortalama bir insanın ancak ilk bedeni yani fiziksel bedeni, sezgisel bedeni ve duygusal bedeni eşleşmeye yatkın oluyor. Fiziksel beden, ergenlik çağında daha aktif hale geliyor Fakat duygular onlu yaşlardan itibaren aktifleşirken, somut mental beden yirmili yaşlarda gelişir. Soyut düşünce, otuzlu yaşlardan sonra oturmaya başlar ve spiritüel yapı, kırklı yaşların sonuna kadar tüm yönleri ile olgunluğa ulaşmış olmaz. Bu nedenle, gelişim derecesi yüksek kişilerin, gelişimlerinin aldığı yön belli olana kadar evlenmeyi geciktirmelerine sık rastlanılmaktadır.
İnsan ne yazık ki, arzu bedeninin kendine eziyet eden baskısına dayanamayarak sürekli birliktelik kurmakta acele eder ve karşı cinsten ilk uygun kişi ile evlilik kararı alır. Fiziksel planda birleşme, erkek ve kadın arasındaki arzular karşılıklı olarak tutuştuğunda gerçekleşir. Birleşmenin seviyesinin yükselişi, sırası ile ikinci, üçüncü, dördüncü planlar ile devam eder. Beşinci planda, entellektüel duygudaşlık, altıncı planda karşılıklı spiritüel idealler eşleşmeyi belirler. İdeal birliktelik ise, yedinci planda oluşur. Eş ruh birlikteliğinde, ilginç bir durum daha ortaya çıkar: Bazı planlarda eşleşmeler benzerlikler sayesinde kurulur iken, bazılarında zıt olanlar birbirlerine çekilirler. Birinci planda zıtlıklar, ikinci planda benzerlikler, üçüncü planda yine farklılıklar çekim gücünü yaratır.
Dördüncü planda, benzer zihinler birbirini çeker iken, beşinci planda farklı yaklaşımlar çekimi artırır. Altıncı plan üzerinde eşleşme, tamamen ten rengine dayanır. Benzer spiritüel türde olanlar, kendilerine benzeyen ruhlar ile eşleşirler. Türleri farklı olanlar arasında ise, eşleşme mümkün değildir. Ruhların, farklı yaşamlarda birbirlerini beklemesini sağlayan; birbirini izleyen yaşamlarda buluşarak, bir kez oluştuğunda onları daima bir araya getirecek olan bağ ise ancak beşinci gelişim aşamasından sonra kurulabilir.
Birbirlerinin ruh eşleri olan insanlar, üst bedenlerinin her biri ile karşılıklı eşleşir ve her eşleşme ile de, sevginin yeni boyutlarını keşfederler. Karşılıklı arzulama anlamında fiziksel birliktelik, uyumu sağlar ve sinir sistemini dengeler. Sevgi, arzular ve amaçları tek bir bütün içinde birleştirir ve iki kişilik birbirine bakar. Ortak bilgi hazinesi nin oluşturulması, benzer kavram ve ilkelere duydukları inanç yaşamlarını aynı kanala yönlendirir. Aynı düzeydeki ruhsal amaç ve idealler, onların birlikteliklerini tamamlar. Bilinç saf ruh düzeyine yükselene dek, iki ruh arasında doğan bu büyük aşk, tüm sınırlamaları aşar ve tüm evreni kurdukları birliğin sınırları içine çeker. O anda fiziksel planda gerçekleşebilecek, en büyük uyarımlardan biri başlar. Bundan böyle, artık yollarına ayrı ayrı devam etmezler.
Bu kutsal birliktelik, ancak aynı evrim sürecinde olan bireyler arasında yaşanabilir. Bu tür birliktelikler, ölümle bile sona ermez. Eş ruhların karşılaşması, daha önce var olan yükümlülüklerin yerine getirilmesine de gerekçe olarak gösterilebilir. Bu dünyadaki yaşamımız, ruhun evrim sürecindeki yolculuğunda sadece bir aşamadan ibarettir. Bu nedenle, varlığımızın bu kısa gününden, bir ilişkinin onurlu bir şekilde tamamlanması için özveride bulunmak en iyi yoldur. Böylece, gelecek yaşamlar için karma yaratmak olarak nitelenen geçmiş borçlar altına girmekten kurtulabilir ve büyük aşka uyumlu bir biçimde ulaşabiliriz...
Çiftler aslında, iki ayrı varlık değildirler. Tek bir bütünün, iki ayrı yarısını oluştururlar. Burada önemli olan, diğer yarımızı bulmamızdır. Bunu başarabilmiş olanlarda, mükemmel bir duygu birlikteliği oluşur. Birinin üzüntüsü, her ikisini de acıya boğar iken, birinin neşeli olmasından ikisi de haz duyar.
Bilinçli ya da bilinçsiz, hepimizin içinde, ideal eş arayışı bulunur. Genelde her yürek'de, bu duruma ulaşma umudu saklıdır. Her ne kadar, hayal kırıklıkları ile sonuçlanmış deneyimlerimiz, bunun gerçekleşmesinin pek de mümkün olmadığını göstermiş olsa da, bu umut her zaman yeniden yeşerir.
Başkasıyla tam bir birleşmenin olabilmesi için, benlikten tam anlamı ile vazgeçilmesi gerekir. Fakat, bunu yapabilecek insan sayısı çok azdır. Bu tür birliktelik, benliğini aynı derecede gözardı edebilecek iki ruhun bir araya gelmesini gerektirir...
İdeal eşimizi nasıl bulabiliriz? İnsanın kendi çabaları ile, ideal eşini bulması mümkün müdür, yoksa bu durum kendiliğinden mi oluşmaktadır? İdeal evliliklere, çok nadiren rastlanılmaktadır. Buna karşın, evlilik kararı veren herkes, bunun kendisine yeryüzündeki en büyük mutluluğu getireceğine inan-maktadır.
İnsanlar umutlarını, bu tek maceraya bağlıyor ve çok ender olarak, ruhlarının arzu ettiğini elde edebiliyorlar. Evliliklerin yürümesi, karşılıklı hoş görüden başka bir şeye dayanmıyor. Çiftler, sadece toplumun baskısı nedeni ile birarada olmayı sürdürüyor. Evliliklerde tutkunun ateşinin, fiziksel güzelliğin çekiciliğinin azalması ile birlikte, erkek ve kadının bekleyebileceği en iyi şey, geriye güzel bir arkadaşlığın kalması oluyor
Böylesi bir arkadaşlık, dünyanın en soylu ve güzel birlikteliklerinden olmasına karşın, bu durumu paylaştığımız insan, ideal eşimiz demek değildir. Spiritüel bilgilerde, ideal eşini bulmuş olanlar, “Eş Ruhlar†olarak tanımlanır. Ve bu birlikteliğin, evlilikteki sevgi den çok daha büyük boyutlara ulaştığı söylenir.
Evlilikteki sevginin, yakın ve yaşam boyu süren bağı, karşılıklı binlerce gereksinim, şefkat duyguları, ve arkadaşlıktan doğan duygudaşlık temeline dayanır. Oysa eş ruhların birbirlerine duydukları aşk, herhangi bir oluşuma bağlı değildir. Bu aşk, tam olgun olarak doğar ve direnç gösterir. Bu o kadar güçlü bir bağdır ki, yeni bir oluşum olarak kabul edilemez. Zihin, her ne kadar bunun farkında olmasa da, bilinç altı bunu hatırlar ve eşini talep eder.
Birlikte olduğunuz insana aşıksınız, onunla uyum içindesiniz, aranızdaki hiç bir tarz farkının sizin için önemi yok. Her an birbirinizi dinliyor ve arzuluyorsunuz.
Acaba o sizin eş ruhunuz mu? Değilse, aradaki farkı nasıl anlayacaksınız? Sıradan tutku ve ani duygusal çekicilikler, kolayca abartılarak, olduğundan daha yüksek bir düzeydeymiş gibi algılanabilir. Ruhsal evrimin alt süreçlerinde olan bireyler, ani ve denetlenemez tutkulara, fazla eğilimli olurlar. Herhangi biriyle, sürekli ve uyumlu bir beraberlik sürdüremeyecek kadar benmerkezci, kendi sınırlamaları ve tensel zevklerine bağlanmış olan bu insanların, eş ruhlarını bulma yolunda, katedecekleri çok fazla aşama vardır.
Eğer, onlardan biri ile birlikte iseniz ve ideal eşinizi arıyorsanız, onunla hemen belki başka zaman diyerek vedalaşın. Çünkü bu tiplerin arzuları karşılığında verebilecekleri, çok az şeyleri vardır ve bunları yönlendirmeyi üstlenen birisi gereken karşılığı alamadığı için, bu ilişkiden bıkar. Spiritüel felsefeye göre, insanlar kendileri ile aynı ten düzeyinde olan herkes ile mükemmel ve tatmin edici bir birliktelik yaşama gücüne sahiptir. Çünkü, ruhsal evrim sürecinin aldığı yol ve spiritüel nitelikler, ister gelişmiş isterse ilkel düzeyde olsunlar, temelde aynı özelliklere sahiptir. Ancak spiritüel eşleşme, yalnızca aynı ten renginde olanlar arasında gerçekleşir. Eşleşme yasaları, fiziksel beraberlikten çok daha fazlasını kapsar.
Buna göre bir insan, ruhsal bedenini fiziki kişiliği ile eşleştiremediği sürece, yaşadığı her birliktelik eksik kalır ve yaşamında daima cinselliği model almayı sürdürür. Çünkü, doğal olarak insanlar eşit şekilde gelişim göstermezler. Spiritüel olarak, insan yedi gelişim aşaması geçirmektedir ve yedi bedensel yapıya sahiptir. Günümüzde, ortalama bir insanın ancak ilk bedeni yani fiziksel bedeni, sezgisel bedeni ve duygusal bedeni eşleşmeye yatkın oluyor. Fiziksel beden, ergenlik çağında daha aktif hale geliyor Fakat duygular onlu yaşlardan itibaren aktifleşirken, somut mental beden yirmili yaşlarda gelişir. Soyut düşünce, otuzlu yaşlardan sonra oturmaya başlar ve spiritüel yapı, kırklı yaşların sonuna kadar tüm yönleri ile olgunluğa ulaşmış olmaz. Bu nedenle, gelişim derecesi yüksek kişilerin, gelişimlerinin aldığı yön belli olana kadar evlenmeyi geciktirmelerine sık rastlanılmaktadır.
İnsan ne yazık ki, arzu bedeninin kendine eziyet eden baskısına dayanamayarak sürekli birliktelik kurmakta acele eder ve karşı cinsten ilk uygun kişi ile evlilik kararı alır. Fiziksel planda birleşme, erkek ve kadın arasındaki arzular karşılıklı olarak tutuştuğunda gerçekleşir. Birleşmenin seviyesinin yükselişi, sırası ile ikinci, üçüncü, dördüncü planlar ile devam eder. Beşinci planda, entellektüel duygudaşlık, altıncı planda karşılıklı spiritüel idealler eşleşmeyi belirler. İdeal birliktelik ise, yedinci planda oluşur. Eş ruh birlikteliğinde, ilginç bir durum daha ortaya çıkar: Bazı planlarda eşleşmeler benzerlikler sayesinde kurulur iken, bazılarında zıt olanlar birbirlerine çekilirler. Birinci planda zıtlıklar, ikinci planda benzerlikler, üçüncü planda yine farklılıklar çekim gücünü yaratır.
Dördüncü planda, benzer zihinler birbirini çeker iken, beşinci planda farklı yaklaşımlar çekimi artırır. Altıncı plan üzerinde eşleşme, tamamen ten rengine dayanır. Benzer spiritüel türde olanlar, kendilerine benzeyen ruhlar ile eşleşirler. Türleri farklı olanlar arasında ise, eşleşme mümkün değildir. Ruhların, farklı yaşamlarda birbirlerini beklemesini sağlayan; birbirini izleyen yaşamlarda buluşarak, bir kez oluştuğunda onları daima bir araya getirecek olan bağ ise ancak beşinci gelişim aşamasından sonra kurulabilir.
Birbirlerinin ruh eşleri olan insanlar, üst bedenlerinin her biri ile karşılıklı eşleşir ve her eşleşme ile de, sevginin yeni boyutlarını keşfederler. Karşılıklı arzulama anlamında fiziksel birliktelik, uyumu sağlar ve sinir sistemini dengeler. Sevgi, arzular ve amaçları tek bir bütün içinde birleştirir ve iki kişilik birbirine bakar. Ortak bilgi hazinesi nin oluşturulması, benzer kavram ve ilkelere duydukları inanç yaşamlarını aynı kanala yönlendirir. Aynı düzeydeki ruhsal amaç ve idealler, onların birlikteliklerini tamamlar. Bilinç saf ruh düzeyine yükselene dek, iki ruh arasında doğan bu büyük aşk, tüm sınırlamaları aşar ve tüm evreni kurdukları birliğin sınırları içine çeker. O anda fiziksel planda gerçekleşebilecek, en büyük uyarımlardan biri başlar. Bundan böyle, artık yollarına ayrı ayrı devam etmezler.
Bu kutsal birliktelik, ancak aynı evrim sürecinde olan bireyler arasında yaşanabilir. Bu tür birliktelikler, ölümle bile sona ermez. Eş ruhların karşılaşması, daha önce var olan yükümlülüklerin yerine getirilmesine de gerekçe olarak gösterilebilir. Bu dünyadaki yaşamımız, ruhun evrim sürecindeki yolculuğunda sadece bir aşamadan ibarettir. Bu nedenle, varlığımızın bu kısa gününden, bir ilişkinin onurlu bir şekilde tamamlanması için özveride bulunmak en iyi yoldur. Böylece, gelecek yaşamlar için karma yaratmak olarak nitelenen geçmiş borçlar altına girmekten kurtulabilir ve büyük aşka uyumlu bir biçimde ulaşabiliriz...