Aşk; neden, niçin, nasıl sorgulamaz? Sorgulatmaz! Aklın olduğu hiçbir yeti yoktur aşkta! Elimden geldiğince kaçırmamaya çalışıyorum Şeref Meselesi’ni. Önce fragmanındaki müzik ile vurdu dizi başlayana kadar. Sonra Kerem Bursin hayranlığımdan içten içe Güneşi Beklerken’deki Kerem’i bulmak için izlemeye niyetlendim. Ama dizideki herşey o hayranlığımı unutturdu bana. Müziklerinin ötesinde ben bu işten anlamam ama görüntüler, ışık kısacası yapım çok başarılı. Hikayede insanı sarıyor. Aşkın, nefretin ve imkansızlığın en dipleri ve en üstlerinin izlerken alttan alta seni düşündürüyor. Zaten düşünen bir insan değilim bilirsiniz. İyi geliyor izlemek. Gelelim son bölüme. Dizi yorumcusu filan değilim yazmamın elbet nedeni var. O da yayınlanan son bölümde Sibel’in veda mektubu… Sanırım aşkın o çaresizliğini, çıkmayan bir leke gibi üzerine yapışan o aşkın sana neler yapabildiğini ve senin ne yapamadığını en güzel anlatan sözler vardı. Ekrana kitlendim desem yeri. Gözümden bir damla yaş geldi. Evet, şu aralar kendime en sık sorduğum soru bu. Aşık olduğumuz insan gerçekten bizim gözümüze gözüken, kalbimizi okşayan adam mı? Yoksa bize mi sadece öyle görünüyor. Sibel bu mektupta bunu sordurdu yine bana. Ama o kadar saf, o kadar içten cümleleriyle… Buyrun efendim bir okuyun derim…
[INDENT]“Yiğit, Çok düşündüm seni neden sevdiğimi neden senden vazgeçemediğimi bunca öfkeme, ettiğin bunca haksızlığa rağmen neden içimin denize ulaşmak isteyen bir su gibi sana doğru aktığını… Çünkü senin ne yaptığının hiçbir önemi yok. Birbirimizi suçladığımız şeylerin de bir önemi yok. Ben seni herşeye rağmen kalbinin en derinliklerinde ne kadar temiz bir adam olduğunu biliyorum. Dünyayı kucaklayacak kadar büyük bir yüreğin olduğunu, gülümsediğin zaman etrafını nasıl aydınlattığını, kendini hangi duruma sokarsan sok, aslında huzuru, sevgiyi arayan o deli fişek delikanlıyı ben biliyorum. Özlüyorum demiştim ya, özlemek bile güzel seni. Dokunamadan böyle uzaktan sevmek güzel. Bana hayatta sevmeyi tattırdığın için minnetrım sana. Bundan daha kıymetli ne olabilir? Şimdi gidiyorum ama bil ki, aramızda ne geçerse geçsin seni seviyorum Yiğit. Ve her zaman seveceğim.â€
ALINTIDIR.
[/INDENT]
Ben'li çilelerin, ben'li pişmanlıkların bitti artık. Dilediğince özgürsün... Mavi gökyüzünün altında istediğin düş ülkelerine kanatlanabilir yüreğin...Dilediğin mevsimlerde delice ıslanabilir gözlerin... Bana çıkan tüm yolları adres defterlerinden sil artık.. Adımın üzerini kalın harflerle işaretleyip kaldır beni hatıralarının en tozlu raflarına...
Bana dair tek bir satır kalmasın , tek bir cümle olmasın dudaklarında..
Madem sana acı çektiriyorum, madem ben sende pişmanlığı anımsatıyorum bırak bitsin bu çile..Ben sana acı çektirmek için gelmemiştim.. Ağır yaralı yüreğine umut diye girmiştim oysa.. Şimdi sende " kanayan pişmanlık " olmuşken unut beni...Hiç yaşanmamış say yaşananları.. Ben'li hatıraların üzerine karanlığı ört ve kapat tüm perdelerini.....Bana kattıklarını, bana bıraktıklarını topla yüreğimden...
Sözlerini, yeminlerini sök dudaklarımdan...
Ama bir şeye dokunma ne olur...Seni " sen " diye seven yüreğime dokunma...Dokunma, acıtır yalnızlığım yüreğini.. Dokunma, kanatır diz boyu karanlığım o ince dudaklarını....Hayatımda yenilmeye alışmışken senin yenilgine de alışırım ben...Ben nice yürekte canlı canlı gömüldüm senin zaferlerine de alışırım sevgili....
Bırak dokunma kanayan yaralarıma..
Cennet kokulu tenini sıçramasın kirli yüzümden akan yalnızlıklarım...Daha fazla acıtmasın pişmanlıklarda avutulmuş hatıralarım....Topla cümlelerini dudaklarımdan...Her şey bitti artık...Ve her şey bitmişken, sana git demeyeceğim....
Gitsen de tek bir kelime bile etmeyeceğim..
Susmalıyım. Susuyorum...En derininden, en acısından suskunluğumda saklı cevaplarım sevgili... Belki de tüm cevaplarım soruların da saklı....
....Bana kalan acıları, bana bırakılan yenilgileri- sevgin için bedenimi yüreğimi semer bileceğim - sırtıma yüklenip gidiyorum...Kapıyı aralamana gerek yok sevgili..
Sana geldiğim yollardan gitmeyi de bilirim ben....Gerek yok " en iyisine sen layıksın " sözleriyle avutulmuş devrik cümlelere...Ben iyi bilirim tozlu yolları....Gidiyorum, tüm zaferlerin başkumandanı olarak ayrılığın ganimeti olarak tüm hatıraları yakabilirsin..
Ben'li tüm yaşananları da unutabilirsin...Artık söze gerek yok...Gitmeliydim ama bu kadar erken değildi..Gidiyorum bir bedende " yüreksiz " yaşamayı öğrenmeye gidiyorum..Gidiyorum öznesi çalınmış cümlelerde
sana " susmaya " gidiyorum....
Biliyorum sen bensiz de yaşabilecek kadar güçlüsün..Hayata kaldığın yerden devam edeceksin
...Noktasız, virgülsüz...Oysa ben..Oysa ben yaşadıkça hep bir eksik vereceğim sabah ictimalarında..Hep bir sen eksik olacak nefes almalarım..Artık öznesiz paragrafların içinde yarım cümlelik olarak adam sayılacağım...Artık ben " sensiz " varolacağım....
Topla cümlelerini dudaklarımdan..Bana vaat edilmemiş yarınlarımı da yanına al...Bir de benimle yaşadığın mutlulukları. Bir de sana yazdıklarımı.Kötü bir gününde gözyaşlarını kurulamak için kuru bir peçete niyetine kullanırsın senli satırlarımı...
Unutmadan bir teşekkür borçluyum sana; kısa bir süreliğine de olsa yarımlığımı, yalnızlığımı unutturduğun için
...Ve de yaşattığın tüm mutlulukların için....Teşekkürler sevgilim....Giderken sakın ardına bakma...Gözlerin pişmanlıklarında, günahlarında kalmasın...
Sana paylaştırılmış her acına ben yüreği kefil gösterdim..Sen yüzünü aydınlığa çevir sadece..İnan bana bensiz hayatta seni hep mutluluklar bekliyor olacak...Çünkü sensiz bir yerde yaşarken bile her nefesimde bin dua saklı olacak sana...
Artık mutluluğa kanatlanma zamanın geldi sevgili... Bensiz olsan da;
Her güneş, gözlerine doğmaya,
Her rüzgar, saçlarında dolaşmaya gelecek...
Hadi git....
Varlığımda acı çekmektense,
Yokluğumda mutlu ol....
Çünkü; mutluluklar en çok sana yakışıyor sevgili...
"Topla cümlelerini dudaklarımdan...
Her şey bitti artık... Maviler kadar özgürsün artık...
Dilediğince uçabilirsin....
Yolların hep Cennete çıksın sevgili...."
En acısı da ne biliyormusun sevgili!!!, Hala gidip gitmediğini bilmiyorum çünkü giderken bir elvedayı bile esirgedin benden, Yazıklar olsun..
Bensiz hayatında mutluluklar dilerim...
Hoşcakal hüznüm , hoşcakal yüreğimi adadığım ömrüm
ALINTIDIR
Sevgiliye Veda
Bugüne dair ne varsa, yarına ertelenmişken, her şeyin kendi kendine olmasını beklerken, konu sen olunca; neden bütün ümitlerimi bugüne bağlıyorum? Neden sadece seni düşünerek geçirdiğim bir günün sonunda, hayatımı boşa harcanmış saymıyorken, sensiz geçirdiğim hayatı anlamsızlaştırıyorum? Neden yaptığım her şeyin amacı sadece sensin?
Aslında benim için her şeyin başladığı, büyük ihtimalle bizim içinse her şeyin bittiği an, bu yazıyı yazmaya başlamamdır. Bir insanı, bu kadar takıntı haline getirip, mutlu sonlu bir şeyler yaşamanın imkansızlığını anlayacak tecrübeye sahibim. Ben seninle bu kadar vakit harcarken, benim senin hayatında sadece 2 günde bir yaptığın telefon konuşması kadar yer kaplıyor olmamın da başka açıklanır tarafı yok. "Senin bir anının benim ömrüm olduğunu" kabullenmem de bu bitişin başlangıcı.
Bir kadının kalbine giden yolları iyi bilen, gerekli oyunları iyi oynayan, bunları yaparken de çoğu zaman düşünmeden içgüdüsel olarak doğru hareket eden bir erkeğim. Ama sana karşı hissettiklerim o kadar özeldi ki; "hiç yalanım olmasın" diye, hayatımda hiç sahip olmadığım kadar dürüstlüğe sahip olduğum, bunun için kendimi bile zorladığım bir süreç geçirdim; bunun için pişman değilim. Halbuki her zamanki gibi "Çapsız çapkın" olsaydım her şey bizim için daha kolay olurdu.
Sen bir kadının ilişkiye dair korkularından bahsettin, ben ne yaptım? Seni daha da çok korkuttum. Tek amacım vardı; hissettiğim her şeyi seninle paylaşmak. Sen "acele etmeyelim" dedin, ben yaşayabileceklerimiz için o kadar sabırsızdım ki; bizle ilgili hiçbir şeyi yarına bırakamadım.
Sen kendinle ilgili şüphelerinden bahsederken, ben nasıl senden bu kadar emin olarak hareket ettim bilmiyorum! Herhalde sana sevmeyi, sevilmeyi öğretebileceğimi sandım. Sanki, kendim çok biliyordum!
Sana bir gün çok kızdım, ertesi gün affettim. Aslında sana kızmam bile uzun zaman aldı. Demek karşılıksız sevmeye çok ihtiyacım varmış. Sana hayatımın sonuna kadar veremeyeceğimi bildiğim hediyeler bile aldım. Bir kısmını arkadaşlarımın karılarına verdim, içimin el vermediklerini, evimde bir rafta paketli halde bıraktım. İşin en garip yanı, hediyeleri alırken sana çok kızgındım.
Şimdi anlıyorum, kızdığım sen değildin. Kızdığım bendim. Neden bu kadar her şeyimle sana teslim olmuştum, neden senin bana hissedeceklerini önemsememiştim, neden, neden?
Yine "neden"ler başladı. Aslında cevabı da basit. Demek ki, aşk acısı çekmek istiyormuşum, platonik bütün şarkıları dinlemekten yeniden keyif almak amacımmış. Bunun için seni ne kadar suçlayabilirim ki!
Açıkçası düşününce senin bana karşı bir şeyler hissettiğini anlıyorum. Ama, doğru zaman, doğru mekan, doğru insan denkleminin bir yerlerinde problem vardı herhalde. İlk olarak senin hissettiklerin, benim istediğimi karşılayacak kadar olmadı. Başka bir zaman, bunlar fazlasıyla tatmin edici olabilirdi, ama bugün değil. Daha da önemlisi, senin sevmeye ve sevilmeye çok ihtiyacın olmaması, bundan dolayı da bir ilişkinin gerekliliklerinden korkman, daha doğrusu benim seni korkutmam bu sonucu hazırladı.
Dertleştiğim arkadaşlarım sana çok kızıyorlar. Neden bilmiyorum, ben o kadar kızgın değilim. Hatta seni anlıyorum. Ama kendimi anlamam için biraz daha zamana ihtiyacım var.
Bu yazının seni ilgilendiren bölümüne geldim. Bu süreç sona erdikten sonra sana kızgın, öfkeli veya tepkili olmayacağım. Bana hatırlattığın duygularımın varlığı için senin varlığına hep müteşşekir olacağım. Elbet, seni başka birileriyle mutlu gördüğümde kıskanacağım, ama senin için hep en iyisini umut edip dileyeceğim. Umarım, benim bugünlerde senin için hissettiklerimi, sen de sana hak ettiğin değeri verecek birileri için hissedersin. Ben mi ne olacağım? Amerikan dizi kültüründe dedikleri gibi;
ALINTIDIR.
Her veda bir başlangıçtır aslında...
Bırakıp gittiğiniz her neyse ona adanmış tüm parçalarınız onunla kalır,
Ardına dönüp baktığında gördüğün,
Bir zaman dilimine hapsolmuş "sen"in yankılarıdır,
Her veda biraz da zamansızdır aslında...
Söylenmemiş cümlelerine mecburi noktalar koyduğun,
Gerçekleşmemiş tüm fiillerin faili olmaktan vazgeçtiğin,
Ve yazılmamış tüm ifadelerini biraz gönüllü biraz gönülsüz
Ama her halukarda kendi ellerinle raflara kaldırdığın bir kitap gibi
Her veda hüzün taşır içinde...
Doğurup büyüttüğü çocuğuna uzaktan el sallayan bir annenin hüznü gibi,
"Emek" diye bildiğin ne varsa içine kattığın,
Sevgiyle yoğurup, her tökezlediğinde elinden tuttuğun,
Bir bahar sevinciyle merhaba deyip,
Yine bahar hüznüyle geri de bıraktığın hayaller gibi...
Her veda bir başlangıçtır aslında...
Bırakıp gittiğiniz her neyse size kattıklarıyla başlarsınız yeni olana
Zamansızdır vedalar ama tam zamanıdır bazı başlangıçlara...
Ben sana yıllar önce veda ettim
Zaman neleri aldı neleri götürdü bir bilsen..
Gidiyorum dediğim gün gittim, bedenen ruhen ve kalben
Gidişlerin hüznü müdür bilmem bir acı vardı kalpte
Kavuşamayacağını bildiğin yare vedaydı benimkisi aslında
Yıllarca veda edilen...
Eski ben değilim
Gözlerim kalbim
Yüreğim
Ben sana seni seviyorum demeden VEDA ETTİM.
HOŞCAKAL YÜREÄžİME, BEYNİME YABANCI ADAM.
BEYAZ.
her söz bir vedadır şimdi
Götür beni gittiğin yere demişti filmde sen götürmedin ben öldüm
her söz vedadır şimdi
Seni seviyorumla başlayan ayrılıkla sonuçlanan bir veda
Kimdin neydin
Kimdim neydim
Artık kara bir kuyu senin içinde olan kalbin benim sende atan kalbim
Bir veda değil her söz veda aslında ..........