:: Duygusuz.com - Dostluk ve Arkadaşlık Sitesi
Hoşgeldin, Ziyaretçi
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.

Kullanıcı Adınız:
  

Şifreniz:
  





Forumda Ara

(Gelişmiş Arama)

Forum İstatistikleri
» Toplam Üyeler: 16,697
» Son Üye: como la flor
» Toplam Konular: 98,556
» Toplam Yorumlar: 1,065,536

Detaylı İstatistikler

Kimler Çevrimiçi
Toplam: 357 kullanıcı aktif
» 0 Kayıtlı
» 353 Ziyaretçi
Applebot, Baidu, Bing, GoogleBot

Son Aktiviteler
Bakara Suresi 10. Ayetten...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
7 saat önce
» Yorumlar: 0
» Okunma: 1
Allah’a Açılan Kapı Kur'a...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-09-2025, Saat: 04:40 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 10
Şirk Batağında Yaşadığımı...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-06-2025, Saat: 11:19 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 34
Nahl 44-64. Ayetler. Resu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-03-2025, Saat: 04:34 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 33
Kur'an, Anlaşılması Zor B...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-02-2025, Saat: 12:30 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 26
Bakara Suresi 43. Ayetin ...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-01-2025, Saat: 05:36 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 32
Bazı Kişilerin Söyledikle...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-30-2025, Saat: 03:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 35
Ralli Arabası - Serdar Yı...
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
11-30-2025, Saat: 01:44 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 50
Kedi - Serdar Yıldırım
Forum: Hikaye Uydurma Bölümü
Son Yorum: Serdar102
11-30-2025, Saat: 01:43 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 32
Sarı Kız Emine - Serdar Y...
Forum: Aşk Hikayeleri
Son Yorum: Serdar102
11-30-2025, Saat: 01:39 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 46

 
  Bakara Suresi 10. Ayetten Ders Almayanlar, Aynı Yanlışı Yapmaktan Asla Kurtulamazlar.
Yazar: halukgta - 7 saat önce - Forum: İslam - Yorum Yok

Allah Kur’an’da çok net ve apaçık örnekler verir ki, geçmiş toplumların yaptığı yanlışları bizlerde yapmayalım. Bu makalemde sizlere hatırlatmak istediğim ayet,  Bakara suresi 10. ayet olacak. Bu ayette Allah, kitap Ehlinin yaptığı yanlışlara çok güzel bir örnek veriyor ki aynı yanlışı bizler tekrarlamayalım. Tekrarlamak istemiyorsak, Allah’ın emrettiği gibi, yalnız Kur’an’ın ipine sarılarak onu dikkatle önyargısız okuyup, hayatımıza geçirmeliyiz. Önce ayeti yazalım daha sonrada bu ayetten de nasıl bir ders alırız, onu anlamaya çalışalım.

Bakara 10: KALPLERİNDE MÜNAFIKLIKTAN KAYNAKLANAN BİR HASTALIK VARDIR. ALLAH’TA ONLARIN HASTALIKLARINI ARTIRMIŞTIR. SÖYLEDİKLERİ YALANA KARŞILIK DA ONLARA ELEM DOLU BİR AZAP VARDIR.  (Diyanet meali)

Bu ayeti tercüme edenlerin bir kısmı, kalplerinde hastalık olanlar diye çevirmişler.  Aslında her ikisi de aynı anlama sonunda çıkıyor. Çünkü münafık İslam toplumunda, inandığını söylediği halde, asıl olan Allah’ın dininden saparak, hak olanı yaşamayıp, dini konularda ortamı karıştıran, kargaşa yaratan, batıla sapan anlamındadır ki, böyle insanların kalpleri hastalıklıdır dersek hiç yanlış olmaz.  Çok ilginç değil mi, iman ettiğini söylediği halde, inancında adeta terör estirenlerden bahsediliyor. Lütfen ayetin son kısmında rabbimizin uyarısına dikkat. “SÖYLEDİKLERİ YALANA KARŞILIK DA ONLARA ELEM DOLU BİR AZAP VARDIR. ” Sizce nasıl bir yalan söylüyor olabilirler? Aslında çok açık, Allah yalnız Kur’an’a sarılın sizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğim dedikçe bu ve bunlara benzer yüzlerce ayetin tam tersine inanıyor ve bunu doğru diye çevremize anlatıyorsak, ALLAH’A ONUN DİNİNE YALAN İFİRA ATIYORUZ DEMEKTİR.

Bu ayetin öncesindeki ayetlere baktığınızda, kendilerini iman edenler olarak tanımlayıp, aslında doğru yolda olanları aldatmaya çalıştıklarından bahsettiğini görüyoruz. DEMEK Kİ BU İNSANLAR ARAMIZDA, BİZLER GİBİ BEN MÜSLÜMANIM DİYENLER.  Allah bu insanlar aslında, kendilerini aldatıyorlar diyerek uyarıyor. Peki bu insanlar o günkü toplumu hangi konularda aldatmaya çalışıyor olabilirler? Bunu da Kur’an’dan anlıyoruz. Atalarının batıl inançlarını yaşamaya devam edebilmek için, Allah’ın indirdiği kitaplarda hüküm vermediği halde, bunlarda Allah’ın emridir, mutlaka dinimizi yaşamamız adına gerekli bilgilerdir diyenlerin olduğunu görüyoruz. ÇÜNKÜ ALLAH AYETİNDE NE DİYORDU. HAK VE DOĞRU OLAN ALLAH KATINDAN İNDİRİLENDİR, diye apaçık bildiriyor.

Allah, iman edenlerin arasında olan, dine nifak sokmaya çalışan, fitne fesat yaratarak Allah’ın indirmediği bir şeyi, sanki Allah indirmiş gibi gösterenlerin, böylece dinde bölünenlerin kalplerini ve kulaklarını mühürlediği örneğini veriyor. Allah Elçisine, SEN ONLARI SANA İNDİRDİĞİM KİTAPLA UYARSANDA UYARMASANDA, SENİ DİNLEMEZLER DİYOR. Peki, Allah’ın Elçisi ne söylüyor da onlara, Allah inanmaz onlar diyor. Bu konu Kur’an’da birçok ayette bahsedilir. Allah daha önce gönderdiğimiz Elçilerimize de, yalnız sana indirdiğimizle onlara hükmet, sakın atalarının rivayet, sanı inançlarını yaşamaya devam etmesinler diye vahyettik. Ama onların çoğu bunu dinlemediler, senide genel çoğunluğu dinlemeyecektir diyor. BU AYETTEN DE ANLAŞILIYOR Kİ, ALLAH’IN İNDİRDİĞİ VAHYİN DIŞINA ÇIKARAK, YANİ ALLAH’IN KOYDUĞU SINIRLARI AŞARAK, BATILI ATALARININ İNANCINI ISRARLA YAŞAMAK İSTEYENLERİN, KALPLERİNDE BİR HASTALIK OLUYOR VE GERÇEKLERİ ASLA GÖREMİYORLAR. Rabbimizde zaten batılda ısrar edenlerin gözlerine perde çekerim, kalplerini mühürlerim demiyor muydu?

Bakın cahiliye toplumunun yaptığı aynı hataları, şimdi bizlerin genel çoğunluğu da ne yazık ki yapıyoruz. Allah Kur’an’da sizleri, yalnız Kur’an’dan sorumlu tutuyorum dedikçe, yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an özet bilgidir, herkes Kur’an’ı anlayamaz diyorlarsa, bu insanların gözleri ve kulakları mühürlenmiş KALPLERİNDE HASTALIK YERLEŞMİŞ DEMEKTİR. Allah’ın gönderdiği kitaplarla yetinmeyenlerin, kendilerini bakın nasıl en doğru yolda gördüklerini söylediği örneğini veriyor Allah.

Bakara 11: Bunlara, “Yeryüzünde fesat çıkarmayın” denildiğinde, “BİZ ANCAK ISLAH EDİCİLERİZ!” derler. (Diyanet meali)

Yüce Rabbim sana şükürler olsun, öyle güzel örnekler veriyorsun ki, anlamamak mümkün değil. Bu insanlar cahiliye toplumunda, kendilerinin en iyi en doğru yolda olduklarını, kendilerinin gerçek iman eden kimseler olduğunu söylüyorlar ve bunlar çevresindeki insanları ıslah edici, doğru yola ulaştırıcı olarak görüyorlar. Ama Allah, atalarının rivayet ve sanı dininde ısrar edenlere, yalnız Allah’ın indirdiğine tabi olmayanlara,  ASIL ONLAR BOZGUNCUNUN TA KENDİLERİDİR DİYOR. GÜNÜMÜZDE ÜLKELERİ VE TOPLUMLARI YAŞANMAZ HALE GETİREN, KENDİLERİNE FARKLI İSİMLER TAKAN AMA MÜSLÜMANLIĞIN ZERRESİ OLMAYAN, BOZGUNCULARI ACI VE ÜZÜNTÜYLE İZLİYORUZ. Bakara suresi 13. ayetinde de çok dikkat çekici bir örnek veriyor ve bakın ne diyor.

“ONLARA, “İNSANLARIN İMAN ETTİĞİ GİBİ SİZ DE İMAN EDİN!” DENDİĞİNDE, “BİZ HİÇ BEYİNSİZLERİN İMAN ETTİKLERİ GİBİ İMAN EDER MİYİZ?” DERLER.”

İsterseniz bu cevap üzerinde düşünelim. İnsanlar nasıl iman ediyor da, bunlar onlar gibi iman etmek istemiyor ve beyinsiz onlar diyorlar. Lütfen Allah’ın verdiği bu güzel örneklerden dersler alalım, yoksa aynı hataları işleyen beyinsizlerin safında buluruz, mahşer günü kendimizi. Kur’an’ı dikkatle düşünerek, anladığı dilden okuyan bir Müslüman, Allah’ın kullarının nasıl iman etmesi gerektiğini çok iyi bilir. Kısa başlıklar halinde bir kısmını hatırlayalım. ALLAH BİZLERDEN, NASIL BİR İMAN YOLUNU İZLEMEMİZİ İSTİYOR.

— Allah emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin ve YALNIZ BENİM GÖNDERDİĞİM VAHYE, YANİ KUR’AN’A TABİ OLUN DİYOR.
— Allah Elçisine de verdiği görev ve yetkiyi açıklayıp,  SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR, BİZ RESULLERİ SADECE MÜJDECİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ diyerek, görev tanımını yapıyor.
— İmanınızı yaşarken KESİN DELİLİNİZ VE KANITINIZ YALNIZ BENİM GÖNDERDİĞİM VAHİY YANİ KUR’AN OLMALIDIR, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN diye uyarıyor.
_ Size öyle bir kitap gönderdim ki, SİZLERİN BÜTÜN ŞANINIZ, ŞEREFİNİZ BİLGİ KAYNAĞINIZ DAYANAĞINIZ YALNIZ KUR’AN DIR.
— Sakın gönderdiğim KİTABIN SINIRLARINI AŞMAYIN, ATALARINIZIN BATIL İNANÇLARINI DİN DİYE YAŞAMAYIN.

Ne dersiniz bizler, Allah’ın bu ikaz ve uyarılarını dikkate alıyor muyuz? Yoksa atalarımızdan öğrendiğimiz MEZHEP inançlarımız, Kur’an’ın önüne mi geçti? Cahiliye toplumu, kitap ehlinin genel çoğunluğu, işte Allah’ın bu uyarılarına kulak asmadıkları için, Allah onların gözlerini, kulaklarını mühürlüyor. Bunlar kendilerini doğru yolda zannedip, karşılarındaki belki azınlık, ama doğru yolda olan Müslümanlara beyinsizler gibi mi iman edelim diyerek, onları küçümsüyorlar.

Bu ayetleri okurken, günümüzde yapılan yanlışlar hatta Kitap ehlinin kendilerini övdükleri gibi günümüzde de nasıl kendilerini övdükleri guruplar, mezhepler, cemaatler geldi aklıma. Yalnız Kur’an’a tabi olmalıyız dedikçe, inatla yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyerek, atalarının dine soktuğu rivayet ve sanı ilaveleri Kur’an’da göremediklerinde, aldıkları küçümser tavır çok üzücüdür. Bu kişiler kendilerini cennetlik, karşısındaki insanları da cehennemlik ilan ediyorlar. TÜM GERÇEKLERİ, ALLAH’IN HUZURUNDA HEP BİRLİKTE GÖRECEĞİZ.

Allah’ın verdiği örnekleri göz ardı etmeyip, dersler alana ne mutlu. Batıl ve hurafeden uzak, Allah’ n nuru Kur’an ile yetinip, onu hayatına geçirenler,  Allah’ın halis kulları olduğu gibi, KALPLERİNDE DE HASTALIK BARINDIRMAYANLARDIR. Allah’ın kitabı ile yetinmeyip, BATIL VE RİVAYET İNANCINI YAŞAYABİLMEK ADINA, ALLAH’IN KUR’AN DAKİ AYETLERİNİ GÖRMEZDEN GELEN, ÜSTÜNÜ ÖRTENLERİN SONUNU, YAZACAĞIM AYET İLE SİZ TAHMİN EDİNİZ.

Zuhruf 36: KİM, RAHMÂN’IN ZİKRİ’Nİ GÖRMEZLİKTEN GELİRSE, BİZ ONUN BAŞINA BİR ŞEYTAN SARARIZ. ARTIK O, ONUN AYRILMAZ DOSTUDUR. (Diyanet meali)

DİLERİM KUR’AN GERÇEKLERİNİN FARKINDA OLAN, ALLAH’IN AZINLIK HALİS KULLARI ARASINDA OLURUZ.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Bu konuyu yazdır

  Allah’a Açılan Kapı Kur'an..
Yazar: halukgta - 12-09-2025, Saat: 04:40 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Din ve iman konusu, günümüzde o derece çeşitlilik ve farklılıklar gösteriyor ki ne yapacağımızı, hangi yoldan gitmemiz gerektiği, kimlerin doğruyu söylediği konusunda, toplum olarak büyük tedirginlik yaşıyoruz. ACABA BU TEDİRGİNLİĞİMİZİN NEDENİ NE OLABİLİR? Bizler bu konuda nasıl bir tavır takınıyoruz, ya da yapmamız gereken nedir bunun bilicinde miyiz? Sanırım bu soruların doğru cevabını bulursak, bizim de Allah'ın istediği doğru yolda olmamızın önünde, hiçbir engel kalmaz. DAHA DOĞRUSU KİTAP TEK OLMAYINCA, ÜMMET TE TEK YUMRUK ASLA OLMAYACAKTIR. Önce içinde yaşadığımız din karmaşasının, bölünmüşlüğün inanılmaz farklılıkların nedeni nedir, gelin bu konu üzerinde birlikte düşünelim. Tedirgin olmamızın asıl nedeni, aynı konuda bile çok farklı fikir ve inançların olması. Önce bu konuyu aydınlatmalıyız. Müslüman olarak bizler, Kur’an'ın her ayetine iman edip eksiksiz hayatımıza geçirmedikçe, gerçek iman etmiş sayılmayacağımızı söyleriz ve buna inanırız. Peki söyleyip, inanmakla iş bitiyor mu? Elbette bitmiyor,  sanırım hatalarımız söylediklerimizi yaşamımıza geçirme safhasında başlıyor.

Allah elçisi kanalıyla biz kullarına Kur’an'ı, rehber olarak gönderdiğini ve günümüze kadarda Rabbimiz Kur'an'ı, başka kitap Resul göndermeyeceği için, KENDİ KORUMASINA ALDIĞINI SÖYLEDİĞİ GİBİ, BİZLERİ KUR'AN'DAN SORUMLU TUTACAĞINI BİLDİRİYOR. Aslında bu bilgilerden yola çıkarsak, en doğru bilgileri nereden almamız gerektiği çok açık anlaşılıyor. Allah Kur’an'da Elçisine tebliğ etmek sana, hesap sormak bize düşer diyerek, aslında bu sözleriyle bizlere bir şeyler anlatıyor. Rabbimiz yine rehberinde, hiçbir ehli kitaba ruhban bir sınıf görevlendirmediğini, bunu kendilerinin uydurdukları örneğini de veriyor. Çok daha önemlisi bizlerin, YALNIZ KUR'AN'IN İPİNE SARILMAMIZI EMRETTİĞİ GİBİ, KUR'AN'IN SINIRLARINI AŞMAMIZI FARKLI KAYNAKLARA YÖNELMEMİZİ YASAKLIYOR. Peki, tüm bunlar ne anlama geliyor? Allah'ın doğru yolunu beşeri oluşumlardan, bilgilerden değil, Allah'ın gönderdiği hak olan gerçekleri, Kur’an'dan aramamızın açık bir kanıtıdır tüm bu uyarılar. Bir başka deyişle, Allah ile kulu arasında hiç kimsenin olmadığını veliler, şeyhler, dervişler edinerek onların sayesinde, Allah'ın rızasını kazanacağımızı zannedenlere, büyük bir uyarıdır ruhban sınıfının, İslam dininde olmadığı gerçeği.

Allah sizleri yalnız Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, Kur’an’ın ipine sarılın. Yemin olsun ki Kur’an’ı anlayasınız diye nice örneklerle açıklayıp, KOLAYLAŞTIRDIK DİYORSA, ALLAH’A AÇILACAK KAPININ ANAHTARI DA, YALNIZ KUR’AN'DA GİZLENMİŞTİR. Onu Kur’an’da aramak, bulmak imtihanımız gereği bizlere düşer. Lütfen O anahtarı rivayetlerde, sanı bilgilerde aramayalım, zamanımızı boşa harcamayalım, inanın mahşer günü pişman oluruz.

Rabbimiz, benimle aranıza hiç kimseyi sokmayın, BEN SİZLERE ŞAH DAMARINIZDAN DAHA YAKINIM DİYORSA, Allah'tan başka yardım isteyecek, sığınılacak, şefaat istenecek, hiçbir gücün olmadığının önce bilincine olmalıyız. Bizler eğer Allah'ın kitabını yeterli görmüyor da, beşerin rivayet sanı sözlerine din adın hala kulak veriyorsak, gerçek iman edenlerden daha olamamışız demektir. Bir başka deyişle, iman kalplerimize yerleşmemiş demektir. İşte yaptığımız yanlış bu noktada başlıyor. ALLAH BANA ULAŞACAK KAPINIZ, KUR’AN'DAN GEÇER DİYOR. O kapının anahtarını da, yalnız Kur’an'dan bizzat bizlerin alabileceğimiz örneklerini de veriyor. Bu durumda bizler ne yapıyoruz, Allah'a ulaşacağımız kapıyı ve anahtarını Kur’an'da mı arıyoruz? Hiç sanmıyorum, Allah'a ulaşacak kapıyı ve onun anahtarını, BEŞERİ KİŞİLERDE VE ONLARIN KİTAPLARINDA, SÖZLERİNDE ARIYORUZ. Halbuki Rabbimiz, “SÖZ BAKIMINDAN ALLAH'TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” (Nisa 87) diye bizleri uyarmamış mıydı? İşte yaptığımız büyük hata, böylece dipsiz bir kuyuya atılan taş misali, belirsizliğe doğru yol alıyoruz. Müslümanlar olarak, Kur'an'ın çevresinde birleşip tek yumruk olamadığımız sürece, birbirimize düşman olmaktan, şeytanlaşmış insanların oyuncağı olmaktan asla kurtulamayız. Yapılan bu yanlışlar, bu tür oluşumlar o kadar çok ve çeşitli ki, Allah'ın gerçek kapısının, ona ulaşacak en doğru yolun üstünü örtüyor. Hatırlayınız Rabbimiz, yanlış yolda ısrar edenler için bir örnek veriyordu.

"KENDİ HEVA VE HEVESİNİ İLAH EDİNEN VE HAKİKATİ BİLMESİNE RAĞMEN YÜZ ÇEVİREN BÖYLECE ALLAH’IN MESAJLARINA KULAKLARINI VE KALBİNİ KAPATAN GÖZLERİNE DE PERDE ÇEKEN VE SAPIKLIĞI TERCİH EDEN ŞU KİMSEYİ GÖRÜYOR MUSUN? BÖYLE BİR KİMSEYİ ALLAH’TAN BAŞKA KİM DOĞRU YOLA İLETEBİLİR? HALA DÜŞÜNÜP İBRET ALMAYACAK MISINIZ?" (Casiye 23)

Gerçekten de, Allah'ın kitabını rehber aldığını söylediği halde, beşerin rivayet ve sanı sözlerini rehber edinenlerin, yani kendi hevâ ve hevesinin esiri olanların, acıklı sonunu Allah, çok güzel izah ediyor bizlere. Ama bu gerçekleri görebiliyor muyuz?  Göremiyoruz, çünkü Elde Kur'an düşünerek iman etmiyoruz da ondan. Onun için Allah düşün, aklını kullan ey kulum diyor bizlere. Sizce düşünüyor muyuz? Düşünmediğimiz için, kendi ellerimizle kulaklarımızı tıkadık kalplerimizi adeta taş kesti gerçekleri göremez duyamaz olduk. Onun için Kur'an gerçeklerini göremeyiz, çünkü inandığımız batıl ve rivayet inancın etkisiyle gözler perdeli, gönüller mühürlü. Batıldan, hurafeden, sanıdan, emin olmadığımız rivayetlerden yana olmaktan ve onlarla amel etmekte ısrar ettiğimiz için, gerçekleri göremiyoruz. Allah'ın rehberi,FURKANA inatla yaptığımız saygısızlıktan dolayı, ALLAH'A ULAŞACAK KAPIYIDA BULAMIYORUZ.  Gerçek HAK olana gözlerimizi kapattığımız için, Allah'ın bir cezası tüm bunlar.

Şunu lütfen unutmayalım. Allah sizleri Kur’an dan sorumlu tutuyorum diyorsa, herkesin anlayamayacağı bir rehber gönderip, daha sonrada bizleri sorumlu tutmaz. ELBETTE HERKES KAPASİTESİ, ÇABASI ÖLÇÜSÜNCE NASİBİNİ ALIR. BİZLERE DÜŞEN, ALLAH'IN AYETLERİNİ DAHA GÜZEL DOĞRU ANLAMAK İÇİN, ÇABA GÖSTERMEK OLMALIDIR. Zaten imtihanın da gerçeği, çaba harcamak, bir emek sarf etmek değil midir? Ama bu çabayı yaparken, Allah'ın Nahl suresi 98. ayetinde önerdiği gibi, önce kafamızdaki batıl ve rivayetlerden kurtulup yalnız Allah'a güvenip dayanarak Kur'an'ı onsan sonra okumaya başlarsak, ALLAH'IN NURU KURAN İLE BULUŞUR, ONUN KAPISINI ARALAMIŞ OLURUZ. Bu konuyla ilgili bir yazı kaleme aldığımda, her zaman okul örneğini veririm. Çünkü hepimiz Allah'ın okulunda, eğitiminde Kur’an'dan imtihan halindeyiz. Allah imtihanımızın, yalnız Kur’an'dan olduğunu apaçık söylediği halde, nasıl olurda bizler sorumlu olduğumuz rehberin dışına çıkarız, onun sınırlarını aşarız. ALLAH SAKIN, KOYDUĞUM SINIRLARI AŞMAYIN DİYE, EMİR VERDİĞİ HALDE.

Hâşâ Allah Kur’an'da, bizleri doğruya ulaştıracak yolu, gereği gibi anlatmıyor mu? Yaradan hâşâ izah edemedi de, bizler beşerin rivayet kitaplarından mı doğruyu daha kolay öğreneceğiz. Lütfen bunu unutmayalım ve yaptığımız saygısızlığın farkında olalım. Yoksa mahşer günü, çok pişman oluruz. Okulda eğitim alırken, nasıl öğrenciler birbirleri ile yarışıyor ve kapasiteleri, gösterdikleri çabaları nispetinde değerlendiriliyorsa, bizleri de Rabbimiz aynı şekilde imtihan ediyor. Hatırlayınız bizler okulda, okuduğumuz bir kitap için, bu kitabı bu seviyede bir öğrenci anlayamaz, bu haksızlıktır demiyor da, bir çaba gösteriyorsak öğrenmek anlamak için, nasıl olurda Allah'ın bizleri imtihan ettiği kitap için, bu kitabı herkes anlayamaz, bu kitapta her bilgi, detaylı yoktur deriz? Biz Kur'an'ı anlayamayız diyenler, Allah'ın adaletini sorguluyor demektir, hatırlatırım Rabbimiz anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, KUR'AN'I YEMİN OLSUN Kİ KOLAYLAŞTIRDDIK VE NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLADIK DİYOR. Rabbimize bu sözlerine  inanıyor ve güveniyorsanız, aracısız Kur'an'ı anlayabilmek için çaba harcayınız, inanmıyor ve güvenmiyor biz anlayamayız diyorsanız, buda sizin seçiminiz ne isterseniz öyle yapın.

Değerli din kardeşlerim, Rabbimize açılan kapının ve onun anahtarının, yalnız Kur’an'da olduğunun gerçeğini artık görelim. Sonsuzluk kapısını, başka yerde aramayalım. Önce Kur'an'ı anlayarak, ayetler üzerinde düşünerek ve hiçbir etki altında kalmadan önyargısız okuyup, anlamaya çalışalım. Daha sonra araştıralım, soralım tüm bilgilerden faydalanalım, daha da iyi anlayabilmek için. ÇÜNKÜ BİLGİNİN SONU, SINIRI YOKTUR. Rabbimizde gerçek iman eden her sözü dinler ama daha sonra en doğrusuna uyar diyor. Tabi en doğrusunun ne olduğunu söylüyordu? “SÖZ BAKIMINDAN ALLAH'TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” (Nisa 87) BİZLER EĞER İLK ÖNCE, KUR’AN'IN HARCIYLA İNANÇ TEMELLERİMİZİ İNŞA EDERSEK, ONUNLA İMANIMIZIN OMURGASINI OLUŞTURURSAK, ONUN ÜSTÜNE GİYDİRECEĞİMİZ KIYAFETİ, DOĞRU SEÇMEKTE ASLA ZORLANMAYIZ. BÖYLE YAPTIĞIMIZDA NE GİYERSEK YAKIŞACAK, NE YAPARSAK BAŞARIYA ULAŞACAKTIR.

İmanımızın temelini ve omurgasını başkaları değil, kendimiz Kur'an'dan inşa edersek, sonucundan da emin oluruz. Ne yazık ki bu gün yaşadığımız İslam'ın temelinde, yalnız Kur’an yok, Kur’an'ın hüküm vermediği rivayetlerin, sanı bilgilerin ağırlıklı baskısı var. Gelin içimize girmiş yanlış itikatları, elde Kur’an temizleyelim. Böylece zararın neresinden dönersek kardır düşüncesiyle, Rabbimizden af dileyelim. Sizce en garantili yol bu değil midir? Bir başkasından kopya çekerek imtihan verilmez, lütfen bu gerçeği görelim. Tembel öğrenci gibi olmayalım. Dersimizi imtihan olacağımız kitaptan bizzat çalışalım ki, yaptığımız işten emin olabilelim.

Mahşer günü yüzleri gülen, Rabbin halis kullarından olmak istiyorsak, Allah'ın ayetinde verdiği örnekte olduğu gibi, EYVAH KEŞKE FALANCAYI DOST, VELİ EDİNMESEYDİM, BENİ O KANDIRDI DEMEK İSTEMİYORSAK,  gelin Rabbimizin uyardığı gibi, yalnız Kur’an'ın ipine sarılalım. O bizi Allah'a  kavuşturacaktır. Bu yolu izlediğimizde hayatımızın, yaşantımızın çok daha farklı olduğunu göreceğiz. İŞTE O ZAMAN, GÜLÜN DİKENİNİ GÖRMEDEN GÜLÜ SEVECEĞİZ, KOKLAYACAĞIZ. Dualarımızın bile, nasıl daha farklı karşılık bulduğunun, bilincine varacağız. Dilerim cümlemiz, gönül gözleri ile Kur'an'ın tüm gerçekleri ni görebilen, Rabbin halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Bu konuyu yazdır

  Şirk Batağında Yaşadığımız İnancımızı, Lütfen Kur'an İle Sorgulayalım.
Yazar: halukgta - 12-06-2025, Saat: 11:19 AM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bu makalemde sizleri yine yazıma cevap verenlerin, günümüz İslam gerçeklerinin nasıl Kur’an’dan çok uzak yaşandığına dikkat çekici bazı örnekler vermek ve üzerinde Kur’an merkezli sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Söylenenleri, yazdıklarımı gördüğünüzde, Allah’ın yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, ayetler üzerinde düşünün aklınızı kullanın, emin olmadığınız bilgilerin sakın ardına düşmeyin, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum hükümlerinin nasıl dikkate bile alınmayıp, Kur’an’ın tam tersi bir inanç yaratarak, adına İSLAM dediğimiz gerçeğini göreceksiniz. Rabbimiz birçok ayetinde, akla düşünmeye çok önem verdiğini göstermiş ve aklını kullanmayanların gerçekten pislik içinde kalacaklarını, şeytanın oyuncağı olacaklarını bizlere açıkça bildirmiştir. ÇOK NET ŞUNU SÖYLEYEBİLİRİZ. İSLAM İMAN ESASLARINI, AKILLA TEMELLENDİRİR VE KUR’AN’IN SINIRLARI DIŞINA ÇIKMAMIZI YASAKLAR. Bakın bir arkadaşımız, Kur’an ile buluşamadığımızda, nasıl Kur’an’a adeta muhalif sözler söyleyip, tam tersini Allah’ın dini diye yaşadığımızın farkında bile olamayacağımıza, çok güzel bir örnek vermiş.

“İbni Hazm; “BİR KİŞİ ANCAK, KUR’AN’DA BULDUĞUMUZU ALIRIZ DERSE, ÜMMETİN İCMASIYLA KÂFİR OLUR. BU MÜŞRİKİN KANI VE MALI HELALDİR” demiştir. (İhkam,80) Not: Sahih hadisleri sünnetleri ve hak mezhepleri inkâr eden için demiştir.

“ULEMA, KUR’AN’I AZİMDEN SONRA KİTAPLARIN EN SAHİHİNİN, BUHARİ VE MÜSLİM OLDUĞUNDA İTTİFAK ETTİ.” (Nevevi, Minhac; 1/14)

“HADİSTE NE OLUYORMUŞ, FIKIHTA NE OLUYORMUŞ KİTAP VAR YETMİYOR MU LAFLARI, ŞEYTANIN LAFLARIDIR. (Hasan Burkay)

Toplumu, Kur’an ile buluşturmak istememelerinin nedeni, yaşanan İslam’ın Kur’an’dan ne kadar uzak olduğunu gizleyebilmek içindir. Allah’ın Kur’an’da emrettiğinin, bakın nasıl tam tersini topluma öğretiyorlar ve kabul etmeyenlerin, adeta BİR BİNİN KANI VE MALININ NASIL HELAL OLDUĞUNU SÖYLEYEBİLİYORLAR. Lütfen Kur’an’a sarılarak bu tuzağa düşmeyelim. Allah’a atılan iftiraya bakar mısınız? Allah Kur’an’da biz kullarını çok önemli bir konuda Zümer suresi 18. ayetinde uyarıyor ve ne diyordu? “O KULLARIMI Kİ ONLAR SÖZÜ DİNLERLER, SONRA DA EN GÜZELİNE UYARLAR.” Sizce bu söylenenleri okuduğunuzda, kabul edilecek akla mantığa ve Kur’an’a uyan ddoğru güzel bir söz var mı? Asla yok. Gerçekten de aklını kullanan, Kur’an’a iman eden onun vahyinden haberi olan bir Müslüman, önce karşısındaki her sözü dinler. Daha sonrada en doğrusuna uyar diyor Allah. Gelin birlikte bakalım, bizler Allah’ın bu uyarısına uygun bir iman üzerine mi Allah’ın dini İslam’ı yaşıyoruz, yoksa atalarımızın rivayet inançları ile şekillendirilmiş, Kur’an’a taban tabana ters düşen bir iman üzerinde miyiz? Tabi önce hatırlatmak istediğim bir konu var. Rabbimiz bizleri YALNIZ KUR’AN’AIN İPİNE SARILMAMIZI EMREDİYOR, ÇÜNKÜ SİZLERİ KUR’AN’DAN HESABA ÇEKECEĞİM DİYOR.

Arkadaşımızın paylaştığı hadiste şunu söylüyor. Bir kişi yani Müslüman yalnız Kur’an’da bulduğumu alırım derse, lütfen buraya dikkat, ÜMMETİN İCMASIYLA KÂFİR OLUR DİYOR. Bakın bizim imanımızı etkileyen kaynak, delil ÜMMETİN ALDIĞI KARARMIŞ. Ona uymayana Kâfir diyorlar. Çok daha ilginci, onlar gibi düşünmeyip inanmayanların KANI, MALI HELALDİR DİYEREK, ÖLDÜRÜLEBİLECEĞİNİ DAHİ SÖYLEYEBİLİYOR. Çok üzgünüm ama mezheplerin, rivayetlerin öğretisi ile İslam’ı yaşarsak, sonuçta böyle olur. Rabbimiz boşuna Kur’an’da, çoğunluğa uyarsan seni dinden saptırırlar demiyor. Kur’an ile toplumun buluşmasını engelleyenler, yani Kur’an’ı anladıkları dilden dikkatle okumalarını istemeyenler, işte bu anlatılanların yanlış olduğunu görmesini istemedikleri içindir. Peki, Kur’an yani Allah yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz diyenlere ne diyor ona bakalım. Rabbimiz öyle diyorsa elbette başımızın üstünde yeri var, onun dediğini yaparız. Kur’an ile buluşanlar çok iyi bilir, aynısını Kitap Ehli Resulüne söylemiş ve yalnız senin getirdiğinle dinimizi yaşayamayız, bizim atalarımızın inancı da var dediklerinde, bakın Allah nasıl ayetler indirmişti.

“KENDİLERİNE OKUNAN KİTABI, SANA İNDİRMİŞ OLMAMIZ ONLARA YETMEDİ Mİ?” (Ankebut 51)

“SÖZ BAKIMINDAN ALLAH’TAN DAHA DOĞRU KİM VARDIR!” (Nisa 87)

“ALLAH’TAN DAHA İYİ, KANUN KOYUCU OLABİLİR Mİ?” (Maide 50)

“YEMİN OLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP GÖNDERDİK Kİ, ÖĞÜT VE UYARINIZ/ZİKRİNİZ/ŞEREFİNİZ YALNIZ ONDADIR. HÂLÂ AKLINIZI ÇALIŞTIRMAYACAK MISINIZ?”(Enbiya 10)

Önce şunu hatırlatmak isterim, Allah dinin sahibi benim, hükmüme hiç kimseyi ortak etmem diyorsa, gönderdiği dinin FIKIH kurallarını, yani İslam hukukunu da dinin sahibi Kur’an’da apaçık yapmıştır, önce bunu asla unutmayalım. İlginç olan ise, Kur’an dışından anlatılan tüm rivayetleri, Allah’ın Resulünün adını kullanarak, kendilerine asla ait olduğunu bilmediğimiz kişiler naklediyor. Hiç birisi Allah’ın görev verdiği kişiler değil ve hata yaptıklarında Resulünü Allah’ın uyardığı gibi uyarılmıyor. Bu tehlikeyi fark etmiyor musunuz?  Bunun tehlikesinin farkında değil misiniz? Onun haricinde Allah’ın dinine İslam hukukuna hiç kimse ilave edemez, bunu Allah yasaklamıştır. ALLAH’IN FIKIH İNANCINA İLAVELER YAPANLAR, ATALARININ İNANCINI ALLAH’IN DİNİNE SOKMAYA ÇALIŞANLARDIR. Sizce Allah’ın verdiği hüküm ile ümmetin çoğunluğunun aldığı karar, ittifak ettiği konu aynımı? Allah aşkına size soruyorum, bahsedilen ÜMMETİN aldığı karara uyan mı, Allah katında KÂFİRDİR, yoksa Allah’ın Kur’an’da emrettiği gibi, YALNIZ ALLAH’IN İNDİRDİĞİ VAHYE YANİ KUR’AN’A UYANMI KÂFİRDİR? Allah benim vahyin dışında hiç kimse benim dinimde hüküm koyamaz, ÇÜNKÜ BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM diye apaçık uyarıyor, ama bunu nasıl yapıyorlar bilemiyorum, Allah’ın emrinin tam tersine inanmakta sakınca görmüyorlar. HER ZAMAN SÖYLERİM, İŞTE BU CAHİL CESARETİDİR. Cahil olan birisini çok rahat Allah ile aldatıp, her şeyi yaptırabilirsin.

Gelelim arkadaşımızın verdiği ikinci örneğe. Yine ulemanın kararını söylüyor, Allah’ın kanunu apaçık dururken ve diyor ki, “ULEMA, KUR’AN’I AZİMDEN SONRA KİTAPLARIN EN SAHİHİNİN, BUHARİ VE MÜSLİM OLDUĞUNDA İTTİFAK ETTİ.” Çok ilginç sanki bahsettikleri kişi ile bire bir konuşmuşlar gibi anlatıyorlar. Buhari’nin hadislerin doğruluğuna yada yanlışlığına nasıl karar verdiği sizlere hatırlatmak isterim, İşte bizler bu yolla kendimizi bile bile ateşe atıyoruz ama farkında bile değiliz.

“HERHANGİ BİR HADİSİ SAHİH’E DÂHİL ETMEZDEN ÖNCE, YIKANIP İKİ REKÂT NAMAZ KILARAK, ALLAH’A İSTİHÂREDE BULUNUP MANEVİ BİR İŞARET ARAMIŞ, ONDAN SONRA HADİSİN SIHHATİNE HÜKMETMİŞTİR“BU ŞEKİLDE SIHHATİ NAZARIMDA SÜBÛT BULMAYAN HİÇBİR HADİSİ, SAHİH’E ALMADIM”DER. ”.(K.S. Sayfa 197)

Kur’an ile buluşamadıysak, işte böyle affedilmeyecek büyük günahları işleriz de, doğru yaptığımızı zannederiz. Hatırlatırım Allah, Bakara suresi 23. ayetinde nasıl uyarıyordu bu konuda bizleri. “HAYDİ, KUR’AN’IN AYETLERİNİN BİR BENZERİNİDE, SİZ GETİRİN BAKALIM.” Diye biz kullarına Allah meydan okuyor, hatta devamındaki ayette, asla benzerini getiremezsiniz diyerek ikaz ediyor, bunun tersini yapmaya çalışanları da, ebedi cehennemin beklediğini hatırlatıyor. Bu uyarıdan sonra kendimize soralım. Allah bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı, Kur’an’dan hesaba çekileceğimizi emretmedi mi? Emrettiyse, bizler hala bu ve benzeri yüzlerce ayeti görmezden gelip, doğruluğundan asla emin olamayacağımız rivayet sözlerini/hadislerini adeta Kur’an ile eş tutup ŞİRK KOŞARAK KUR’AN’DAN SONRA, EN SAHİH YANİ EN DOĞRU BUHARİ VE MÜSLİM’İN KİTAPLARI, SÖZLERİ OLDUĞUNU NASIL SÖYLERİZ? Tamamı rivayet yolla bizlere ulaşmış. Lütfen şeytanın bu tuzağına düşmüş olarak, Allah’ın huzuruna gitmeyelim, inanın o çetin gün Kur’an’ın bahsettiği YÜZLERİ SİMSİYAH OLANLARIN SAFIDA BULURUZ KENDİMİZİ. Yine bu arkadaşımız, bakın yazıma neler yazmış. Yaşadığımız İslam’ın ACI GERÇEKLERİ.

“İYİ BİLİN Kİ RESULULLAH’IN HARAM KILDIĞI ŞEY, ALLAH’IN HARAM KILDIĞI ŞEY GİBİDİR.” Kaynak (Ahmet b Hanbel c.4 s 132)

Her zaman söylediğim gibi, eğer Kur’an’dan zerre kadar haberimiz olup Onunla buluşabilseydik, bunları söyleyenleri hiç dikkate almaz, güler geçerdik ama çok büyük bir çoğunluk ne yazık ki BATILIN TUZAĞINDA, ŞİRK BATAĞINI GÖREMİYOR. ONUN İÇİNDİR Kİ DİN KARDEŞLERİMİZİ, BU TUZAKTAN KURTARMAK İÇİN, HEPİMİZ EL BİRLİĞİ YAPMALIYIZ. Bu sözün, hadisin kaynağına bakar mısınız Kur’an değil. Allah hükmüme hiç kimseyi ortak etmem, Resulümün görevi sadece tebliğ etmektir dedikçe Rabbimiz, bazıları adeta Allah ile inatlaşırcasına, NE YANİ ALLAH RESULÜNÜ POSTACI DİYEMİ GÖNDERDİ DİYEBİLİYOR. Yani Allah’ın Resulüne verdiği görevi, yetkiyi beğenmeyerek, bizzat kendileri yetkilendirmeye çalışıyorlar. Doğrusu söyleyecek söz bulamıyorum. Bakın Allah’ın Resulü ümmetini yalnız neyle uyarmış ve kendisi neye uymuş.

“BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19)

“BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9)

“RASULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18)

“ALLAH’TAN VE O’NUN AYETLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE İNANACAKLAR?” (casiye 6)

Sizce daha fazla, örnek ayet vermeme gerek var mı? Hz. Muhammed O örnek insan bu Kur’an bana vahyoldu ki, onunla herkesi uyarayım diyor. Bir başka ayetinde de, BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM diyorsa, bizler nasıl olurda Resulün uyduğunun dışına çıkmaya çalışırız, bunu da mı akıl edemiyoruz? Bakın benim rivayet hadislerimde var onlara da uymalısınız, onlarla ben ayetleri açıklıyorum demiyor. Devamındaki ayette Allah Resulünün yetkisini bizlere hatırlatıp, Resule düşen apaçık tebliğden başka bir şey değildir diyor. Allah’ın bu sözlerine haşa güvenmiyor muyuz? Casiye 6. Ayetinde aslında son noktayı koyuyor Rabbimiz ve ALLAH’IN AYETLERİNDEN, SÖZLERİNDEN SONRA HANGİ SÖZE/HADİSE UYACAKSINIZ DİYE İKAZ EDİYOR.

Bizlerde cahil cesareti olduğundan olsa gerek, bir türlü bunları kabullenemiyoruz. Çünkü yaşadığımız İslam ile Allah’ın ayetleri uyuşmuyor ters düşüyor da ondan. Değerli dostlarım hepimiz hata yapabiliriz, bende bir zamanlar bu yanlış bilgilere inanmıştım ama araştırıp sorguladığımda, ALLAH’IN GERÇEKLERİ İLE ŞÜKÜRLER OLSUN BULUŞTUM. Dilerim cümlemiz, Rabbimizin Kur’an gerçekleri ile buluşan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK


https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Bu konuyu yazdır

  Nahl 44-64. Ayetler. Resulün Kur’an’ı Açıklaması Ne Anlama Geliyor?
Yazar: halukgta - 12-03-2025, Saat: 04:34 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bu makalemde sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayetler, Nahl 44 ve 64. ayetler olacak. Bu ayetler örnek gösterilip, bakın Kur’an’ı açıklama görevini Allah Resulüne vermiş diyerek, ne yazık ki Resule ait olduğu rivayet hadislere kesin itaat edilmesine delil yaratılmakta ve batılı İslam dinine sokmaya çalışmaktadırlar. Yalnız Kur’an ile İslam yaşanmaz, Kur’an’ı açıklayan anlaşılır hale getiren Allah’ın Resulüdür diyerek, ayetlerin anlamları ile oynayan ve rivayetleri dinin asli unsu yapmaya çalışanlar, özellikle NAHL SURESİ 44 VE 64. AYETLERİ ÖZELLİKLE KANIT GÖSTERİYORLAR. Önce ayeti farklı meallerden yazalım, daha sonra Kur’an bütünlüğünde bu konuyu, birlikte anlamaya çalışalım.

Nahl 44: (O Resulü) APAÇIK BELGELER VE KİTAPLARLA GÖNDERDİK. İnsanlara, kendilerine İNDİRİLENİ AÇIKLAMAN ve onların da (üzerinde) düşünmeleri için sana bu Kur’an’ı indirdik. (Diyanet meali)

Nahl 44: Onları mucizelerle ve hikmet dolu sayfalarla gönderdik. O ZİKRİ (KİTABI) SANA DA İNDİRDİK Kİ KENDİLERİNE GÖNDERİLENİN NE OLDUĞUNU O İNSANLARA AÇIK AÇIK ANLATASIN, belki düşünürler. (Süleymaniye vakfı)

Nahl 64: Nahl 64: SANA KİTABI, ANCAK AYRILIĞA DÜŞTÜKLERİ ŞEYLERİ ONLARA AÇIKLAMAN İÇİN VE İMAN EDEN BİR TOPLUMA DOĞRU YOLU GÖSTERİCİ VE RAHMET OLARAK İNDİRDİK. (Diyanet meali)

Nahl 64: SANA KİTABI, ÖZELLİKLE AYRILIĞA DÜŞTÜKLERİ KONUDA ONLARI AYDINLATMAN İÇİN VE İNANAN BİR TOPLULUĞA REHBER VE RAHMET OLSUN DİYE İNDİRDİK. (Kuran yolu. Diyanet İşl.)

Kur’an’ı dikkatle ve düşünerek okuyan bir Müslüman, Kur’an’ın birçok ayetinde Allah’ın anlayabilmeniz ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, ayetlerimizi nice örneklerle biz açıkladık, izah ettik ki üzerinde düşünesiniz diyordu. Nahl 44. ayetin ilk cümlesinde zaten, APAÇIK BEGELERLE, HİKMET DOLU SAYFALARLA GÖNDERDİK KUR’AN’I DİYOR. Böyle söyleyen Allah, devamında ayet açık değil, onuda sen açıkla kullarıma der mi? Allah Zuhruf 44. ayetinde sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum diye hükmünü veriyor. Sizce Allah Kur’an’ı anlayacağımız bir şekilde açıklamamış olsa, böyle bir emir verir mi? Yalnız Kur’an’ın ipine sarılın diye uyarır mı? Hatta Kıyame suresi 18 ve 19. ayetlerinde Allah Resulüne, ne diyordu hatırlayalım. “O HÂLDE, BİZ ONU OKUDUĞUMUZ ZAMAN, ONUN OKUNUŞUNA UY. SONRA ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR.”  Allah Kur’an’ı açıklamak bize aittir diyor, bizler Allah’a güvenmiyor, hayır onu Resulü açıklamıştır diyerek, adeta kendimizi rivayetlere doğruluğundan emin olamayacağımız kaynaklara, kendimizi teslim etme yarışına giriyoruz. Dikkatinizi çekmek isterim, Allah’ın Resulü ÜMMİYDİ yani dini konularda hiç bir bilgisi yoktu, bunu Kur’an söylüyor. Onun içinde Allah, İndirdiğimiz Kur’an’ı oku, merak etme ayetlerimizi bizler birçok ayetlerle AÇIKLAYACAĞIZ diyor. Demek ki yukarıdaki ayetlerde Allah, SANA KİTABI AÇIKLANMIŞ BİR ŞEKİLDE NİCE ÖRNEKLER VEREREK GÖNDERDİK Kİ, ONLARIN SORDUĞU SORULARA KARŞI, ONLARA APAÇIK İZAH EDESİN AÇIK AÇIK BİLDİRESİN, ONLARI AYDINLATASIN DİYOR. Peki Kur’an’ın diğer ayetlerinde Allah, Resulüne açıklamadığım ayetler var, onlarıda sen açıklarsın mı diyor, yoksa onun görev tanımını çok farklı mı yapıyor? Gelin Allah’ın Resulüne verdiği yetki ve sorumluluğuna bakalım şimdide.

“RESULE DÜŞEN, APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) Diyanet meali.

“BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ. ” (Kehf 56) Diyanet vakfı meali

“SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Diyanet meali.

“BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” (Ahkaf 9 ) Diyanet meali.

Bu ve benzeri ayetlere iman eden bir Müslüman, ne yani Allah Resulünü postacı diye mi gönderdi, onunda yetkileri olmalı, Kur’an detaylı ve açıklanmış değildir, onu Resulü açıklamıştır nasıl diyebiliriz? Bunc ayeti tebliğ aldıktan sonra, mezheplerin inancını Kur’an’da göremediğimizde kendimizce bahaneler arayan, Allah’ın kitabına iman etmiyor demektir. Nahl 64. ayette de, ayetlerin indirilme nedenini açıklıyor ve aralarındaki tartıştığı, ihtilaf içinde olduğu konular hakkında, onlara Kur’an ile beyanda bulunasın, yani açıkça Kur’an’dan örnekler vererek tebliğ etmesini istiyor. Açık olmayan, anlaşılmayan bir ayet üzerinde, bizler nasıl düşünürüz ve ihtilaf ettiğimiz konu hakkında açıklık getirir. Şöyle söyleyenler olabilir. Allah’ın Resulü açıklıyor ya, açıklanmış ayet üzerinde düşüneceksiniz denebilir. Bugün Allah’ın Resulü aramızda yok. Açıklanmamış, detayı olmayan Kur’an’mı elimizde bu durumda? Hani Kur’an’ın eşi benzeri yoktu, hani Allah biz Kur’an’ı tamamladık Enam 38. ayetinde de, BİZ KUR’AN’DA HİÇ BİR EKSİK BIRAKMADIK DEMİYOR MUYDU? Hani hadi bir benzerini getirin bakalım diye meydan okuyordu Allah bizlere. Bu durumda açıklanmamış, izah edilmemiş olduğunu ve anlaşılması için beşeri rivayet bilgilere muhtaç olduğunu nasıl söyleriz. Bu durumda Allah bizleri açıklanmamış, izah edilmemiş bir kitaptan mı hesap soracak? Allah bizlerin Kur’an’ı anlayabilmemiz için Resulünün rivayet hadislerine mi muhtaç bıraktı? BAKIN NELER SÖYLEDİĞİMİZİN VE ALLAH’A NASIL BİR ADALETSİZLİĞİ NİSPET ETTİĞİMİZİN FARKINDA MISINIZ? HİÇ SANMIYORUM.  Madem ayetler açık ve anlaşılır değil, Allah’ın Resulü açıkladı, neden ayetleri kayda alırken açık ve anlaşılır yazdırmadı Kur’an’ı? AKIL DEVRE DIŞI KALINCA, İŞTE BÖYLE BİR MANTIKSIZ DÜŞÜNCEYİ İNANCI, ALLAH’A NİSPET ETMEKTEN KORKMUYORUZ.

Allah sakın emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin hesabını sorarım, Kur’an’ın ipine sarılın diyordu. Bu durumda bizler doğruluğundan emin olamayacağımız, rivayet bilgilerle mi Kur’an’ı anlayacağız? Hatırlatırım Allah Kur’an’ı ben koruyorum diyor, rivayet hadisleri/sözleri değil.  İşin ilginci her mezhebin doğru kabul ettiği hadislerde çok farklı. Aslında zerre kadar düşünen, gerçekleri ve bizlere kurulan tuzağı fark edecektir. ŞUNU LÜTFEN UNUTMAYALIM, GÜNÜMÜZE KADAR RİVAYET YOLLA GELEN HADİSLERİN HİÇ BİRİNDEN, ALLAH’IN RESULÜNÜN HABERİ BİLE YOK. ONUN ONAYINDAN ASLA GEÇMEMİŞ BİLGİLERLE, NASIL KUR’AN’I ANLARIZ.

Yine Kur’an’ın anlaşılacak bir şekilde, apaçık delillerle kanıtlarla indirildiğini, Ali İmran 105, Hud suresi 1. ayetinde, Bakara 99- 209. ayetlerinde de, “ANDOLSUN, BİZ SANA APAÇIK AYETLER, DELİLLER İNDİRDİK.” Demiyor muydu Rabbimiz?  Bunlara benzer birçok ayetleri görmezden gelerek, Allah’ın yemin ederek bizler için kolaylaştırdığı Kur’an’ın açıklanmamış ve izah edilmemiş olduğunu hala söyleyip, ayetleri Resulü açıklamıştır nasıl deriz. NEDEN DİYORUZ BİLİYOR MUSUNUZ? ATALARIMIZIN İNANCINI KUR’AN’A SÖYLETİP, BATILI YAŞAMAYA DEVAM ETMEK İSTİYORUZ DA ONDAN. Hani bizlerin sorumlu olduğu, dinin anası temeli olan ayetler MÜBİN di, MUHKEM di? Yoksa batıl inançlarımızı yaşayabilmek adına, neredeyse Kur’an’ın tamamını inkâr mı ediyoruz.

Allah’ın Resulü, ayetleri tebyin ediyordu diyenleri duyarsınız. Bu kelimenin çok geniş bir anlamı var. Ama bizler ne yazık ki Kur’an’ın tamamına ters düşecek, tek bir anlamını cımbızla seçiyoruz ve DİĞER TÜM AYETLERE TERS DÜŞEN ANLAMINI SEÇEREK, batıl inançlarımıza kanıt yaratma çabası içinde oluyoruz. TEBYİN, AÇIKÇA BEYAN ETMEK, İZAH ETMEK, GEREKTİĞİNDE AÇIKLAMAK, GERÇEĞİ ORTAYA KOYMAK ANLAMLARINDADIR. Allah Kur’an’ı açıklamak bize düşer diyor da, bizzat açıkladığını birçok kez bildiriyorsa, demek ki Allah’ın Resulünün bu ayetlerdeki tebyin görevi, açıklanmamış bir ayeti açık hale getirmek değil, kitap ehlinin gizlediklerini, apaçık ayetlerle ortaya koymak, açıkça bildirmek tebliğ etmek anlamındadır.  Konuyu daha doğru anlayabilmemiz adına, sizlere Allah tüm kitap ehlinin, yani iman eden tüm kullarının, nasıl bir tebyin görevi aldığını, bildiriyor.

Ali İmran 187: HANİ ALLAH, KENDİLERİNE KİTAP VERİLENLERDEN, “ONU (KİTABI) MUTLAKA İNSANLARA AÇIKLAYACAKSINIZ, ONU GİZLEMEYECEKSİNİZ” DİYE SAĞLAM SÖZ ALMIŞTI. FAKAT ONLAR VERDİKLERİ SÖZÜ, ARKALARINA ATIP ONU AZ BİR KARŞILIĞA DEĞİŞTİLER. YAPTIKLARI BU ALIŞVERİŞ NE KADAR KÖTÜDÜR!  (Diyanet meali)

Dikkat ederseniz, bu ayette Allah’ın kitabına iman eden tüm kitap ehli bizlerde buna dahiliz, bir söz veriyor iman ederek. Allah’ın kitabını tüm insanlara Allah’ın emrettiği ve örneklerini verdiği şekilde tebyin edeceğiz, yani tebliğ edeceğiz,  açıklayacağız, topluma Allah’ın vahyini ulaştıracağız. Bizlerde buna iman etmedik mi? O kitaptan hiçbir şeyi gizlemeyeceğiz demişlerdi ama sözlerinde durmadılar diyor. Çünkü geçmiş toplumlar, iman ettiklerine dair söz verdikleri halde, atalarının batıl inançlarının etkisiyle Allah’ın bazı ayetlerini gizlediler, anlamlarının üstlerini örttüler, farklı anlamlar verdiler. Hatta sen anlayamazsın onu, âlim insanlar anlar diyerek, Allah’ın kitabını anlayarak ve düşünerek okutmadılar. YOKSA BU AYETTE TERCÜME EDİLDİĞİ GİBİ, HER İMAN EDEN ALLAH’IN ANLAŞILMAZ AÇIKLANMAMIŞ AYETİ VARDA, ONU AÇIKLIYOR DEĞİLDİR. Allah’ın açıkladığı şekliyle topluma anlatmak, tebliğ etmek anlamındadır. Allah’ın Resulününde ayetleri açıklaması, tebyin etmesi, KUR’AN DIŞINDAN VAHİYLER ALIP, AYETLERİ AÇIKLAMASI DEĞİL, TAM TERSİNE ALLAH’IN NİCE ÖRNEKLERLE AYETLERİMİZİ AÇIKLADIK, ÖRNEKLER VERDİK AYETLERİNİN IŞIĞINDA, TOPLUMA BİLGİ VERMESİ, SORULAN SORULARI, KUR’AN’IN BÜTÜNLÜĞÜNDE ANLATMASI VE ONLARI İKNA ETMESİ ANLAMINDADIR. Kur’an’ı bizzat Allah’ın açıkladığına, birçok örnek var ama ben iki ayeti hatırlatmak istiyorum.

Enam 97: O, kara ve denizin karanlıklarında kendileri ile yol bulasınız diye sizin için yıldızları yaratandır. GERÇEKTEN BİZ, BİLEN BİR TOPLUM İÇİN AYETLERİ GENİŞ GENİŞ AÇIKLADIK.  (Diyanet vakfı meali)

Enam 98: O, sizi bir tek candan yaratandır. Sizin bir karar kılma yeriniz, bir de emanet bırakılma yeriniz var. BİZ ANLAYAN BİR TOPLUM İÇİN AYETLERİ AYRI AYRI AÇIKLAMIŞIZDIR. (Diyanet meali)

Bu ve bunlara benzer onlarca ayeti bir kenara bırakıp görmezden gelip, ayetleri Allah’ın Kur’an’da açıkladığını toplumdan gizlemek isteyenler, ancak batılı din diye yaşamaya ve yaşatmaya çalışanlardır. Bunu yaparak ancak şeytana hizmet etmiş oluruz, lütfen unutmayalım. Konuyu daha iyi pekiştirebilmemiz için, bir örnek ayet daha vermek istiyorum.

Maide 15: EY KİTAP EHLİ! ARTIK SİZE ELÇİMİZ (MUHAMMED) GELMİŞTİR. O, KİTABINIZDAN GİZLEYİP DURDUĞUNUZ GERÇEKLERDEN BİRÇOĞUNU SİZLERE AÇIKLIYOR, BİRÇOĞUNU DA AFFEDİYOR. İŞTE SİZE ALLAH’TAN BİR NUR VE APAÇIK BİR KİTAP (KUR’AN) GELMİŞTİR. (Diyanet meali)

Sanırım bu ayetle, Resulün ayetleri açıkladığı sözünden, ne anlaşılması gerektiği konusu, daha iyi anlaşılmıştır. Allah tüm kitap ehline seslenerek, size elçim geldi diyor. Kitap ehlinin yaptığı yanlışlara dikkat çekerek, sizlere daha önce gönderdiğim kitaplarda, bazı emirlerimi batıl ve hurafe inançlarınızı yaşamak adına gizlediniz, üstünü örttünüz diye hatırlatıyor.  Gönderdiğim elçim, sizlerin gizlediklerinizi Kur’an ile açıkça ortaya koyuyor.  Daha önce sizlere gönderdiğim bazı hükümleri de kaldırdığımı, yani nesih ettiğimi de sizlere bildiriyor diye açıklık getiriyor.  Birçoğunu affediyor derken, Allah’ın elçisi kendisi inisiyatif kullanarak hükmünü kaldırıyor değil, tam tersine Allah Kur’an’da nesih ile ilgili ayetleri tebliğ ediyor ve bazı konuların hükmünün kalktığını tebliğ ediyor. Ayetin sonunda da, aslında karmaşa yarattığımız bu konuya son noktayı koyarak ne diyor, tekrar hatırlayalım.” İŞTE SİZE ALLAH’TAN BİR NUR VE APAÇIK BİR KİTAP (KUR’AN) GELMİŞTİR.” Ama bizler kitap ehlinin yaptığı yanlışı yaparak, onca ayetleri görmezden gelip, üstünü örtüp, Kur’an’ın tek kelime bahsetmediği, Kur’an’a da ters düşen onca rivayetleri, dinin asli unsuru yapabilmek adına, ayetlere yanlış anlamlar vermekten çekinmiyoruz. Sonucunuda İslam toplumu olarak görüyoruz.

Değerli kardeşlerim. Lütfen Allah’ın ayetlerini Kur’an dışı bilgilerle değil, Allah’ın Resulünün yaptığı gibi topluma, dostlarımıza, yakınlarımıza Kur’an’ın diğer ayetlerinden istifade ederek izah etmeye, anlatmaya onlara hatırlatmaya çalışalım, onların düşünmelerine vesile olalım. BİZLERE DÜŞEN AYETLERİ AÇIKLAMAK DEĞİL, YAPILAN YANLIŞLARIN ORTAYA ÇIKMASI ADINA, APAÇIK OLAN AYETLERİ, KUR’AN’IN TÜM AYETLERİ İLE BAĞLANTI KURARAK ANLAMAYA, ANLATMAYA, ÜZERİNDE DÜŞÜNMEYE DOSTLARIMIZA HATIRLATMAYA ÇALIŞMAK OLMALIDIR. Ayetleri emin olamayacağımız rivayetlerin etkisinde değil, Allah’ın apaçık muhkem ayetlerinde verdiği örneklerin ışığında anlamaya çalışalım. Bunu yapmayıp, Kur’an ile buluşmadığımızda, bizleri Allah ile aldatanların tuzağına düşmekten, asla kurtulamayız.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Bu konuyu yazdır

  Kur'an, Anlaşılması Zor Bir Kitap Mıdır'da, Yorumlanıp Tefsir Ediliyor?
Yazar: halukgta - 12-02-2025, Saat: 12:30 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

İslam toplumları olarak yaşadığımız inancımızı ne yazık ki sorgulama, doğruluğunu kontrol etme gereği duymuyoruz. Çünkü kontrol imkânı toplumun elinden alınmış. Onu içinde yanlışımızı, hatamızı fark etmemizde mümkün olmuyor. Lütfen kendimize soralım, iman ettik dediğimiz Kur'an'ı kaç kez anladığımız dilden okuyup, Allah'ın vahyini aracısız tebliğ aldık? Eğer hiç yapmadıysak, inanın İman daha kalbimize yerleşmemiz, gerçek iman edenlerin arasında değiliz demektir. Allah'ın kitabı Kur'an'a öyle saygısızlıklar yapıyoruz ki, dünya üzerinde bilimsel bilgi veren bir yazarın kitabına bile yapmadığımız saygısızlığı, Yüce Rabbimizin eşi benzeri olmayan, hadi bir benzerini getirin bakalım diye meydan okuduğu Kur’an'a, düşünmeden yapıyoruz. İslam toplumunda öyle bir karmaşa ve bölünmüşlük var ki, neredeyse birisinin ak dediğine, diğeri kara diyor. Bunun sebebi nedir diye, hiç kendimize soruyor muyuz? Eğer sormuş olsaydık, ALLAH SAKIN DİNDE BÖLÜNENLER GİBİ OLMAYIN diye uyardığı halde bunca mezhep, tarikat ve cemaatlere asla bölünmezdik. Her gurup, kendince bir yol çizmiş, karşısındakini de kâfir, yoldan sapmış olmakla suçluyor. KAYNAK BİR OLMAYINCA, İNANÇTADA BİRLİK SAĞLAMAK MÜMKÜN OLMUYOR.

Bu makalemde bu konuya sizlerin dikkatinizi çekerek, İslam toplumunda ayetlerin YORUMLANMASI VE KUR’AN'IN TEFSİRİ KONULARINDA, sizleri düşünmeye davet etmek istiyorum. Tefsir dendiğinde sanırım tek bir şey geliyor aklınıza. KUR’AN TEFSİRİ. Peki, neden yalnız Kur’an gelmiyor da, din alimi dediğimiz kişilerin yazdığı kitapların tefsiri geliyor? Kur'an, TEFSİRE MUHTAÇ BİR KİTAP MIDIR? Sizce çok ilginç ve düşündürücü değil mi? Bilim adamlarının buluşları ile ilgili yazdığı kitapların hiçbirisi hakkında, ne tefsir yapılmıştır nede başkaları tarafından yorumlanmıştır. Bilim adamının yazdığı kitap, her ülkenin kendi diline olduğu gibi çevrilmiş ve o kitaptan faydalanılıp okullarda okutulmaktadır. Peki neden? ÇÜNKÜ BİLİM ADAMININ BULUŞU HAKKINDAKİ YAZDIĞI BİLGİLER, O KİTABIN SAHİBİNE AİTTİR VE O KONUYU ONDAN DAHA İYİ BİLEN YOKTUR DA ONDAN. PEKİ, KUR’AN’A NEDEN YAPILIYOR? Bunu anlayamadığımız sürece, Allah ile aldatanların tuzağından asla kurtulamayacağız. Sizce eşi benzeri olmayan Kur'an'ı Allah kullarına haşa anlatamıyor, izah edemiyor da aramızda bazı kişiler onu anlaşılır hale mi getiriyor. BU DÜŞÜNCE VE İNANÇ, DİNİN SAHİBİ OLAN ALLAH'A BÜYÜK SAYGISIZLIKTIR. Önce yorum ve tefsir kelimeleri ne anlama geliyor ona bakalım, daha sonrada konumuzu bu doğrultuda düşünelim.

—TEFSİR KELİMESİ KAPALI BİR SÖZÜ AYDINLATMAK, ANLAŞILIR HALE GETİRMEK DEMEKTİR.

—YORUM BİR YAZININ, BİR SÖZÜN, BİR METNİN YA DA BİR YAPITIN ANLAŞILMASI GÜÇ YÖNLERİNİ AÇIKLAYARAK AYDINLIĞA KAVUŞTURMA, BELLİ BİR GÖRÜŞE GÖRE AÇIKLAMAK.

Dikkat ettiyseniz bu iki kelimenin, neredeyse anlamları bir birine çok yakın. Bir yazıyı tefsir etmemiz, ya da yorumlamamız için önce okuyucuların bu kitabı ya da sözleri açık ve anlaşılır bulmamış olması gerekir ki, tefsire ve yoruma ihtiyacı olsun. DAHA ÖNCE ÖRNEK VERDİĞİM GİBİ, HİÇBİR YAZARIN KİTABINI BİR BAŞKASI ALIP, BUNU OKUYUCU OKUDUĞUNDA ANLAYAMAZ, YORUMLANIP TEFSİR EDİLMESİ GEREKİR DİYE ORTAYA ÇIKMAMIŞTIR. Çünkü bunu yapmak, kitabın yazarına yapılabilecek en büyük saygısızlıktır. Hiçbir yazar, kitabının okuyucuları tarafından, zor anlaşılır olabilecek bir üslupta yazmaz. EĞER YAZDIYSA, YAZAR BAŞARISIZ OLMUŞ DEMEKTİR. Tenkit edilir. Tüm bu sözlerden sonra, Allah'ın kitabına yaptığımız saygısızlığın, şimdi farkında mıyız? Hiç sanmıyorum. Bakara 233. ayetinde, BİR ANNE BEBEĞİNİ İKİ YIL EMZİRMELİDİR bilgisini dahi veriyorsa Kur’an’da, siz bu kitap detay sız açıklanmamış nasıl dersiniz?

Gelelim Kur’an'a. Hiçbir beşerin yazdığı kitaba bile yapılmayan bu saygısızlık, neden Kur’an'a yapılmaya çalışılıyor olabilir? ÇÜNKÜ TOPLUMU ALLAH İLE ALDATMAK TA, BÜYÜK RANT VE KAZANÇ VAR DA ONDAN. Bu rantı paylaşmak istemeyenler, Allah'ın sakın dinde bölünmeyin emrini toplumdan gizleyip dinde mezheplere, cemaatlere bölünmekte zenginlik vardır diyerek, KENDİ HÜKÜMRANLIĞINI SÜRDÜRMEK İSTEMİŞLERDİR. Onun için Allah bizleri, bu konuda dikkatli olun, sizi sakın Allah ile aldatmasınlar diye Kur’an'da birçok ayetinde uyarıyor. Bazı arkadaşlar şöyle diyebilir, Kur’an ayetlerini yorumlamak ve tefsir etmek neden saygısızlık olsun? ASLINDA BÖYLE BİR CEVAP VEREN KİŞİYE, BU ACI GERÇEĞİ DE ANLATMAK MÜMKÜN DEĞİLDİR. Bunu söyleyen bir Müslüman, Kur’an'ı anlayarak ve düşünerek ya hiç okumamıştır, ya da batıl inançlarının etkisiyle, Allah'ın ayetlerinin anlamlarının üstünü örtüyor, görmezden geliyor demektir. Ama ben Kur’an'ı anlayabilmek için, var gücüyle çaba harcayan kardeşlerimizin olduğunu biliyorum.

Allah'ın kitabı Kur’an anlaşılması zor ve herkesin anlayabileceği bir kitap değil de, onun için mi Kur’an ayetlerinin yoruma ve tefsire ihtiyacı var diyoruz. Önce bu sorunun cevabını mutlaka Kur’an'dan almalıyız. Eğer herkes Kur'an'ı anlayamıyorsa, Kur'an'dan sorumluda olamaz. Şunu lütfen unutmayalım. ALLAH SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN'IN MUHKEM AYETLERİNİ, ANLAŞILMASI ZOR DETAYSIZ VE HER BİLGİNİN OLMADIĞI BİR ŞEKİLDE GÖNDERİP, DAHA SORADA BİZLERİ KUR’AN'DAN ASLA SORUMLU TUTMAZ. Sorumlu olduğumuza hükmettiğine göre, demek ki aklını kullanan ve düşünen her Müslüman, çabası nispetince Kur'an'ı anlayacaktır. Elbette kime inanıp güveneceğimize, kendimiz karar vereceğiz. Kur’an'da dinin anası, temeli olan ayetlerin MUHKEM yani şüphe duyulmayacak kadar açık ve yemin ederek kolaylaştırılmış olduğunu söylüyor Allah. Ama birileri çıkıyor ve diyor ki, “NERESİ AÇIK VE KOLAY, HER BİLGİ OLMADIĞI GİBİ, DETAY BİLE YOK. ALLAH EMİR VERMİŞ AMA NASIL YAPILACAĞINI AÇIKLAMAMIŞ. “ Eğer bunun doğru olduğuna inandırılmışsak, evet Kur’an ayetlerinin yoruma ve tefsire ihtiyacı vardır deriz. Çünkü Kur’an'da olmayan, dine yapılan beşeri FIKIH inancının ilavelerini, dinin asli unsuru kabul ettiysek, Kur’an'da bu detayları göremediğimizde, bu yanlış kanıya kapılmamızda, sanırım bizlere normal görünecektir. Hatırlatmak isterim, bu yanlış düşünceye inandırıldığımız andan itibaren, bizlere ayetleri yorumlayıp tefsir edenlerden öğrendiklerimiz, ARTIK ALLAH'IN EMRİ OLMAKTAN ÇIKMIŞ, AYETLERİ YORUMLAYANLARIN VE TEFSİR EDENLERİN, AYETLERİ KENDİ DÜŞÜNCE VE GÖRÜŞLERİNE GÖRE, AYETLERDEN NELER ANLADIĞINI ANLAMIŞ OLURUZ. BUNADA KUR'AN OKUMAK DENMEZ, HATIRLATIRIM.

Bu yol ve yöntem Allah ile aldatıcıların çok büyük tehlikeleri ve tuzakları ile doludur. Çok daha kötüsü sorgulamadan, kontrol etmeden kabul etmek zorunda kalırız söylenenleri. İMANIMIZI ASLA BÖYLE BİR RİSKE SOKMAMALIYIZ. Onun için Allah, emin olmadığınız bilginin ardına, sakın düşmeyin hesabını sorarım diye uyarıyor bizleri. Bazı arkadaşlarımız, böyle söylüyorsun ama sende sayfa sayfa yazılar yazıp, tefsir yapıyorsun diyorlar. Allah'ın apaçık ayetlerine tefsir yapmak, benim ne haddime. Yazdığım yazılarımın tamamı, yapılan yorum ve tefsirlerin, apaçık Allah'ın ayetleriyle nasıl tezatlık teşkil ettiğini anlatmaya çalışıyorum bütün yazılarımda. Kıyasladığım ve verdiğim örneklerde kanıtım, delilim yalnız apaçık Kur’an ayetleridir. BU TEFSİR DEĞİL, ANLATILAN YANLIŞ BİLGİLERİ KUR’AN İLE KARŞILAŞTIRMAK, ONUN SÜZGECİNDEN GEÇİREREK, BÖYLECE SAĞLAMASINI YAPMAK, HAK İLE BATILI AYIRIP ORTAYA KOYMAK. YANİ İNANCIMI KUR'AN İLE SORGULAMAKTIR.

Allah birçok ayetinde yemin ederek, sizler anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye, Kur’an'ı kolaylaştırdık diyor. Bu uyarıyı da birçok kez tekrar ediyor. Hatta biz her şeyden nice örnekleri, değişik ifadelerle verdik ki anlayasınız diyen Yüce Rabbimizi duymak, işitmek yerine, bu sözlerin tam tersi olan, “Kur’an kolayda ne kadar kolay, Kur’an'ı herkes anlayamaz, zaten Kur’an'da her bilgi detaylı yoktur” diyenlere inanmakta kusur görmüyoruz. ÇÜNKÜ BİZLER İNANCIMIZI YAŞARKEN KUR'AN'I DELİL, KANIT ALMADIĞIMIZ İÇİN, RİVAYETLERİ HAKLI ÇIKARMAK ADINA, BAKIN KUR'AN'DA ŞUNLAR YOK, BUNLAR YOK DİYEBİLİYORUZ. Rabbimiz bizleri Kur'an'dan sorumlu tutuyorum diyorsa, bizler Kur'an'da olmayandan sorumlu değiliz dememiz gerekirken, Kur'an'ı yetersiz ve detaysız görebiliyoruz. Düşüne biliyor musunuz, Allah'ın sözlerine/ayetlerine güveneceğimiz yerde, emin olamayacağımız rivayetlere, Kur’an'ın onay vermediği uydurma sözlere güvenip, imanımızı yaşıyoruz.

İlginç olan, sanki HÂŞÂ Allah kullarına açıklayamamış, izah edememiş gibi, Allah'ın MUHKEM yani açıkladık, izah ettik de sizlere bildirdik dediği ve sorumlu tuttuğu ayetleri, bizler anlaşılmaz kabul edip, Allah'ın eşi benzeri olmayan sözlerini, ayetlerini açıklamaya tefsir edip, yorumlamaya kalkıyoruz. BU KİMİN HADDİNE. Lütfen biraz düşünelim. Bunu Allah'ın Elçisi bile yapmamış, ayeti tebliğ aldığı gibi bizlere ulaştırmışsa, bunu yapabilecek bir beşer nasıl çıkarda ortaya, Allah'ın ayetlerini rivayet edilen sözler ışığında açıkladığını, anlaşılır hale getirdiğini söyler. BU DÜŞÜNCE VE TAVIR, KUR’AN'A, ALLAH'A ŞİRK KOŞMAKTIR HATIRLATIRIM. Değerli din kardeşlerim. Verecek çok örnek var Kur’an'dan, ama gözlerde perde, gönüllerde mühür varsa, hiç birisi fayda etmeyecektir, bunu biliyorum. Lütfen Allah'ın kitabını anlaşılmayan ve her bilginin olmadığı bir kitap ilan ederek, kendi düşünce ve anlayışlarımızı ayetlere ilave ederek, tefsir edip yorumlamaya çalışmayalım. Hesap günü pişman oluruz. BUNUN ANLAMI, KENDİ BATIL İNANÇALRIMIZI, ALLAH'A SÖYLETME ÇABASIDIR.

Tekrar hatırlatmak istiyorum. Allah'ın Elçisi O örnek insan, sağlığında bizlerin sorumlu olduğu, Allah'ın ayetlerinde anlaşılmayacak hiç bir şey görmediği için, olduğu gibi kayda almış ve Allah'ın korumasında bizlere ulaşmıştır. Onun içinde Allah'ın Elçisi, Kur’an'ı anlayabilmemiz için asla ne tefsir yazmış, nede ayetler üzerinde yorum yapmamıştır. Günümüze ulaşan ve ayetleri tefsir edip açıkladığını söyleyen, Resulün sözleri diye rivayet edilen hadislerin tamamı, ALLAH'IN RESULÜNÜN ONAYINDAN GEÇMEDEN, YÜZLERCE YIL SONRA DİLDEN DİLE, KULAKTAN KULAĞA GÜNÜMÜZE GELMİŞ VE ALLAH'IN RESULÜNÜN HABERİ BİLE OLMAYAN RİVAYET SÖZLERDİR. Elbette bir kısmını söylemiş olabilir, ama bunun da doğruluk tespitini, onayını Kur’an'dan yapmalıyız. Mahşer günü, Allah'ın Elçisine iftira atanların safında olmak istemeyen, Resulün adını kullanarak söylenen bütün sözlerini/hadislerini dikkatle araştırmalı ve Kur’an'ın onay vermediği hiçbir sözün, Elçisinin söylemesinin mümkün olamayacağını bilmelidir. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan, Allah'ın azınlık halis kullarından oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Bu konuyu yazdır

  Bakara Suresi 43. Ayetin Işığında, Bazı Gerçekleri Gelin Birlikte Sorgulayalım.
Yazar: halukgta - 12-01-2025, Saat: 05:36 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Bu makalemin konusu, Bakara suresi 43. Ayet olacak. Bu ayetinde Rabbimiz, bizleri çok önemli bir konuda uyarıyor ve ikaz ediyor. Ama bizler, geleneksel İslam anlayışının öğretisiyle yani rivayetler ışığında Kur’an ayetlerine baktığımızdan, büyük yanlışlar yapıyoruz. Yanlışlarımızda ısrar ederek araştırmazsak, gerçeklerle buluşamadığımız için hatamızı düzeltmemiz de hiç mümkün olmayacaktır. Konumuz olan ayeti özellikle iki farklı tercümeden yazmak istiyorum. Lütfen biraz zaman ayırıp sabırla, makalemin sonuna kadar okuyunuz.

“NAMAZI KILIN, ZEKÂTI VERİN, RÜKÛ EDENLERLE BERABER RÜKÛ EDİN.” (Bakara 43)

“SALÂTI İKAME EDİN, ZEKÂTI VERİN. VE RUKÛ EDENLERLE BİRLİKTE RUKÛ EDİN.” (Bakara 43)

İlk tercümede ayette geçen SALAT kelimesinin Kur’an’da çok geniş ve bir o kadarda önemli anlamları vardır ama her nedense Allah’ın çok geniş anlamda, bu ayette yaptığı uyarıyı, bizler yalnız namaza indirgeyerek yazdığımız için, inanın ayeti doğru anlamadığımız gibi, çok şeyler kaybediyoruz. İkinci yazdığım tercümede ise ayette geçen SALAT kelimesini özellikle yazmış ki, ayetin geniş anlamını daraltmasın bütünüyle doğru bir şekilde anlaşılsın. Gelin bu ayette geçen SALAT kelimesiyle Rabbimiz, bizleri ne amaçla uyarıyor onu doğru anlamaya çalışalım. İman ettiğini söyleyen kullarına Allah, Salat edin diyor. Peki, bu salattan bizler ne anlamalıyız, farsça deyimiyle yalnız namaz mı? Elbette kesinlikle hayır. Böyle anlayarak, salat emrini özünden uzaklaştırarak hayatımıza geçirdik. Namazında içini boşaltıp, Kur’an dışı bilgilerle doldurup, adeta RİTÜEL haline dönüştürdük. Ritüel tekrarlanan, aynı şekilde belirlenmiş eylem anlamına gelir ki, bunu Allah’ın emrettiği SALAT ile aynı tutmamız asla doğru değildir. Ritüeli bilinçsiz yaparsın ama salat/namaz asla bilinçsiz değil, tam tersine her şeyinle Allah’a bilinçli olarak teslim olursun.

Ayeti anlamaya devam edelim. Salat edin, ya da salatı bir bütün olarak yerine getirin, ikame edin hükmünden ne anlamalıyız? Aslında devamında ki iki cümle, bunu açıklıyor. Salat namazın dışında, Müslümanların birbirine destek olması yani, yardım etmesi, anlamına geldiği gibi, Allah’ın tek İlah olduğu bilinciyle şirk siz, her konuda yalnız Allah’ı muhatap alıp ondan yardım dilemek ona dua etmek, yalnız ona kulluk ederek ondan şefaat istemek anlamlarına da gelir. Onun için salat edin hükmünden sonra Allah, zekât verin yani çevrenize destek olun yardım edin, rükû edenlerle birlikte sizde rükû edin diyerek te söylediğim gibi, yalnız Allah’a onun hükümlerine boyun eğin, ona bağlığınızı gösterin, ondan başka kendinize şefaatçi yardımcı Veli edinmeyin anlamında uyarıda bulunuyor. Özet olarak şunu söyleyebiliriz. SALÂTI YERİNE GETİRİN, ZEKÂTI VERİN, RÜKÛ EDENLERLE RÜKÛ EDİN İFADESİ, ŞİRKSİZ BİR ŞEKİLDE ARINMIŞ OLARAK, YALNIZ ALLAH’A YÖNELMEYİ ONA KULLUK ETMEYİ İFADE EDER.

Bazı arkadaşlarım bu ve benzeri ayetleri örnek verip, bakın Allah ayetini SOMUT değil SOYUT olarak hükmünü vermiş. Namaz kıl, zekât ver demiş ama açıklamamış, detayını nasıl hayatımıza geçireceğimizi, Resulünün tatbikine bırakmış diye anlatırlar. Bunun kabul edilmesi asla mümkün değildir. Hatta bir arkadaşımız yazıma, bu konuyla ilgili bakın nasıl cevap vermiş. “Yahu Allah namazlarınızı dosdoğru kılın diye ayet gönderiyor ama namazı tarif etmiyor. Tarifi olmadığı gibi kaç rekât olduğu belli değil. Kaç vakit olduğu bile belli değil. Buhari ve Müslüm'e mecbursun. Dosdoğru kılın dediğine göre demek ki şekli şemali çok önemli ama şeklini belirtmezsen, Buhari’nin de kucağına düşersin Müslüm’ün de.” Bu sözlere verecek cevap inanın bulamıyorum, çünkü şirkin uç noktasına üzücü bir örnek. Kur’an ile buluşamayan ancak, böyle sözler söyler.

Rabbimiz biz ayetlerimizi nice örneklerle açıkladık ki hiç kimseye muhtaç olmayasınız diyorsa, lütfen mezheplerin dine yaptığı ilaveleri Kur’an’da göremediğimiz de, böyle yanlış düşüncelere inanmayalım. Namazı da, zekâtı da, Haccı da çok kolay bir şekilde, Kur’an’ın diğer ayetlerinde açıkladığını izah ettiğini görüyoruz, ama bizlere öğretilenleri Kur’an’da göremediğimizde, ne yazık ki Kur’an’dan yana çıkacağımıza, rivayetlerden yana çıkıp, bakın Kur’an’da şunlar ya da bunlar yok, deyip kendimize kanıt yaratmaya çalışıyoruz. Elbette bunlar inanın, BEYHUDE ÇABALARDIR. Bakın bu ayeti sizlere izah ederken aldığım bilgilerin tamamı, Kur’an’ın diğer ayetlerinden istifade ederek anlattım. Lütfen ayetleri tarafsız ön yargısız olarak okuyalım ki, bu gerçeği görebilelim. Bu konuda Rabbimizin Hz. Âdemden itibaren tüm kullarını uyardığı, bir ayeti hatırlatmak istiyorum. Lütfen bu ve benzeri ayetleri, görmezden gelmeyelim.

Bakara 38: ONLARA ŞÖYLE DEDİK: “ORADAN HEPİNİZ İNİN! BENDEN SİZE MUHAKKAK BİR REHBER GELECEKTİR.” KİM BENİM GÖNDERDİĞİM REHBERE UYARSA ARTIK ONLARA NE KORKU VARDIR NE DE ÜZÜLECEKLERDİR. (Kur’an yolu Diyanet işl.)

Ne dersiniz, her şey çok açık değil mi? Rabbimiz tüm kullarına, BENİM GÖNDERDİĞİM REHBERE, KİTABA  KİM UYARSA ONLARA KORKU VE ÜZÜNTÜ YOKTUR dediği halde, bizler hala Allah katından gönderilene değil, uydurulan rivayetlere uymaya, bakın Kur'an'da bizlere anlatılan detaylar yok demeye ve Kur'an'ın detaysız, açıklanmamış olduğunu kanıtlamaya, ısrarla devam ediyoruz. Bu konuda salattan, Farsça deyimi ile namazdan kısaca bahsetmek istiyorum. Önce namazın ne olduğunu doğru anlamalıyız. Namaz özellikle günümüze başlarken ve günün sonunda Allah’ın huzuruna durup onunla bir olduğumuz ve ona dertlerimizi açıp yardım dilediğimiz, şükranlarımızı ileterek adeta dertlerimizi unutup, RAHATLADIĞIMIZ çok önemli bir anımızdır. Bakın bu konuda, Bakara 153. Ayetinde Allah ne diyor. “EY İMAN EDENLER! SABIR VE SALÂTLA YARDIM DİLEYİN. ALLAH SABREDENLERLE BERABERDİR.” Demek ki salat, ister şekilsel yaptığımız namaz boyutuyla, ister yalnız Allah’tan yardım dileme, dua etme boyutuyla ALLAH’TAN YARDIM DİLEMEK, ONA DUA ETMEK OLDUĞU ÇOK AÇIK ANLAŞILIYOR.

Birilerinin söylediği gibi, Allah salatın namaz boyutunu emredip, açıklamasını rivayetlerden öğrenmemizi asla istememiş kolay ve basit bir şekilde Kur’an’da açıklamıştır. LÜTFEN ARAŞTIRINIZ YAHUDİLERDE VE HRİSTİYANLARDA DA ALLAH’IN BİZE EMRETTİĞİ KIYAM, RÜKÜ VE SECDE İLE YAPILAN İBADET VAR. Araştırdığınızda göreceksiniz ama hepsi, bizde dâhil Allah’ın bu emrini atalarımızın rivayet baskısıyla şekillendirmiş ve özünden uzaklaştırmışız.

Namaz konusunu mezhepler ve tarikatlar ne yazık ki Kur’an merkezinden özellikle çıkartıp, içini rivayetlerle farklı şekilde doldurup, Allah’ın emretmediği tek kelime bile bahsetmediği şeyleri ilave ederek, daha sonrada onları olmazsa olmaz yapmışlardır. Tekrar hatırlatmak istiyorum, SALAT bizlerin Allah’tan yardım istediğimiz Allah’a açılan çok önemli bir kapımızdır. Hatırlatırım Allah, kendisi ile arasında Resulünü bile istemiyor ve bir ayetinde kulum ile aramdan çekil ve bizi baş başa bırak diyerek, bizlerin bizzat kendimizin ALLAH’A KARŞI İMTİHANDA OLDUĞUMUZU, ÇOK AÇIK ANLATIYOR. Bizler, mezheplerin öyle etkisinde İslam’ı yaşıyoruz ki, Allah’ın MUHKEM ayetlerine SOYUT diyor, doğruluğundan emin olamayacağımız kaynakların, ayetleri SOMUT haline dönüştürdüğüne inanıyoruz. DAHA DOĞRUSU HAK OLANI BATIL İLE ANLAMANIN YOLUNU SEÇİYORUZ. Hâlbuki Allah tam tersini söylüyor ve bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı emretmiyor muydu?

Mezhepler, Allah’ın huzuruna durduğumuzda kılacağımız namaza, inanılmaz rivayet kaynaklardan ilaveler yapmışlardır. İLGİNÇ OLANI BU İLAVELERİ KİM YAPTI, ALLAH BİZLERİ KUR’AN’DAN SORUMLU TUTUYOR DİYE RİVAYETLERİ SORGULAYACAĞIMIZA, BAKIN KUR’AN’DA BUNLAR YOK DİYEREK, KUR’AN’I SORGULUYORUZ. Mahşer günü Allah, bizlere bu rivayetleri ulaştırdığını iddia edilen Müslim’e Buhari’ye sorsa, sen mi yazdın, söyledin bu hadisleri dese, sizce nasıl bir cevap vereceklerdir? İnanın bunları örnekleri Kur’an’da var, hepsinin asla biz bunları söylemedik diyeceklerini, lütfen unutmayalım. Biz Müslümanlar, mezheplerin öğretisi olan rivayetlerin baskısı, etkisinde öyle kalmışız ki, Kur’an ile ne yazık ki buluşmamız, Kur’an gerçeklerini görmemiz mümkün olamıyor. DAHA DOĞRUSU BİZLER KUR’AN’I HALA ÖZÜNDE KABULLENİP, HAYATIMIZA GEÇİREMEDİĞİMİZİN, FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Sorduğumuzda ise, Allah’ın Resulü böyle namaz kılarmış, dediklerini duyarsınız. Hatırlatırım, Allah’ın Resulünü ne gören var, nede namazı nasıl kıldığına şahit olan var. Hepsi de namaza ya da tüm inançlarımıza, rivayetlerin ilavesi. Önce şunu hatırlatmak isterim. Allah salatın, şekilsel namaz boyutunu Kur’an’da izah ederken birçok ayetinde, KIYAM EDİN, RÜKÛ EDİN, SECDE EDİN örneklerini verir. Bakın hangi duaları okuyacağımız bile, Kur’an’da yazmıyor diyenleri duyarsınız. Namazda ya da namaz dışında, Allah’a karşı nasıl dua edeceğimiz konusunda da, Kur’an’da yüzlerce örnek vardır. Demek ki namazımızda şunu okuyacaksın bunu okuyacaksın, bunun dışında okuyamazsın hiç kimse diyemez, diyenler Allah’ın dinine iftira atıyor demektir. Çünkü Allah, bir sınır koymamış, kuluna bırakmış ta ondan. Peki, günümüzde kılınan namazın diğer detayları, nereden gelmiş onlardan örnekler vermek istiyorum ki, bu konuyu daha iyi anlayabilelim.

Allah salatın şekilsel boyutunu anlatırken, özellikle çok fazla detaya girmeden kolay bir şekilde emrettiğini, açıkça görüyoruz. Buda Allah'ın kuluna kolaylığı ve şefkatinin göstergesidir. Örneğin Allah’ın huzurunda KIYAM edin sözüyle ne kast edilmiş ve Müslümanlar ne anlamış ki günümüze kadar böyle gelmiş. Önce şunu söylemek isterim, KIYAM ayakta saygı duruşu anlamındadır. Bu saygı duruşundan bazı toplumlar, saygıyı bizim eller yanda hazır ol duruşunda olduğu gibi anlamışlardır ve doğrudur da. Bir kısmı buna bizlerde dâhiliz, geleneklerimizin öğretisinden olsa gerek, ayakta saygı duruşundan, ellerimizin göbeğimizin üstüne getirip bağlayarak durmayı anlamışız, buda doğrudur hiçbir sakıncası yok. Rükû konusuna gelince, bu kelimenin anlamı öne doğru dizlerimizi bükmeden saygıyla eğilmek anlamına gelir. Anlamı Allah’ın yüceliği karşısında, ona teslimiyetimizin bir göstergesidir. Secde etme konusuna gelince. Burası çok önemli ve bizlerin Allah’tan başka hiç kimseye secde etmeyeceğimizin yani ALLAH’TAN BAŞKA, HİÇ KİMSENİN HÜKÜMLERİNE BOYUN EĞMEYECEĞİMİZİN, TESLİM OLMAYACAĞIMIZ ANLAMINDADIR. Böylemi yaşıyoruz İslam’ı, yorumunu sizlere bırakıyorum.

İyide namazımızı nasıl bitireceğiz, bakın oda Kur’an’da yok diyen kardeşlerim olacaktır. Gelin günümüzde kıldığımız namazın sona ermesini etkileyen, hatta şekillendiren rivayetlere bakalım şimdide, onlar inancımıza nereden girmiş. Bizlerin mezhep inancını etkileyen, Allah’ın Resulüne ait olduğu iddia edilen bir kaynak vardır, Kütüb-i Sitte. Bakın orada namazın bitiminde, Allah’ın Resulünün namazı nasıl bitirdiği rivayet ediliyor. Sizce bizler bu rivayetlere göre mi inancımızı şekillendirmeliyiz, yoksa sorumlu olduğumuz Kur’an’a göre mi?

6231 – Sehl İbnu Sa’d es-Saidi radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam (namazın sonunda) BİR KERE ÖNÜNE SELAM VERDİ.”

6232 – Seleme İbnu’l-Ekva’ radıyallahu anh anlatıyor: “Resulullah aleyhissalatu vesselam’ı namaz kılarken gördüm. (Namazdan çıkarken) BİR KERE SELAM VERMİŞTİ.”

6230 – Ebu Musa radıyallahu anh anlatıyor: “Bize Hz. Ali Cemel günü, öyle bir namaz kıldırdı ki, bu bize Resulullah aleyhissalatu vesselam’ın namazını hatırlattı. Biz o namazı ya unutmuştuk yahut da tamamen terk etmiştik. Zira Ali, SAĞINA DA SOLUNA DA SELAM VERDİ.”

Sizce hangisi doğru olabilir? Hepsi de doğru olabilir, inanın hepsi de yanlış olabilir. Çünkü bu konuda Allah, hiçbir sınırlama yapmamıştır da ondan. Bunu hiç birimiz bilemeyiz, çünkü hepsi 1400 yıl öncesinden günümüze rivayet yolla gelen bilgiler, kaynaklar ve bu bilgilerin hiç birisinden Allah’ın Resulünün haberi olmadığı gibi, onayı da yoktur. Peki, bu durumda ne yapmalıyız? Aslında işimiz çok kolay, ama BİZLER KOLAYI TERK EDİP ZORUN İÇİNDE ÇIRPINDIĞIMIZ İÇİN, GERÇEKLERİ GÖREMİYORUZ. Allah sizleri Kur’an’dan hesaba çekiyorum, yani Kur’an’dan sorumlusunuz, yemin olsun ki Kur’an’ı anlayasınız hiç kimseye muhtaç olmayasınız diye kolaylaştırdık, onun için yalnız Kur’an’ın ipine sarın diye verdiği hükmü hiç unutmadan, bu konuyu anlamaya çalışmalıyız. Bizler Allah’ın verdiği çok basit ve kolay hükümleri hayatımıza geçirirken, yani Allah’ın huzuruna durup kıyam, rükû ve seçe ederken, içimizden geldiği gibi, ister Kur’an örneklerinden yardım alarak, istersek o anki durumumuzun etkisiyle, istediğimizi söyleyip, dertlerimizi Allah'a açıp yardım isteyerek, Allah’a karşı bu saygımızı, bağlılığımızı gösterip huzur bulabiliriz. Allah bizlerden bunu istiyor. Rivayetlerin, mezheplerin şekillendirdiği salatı/namazı değil.

Bu konuyu anlamaya çalışırken, Kur’an’dan lütfen Allah’ın Resulünün önderliğinde, savaştayken kısaltılmış salat/namaz örneğini de dikkate alarak okumaya, anlamaya çalışalım. Okuduğunuzda şunu da göreceksiniz, zor bir anımızda kısaltılmış namazın bizim deyimimizle bir rekât olduğunu anlaşılıyor. Hemen şöyle bir soru gelecek aklınıza. Peki, normal zamanda kılacağımız namazın rekât sayısı yok, bu durumda ne yapacağız? Allah boşuna düşün aklını kullan, Kur’an’ın ipine sarılın demiyor. Düşünene o sorununda cevabını Nisa suresi 103. Ayetinde veriyor Kur’an. “NAMAZI/DUAYI TAMAMLAYINCA, ARTIK ALLAH'I AYAKTA, OTURARAK, YAN YATMIŞKEN ANIN. SÜKÛNET BULDUĞUNUZDA, NAMAZI/DUAYI TAM BİR BİÇİMDE YERİNE GETİRİN. NAMAZ/DUA, MÜMİNLER ÜZERİNE VAKTİ BELİRLENMİŞ BİR FARZ OLMUŞTUR.” Bakın Rabbimiz, normal zamanda kılacağımız namazın uzunluğunu kısalığını bizlere bırakmış ve hiçbir sınır koymamış. Sizce bunu yapması haşa eksiklik mi, yoksa Rabbimizin biz kullarına şefkatimi, ne dersiniz? Tam bir biçimde yerine getirin ne demek? Sükûnetle, dikkatimiz dağılmadan Allah’ın huzuruna duracağın zaman kadar. Zaten toplumlarda bu mantıktan yola çıkarak, kısaltılmış namaz bir rekâtsa, normal zamanda kılınacak namaz bir rekâtın üzerinde 2 ya da 3 hatta 4 rekâttır demişler. Bakın istersek her sorumuzun cevabını Kur’an’dan alabiliyoruz, yeter ki mezheplerin ve rivayetlerin baskısından kendimizi kurtarıp, Kur’an’a teslim olalım.

Demek ki Kur’an ayetleri soyuttur somut değildir, ayetleri Resulü açıklayıp nasıl hayata geçireceğimiz konusunu somut hale getirmiştir demek, inanın Allah’ın kitabına inanılmaz büyük saygısızlıktır. Bir an böyle olduğunu düşünelim. Sizce Allah, EMİN OLMADIĞINIZ BİLGİNİN ARDINA SAKIN DÜŞMEYİN, HESABINI SORARIM diye uyardıktan sonra, ayetleri hayatımıza geçirmek için Allah, soyut yani açıklanmamış izah edilmemiş gönderip, açıklanmış ve hayata geçirecek şeklini bizlerin, rivayetlerden öğrenmemizi istemiş olabilir mi? Hâlbuki Allah, hiç kimseye muhtaç olmayalım diye yemin ederek, Kur’an’ı kolaylaştırıp, nice örneklerle biz açıkladık demiyor muydu? Düşünen aklını kullanan bu yanlış düşünceyi hemen tek bir ayette, yanlış olduğunun farkına varır. Onun için Allah düşün aklını kullan, yoksa aklını kullanmayanı BOŞUNA PİSLİK İÇİNDE BIRAKIRIM DEMİYOR.

Değerli dostlarım, kardeşlerim Allah aşkına lütfen, bizlere öğretilen İslam’ı bu can bu bedenden ayrılmadan önce KUR’AN İLE SORGULAYALIM. Sorgulama yani karşılaştırma, HAK olan Kur’an ile yapılır, rivayetlerle değil. Bunu yaptığınızda, inanın yaşadığımız İslam’ın Kur’an’dan çok ama çok uzak olduğunu anlayacaksınız. Dilerim bu gerçeklerin farkına varıp, YALNIZ ALLAH’IN İPİNE SAILARAK EMANETİNİ TESLİM EDEN, AZINLIK ALLAH’IN HALİS KULARI ARASINDA OLURUZ.

Saygılarımla

Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Bu konuyu yazdır

  Bazı Kişilerin Söyledikleri Gibi, Kur’an’ın Hükümleri Soyut Mudur, Yoksa Somut Mudur?
Yazar: halukgta - 11-30-2025, Saat: 03:20 PM - Forum: İslam - Yorum Yok

Yazılarımı okuyan kardeşlerim bilir, makalelerime cevap veren kardeşlerimin verdiği cevaplara çok önem verir ve farklı düşünceler üzerinde mutlaka Kur’an merkezli düşünerek, hata yapıp yapmadığımı her zaman sorgularım. Bu makalemde de çok saygılı bir üslupça cevap veren kardeşimizin, verdiği cevabı sizinle paylaşmak ve üzerinde birlikte düşünmeye davet etmek istiyorum. Önce verdiği cevabı paylaşmak istiyorum.

“Bütün hukuk düzenlerinde SOYUT olan yasaların nasıl anlaşılıp uygulanacağını göstermek için yönetmelik çıkarılır. Bu aynı zamanda uygulamada birlik ve bütünlük sağlar. Aksi takdirde herkesin sübjektif anlayışına göre farklı uygulamalar ortaya çıkar ki bu durum kargaşa ve kaosa sebep olur. ELBETTE Kİ ALLAH’IN KİTABI İNSANLARIN ÇIKARDIĞI YASALAR İLE KIYAS EDİLEMEZ. Ancak bir gerçeği vurgulamak için “teşbihte hata olmaz” kabilinden bir örnek verdim.

KUR’AN’IN TÜM AYETLERİ İNANCA VE SALT BİLGİYE YÖNELİK OLSAYDI (yani tüm kurallar soyut olsaydı) yorumunuza aynen katılacaktım. Ancak; Kur’an’ın bir de pratiğe yönelik bizzat uygulanması gereken emirleri de bulunuyor. Örneğin; “NAMAZ KILIN” AYETİNDE OLDUĞU GİBİ. Peygamberin sadece tebliği ile yetinip namaz kılma emrini nasıl ve ne şekilde yerine getirdiğine ilişkin pratiğini devre dışı bırakırsanız, size şu soruları sorma hakkım doğar;

Peygamber pratiği yok sayılıp Kur’an bize yeter dediğinizde Kur’an’ı; UYGULAMASI OLMAYAN SOYUT BİR KİTAP HALİNE GETİRMİYOR MUSUNUZ? Yoksa namaz kılma şekil ve şartlarını her bir Müslümanın kendi sübjektif anlayışına mı terk ediyorsunuz? KUR’AN’IN TATBİKE YÖNELİK EMİRLERİNİ YERİNE GETİRMEDE, KİMİ ÖRNEK ALIYORSUNUZ? Yoksa kitabın kendisine indiği peygamberi, Kur’an ayetlerini şahsi hayatımızda uygulamak istediğimizde model ve örnek olarak kabul etmiyor musunuz? Peygamberin tebliğ ettiği Kur’an’ı kabul edip de, onun nasıl uygulanacağını gösteren peygamber tatbikatını reddetmek, AZİM BİR HATA DEĞİL MİDİR? Bu anlayış; Kur’an’ın yaşanmaması sonucunu doğurmaz mı? Yoksa Kur’an’ın ilk ve direk muhatabı olan peygamber onu tebliğ ile yetinip, HİÇ YAŞAMADI MI?

Bu soruların cevabı verilmediği sürece (belirttiğim konuda) yorumunuza katılmam MÜMKÜN OLMAYACAKTIR.”

Bu düşünceye Kur’an ışığında çok net ve kısa şöyle cevap verebiliriz. EĞER SORUMLU OLDUĞUMUZ KUR’AN’IN HÜKÜMLERİ SOMUT DEĞİLDE SOYUT OLSAYDI, ASLA KUR’AN’DAN TÜM İMANEDENLER SORUMLU OLMAZDI. Ama Allah, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutuyorum, Kur’an’ın ipine sarılın emrini veriyor. Kur’an, verdiğim tüm hükümleri nice örneklerle bizzat Kur’an’ın açıkladığını da belirtiyor. Tabi kime inanacağınız size kalmış. Bu konuyu Kur’an’dan araştırmaya ve üzerinde düşünmeye devam edelim. Arkadaşımızın yazdığı bu düşünce, İslam toplumunun genel çoğunluğunun kabul ettiği ve günümüzde yaşanan İslam inancının, bir özetidir diyebilirim. Saygılı üslubundan dolayı, arkadaşımı yürekten kutluyorum. Gelelim konumuza. Arkadaşımız bütün hukuk düzenlerinde SOYUT olan yasaların, nasıl anlaşılıp uygulanacağını göstermek için, yönetmelik çıkartılır diye örnek vermiş. Önce soyut ve somut ne anlama gelir onu anlayalım. “SOYUT VE SOMUT ANLAMI, BİRBİRİNE ZIT İKİ KAVRAMDIR. SOYUT ANLAM, DUYU ORGANLARI İLE AÇIKLANAMAYAN VE DOLAYISIYLA TAM OLARAK TANIMLANAMAYAN, ANLAŞILAMAYAN DEĞERLER BÜTÜNÜDÜR. SOMUT ANLAM İSE DUYULARLA ALGILANMASI, ANLAŞILMASI MÜMKÜN OLAN, DURUMLARI İFADE EDER.” Gerçekten de arkadaşımızın verdiği örnekte olduğu gibi, Devletlerin çıkardığı kanunlar genelde SOYUT hükümler içerebilir, açıklanmaya muhtaç olabilir. Çünkü bir olay, farklı şartlarda oluşabilir. Açıklanmadığı takdirde arkadaşımızın söylediği gibi, sübjektif yani herkesin kendi düşüncesine fikirlerine göre karar vermesi sonucu çıkar ki, buda kargaşa yaratır. Arkadaşımız bu örneği verirken, çok doğru bir gerçeği hatırlamış olmalı ki, şunu da söylüyor. “ELBETTE Kİ ALLAH’IN KİTABI, İNSANLARIN ÇIKARDIĞI YASALAR İLE KIYAS EDİLEMEZ”

Arkadaşımız Allah’ın kitabı ile insanların çıkardığı kanunlar kıyas edilemez diyor ama nedense, teşbihte hata olmaz diyerek, O KIYASI YAPIYOR. Ne yazık ki bu teşbihte büyük hata var, çünkü birisi insanların yaptığı kanunlar, diğeri tarifini bile yapamadığımız Allah’ın hükmü. Sizce bu düşünce ve inanç Kur’an’dan onay alıyor mu? Yani Kur’an’ın hükümleri arkadaşımızın söylediği gibi SOYUT OLABİLİR Mİ? Eğer gerçekten soyutsa, arkadaşımız doğru söylüyor demektir ve Kur’an’ın açıklanmaya, izah edilmeye mutlaka muhtaçtır diyebiliriz. İsterseniz önce arkadaşımızın söylediğini, bir an doğru kabul edelim. Kur’an SOYUTTUR verilen hükümler açıklanmamıştır, bunu Resulü açıklamış ve pratiğini ondan öğrenmemiz gerektiğine, bir an inanalım. Peki, siz Kur’an’ın herhangi bir ayetinde, Kur’an soyuttur, yani hükümleri açık ve izah edilmemiştir, onu Resulüm sizlere açıklayacak diye bir ayet okudunuz ya da tebliğ aldınız mı? Ben yıllardır Kur’an’ı anlayarak ve ayetler üzerinde dikkatle düşünerek okuyorum, BÖYLE BİR AYET GÖREMEDİM. Tam tersine bizlerin sorumlu olduğumuz yani DİNİN ANASI TEMELİ olan ayetlerin, MUHKEM olduğunu söylüyor Rabbimiz. Müteşabih ayet konusu farklı, bu ayetlerin zamanla ilmin ışığında anlamlarının ortaya çıkacağı örneğini verir Kur’an. Peki, muhkem ne demek? “BAŞKA BİR İHTİMAL TAŞIMAYAN, AÇIK MÂNALI ÂYET” Rabbimizin verdiği bu bilgiden anlıyoruz ki, KUR’AN’IN EMİRLERİ SOYUT DEĞİL SOMUTMUŞ.

Ne yazık ki değerli kardeşimizin bana verdiği cevap, geleneksel mezhep inancının yaşamını sürdürebilmesi için, topluma öğretilen yanlış hatalı bilgilerin sonucudur. Elbette hiç kimsenin inancına karışamayız ama bir Müslümana düşen, DİN KARDEŞİNİ YALNIZ KUR’AN İLE UYARMAK OLMALIDIR. Aslında bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, bu ve benzeri düşünceleri söyleyenlere hemen şu cevabı vermeliyiz. Rabbimiz çok açık hükmünü vermiş ve Zuhruf 44. Ayetinde ne demişti? “ŞÜPHESİZ BU KUR’AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜT VE BİR ŞEREFTİR, ONDAN HESABA ÇEKİLECEKSİNİZ.” Yine Ali İmran 103. Ayetinde, “HEP BİRLİKTE ALLAH’IN İPİNE/KUR’AN’A SIMSIKI SARILIN. PARÇALANIP BÖLÜNMEYİN.“ Başka hiçbir ayet bilgin olmasa bile, arkadaşımızın söylediklerinin doğru olması mümkün görülmüyor, peki neden? Çünkü söyledikleri gibi Kur’an’ın hükümlerini hayatımıza nasıl geçireceğimiz Kur’an’da somut değil de SOYUT olsaydı, Allah asla böyle bir hüküm vermez, ben hükümlerimi açıklamadım soyut olarak verdim, Resulüme ben Kur’an dışından öğreteceğim, oda sizlere nasıl uygulayacağınızı öğretecek derdi. Bu konuda asla bir hüküm olmadığı gibi tam tersini söylüyor ve RABBİMİZ BEN HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYEREK, Resulünün görev tanımını nasıl yapıyor hatırlayalım.

“EĞER SİZ YALANLARSANIZ BİLİN Kİ, SİZDEN ÖNCE GEÇEN BİRTAKIM ÜMMETLER DE YALANLAMIŞLARDI. RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18)

“ONLARA VA’DETTİĞİMİZ AZABIN BİR KISMINI SANA GÖSTERSEK DE, (GÖSTERMEDEN) SENİN RUHUNU ALSAK DA SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. HESAP GÖRMEK İSE BİZE AİTTİR.” (Rad40)

“DE Kİ: “BEN TÜREDİ BİR RESUL DEĞİLİM. BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI DA BİLMEM. BEN SADECE BANA VAHYEDİLENE UYARIM. BEN SADECE APAÇIK BİR UYARICIYIM.” ( AHKAF 9)

Siz Allah’ın Resulüne verdiği görev tanımında, arkadaşımızın söylediği gibi, ben Resulüme ayetleri SOYUT indirdim, O size açıklayacak, detaylandıracak ve nasıl hayatınıza geçireceğinizi söyleyecek diye mi anladınız? Kesinlikle hayır. Bunun nedenine bir başka örnek vermek isterim. Hadid 27. Ayetinde Allah İslam dininde RUHBAN SINIFI yoktur diye özellikle bildiriyor. Ruhban din adamı yani topluma dini anlatan, onlara öğreten bir sınıfın olmadığını özellikle bildiriyor. Bu bilgiden sonra hemen şunu düşünelim. Arkadaşımızın söylediği gibi, Allah ayetlerini somut değil soyut gönderdi ve Resulü örneğin namaz, oruç, hac gibi ibadetlerin nasıl yapılacağını bizzat kendisi yaparak öğretti, PEKİ NEDEN KUR’AN’I YAZDIRDIĞI GİBİ, YÜZLERCE YIL SONRAKİ MÜSLÜMANLAR YANLIŞLIK YAPAMASIN DİYE, KUR’AN’A ONLARIDA KAYDETTİRİP YAZDIRMADI? Haşa Allah’ın Resulü görevini eksik mi yaptı da, onun vefatından yaklaşık 200-250 yıl sonra onun söylediği, izah edip öğrettiği örnek olduğu iddia edilen bilgileri birileri yazdı, onlardan rivayet yolla bizlerde öğrendik te, bizlerin imanını mı kurtardı? Ne dediğimizin, nelere inandığımızın farkında mıyız? Hiç sanmıyorum. İşimiz gücümüz bizlere öğretilenleri aklamaya çalışmak, KUR’AN’I ANLAMAYA ÇALIŞMAK DEĞİL. Şunu özellikle hatırlatmak ve tekrar etmek isterim, Allah bu dünyada sizleri Kur’an’dan imtihan ederim diyor da, sakın Velilerin ardına düşmeyin, emin olmadığınız bilgilerin ardına düşmeyin, GÜVENİLECEK Veliniz yalnız benim, yalnız Kur’an’ın ipine sarılın diye uyarıyorsa, BİZLERE DÜŞEN ARACISIZ KUR’AN’DAN İSLAM’I YAŞAMAK OLMALIDIR.

Kur’an’ı dikkatle düşünerek okuyan bir Müslüman, şunu çok iyi bilir. Kur’an’ın muhkem ayetlerini Allah, birçok kez tekrar ederek ve aynı zamanda yemin ederek ne diyordu? “YEMİN OLSUN Kİ BU KİTABI KOLAYLAŞTIRDIK, YOKMU DÜŞÜNEN?” Açıklanmamış izah edilmemiş bir ayet üzerinde nasıl düşünürüz, bunu da mı akıl edemiyoruz. Rabbimiz sakın emin olmadığın bilgilerin ardına düşmeyin, hesabını sorarım diye uyardıktan sonra, bizlerin Allah’ın namaz kılın, oruç tutun, Hacca gidin emirlerini, nasıl hayata geçireceğimizi, bugün bizlerin doğruluğundan emin olamayacağımız RİVAYETLERDEN ÖĞRENİP YAŞAMAMIZI İSTEDİĞİNE NASIL İNANIRIZ?

Bir Müslüman kimi, hangi bilgileri örnek alıp yaşayacağını Kur’an’dan öğrenir, rivayetlerden değil. Allah Resulünü bizlere örnek gösterir ve derki size örnek ÜMMİ bir Resul gönderdim. Bizler Kur’an’ın, ümmi kelimesinden neyi kast ettiğini anlamaktan korktuğumuz için,  ÜMMİ RESULÜN ÖRNEKLİĞİNDEN DE HİÇ DERS ALAMADIK. Onu okuma yazma bilmeyen biri ilan etmekten çekinmedik. Bu konuda küçük bir hatırlatma yapmak isterim. Hz. Muhammed ÜMMİYDİ, yani daha önce hiçbir kitap ehline tabi olmadığı için DİN ADINA HİÇ BİR BİLGİSİ YOKTU VE DİN ADINA NE ÖĞRENDİYSE KUR’AN’DAN ÖĞRENDİ. Bunu Kur’an’ı ön yargısız okuyan her Müslüman bilir.

Çok üzgünüm ama arkadaşımızın bana verdiği cevapta bahsedilen inanç, o kadar kemikleşmiş ve İslam toplumunda kabul görmüş ki, ALLAH’IN APAÇIK AYETLERİNİ HATIRLATSAK BİLE KABUL GÖRMÜYOR, RİVAYETLER KUR’AN’IN ÖNÜNE GEÇİYOR. Özet olarak şunları söylemek isterim. Bizlerin yaptığı en büyük hatamız mezheplerin, cemaatlerin ibadetlerimize ve inançlarımıza yaptığı ilaveleri Kur’an’da göremediğimizde, KUR’AN’DAN YANA ÇIKIP, ALLAH YALNIZ BU KADAR BASİT VE KOLAY EMREDİYOR DEMEMİZ GEREKİR. AMA DEMİYORUZ, ATALARIMIZIN MEZHEP İNANÇALRINDAN YANA ÇIKARAK, KUR’AN’IN YÜZLERCE AYETİNİ GÖRMEZDEN, DUYMAZDAN GELEREK, ATALARIMIZIN İNANCINI ISRARLA YAŞAMAK İÇİN, RABBİMİZ AÇIK VE NİCE ÖRNEKLERLE AÇIKLANMIŞTIR DEDİĞİ HALDE, KUR’AN SOYUTTUR YANİ AÇIKLANMAYA MUHTAÇTIR DİYEREK, ADETA RİVAYETLERİ MEZHEP ÖĞRETİLERİNİ KUR’AN’IN ÖNÜNE GEÇİRİYORUZ.

Değerli dostlarım, bu yanlışlar bizi Allah’a değil, şeytanlaşmış insanlara yaklaştırıyor. Gelin ebedi hayatımızı ateşe atmayalım ve Allah’ın emrettiği gibi, YALNIZ KUR’AN’A SARILALIM, onu hayatımıza geçirelim. Dilerim bu gerçeklerin farkında olan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz.

Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK

https://kuranadavet1.wordpress.com/

https://twitter.com/KURANA_DAVET

http://www.hakyolkuran.com/

https://www.facebook.com/Kuranadavet1/

https://hakyolkuran1.blogspot.com/

Bu konuyu yazdır

  Ralli Arabası - Serdar Yıldırım
Yazar: Serdar102 - 11-30-2025, Saat: 01:44 PM - Forum: Hikaye Uydurma Bölümü - Yorum Yok

RALLİ ARABASI
Caddenin kenarındaki boş arsanın birinde eski bir taksi duruyordu. Plakası sökülmüş, boyası dökülmüş, direksiyonu küflenmiş, koltukları deşilmiş. Caddeden gelip geçenlerden bazıları bu arabayı görüp dalgasını geçerdi.
“ Şu araba yepyeni alsana.”
“ Bedavaya verseler almam. “
Hey gidi günler hey! Yıllar önce acenteydi. Fabrikadan yeni çıkmıştı. Bir oto galerisine getirildi ama çok beklemedi. Hemen ertesi gün rallici bir genç tarafından satın alındı. Rallici gençti ama ustaydı. Bileği direksiyona, ayağı gaz pedalına tam uyum sağlamıştı. Arabanın bazı yerlerinde değişiklikler yaptı, bir de modifiye yaptırdı ki arabaya, görenlerin ağzı açık kaldı. Gökkuşağının yedi rengi hâkimdi arabanın dış görünümüne.

Rallici genç bir süre antrenman yaptı arabasıyla yolda, dağda, bayırda. Arkadaşlarına iyi bu araba, güzel iş yapacağım bu arabayla diyordu. O şehirdeki orta çapta bir yarışa girdi rallici genç ve sonuç zafer. Birinciliğin peşinden bir şirket sponsorluğu üstüne aldı, bütün masrafları karşılayacaktı. Şirket arabanın çeşitli yerlerine reklâm yazıları yazdırdı. Aksesuarlar yenilendi. Lastikler değişti. Motorun gücü büyük yarışlar için yeterli değildi. Motor da değişti ama araba yine bizim araba. Rallici genç bu arabayla o ülkede pek çok yarış kazandı. Uluslar arası yarışlara girmek için kolları sıvarken şirket ona dış ülkeden bir araba getirdi ve şart koştu: Artık yeni arabayla yarışacaktı. Rallici genç gözyaşları içinde bizim arabayı evin garajına çekti ve yeni arabasıyla yurtdışına gitti. Birliktelikleri sadece fotoğraflarda asılı kalacaktı.

Aylar sonra gencin ailesi bizim arabayı sattı. Araba garajda dura dura küflenecekti. Satın alan da ralliciydi ama zevk için yarışa giriyordu. Bizim araba zor durumdaydı. Aylardır garajda kapalı kalmıştı. Bırak yarışı bir kez olsun yollarda tur atmamıştı. İyi bir bakım devresi ve kısa bir antrenman sürecinden sonra girdiği ilk yarışını zor da olsa bitirdi. 25 arabadan yarışı tamamlayan 14 araba vardı ve bizim araba 12. oldu. Yarışı tamamlamayı başaran arabasını bol bol öptü sürücüsü. Daha sonra pek çok yarışa giren ve hiç yolda kalmayan bizim araba birkaç şehrin bir araya gelmesiyle oluşan bir bölge yarışını 3. olarak tamamlayınca her tarafı çiçeklerle süslendi. Aradan zaman geçiyor, modeller değişiyor, çekişi kuvvetli arabalar piyasaya çıkıyor ve yarışlara giriyordu. Bu etkilemedi bizim arabayı da, sürücüsü mimardı ve bir baraj yapımı için görevlendirilince ibre tersine dönmeye başladı. Yaşam kalitesi hızla düştü. Önce bir seyyar gömlekçiye satıldı. Birkaç yıl sonra da bu caddenin kenarındaki arsaya atıldı.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

Bu konuyu yazdır

  Kedi - Serdar Yıldırım
Yazar: Serdar102 - 11-30-2025, Saat: 01:43 PM - Forum: Hikaye Uydurma Bölümü - Yorum Yok

KEDİ
Ormandaki araba galerisi son günlerde yoğun bir ziyaretçi akınına uğruyordu. Tüm orman hayvanları galerideki arabaları görebilmek için birbirleriyle yarış halindeydiler. Rengarenk, gıcır gıcır, son model arabalar ziyaretçilerin gözlerinin içine bakıyor ve beni alın, beni alın diye haykırıyorlardı sanki..Kim istemezdi ki, son model bir arabası olsun, binsin içine, geçsin direksiyon başına, yürütsün arabayı, baksın keyfine, yaşasın hayatını..Fakat, bu o kadar kolay değildi. Geçinilebilecek gibi varsayılan bir aylık kazanç 100 kredi iken, en ucuzu 3.000 kredi olan bu arabalardan bir tane edinebilmek için, tam iki buçuk yıllık birikim gerekirdi, hiç kredi harcamamacasına…

İş bilenin, kılıç kuşananın, kredi kazananındı. Çok kazanan çok harcamalıydı ki, kazandığını fark edebilsin, başkalarına fark ettirebilsin. Genç tüccar Sarman, sağ ve solunda yürüyen iki arkadaşıyla birlikte hışımla galeri kapısından içeri girdi. Girer girmez de zınk diye duruverdi. Sağına, soluna bakındı. Bu ne kalabalıktı böyle?..Şu kalabalığın kaçta kaçı bir araba alabilirdi kendine? Taş çatlasa yarısı desen öteki yarımın ne işi vardı burada? Panayır değildi ki burası, adı üstünde araba galerisi.. Giyinirdin, kuşanırdın, koyardın kredileri ceplerine, gelirdin, seçerdin arabanı, sayardın kredileri, biner arabana, basardın gaza, çeker giderdin.. Seyirlik değildi ki arabalar, alımlıktı. Gidip sorsunlardı bakalım galerinin sahibine, arkadaş, sen bu arabaları seyredilsin diye mi, yoksa alınsın diye mi getirip koydun buraya?.. Bakalım ne diyecekti galerinin sahibi onlara.

İki candan arkadaş Tilki ile Kurt da methini çok duydukları bu araba galerisine gelmişler, son model arabaları seyrediyorlardı. Amaçları eğlence olsun, şöyle bir gezip gideceklerdi. Bir aralık Tilki, arkadaşına: “ Şu lacivert arabayı alsana kendine. Al koy evinin önüne. Herkes, Kurt ne zenginmiş de haberimiz yokmuş desin. “ deyince, Kurt da:  “ Al demesi kolay da o kadar krediyi ben nereden bulayım? Baksana fiyatı 30.000 kredi diye yazıyor.Galerinin en pahalı arabası bu lacivert arabaymış. Hem sen bana, şu araba tam sana göre, aman, bu arabayı kaçırma deyip duracağına kendin alsana bir araba.”diye çıkıştı Tilkiye.

Tilki ile Kurt lacivert arabaya imrenerek bakıp konuşmalarını sürdürürken, Sarman da, iki arkadaşıyla galerideki arabaları gözden geçiriyor, fakat hiçbirini beğenmiyordu. Lacivert arabanın önüne geldiklerinde Sarman, şöyle bir göz ucuyla arabanın üzerindeki etikete baktı. Fiyatı: 30.000 kredi. Daha sonra bakışlarını etiketten ayırarak arabayı incelemeye başladı. Rengi lacivert, modeli alışılmamış, görünüşü kusursuz, lastikler kırmızı…Sarman, bayıldı arabaya bayıldı. Kırmızı lastikli araba tam bana göre diye düşündü. Sağında duran arkadaşına: “ Sen hiç şimdiye kadar kırmızı lastikli, lacivert bir arabaya binmiş miydin? “ diye sordu.

Arkadaşı: “ Demek bunu alıyorsun..” dedi. “ Böyle bir arabaya hiç binmemiştim. Bundan sonra bol bol bineceğiz desene. “
Sarman arkadaşının sözlerine gülümsedikten sonra arabanın yanındaki görevlinin yanına gitti. Görevliden arabanın iç donanımı ve çalışma sistemi ile ilgili bilgileri alan Sarman, gerekli evrakları imzalayıp, alım-satım işlemlerini de tamamladıktan sonra, iki arkadaşıyla birlikte galerinin dış kapısı önüne çıkıp arabasının getirilmesini beklemeye başladı. Az sonra araba arka kapıdan çıkarılıp ön kapı önüne getirildi ve yeni sahibine, yani Sarman’ a teslim edildi.

Sarman direksiyona geçtikten iki arkadaşı da arka koltuklara oturduktan sonra, araba öyle bir kalkış kalktı ki, galerinin önünde bu çok pahalı arabayı ve sahibini seyre dalan meraklıların neredeyse kulaklarının zarı patlayacaktı. Efendim, böyle de kalkış olur muydu? Bu gürültü de neyin nesiydi? Ne lüzumu vardı bilmem kaçıncı vitese takıp kalkışın? Bak ne güzel gelmişsin, arabayı almışsın. Bin git işte arabana adam gibi. Seyredenler de bravo desinler, alkış tutsunlar peşinden..Onca gürültünün, ortalığı simsiyah egzoz dumanı ile kirletmenin, güzelim yolları kırmızı lastiklerinle çizdirmenin zararından başka kime ne faydası olacaktı ki? Bu çirkin davranışın açıklamasını, bırak Sarman’ı, çok değişken fikirler üreten, son derece zeki, süper bir beyin yapısına sahip biri bile yapamazdı; kesinlikle açıklaması yoktu.

Tilki ile Kurt da oradaydı. Araba uzaklaştıktan, ortalık tenhalaştıktan sonra, Tilki işi serine vurdu: “ Öyle böyle aldılar arabayı gittiler. Şimdi gönlünden geçeni dilin söylesin. İstemez miydin bu lacivert arabanın sahibinin sen olmasını? Kurulurdun direksiyon başına, hafiften köklerdin gazı, çatlatırdın dostu düşmanı..”

Bunun üzerine Kurt: “ Arabanın benim olmasını isterdim istemesine de, ben hayatta böylesine hızlı gitmezdim. Ağır ağır, göstere göstere sürerdim arabayı. Camı da açardım, püfür püfür esen rüzgar altında. Ooh, gel keyfim gel…” diyerek gevrek gevrek güldü.

SON

Yazan: Serdar Yıldırım

Bu konuyu yazdır

  Sarı Kız Emine - Serdar Yıldırım
Yazar: Serdar102 - 11-30-2025, Saat: 01:39 PM - Forum: Aşk Hikayeleri - Yorum Yok

SARI KIZ EMİNE
Köy köy dolaşır saz çalar söylerdi
Onun adına Sarı Kız derlerdi
*            *            *            *
Ahmet adında yaşlı bir babası
Vardı iki atı, bir arabası
*            *            *            *
Gençti, güzel, mavi gözleri çapkın
Yaş yirmi dört olmalı derdi barkın
*            *            *            *
Saz çalarken can verir ömürlere
Şurup gibi akardı gönüllere
*            *            *            *
Dinleyenler mest olur ah çekerler
Biçareler, mecnunlar of çekerler
*            *            *            *
Sıra oynak türkülere gelince
Tellere daha bir kıvrak vurunca
*            *            *            *
Neşelenen, keyiflenen çok olur
Gam dağılır, keder gider yok olur.
*            *            *            *
Günlerden bir gün yolu ora düştü
Aşkı tatmamış gönlü zora düştü
*            *            *            *
Ani çarpıldı sevdi ferman olmaz
Tozlu yollar derdine derman olmaz
*            *            *            *
Sık sık gelir oldu Alpat Köyü’ne
Saz biter inerdi dere boyuna
*            *            *            *
Dalar gider gözleri uzaklara
Bir bir selam verir hatıralara
*            *            *            *
Bir gün sevdiği adamla tanıştı
Birlikte gezerken ona alıştı
*            *            *            *
Onu pek çok sevdiğini söyledi
Ama sevdiği bundan hoşlanmadı
*            *            *            *
Genç adam bu aşka kayıtsız kaldı
Bana ne diyerek görmezden geldi
*            *            *            *
Yıllar önce çok sevmiş evlenmişti
Fakat sevdiğinden terk edilmişti
*            *            *            *
Uzun zaman üzülmüş, dert çekmişti
Bir daha mı diyerek and içmişti.
*            *            *            *
Bir gün sevdiği adam köyden gitti
Ondan ayrı kalmak acıya itti
*            *            *            *
Dağ-taş aşkını ararken saz çalmış
Görelim Sarı Kız neler söylemiş.

* * * * * * * ***** * * * * * * * * * * *

Çağıl çağıl akan sular akmasın
Bölük pörçük esen rüzgar esmesin
Gökte kanat çırpan kuşlar uçmasın
Eğer sevdiğime varamaz isem
Onu kollarıma saramaz isem
*            *            *            *
Dur-durak bilmeden Sarı Kız ağlar
Kavuşmak tutkusu kalbini dağlar
Yüceden akar su ovada çağlar
İsterim ben de biraz mutlu olmak
İsterim sevgiden payımı almak
*            *            *            *
Sarı Kız haykırır sesi duy artık
Al kalemi ele cevap yaz artık
Onun senden gayrı nesi var artık
Yaralı gönlümü al geri verme
Sahip çık gözyaşıma geri verme.

Aradan dört yıl geçti. Sarı Kız yaprak, çimen yedi, dereden, gölden su içti. Bir gün bir çoban tarafından uçurumun dibinde cansız yatarken bulundu.

SON

Yazan:  Serdar Yıldırım

Bu konuyu yazdır

  Tarih: 12-11-2025, 12:23 AM