04-24-2012, Saat: 02:50 PM
"Yaşamak mı yoksa ölmek mi, mesele bunda. Kör talihin sapanlarına, oklarına göğüs germek mi daha mertçe olur, yoksa kaygıların ummanına karşı silahlanıp onları yok etmek mi? Ölmek: uyumak. O kadar! Bir uykuya kalp üzüntüsünü, tabiatın bedene miras olarak verdiği binbir acıyı sona erdiriyoruz diyebilmek, candan, gönülden istenecek bir son olur. Ölmek: uyumak. Uyumak: belki de rüya görmek! Ya, dert orada: çünkü bu fani kalıbı üstümüzden sıyırıp attıktan sonra, o ölüm uykusunda kim bilir ne rüyalar görürüz düşüncesi bizi durmaya mecbur ediyor. Yaşamak felaketini uzatan, işte bu düşünce. Yoksa, -insan bir hançerle kendi işini kendi halledebilirken- zamanın sillesine, hakaretlerine, zalimin haksızlıklarına, kendini beğenmişin küstahlıklarına, karşılıksız kalan aşkın ıstırabına, kanun ihmaline, mevki sahibinin kibrine, sabırla gösterilen liyakatın değersizlerce hor görülmesine kim tahammül eder..."