03-28-2012, Saat: 10:51 AM
Her giden güzelleşir/gidiyorum güzelleşmek için/unutulsun diye çirkinliklerim. (Aziz Nesin)Gitmek; yaralı bir gemi gibi ağır ağır batarak. Gitmek; defolmadan. Gitmek; aksak adımlarla ağırına ağırına, zoruna zoruna… Gitmek; yaralı bir hayvanın kendini sürükleyebildiği yere kadar. Gitmek; daha gelmemişken yolun yarısına.Yılları bir bavula tıkıştırdım ve bavulumda yangınlar taşırken, ellerim üşüye üşüye gidiyorum. Her vazgeçiş, içimde birbirine çarpıp yere düşmeden, kararlılığın ellerini öpüp başıma koyarak gidiyorum. Gider gibi değil, terk eder gibi gidiyorum. Yokluğum tüm varlığına armağan olsun sevgili. Belki de gitmek değil, kalamamak benimkisi, eğreti durmak, mümkünsüzü düşlemek.Durduğum yerde bitip, gidebildiğim yerde yeniden başlamak için gidiyorum. Yeterince kalan oldum, şimdi gitme vakti. En acısı da giderken kalmak sevgili. Herkes gider ama her giden yakın kalmaz; unutama beni! Öyle yılışık değil, ukala bir gidiş benimkisi. Ucuz bir biletin arka koltuk rahatlığıyla, bu kez başka gidiyorum. Ne kendim için gidiyorum, ne senin için döneceğim. Gitmenin hası dönüşsüz olanıdır. Hayat, kapıyı yardımsız açabilecek kadar büyüttü gitmeye teşne kollarımı.Bir yanı hep gidende kalırmış terk edilenlerin. Seni bırakmadan senden geçiyorum, senin için, sana rağmen. Varlığım beceremedi, bari yokluğum öğretsin özlemeyi.
Gitmek, yıkılan duvarlarımızı yeniden yapmaktır kendi yıkıntılarımızdan. Nereye gideceğim değil, neye varacağım meçhul. Bu yüzden gelme içime. İçim kalabalık ezilirsin. Gelme; yüzümün gülmeyen yalnızlığı. Ve affet beni yalnızlığım; seni de terk ediyorum. Terk etmek, katiline özgürlük sunan bir cinayettir. Kendimi uzaklara kilitliyorum. Bir gün gerçekte terk edilenin kim olduğu sorulduğunda cevap olarak kendimle karşılaşacağımı da biliyorum. Yine de gidişime sadık kalarak, durgun bir göle düşüp kimliğini kaybeden olmak yerine, toprağa sertçe çarparak ölen ama ardında umut tomurcukları yeşerten bir yağmur damlası olmayı seçerek gidiyorum. Hoşça kal sevgili! Var olan gerçek şu ki ben gittim, sen kaldın; Biraz aşkta, biraz geride, en çok da bende. İzlerin hep var. Peki sen sende var mısın ben- de kaldığın kadar?
Giderken geriye bakılmaz. Geriye bakılmışsa o gitmek olmaz. Unutmaya kalkan bir trendir gitmek. Ve çok çok uzaklara gitmelidir giden; yakınındayken uzak kalmak daha hüzünlüdür zaten. Giderken de öğrenebilir insan geride hiçbir şey bırakmamayı, geride kalarak gidilmediğini. Gitmeyi öğreneli çok oldu be sevgili. İyi bilirim içimdeki büyük patlamaların kaçınılmaz hasarlarını. Varmak değil, gitmek istiyorum sadece; nasılı olmayan bir soruya, nedeni olmayan bir cevap gibi. Gidiyorum artık. Düşüm, düşüşüm oldu. Bu acıdan başka bir acıya taşınıyorum; geçmişimde izi kalmış terk edilme yaralarını sende açarak…
Doğrudur bazen gitmek; dönmelerin kalmaları kalmamışsa eğer... Yalnızca ölüler yalnız gider sevgili. Aklımın çözemediğini ayaklarım çözecek ve bir ölü gibi geçip gideceğim üstünden. Islak bir elin farkında olmadan kuruyuşu gibi silineceğim hayatından.
Kalmak roldür, bazen zorlama! Göç gözlerde başlar, bakma! Keşke kendimi bırakıp gidebilseydim; ama şimdi sadece gitmişliğimle kalacağım aklında. Bilirim; varacağın yeri zorlaştıran aradaki menzil değil, geride bıraktıklarınla aranda giderek açılan mesafedir. Ve gitmek yavaş öldüren bir zehirdir. Kalmaya bir neden bulamadığımdan değil, gitmeye esaslı sebeplerim olduğu için gidiyorum sevgili. Bu yüzden dönmemi bekleme benden. Zaten o dönüş de gerçekçi olmaz; bir daha gitmeyeceğime olan inancı da beraberinde getirmedikçe.
Sen de git hadi! Gidelim birbirimizden; sanki gitmesek kalabilecekmişiz gibi…
Yeni hayatlar görmeye değil, gördüklerimi unutmaya gidiyorum sevgili. Gözyaşımdaki sessizliğin nefesinden, yağmurumdan tanırsın beni. Kendi ömrümden cayıyorum ve ömrüm uzun bir cenaze törenine dönüyor. Yıllar geçiyor ve yaşlandıkça geleceğe daha meraksız, geçmişe daha özlemli oluyor insan. Bu yüzden unutma beni.
Geride bıraktıklarını değil, giderken götürdüklerini yaşar giden; ilki de kalana kalmıştır bu yüzden. Kalamam; gittiğim her yer kaldığım yer olduğu sürece. Bisikleti ilk kez süren birinin gitmeyi öğrendiğinde düşmemek için hep pedal basması gibi bir şey bu. Son notası duyulmayan her şarkı, hiç bitmemiş gibi gelir insana değil mi?
Ey geride kalanım! Yaralarında çağlıyorken kan; sen, gittiğim yolların benden hesap sormadığını san!
Gitmek, yıkılan duvarlarımızı yeniden yapmaktır kendi yıkıntılarımızdan. Nereye gideceğim değil, neye varacağım meçhul. Bu yüzden gelme içime. İçim kalabalık ezilirsin. Gelme; yüzümün gülmeyen yalnızlığı. Ve affet beni yalnızlığım; seni de terk ediyorum. Terk etmek, katiline özgürlük sunan bir cinayettir. Kendimi uzaklara kilitliyorum. Bir gün gerçekte terk edilenin kim olduğu sorulduğunda cevap olarak kendimle karşılaşacağımı da biliyorum. Yine de gidişime sadık kalarak, durgun bir göle düşüp kimliğini kaybeden olmak yerine, toprağa sertçe çarparak ölen ama ardında umut tomurcukları yeşerten bir yağmur damlası olmayı seçerek gidiyorum. Hoşça kal sevgili! Var olan gerçek şu ki ben gittim, sen kaldın; Biraz aşkta, biraz geride, en çok da bende. İzlerin hep var. Peki sen sende var mısın ben- de kaldığın kadar?
Giderken geriye bakılmaz. Geriye bakılmışsa o gitmek olmaz. Unutmaya kalkan bir trendir gitmek. Ve çok çok uzaklara gitmelidir giden; yakınındayken uzak kalmak daha hüzünlüdür zaten. Giderken de öğrenebilir insan geride hiçbir şey bırakmamayı, geride kalarak gidilmediğini. Gitmeyi öğreneli çok oldu be sevgili. İyi bilirim içimdeki büyük patlamaların kaçınılmaz hasarlarını. Varmak değil, gitmek istiyorum sadece; nasılı olmayan bir soruya, nedeni olmayan bir cevap gibi. Gidiyorum artık. Düşüm, düşüşüm oldu. Bu acıdan başka bir acıya taşınıyorum; geçmişimde izi kalmış terk edilme yaralarını sende açarak…
Doğrudur bazen gitmek; dönmelerin kalmaları kalmamışsa eğer... Yalnızca ölüler yalnız gider sevgili. Aklımın çözemediğini ayaklarım çözecek ve bir ölü gibi geçip gideceğim üstünden. Islak bir elin farkında olmadan kuruyuşu gibi silineceğim hayatından.
Kalmak roldür, bazen zorlama! Göç gözlerde başlar, bakma! Keşke kendimi bırakıp gidebilseydim; ama şimdi sadece gitmişliğimle kalacağım aklında. Bilirim; varacağın yeri zorlaştıran aradaki menzil değil, geride bıraktıklarınla aranda giderek açılan mesafedir. Ve gitmek yavaş öldüren bir zehirdir. Kalmaya bir neden bulamadığımdan değil, gitmeye esaslı sebeplerim olduğu için gidiyorum sevgili. Bu yüzden dönmemi bekleme benden. Zaten o dönüş de gerçekçi olmaz; bir daha gitmeyeceğime olan inancı da beraberinde getirmedikçe.
Sen de git hadi! Gidelim birbirimizden; sanki gitmesek kalabilecekmişiz gibi…
Yeni hayatlar görmeye değil, gördüklerimi unutmaya gidiyorum sevgili. Gözyaşımdaki sessizliğin nefesinden, yağmurumdan tanırsın beni. Kendi ömrümden cayıyorum ve ömrüm uzun bir cenaze törenine dönüyor. Yıllar geçiyor ve yaşlandıkça geleceğe daha meraksız, geçmişe daha özlemli oluyor insan. Bu yüzden unutma beni.
Geride bıraktıklarını değil, giderken götürdüklerini yaşar giden; ilki de kalana kalmıştır bu yüzden. Kalamam; gittiğim her yer kaldığım yer olduğu sürece. Bisikleti ilk kez süren birinin gitmeyi öğrendiğinde düşmemek için hep pedal basması gibi bir şey bu. Son notası duyulmayan her şarkı, hiç bitmemiş gibi gelir insana değil mi?
Ey geride kalanım! Yaralarında çağlıyorken kan; sen, gittiğim yolların benden hesap sormadığını san!