| Hoşgeldin, Ziyaretçi |
Sitemizden yararlanabilmek için Kayıt olmalısınız.
|
| Kimler Çevrimiçi |
Toplam: 339 kullanıcı aktif » 0 Kayıtlı » 334 Ziyaretçi Applebot, Baidu, Bing, GoogleBot, Yandex
|
| Son Aktiviteler |
Allah'ın Uyarı Ve İkazlar...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-20-2025, Saat: 04:00 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 29
|
Kur’an’da Geçen Evlatlık ...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-15-2025, Saat: 11:17 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 41
|
Her Konuda Yaptığımız Gib...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-14-2025, Saat: 02:43 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 32
|
Bakara Suresi 10. Ayetten...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-10-2025, Saat: 04:55 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 35
|
Allah’a Açılan Kapı Kur'a...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-09-2025, Saat: 04:40 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 36
|
Şirk Batağında Yaşadığımı...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-06-2025, Saat: 11:19 AM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 53
|
Nahl 44-64. Ayetler. Resu...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-03-2025, Saat: 04:34 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 49
|
Kur'an, Anlaşılması Zor B...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-02-2025, Saat: 12:30 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 40
|
Bakara Suresi 43. Ayetin ...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
12-01-2025, Saat: 05:36 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 45
|
Bazı Kişilerin Söyledikle...
Forum: İslam
Son Yorum: halukgta
11-30-2025, Saat: 03:20 PM
» Yorumlar: 0
» Okunma: 49
|
|
|
| Ali İmran 78 -79. Ayetler Ve Allah’ın Çok Önemli Uyarısı. |
|
Yazar: halukgta - 11-14-2025, Saat: 03:50 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bu makalemde sizleri üzerinde düşünmeye davet etmek istediğim ayetler, Ali İmran suresi 78 ve 79. ayetler olacaktır. Bu ayetleri özellikle seçmemin bir nedeni var. Çünkü Allah çok önemli bir konuda, hatta günümüzde bizlerinde yaptığımız büyük bir yanlışımıza işaret ederek, Elçisinin görev ve sorumluluğu hakkında dikkatimizi çekiyor ve bakın bizlere neler söylüyor. Sizce Kur'an'a iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Allah'ın Resulünün de dinde hükümler koyup, dine ilave etmiş olacağına inanması mümkün mü?
Ali İmran 78: EHL-İ KİTAPTAN BİR GURUP, OKUDUKLARINI KİTAPTAN SANASINIZ DİYE, KİTABI OKURKEN DİLLERİNİ EĞİP BÜKERLER. HALBUKİ OKUDUKLARI KİTAP'TAN DEĞİLDİR. SÖYLEDİKLERİ ALLAH KATINDAN OLMADIĞI HALDE: BU ALLAH KATINDANDIR, DERLER. ONLAR BİLE BİLE ALLAH'A İFTİRA EDİYORLAR. (Diyanet vakfı meali)
Ali İmran 79: ALLAH’IN KENDİSİNE KİTAP, HÜKÜM VE NEBİLİK/MÜBÜVVET VERDİĞİ HİÇ KİMSENİN, BUNUN ARDI SIRA TOPLUMA “ALLAH’IN YANISIRA BANA DA KULLUK EDİN!” DEMESİ DÜŞÜNÜLEMEZ. AKSİNE “İLÂHÎ KELÂMI DERİNLİĞİNE ÖĞRENİP ONU BAŞKALARINA DA ÖĞRETEREK RABBÂNÎ ŞAHSİYETLER OLUN!” DER. (Mustafa İslamoğlu meali)
İlk ayeti okuduğunuzda, sanırım bırakın Kitap Ehlini, günümüzde bizlerin bu uyarı ayetlerden ders almadığımızı ve Allah Kur'an'da emretmediği halde, neredeyse Kur'an hükmünden fazla dine ilaveler yaparak, bunlarda Allah'ın emridir dediklerini hatırlamışsınızdır. Uyarı ayete dikkat ettiyseniz, Allah'ın kitabında olmayan şeyleri dine ilave edenler, toplumu Allah ile aldatabilmek ve söylediklerini kabul ettirebilmek için , dillerini eğip bükerek yani insanları aldatarak, bunlarda kitaptandır yani dinin emridir dediklerini görüyoruz. ALLAH EMRETMEDİĞİ HALDE, BUNLARDA ALLAH'IN EMRİDİR KİTAPTANDIR DİYENLERİN, ALLAH'A İFTİRA ETTİĞİNİ SÖYLÜYOR. NE YAZIK Kİ GÜNÜMÜZ İSLAM TOPLUMUNDA, HALA BU ACI GERÇEĞİN FARK EDİLMEDİĞİNİ, TOPLUM TARAFINDAN DİKKATE BİLE ALINMADIĞINI GÖRMEK, ÇOK ÜZÜCÜ DEĞİL Mİ?
Gelelim Ali İmran 79. ayete. Bu ayet aslında bir önceki ayeti daha net açıklıyor ve diyor ki; Benim görev ve hikmet verdiğim Nebilerimin hiç birisi, benimle kendisini eş tutup, Allah'ın vermediği bir yetkiyi kullanmaya kalkıp, kendilerine de kulluk edilmesini asla istemez diyor. Burası çok önemli. Sırası gelmişken hatırlatmak isterim. Günümüzde bazı cemaat tarikat liderleri, kendisine tabi olanlara SİZLER BENİM KULLARIMSINIZ dediğini duymuşsunuzdur. Bakın Allah nasıl uyarıyor, bizler nelere inanıyoruz. Buradan da anlıyoruz ki, iman ettiğini söyleyen bir Müslüman, Allah'ın Resulünün kulu değil, ALLAH'IN KULUDUR. KUR'AN'DAN UZAKLAŞMAK, İŞTE BU KADAR TEHLİKELİ. Kul olmak, sorgusuz teslim olmak, yalnız ona ibadet etmek anlamına gelir. İman eden bir Müslüman, yalnız Allah'a onun kanunlarına teslim olur ve yalnız Allah'a ibadet eder. Mübüvvet kelimesi dinin nasıl yaşanacağını, Allah'tan aldığı vahiyle topluma ileten, yani Elçilik görevini yapan olduğundan, Elçilerim hükmün yalnız Allah'a ait olduğunu, hükmüne hiç kimseyi ortak etmediğini, yalnız Allah'a kulluk edilmesi gerektiğini bildiğinden, hiç bir Elçim bana da kulluk edin, benimde dinde Allah'ın yanında hükümler koyma yetkim vardır asla demez diyor.
PEKİ BİZLER BU VE BENZERİ AYETLERE İMAN ETTİK DEDİĞİMİZ HALDE, İMANIMIZI YAŞARKEN BU HÜKMÜ HATIRLIYOR HAYATIMIZA GEÇİRİYOR VE ANLATILAN RİVAYETLERE İNANMIYOR MUYUZ? SANIRIM KUR'AN İLE ARAMIZA GİRDİKLERİ İÇİN BU VE BENZERİ AYETLERİ HALA TEBLİĞ ALMAYAN, MİLYONLARCA MÜSLÜMAN VAR. ÇÜNKÜ BU GERÇEKLER FARK EDİLMESİN DİYE, KUR'AN ANLADIKLARI DİLDEN MÜSLÜMANLARA OKUTULMUYOR. OKUYANLARDA FARK ETMESİN DİYE, DİLLERİYLE AYETLERİN ANLAMLARINI DEĞİŞTİRİYORLARKİ, BATIL İNANÇLARIYLA TOLUMA HÜKMEDEBİLSİNLER.
Sizlere sormak istiyorum, Allah'ın Elçisi bizlere şefaat tümden Allah'a aittir, hiç bir şefaatin fayda etmediği o günden sakının diye tebliğ ettiği ayetinden sonra, sizce ümmetine benim şefaatim ümmetimin büyük günahlarına olacaktır der mi? Elbette demez, ama aklını kullanan Kur'an ile imanını yaşayan o kadar az Müslüman var ki, bunu söylemeye utanıyorum. Allah Kur’an'da şefaat tümden bana aittir dedikten sonra, yine Kur’an içinde başka bir ayetinde, şefaat yetkisini başkalarına da vermiş olabilir mi? Ya da Allah'ın Elçisi de Allah'ın yanında, bende sizlere şefaat edeceğim der mi? Bir başka ayetinde de ne diyordu Allah bu konuda. "YOKSA ALLAH'TAN BAŞKA ŞEFAATÇİLER Mİ EDİNDİLER? Ne dersiniz günümüzde bizlere öğretildiği gibi Elçiler, din ulamaları, şeyhler, dervişler şefaatçi olabilir mi? LÜTFEN KUR'AN İLE İNATLAŞMAYALIM, BUNUN SONU EBEDİ CEHENNEM OLUR!
BAKIN AYETTE ALLAH, BENİM GÖREV VERDİĞİM ELÇİM ASLA BÖYLE BİR ŞEY SÖYLEMEZ DİYOR, SİZCE ÇOK AÇIK DEĞİL Mİ BU SÖZLER? Ne yazık ki bizler sorumlu olduğumuz Kur'an'a yani Allah'a inanıp güvenmemiz gerekirken, rivayetlere batıl inançlara inanıp güvenmeyi seçiyoruz. İNANIN HESAP GÜNÜ ORTALIK TOZ DUMAN OLACAK, AMA FARKINDA BİLE DEĞİLİZ. Bu ayette iman eden bir Müslüman, bunlarda Resulün dine ilave ettiği hükümleridir, hadislerinden öğreniyoruz der mi? Yine Allah Kefh 26. ayetinde, ALLAH HİÇ KİMSEYİ KENDİ HÜKMÜNDE ORTAK KILMAZ dediği halde, bizlere öğretildiği gibi, Allah'ın Elçisinin de helal ve haram koyma yetkisi vardır, Allah Elçisine bu yetkiyi vermiştir diyenlere nasıl inanırız? Ali İmran 79. ayeti anlamaya devam edelim. Demek ki Allah'ın görev verdiği hiçbir Elçi görevi, yetkisi dışında hiç bir şeyi kendisine mal ederek, insanlığa iletmez diyor. Daha da net açıklamayı yapıyor Allah ve bakın ne diyor.
“İLÂHÎ KELÂMI DERİNLİĞİNE ÖĞRENİP ONU BAŞKALARINA DA ÖĞRETEREK, RABBÂNÎ ŞAHSİYETLER OLUN!” DER. Ayetin sonunda Allah, bizlerin birer öğrenci misali Allah'ın vahyi Kur'an üzerinde çalışarak, elimizden gelen çabayı göstermemizi istiyor. Bu yetmiyor, öğrendiğini hiç Kur'an okumamışlara da anlatarak, ileterek hatırlatma görevi veriyor bizlere Allah. HATIRLATIRIM BU GÖREV TÜM İMAN EDENLERE VERİLİYOR. ÇÜNKÜ İSLAM DİNİNDE RUHBAN SINIFI YOKTUR. DİNİ ANLATMA GÖREVİNİ, BİRİLERİ ÇIKIP BU BİZİM GÖREVİMİZ, LÜTFEN BU GÖREVİMİZE KARIŞMAYIN DİYEMEZ. YANİ İSLAM'DA DİN ADAMI DİYE BİR SINIF YOKTUR. Ayetin sonunda Rabbani şahsiyetler yani, BATIL VE HURAFEDEN UZAK YALNIZ ALLAH'IN YOLUNDAN GİDEN Müslümanlar olun diyor. Bir başka deyişle söylemek gerekirse, Rab'tan gelen İslam dinini batıl ve hurafeden uzak öğrenen ve ARI DURU yaşayan, YALNIZ ALLAH'IN İPİNE SARILAN Müslüman olun diyor.
Batılın, rivayetlerin etkisinde kalmayan, düşünen aklını kullanan bir Müslüman, bu ayetlerle tüm gerçekleri görecektir. Benim Elçilerim kullarıma şunu iletmiştir diyor Allah. Sizlere gönderdiğim ilahi kitabı topluma yayıp, anlatıp onu kendisi bizzat derinlemesine inceleyip, üzerinde düşünerek akıl ederek iman edin ki, Allah'ın halis kulları olasınız diye öğüt veriyor. ONUN İÇİN ALLAH RSEULÜME UYUN, ÇÜNKÜ O SİZİ YALNIZ KUR'AN İLE UYARACAK DİYOR. Yüce Rabbimiz sana binlerce şükürler olsun. Ayetlerini o kadar güzel anlatıyor ve açıklıyorsun ki, ayetleri herkes anlayamaz diyenlerin, Allah'ın söylediği gibi YA GÖZLERİNDE PERDE VARDIR, YA DA KULAKLARI İLE GÖNLÜ MÜHÜRLENMİŞTİR. ALLAH KUR'AN'DA ÖZELLİKLE NEDEN DÜŞÜNMEMİZİ İSYOR OLABİLİR? ÇÜNKÜ DÜŞÜNEN BİR İNSAN, ANLATILANININ ÖZÜNE İNER, NE MAKSATLA SÖYLENDİĞİNİ ANLAR VE KALBİDE ONAYLADIĞI İÇİN, ONU ASLA HİÇ KİMSE ALDATAMAZ. Günümüz İslam toplumunda, akılla Kur'an'ı anlayamazsın demelerinin nedeni, topluma İslam dini diye yaşattıkları batılı hurafeyi ve atalarının yanlış inançlarının, fark edilmesini istemediklerindendir. Ali İmran suresi 80. ayetinde de konuya son noktayı koyuyor Rabbimiz ve bakın ne diyor. "YİNE O, MELEKLERİ VE NEBİLERİ RABLER EDİNMENİZİ EMRETMEZ; SİZ ALLAH’A KAYITSIZ ŞARTSIZ TESLİM OLDUKTAN SONRA, O SİZE İNKÂRI EMREDER Mİ HİÇ?" (Ali İmran 80)
Değerli din kardeşlerim. Allah melekleri ve görev verdiğim NEBİLERİ Rabler edinmenizi istemez diyor. Yani ben görev verdiğim Nebime, benim vahyimin dışında, kendisinin benim gibi hükümler koyma yetkisini asla vermedim, vermem diyor. Çünkü bir dinde kim hüküm veriyorsa, bağışlıyor şefaat ediyorsa O İLAHTIR, RABTIR. ÇOK DAHA İLGİNCİ BU YANLIŞI YAPMANIN, İNKARCILIK OLDUĞUNU SÖYLÜYOR. Rabbimizin tavsiye ettiği gibi, yalnız Allah'ın rehberine KUR’AN'A sarılın, çünkü Allah'ın Elçisi de yalnız ona sarılmış ve yalnız Kur'an'ı tebliğ etme görevi almıştı. “RESULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) “BU KURAN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “BİZ RESULLERİ, SADECE MÜJDELEYİCİLER VE UYARICILAR OLARAK GÖNDERİRİZ.” (Kehf 56) “SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR.” (Rad 40) Yalnız Kur'an'a sarılan Allah'ın nuruyla, güneşiyle aydınlanır. Beşerin batıl, sanı kitaplarına sarılan, mutlaka yolda kalır. Allah sizleri bu kitaptan hesaba çekeceğim diyorsa, gelin Allah'ın sözlerine güvenelim. Bugün aklını kullanmayanlar, başkasının aklıyla iman edenler, geri dönüşü olmayan yola girdiklerinde, ÇOK AMA ÇOKKKKK PİŞMAN OLACAKLARDIR.
Dilerim Rabbimiz den batıl ve sanıdan uzak, KUR’AN'I rehber edinen, yalnız onun ipine sarılan, onunla gönül gözünü açmak için çaba harcayan aklı ve fikriyle imanını güçlendiren, Allah'ın azınlık halis kullarından oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| Enfal Suresi 12. Ayet. ”Vurun Boyunlarını, Vurun Parmaklarına, Sözleri Ne Anlama Geli |
|
Yazar: halukgta - 11-12-2025, Saat: 04:03 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bu makalemde, sizlerin üzerinde düşünmenize vesile olmak istediğim ayet, Enfal suresi 12. ayet olacaktır. Bu ayet öne sürülerek bazı cemaat, tarikat ve mezhepler inkârcıların Allah'ın elçisine, Kur’an'a iman etmeyenlerin, kafalarının kesilerek öldürüleceğine, hatta parmaklarının kesilebileceği hükmünü bile çıkarmışlardır. Bizler ayetleri eğer, Kur’an'ı referans almadan, Kur'an bütünlüğünde düşünmeden rivayet edilen ve doğru olması Kur’an'a göre mümkün olmayan rivayet bilgilerle ayetleri anlamaya çalışırsak, Kur’an'ı asla doğru anlayamayacağımız gibi, kendimizi de kandırmış oluruz. Konumuzla ilgili ayeti önce yazalım, daha sonra hiçbir etki altında kalmadan, Kur’an'ın diğer ayetlerinden yardım alarak, ayeti anlamaya çalışalım.
Enfal 12: HANİ RABBİN MELEKLERE, “Ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin. Ben kâfirlerin kalplerine korku salacağım. ŞİMDİ VURUN BOYUNLARININ ÜSTÜNE. VURUN, ONLARIN BÜTÜN PARMAKLARINA” diye vahyediyordu. (Diyanet meali)
ÖZET OLARAK SÖYLEMEK GEREKİRSE BU AYET SAVAŞ ANINDA, ALLAH’IN MELEKLER ARACILIĞIYLA MÜMİNLERE VERDİĞİ DESTEĞİ, DÜŞMANA KARŞI NASIL MÜCADELE EDİLMESİ GEREKTİĞİNİ VE PSİKOLOJİK ÜSTÜNLÜĞÜN ÖNEMİNİ ANLATIR. Boyun ve parmaklarına vurmak, savaşta düşmanı etkisiz hale getirmek anlamına gelir. Ayette dikkat ettiyseniz, ilk hitap meleklere. Allah Meleklerine diyor ki, ben sizinle beraberim. İman edenlere sebat verin, yani imanlarında kararlı olmalarını sağlayın yüreklendirin moral verin, destek olun diyor. Devamında da adeta meleklere ve iman edenlere de bu görevinde güç verircesine kâfirlerin, inkârcıların savaşta kalplerine korku salacağım diyor Allah. Devamda ise şimdi vurun boyunlarının üstüne, vurun onların bütün parmaklarına diyor. Peki boyunlarına ve parmakların a vurun emri kime ve ne anlamda söylüyor? Bu ayeti iki farklı şekilde anlayabiliriz. Meleklerin iman edenlere yardımı, yani kafirlerin güç ve kuvvetini kesmek amacıyla yardım ettiği anlaşıldığı gibi, bu emrin iman edenlere de moral verdiğini anlamamız yanlış olmaz.
Hangi anlamda olursa olsun, verilen emir savaşta düşmanın başını yada parmakların kesmek değil, onların güç ve kuvvetlerini kesmek anlamında söylendiği çok açıktır. Ayete dikkat ettiyseniz, vurun boyunlarının üstüne diyor, kafalarını kesin demiyor. BOYUNLARININ ÜSTÜNE VURMAK, ONLARI AYAKDA DURAMAZ HALE GETİRMEKTİR. PARMAKLARINA VURMAKTA, ONLARIN TÜM GÜCÜNÜ KESMEK ANLAMINDADIR. Bunu Muhammed 4. ayetten çok daha iyi anlıyoruz. Bakın ayetin ilk cümlesinde bu konuya nasıl açıklık getiriyor. “ İNKÂR EDENLERLE SAVAŞTA KARŞILAŞTIĞINIZDA, HEMEN BOYUNLARINI VURUNUZ. ONLARI YENDİĞİNİZDE DE SIKICA BAĞLAYINIZ.” Bu ayeti makalemin sonuna doğru tekrar hatırlatacağım.
İşin daha da ilginci ve bana göre korkunç olanı. Bu ayet delil gösterilerek, Allah inkârcıların kafalarını kesebileceğimizi, hatta parmaklarını da kesip işe yaramaz hale getirebileceğimizi dahi söyleyebilmektedirler. Bir arkadaşımız, bu ayeti bana şu şekliyle yazmış. ”KÂFİRLERİ YAKALADIĞINIZ YERDE BOYUNLARINI VURUN VE PARMAK UÇLARINI DOĞRAYIN “ Bizler ne yazık ki ayetleri Kur’an'dan uzak, öyle yanlış tercümeler yapıyoruz ki, neredeyse Kur’an'ın tamamına ters düşebiliyor. Tekrar hatırlatmak isterim, bu ayette vurun boyunlarına ve parmaklarına derken, onları öldürün kafalarını kesin, arkadaşımızın yazdığı gibi parmaklarının uçlarını doğrayın demiyor. ALLAH İNSANLARIN GÜCÜNÜ KUVVETİNİ KESİN, SİZLERE ZARAR VEREMEYECEK DURUMA GELSİNLER DİYOR. Kafası kesilen bir insan ölür, bu durumda parmakları neden kesilsin, ayette bahsedileni anlamaya çalışmak yerine, kendi inançlarımızı ayete ilave ediyoruz. Konuyu daha detaylı anlamaya devam edelim. Bu ayeti doğru anlamamız için, öncesindeki ayetlere bakalım şimdide.
Enfal 9–10: Hani Rabbinizden yardım istiyor, yalvarıyordunuz. O da, “BEN SİZE ARD ARDA BİN MELEKLE YARDIM EDİYORUM” diye cevap vermişti. ALLAH BUNU, SADECE BİR MÜJDE OLSUN VE ONUNLA KALPLERİNİZ YATIŞSIN DİYE YAPMIŞTI. Yoksa yardım ancak Allah katındandır. Şüphesiz Allah, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir. (Diyanet meali)
Allah daha önce Melekleri yoluyla insanlara yardım ettiğinin örneğini vermişti. Dikkat ederseniz yardım kalplerin yatışması ve moral vererek güç takviyesi olduğu anlaşılıyor. Enfal suresi 12. ayetin hemen sonrasındaki ayette de Allah, sözlerine açıklama getiriyor ve bakın 13. ayetinde ne diyor. “BU, ONLARIN ALLAH’A VE RESULÜNE KARŞI GELMELERİNDENDİR. HER KİM DE ALLAH’A VE RESULÜNE KARŞI GELİRSE, BİLSİN Kİ ALLAH’IN CEZASI ŞİDDETLİDİR.” Buradan da anlaşılıyor ki, Resulüme karşı gelenleri ben cezalandırırım diyor. Peki neden? Çünkü Allah'ın Resulü, bizzat Allah'ın hükmünü Kur'an'ı tebliğ ettiğinden, Resulünün tebliğine karşı gelen ALLAH'A KARŞI GELMİŞ OLACAKTIR. Çünkü karşılık vermeyen, kendi inancını yaşayan hiç kimseye Kur’an, müdahale izni vermez. Örneğin Enfal suresi 44. ayetinde Allah bakın ne diyor. " Allah, olacak bir işi yerine getirmek için SAVAŞ ALANINDA KARŞILAŞTIĞINIZ ZAMAN, ONLARI SİZİN GÖZÜNÜZDE AZ GÖSTERİYOR, SİZİ DE ONLARIN GÖZÜNDE AZALTIYORDU. Bütün işler Allah'a döner." Savaşta en önemli şey MORALDİR. Şimdide Kur’an'da, Allah'ın Melekleri yoluyla, ya da Allah'ın mümin kullarına başka nasıl yardım ettiği, destek verdiği örnekleri hatırlayalım.
Tevbe 26: DERKEN ALLAH, ELÇİSİNE VE İNANIP GÜVENENLERE ÖZGÜVEN VERMİŞ, GÖRMEDİĞİNİZ ORDULAR İNDİRMİŞ VE O KÂFİRLERİ CEZALANDIRMIŞTI. Kâfirlerin payına düşen işte budur. (Süleymaniye vakfı meali)
Enam 61: O, kullarının üstünde yegâne kudret ve tasarruf sahibidir. SİZE KORUYUCULAR GÖNDERİR. Nihayet birinize ölüm geldi mi, elçilerimiz onun canını alırlar. Onlar vazifede kusur etmezler. (Bayraktar Bayraklı meali)
Enfal 65: Ey Nebi! Mü’minleri savaşa teşvik et. EĞER İÇİNİZDE SABIRLI YİRMİ KİŞİ BULUNURSA, İKİ YÜZ KİŞİYE GALİP GELİRLER. Eğer içinizde (sabırlı) yüz kişi bulunursa, inkâr edenlerden bin kişiye galip gelirler. Çünkü onlar anlamayan bir kavimdir.
Bu ayetlerden de çok açık anlaşılacağı gibi, Allah ve Melekleri iman eden mümin kullarına, her zaman yardım ediyor ve onları destekliyor, moral ve güç veriyor. Bu ayetleri de özellikle Kur’an'da bizlere bildiriyor ki korkmadan, Allah'ın doğru yolunda gidelim, hiç kimseden çekinmeyelim. TABİ ÖNCE BİZLER, ALLAH'IN YOLUNDAMIYIZ, YOKSA BATILIN VE HURAFENİN YOLUNDAMIYIZ, ONU ÇOK İYİ ANALİZ ETMELİ VE ANLAMAYA ÇALIŞMALIYIZ. SİZCE ALLAH'IN DOĞRU YOLUNDA OLSAYDIK, MÜSLÜMAN TOPLUMLAR GÜNÜMÜZDE BÖYLEMİ OLURDU? YORUMUNU SİZLERE BIRAKIYORUM. Kur’an'da Allah özellikle, DİNDE ZORLAMA YOKTUR diye bizlere bildirmiştir. Yani hiç kimse karşısındaki bir inkârcıyı, zorla imana davet edemez, onu zorlayamaz. Bu zaten imtihan olmanın özüne aykırıdır. Tevbe suresi 5. ayet de örnek gösterilip, tıpkı Enfal 12. ayette yaptıkları gibi, bakın bu ayette Müşrikleri, inkârcıları bulduğunuz yerde öldürün diye örnek gösterilir. Hâlbuki bulduğunuz yerde öldürün diye kast ettikleri, bir ayet öncesi Tevbe 4. ayette, SİZLER İLE ANLAŞMA YAPTIKLARI HALDE, SÖZÜNDE DURMAYAN, ANLAŞMAYI BOZARAK SİZİ ÖLDÜRMEK İÇİN SAVAŞ AÇANLARI, BULDUĞUNUZ YERDE SİZDE ÖLDÜRÜN DİYOR.
Bizler ayetleri bütünlüğünden bağlamından koparıp, işte böyle anlamaya çalışıyoruz. Nedeni de rivayet ve sanı inançlarımızı aklayabilmek adına. Hâlbuki örnek verdikleri Tevbe 5. ayetin devamında, sizinle sözleşmelerini bozarak sizi öldürmek için savaş açanları sizde savaşta onları öldürün derken, devamında bu konuya açıklık getiriyor ve sakın hepsine böyle bir şey yapmayın, yakalayabildiğinizi sağ yakalayın, onları hapsedin. Savaş bitiminde tehlike geçtiğinde, yaptıklarına tövbe eder, pişman olduklarını söyleyip, salâtı yerine getirip, yani toplumda barış içinde yaşayacaklarına, birbirini destekleyeceklerine, huzursuzluk çıkarmayacaklarına, sözünde duracaklarına Allah'ın yolundan gideceklerine söz verirlerse, onları serbest bırakın diyor. Aynı konuyla ilgili dikkat çeken bir ayeti de hatırlatmak istiyorum. Enfal 12. ayeti, daha iyi anlamamızı sağlayacağına inanıyorum.
Muhammed 4: İnkâr edenlerle savaşta karşılaştığınızda, HEMEN BOYUNLARINI VURUNUZ. Onları yendiğinizde de sıkıca bağlayınız. SAVAŞ SONA ERDİĞİNDE YA BİR LÜTUF OLARAK KARŞILIKSIZ YA DA FİDYE ALARAK SALIVERİNİZ. Allah dileseydi onlara galip gelirdi. Fakat kiminizi kiminizle denemek için böyle yaptı. Allah yolunda öldürülenlerin yaptıkları hiçbir ameli Allah asla boşa çıkarmayacaktır. (Bayraktar Bayraklı)
Bakın ayette, tıpkı Enfal 12. ayette geçen BOYUNLARINI VURUN sözlerini Allah, inkârcıların iman edenlere açtığı savaşta, iman edenlerin aynı şeyi yapmasını istiyor ve BOYUNLARINI VURUN diyor. Hatırlatmak isterim, kafalarını uçurun, öldürün demiyor. Devamında da buna açıklık getiriyor ve boyunlarını vurduktan sonra, yani güçlerini kuvvetlerini kesip, etkisiz hale getirdikten sonra, onları tutuklayın diyor. Esir aldıktan sonra, Allah'ın yapmamızı istedikleri ise ne yazık ki bizlerin birçok ayetten anlamak istediğimizin tam tersine, onların kafasını kesin, parmaklarını koparın ya da parmak uçlarını kesin demiyor. ONLARI YA BEDEL/FİDYE KARŞILIĞI, YA DA BEDELSİZ SALI VERİN DİYOR. Çok açık savaş bitince, Allah'ın emri budur diyor. Ama bizler tüm bu gerçeklerden uzak, kâfirleri Allah öldürün, kafalarını kesin diyor şeklinde, ayetleri tercüme etmeye, topluma anlatmaya çalışıyorlar. Elbette Kur’an seni öldürmek için savaş açanlara, seninde onları öldürme iznini veriyor. Bakara suresi 190 ve 191. ayetlerde sizi yerlerinizden çıkarmak, öldürmek için savaş açmışlarla karşılaştığınızda, sizlerde onları öldürün ama aşırıya kaçmayın diye de uyarır. Bunu da belirtmek isterim. Tabi böyle olunca da kendimizi kandırıyor, Allah ın lanetiyle/cezasıyla karşı karşıya kalıyoruz. Allah öldürmenin, en son çare olduğunu bizlere anlatarak, asıl yapılması gerekenin barış ve güzellikle ikna etmek olduğunu Kur’an bizlere anlatıyor.
Dilerim cümlemiz, batıl, hurafe ve sanıdan uzak, Allah'ın kitabı FURKANI, Allah'ın verdiği örneklerle anlamaya çalışan, Allah'ın azınlık halis kullarından oluruz. ALLAH'IN VE MELEKLERİN YARDIM ETTİĞİ KULLARDAN OLMAK İSTİYORSAK, YALNIZ ALLAH'I VELİ EDİNİP, YALNIZ ALLAH'IN KİTABI KUR'AN'IN İPİNE SARILMALIYIZ. YOKSA YAŞADIĞIMIZ İSLAM TOPLUMUNUN, ACI GERÇEKLERİNİN NEDENLERİNİ, ASLA FARK EDEMEYİZ.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| Kendi Uydurmalarını Allah’a Yakıştıranlar, Kıyamet Gününde, Allah’a Nasıl Cevap Verec |
|
Yazar: halukgta - 11-09-2025, Saat: 04:22 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bizler bu dünyada, öyle bir ortamda yaşıyoruz ki, GERÇEK İLE RÜYA ADETA BİR BİRİNE KARIŞMIŞ DURUMDA. Gerçek ile rüyayı birbirinden ayırmak inanın çok zor. Yaşı ileri olanlar çok iyi bilirler, bazen geçmişi düşündüğümüzde hayatımız rüya gibi geçti deriz. Evet hayatımız aslında, yönetimi elimizde olan bir rüyadan farksız. Sizlere şöyle desem, bizler bu dünyada yaşarken, aslında hem Allah’ın katına geçip yaşıyoruz, hem de bu dünyada yaşıyoruz desem ne dersiniz? Sanırım tam anlamamış olabilirsiniz, sözlerime açıklık getirmek istiyorum. Allah Kur’an’da uykuyu ölüme benzetir ve aslında bizlerin her akşam uyuduğumuzda, ruhumuzun ölümü yaşadığını ve Allah’ın katına geçtiğimizi söyler. Uyandığımızda da Allah, ruhlarımızı bedenimize iade ettiği açıklamasını yapar, hatta bir kısmını iade etmeyiz yani bu dünyadaki yaşamı, sona ermiş olur diye bilgi verir.
Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz içinde, çok önemli bir bilgi verir Kur’an ve derki, sizin bu dünyadaki zaman akışınızla, Allah’ın katımdaki zaman akışı çok farklıdır. SİZİN YAŞADIĞINIZ BİN YIL, BENİM KATIMDA BİR GÜN GİBİDİR DİYEREK, BİZLERE ASLINDA ÇOK ÖNEMLİ BİR BİLGİ VERİR. Hatta bilim gerçekten bizler uyuduğumuzda, bedenimiz bu dünyada ama ruhumuz Allah’ın katına geçtiğinde, çok uzun gibi gördüğümüz rüyanın, saniyelerle gördüğümüzü bilim kanıtlanmış. DEMEK Kİ BİZLER BU DÜNYADA YAŞARKEN, ASLINDA HER AKŞAM UYUDUĞUMUZDA ALLAH’IN KATINA GEÇİYORUR ÖLÜMÜ YAŞIYORUZ, DAHA SONRA UYANINCA TEKRAR DÜNYA YAŞAMINA DEVAM EDİYORUZ VE DİYORUZ Kİ BU AKŞAM, ÇOK GÜZEL BİR RÜYA GÖRDÜM. Demek ki ruhun ölümü diye bir şey asla yok. Hatta bizlerin ölüm dediğimiz şey BU DÜNYA MEKÂNINDAN, ALLAH’IN ZAMANINA MEKÂNINA GÖÇ ETMEK ANLAMINA GELDİĞİ ANLAŞILIYOR.
Bu konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, başka bir örnek vermek istiyorum. Yasin süresi 48. Ayetinde geçen ayeti önce hatırlayalım. “DOĞRUYSANIZ O VAAT (SON SAAT) NE ZAMANMIŞ!” DERLER.” Yani Kur’an’da Allah, mahşer günü konusunda açıklama yaparken, bir gün hepimizin hesap vereceği O çetin günü hatırlatıp, bizleri uyarıyor ve ikaz ediyordu ayetlerinde. Ne yazık ki geçmiş Kitap Ehlide biz Kur’an’a iman ettiğimizi söyleyen Müslümanlarda, O çetin hesap gününün geleceğini bildiğimiz uyarıldığımız halde, İNANIN HİÇ DUYMAMIŞ GİBİ BU DÜNYADA YAŞAMAYA, HİÇ HESAP VERMEYECEKMİŞ GİBİ DAVRANMAYA DEVAM EDİYORUZ.
Rabbimiz O çetin gün gelip çattığında, Yasin 50. Ayetinde bakın nasıl bir durumda olacağımızı söylüyor. “O DURUMDA NE BİR TAVSİYEDE BULUNABİLİR, NE DE AİLELERİNE DÖNEBİLİRLER” Demek ki geri dönüş yok ve ne yaptıysak onun karşılığını göreceğiz. Yasin suresi 51. Ayetinde ise çok önemli bir konuya Rabbimiz açıklık getiriyor ve bakın ne diyor. “SÛR’A ÜFLENDİĞİNDE, BİR DE BAKARSIN Kİ (HEMEN) MEZARLARINDAN (KALKARAK) RABLERİNE KOŞACAKLAR.” Lütfen bu ayet üzerinde dikkatle düşünelim. Tüm insanlık dünyada yok oldu, hatta binlerce yıl önce dünyada öldüklerini yok olduklarını düşündüğümüz insanlarla birlikte hepsi mezarlarından kalkıyorlar, hesap vermek için. Demek ki makalemin ilk bölümünde verdiğim örnekte olduğu gibi, dünyada nasıl geceleri uyurken aslında ruhumuz geçici olarak Allah’ın katına geçiyor ölümü yaşıyorsak, dünyada tüm insanlığın yerle bir oluşuyla, MEKÂN DEĞİŞTİREREK YENİ BİR YAŞAMA BAŞLIYORUZ. Aslında RUH ÖLMEMİŞ beden yok olmuş çürümüş ama Allah nasıl ilk doğumda olduğu gibi, insanlar evlenip çocuk sahibi olmaya başladığında, ruhu Allah nasıl bedene veriyorsa, mahşer günüde beklemedeki ruha, bedeni Allah tekrar veriyor ve ruhumuzu o bedene koyuyor ki, yaptıklarımızın hesabını sorabilsin.
Şunu hatırlatmak isterim. Biz insanlar bildiğiniz gibi ilk önce balçıktan, sulu topraktan yaratılmıştık. Bu dünyada bedenimiz ölüp toprağa gömüldüğünde, bizlerin bedenindeki tüm yapı taşımız D.N.A özelliklerimiz toprağa geçiyor. Ama toprakta kaybolmuyor lütfen bunu unutmayalım. D.N.A neydi hatırlayalım. “CANLININ TÜM ÖZELLİKLERİNİ TAŞIYAN, BU ÖZELLİKLERİN ÇALIŞMASINI VE FONKSİYONLARININ GERÇEKLEŞMESİNİ VE TÜM ÖZELLİKLERİN YENİ NESİLLERE TAŞINMASINI SAĞLAYAN, YÖNETEN MOLEKÜLDÜR.” Bilim adamları, geçmişte yaşamış hayvanların D.N.A sından, onları tekrar yaratabilmek için çalışıyorlar. Bilim adamları günümüzde, topraktan DNA kalıntılarını arıyorlar. İnsanlar bunu yapmaya çalışıyorlarsa, bu Allah için çok kolay demektir. Yüce Rabbimiz bizleri nasıl balçıktan yarattıysa, bizlerin bedeni öldüğünde toprağa gömüldüğünde, toprağa geçen tüm canlı özelliklerimizi Rabbimiz bir araya getirip, bizleri tekrar yaratacağını açıkça söylüyor.
Konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, Yasin suresi 52. Ayete bakalım, acaba insanlar mahşer gününde, öldüklerini zannettikleri halde, tekrar dirildiklerinde ne söyleyeceklermiş ona bakalım. “EYVAH! BİZİ UYUDUĞUMUZ YERDEN KİM KALDIRDI?” DİYECEK (VE CEVABI KENDİLERİ VERECEK)LER: “RAHMÂN’IN VAAD ETTİĞİ BU OLSA GEREK; DEMEK Kİ GÖNDERİLEN ELÇİLER DOĞRU SÖYLEMİŞLER!” Bu ayetten de çok açık anlıyoruz ki, bizlerin bildiği bir ölüm yani yok olma aslında yok. Çok net şunu söyleyebiliriz. BİZLERİN ÖLÜM DEDİĞİMİZ, ASLINDA BİZLERİN BİR UYKU HALİ.
Dikkat ettiyseniz mahşer günü dirilen, canlanan tüm insanlarda, çok büyük bir şaşkınlık var. Eyvah diyorlar, peki neden eyvah diyorlar? Çünkü bizler bu dünyada yaşarken genel çoğunluğumuz, HİÇ HESAP VERMEYECEK GİBİ YAŞIYORUZDA ONDAN. Hepsi de tekrar dirildiğinde, kendilerinin rüyada olduğunu söylüyorlar ve bizi kim uyandırdı diyorlar. Buradan şunu anlıyoruz ölen yakınlarımız, tıpkı bu dünyada bizlerin gece uyuduğumuzda gördüğümüz rüyayı, mahşer günü dirilene kadar görüyorlar. YANİ HEPSİ BİZİM ANLAYACAĞIMIZ ŞEKLİYLE, RÜYA ÂLEMİNDE BEKLETİLİYORLAR. Diriltilip uyandıklarında da, her söylenenin yani Kur’an’da bahsedilenlerin, gerçek olduğu ortaya çıkınca korkulacağı anlaşılıyor. Bu ayetten sonra şunu sanırım rahatlıkla söyleyebiliriz.
BU DÜNYADA AKŞAM UYUDUĞUMUZDA GÖRDÜĞÜMÜZ NASIL BİR RÜYA İSE, MAHŞER GÜNÜDE UYANDIRILDIĞIMIZDA, AYNI ŞEYLERİ SÖYLEYECEĞİZ VE BU DÜNYA BİZLER İÇİN BİR RÜYAYMIŞ DİYECEĞİZ. Çok önemli bir farkı hatırlatmak isterim. Bu dünyada yaşarken yaptığımız her şeyi bilinçli ve kendi kararlarımızla yapıyoruz. Ama yaşarken, gece uykumuzda gördüğümüz rüyayı bizler, kendi kararlarımızla ya da bilincimizle görmüyoruz. Mahşer günü uyandırıldığımızda Eyvah dememizin nedeni, özellikle imtihanımız gereği, kendi özgür kararlarımızla yaptıklarımızdan sorumlu olacağımız, adeta bu dünyada yaşadığımız bizlere rüya gibi gelen davranışlarımızın korkusu, bizleri tedirgin ediyor.
Değerli dostlarım kardeşlerim. Sizce mahşer günü neredeyse hepimizin O EYVAH sözünü söyleyeceğimizden, inanın hiç kuşkumuz olmasın. Çünkü hiç düşünmeden öyle yanlış şeyleri doğru diye yapıyoruz ki, bunun hesabını verme korkusu hepimizin çok ama çok korkmasına neden olacak. Bu yanlışımıza küçük ama çok önemli bir örnek vermek istiyorum Kur’an’dan. Lütfen Allah aşkına bir an yaşadığımız hayatı ve inancımızı Kur’an ile sorgulayarak, aşağıdaki ayet üzerinde pişman olmak istemiyorsak, dikkatle düşünelim.
Yunus 60: PEKİ, KENDİ UYDURMALARINI ALLAH’A YAKIŞTIRANLAR, KIYAMET GÜNÜNDE OLACAKLAR İÇİN NE DÜŞÜNÜYORLAR? GERÇEK ŞU Kİ ALLAH İNSANLARA KARŞI LUTUFKÂRDIR; AMA ONLARIN ÇOĞU ŞÜKRETMEZLER. (Kur’an Yolu. Diyanet İşl.)
Kıyamet gününde pişman olmak istemeyen, rivayetlere sanı bilgilere, beşeri mezhep inançlarına uymadan, en emin bilgi YALNIZ ALLAH’IN İPİ KUR’AN’A SARILIR. Lütfen Allah’a güvenelim, rivayetlere, sanı bilgilere değil.
“ONLARIN ÇOĞU, ZANDAN/ SANIDAN/ RİVAYETLERDEN BAŞKA BİR ŞEYE UYMAZ. ŞÜPHESİZ ZAN, HAKTAN HİÇBİR ŞEYİN YERİNİ TUTMAZ. ALLAH, ONLARIN YAPMAKTA OLDUKLARINI ÇOK İYİ BİLENDİR. “(Yunus 36)
“GERÇEK HAK OLAN, RABBİNDEN GELENDİR. O HALDE KUŞKULANANLARDAN OLMA!” (BAKARA 147)
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| Rivayetler Kur’an’ın Önünde, Kalenin Surları Gibidir, Ona Ulaşmayı Engeller. |
|
Yazar: halukgta - 11-08-2025, Saat: 11:25 AM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bizlerin Kur’an ile bağını kesenlerin, gerçekten görevini çok iyi yaptıkları anlaşılıyor. Bu zinciri, prangayı biz Müslümanların kırabilmesi ve gerçekleri HAK olanı ortaya çıkarması içinde, bizlerin çok ama çok çalışması gerekiyor. Değerli dostlarım, ben Müslümanım diyen herkes, bizzat kendisi batıl ve hurafeden uzak Kur’an ile buluşma ve anlama çabasını gösterdiği takdirde, batılın zincirlerini kırıp ALLAH’IN KİTABI KUR’AN İLE BULUŞABİLİRİZ. Eğer bu çabayı göstermiyorsak, Allah ile aldatanların tuzağına düşmekten asla kurtulamayız. ŞUNU RAHATLIKLA SÖYLEYEBİLİRİM, MÜSLÜMANLARIN KUR’AN İLE BULUŞMASININ ÖNÜNDE, KALENİN SURLARI GİBİ TEK BİR ENGEL VARDIR, ODA DOĞRULUĞUNDAN ASLA EMİN OLAMAYACAĞIMIZ VE ALLAH’IN RESULÜNÜN ADINI KULLANARAK NAKLETTİKLERİ RİVAYET HADİSLER.
Allah şahittir ki, ben hadis düşmanı değilim. Ben insanları Allah ile aldatmaya çalışanların düşmanıyım. Allah’ın Resulüne, iftira atmaktan korkan bir Müslümanım. Hadis söz anlamına gelir ki, Rabbimiz gerçek iman eden bir Müslümanı bu konuda Zümer suresi 18. Ayetinde, bakın nasıl uyarıyor. “SÖZLERİ/HADİSLERİ DİNLEYİP, EN GÜZELİNE DOĞRUSUNA UYANLARI MÜJDELE. İŞTE ALLAH’IN DOĞRU YOLA ULAŞTIRDIĞI BUNLARDIR. GERÇEK AKIL SAHİPLERİ DE BUNLARDIR.” Peki, Allah sözlerin/hadislerin en doğrusunun nereden öğrenmemizi istiyor ve bizleri yönlendiriyordu? Bakın Nahl suresi 89. Ayetinde Rabbimiz nereye yönlendiriyor bizleri. “BU KİTABI SANA, HER KONUDA AÇIKLAMA GETİREN BİR REHBER, BİR HİDAYET VE RAHMET KAYNAĞI, ALLAH’A GÖNÜLDEN BAĞLANANLAR İÇİN BİR MÜJDE OLARAK İNDİRDİK.” Yine Ali İmran 103. Ayetinde, Rabbimiz bizleri nereye sarılmamızı emrediyordu? “TOPLUCA ALLAH’IN İPİNE/KUR’AN’A SIMSIKI SARILINIZ, AYRILIĞA DÜŞMEYİNİZ,”
Biz Müslümanların Kur’an gerçekleri ile buluşmasını engelleyenler, bizlerin Allah’ın Resulüne karşı coşkun sevgimizi kullanıp onun adını kullanarak, sanki O söylemiş gibi topluma Kur’an’ın asla onaylamadığı öyle iftiralar nakletmişlerdir ki, bu iftirayı fark edebilmemiz için, mutlaka Kur’an ile buluşmamız, onu anladığımız dilden dikkatle düşünerek Kur’an bütünlüğünde okuyup, Allah’ın vahyini tebliğ almamız gerekir. Ne yazık ki İslam toplumu bunu yapamıyor, ÇÜNKÜ BİR TÜRLÜ KUR’AN’IN ÇEVRESİNE ÖRDÜKLERİ, RİVAYET KALESİNİN SURLARINI AŞAMIYOR VE KUR’AN İLE BULUŞAMIYOR. Bizlere kurdukları bu rivayet tuzağına, çok çarpıcı dikkat çekici bir örnek vermek istiyorum. Bu sözleri, benim yazıma cevaben yazan kişinin ben iyi niyetinden asla şüphelenmiyorum. Çünkü bir insan konu ne olursa olsun, araştırmadan bir yanlışı doğru kabul etiyse ve buna gönülden inandırıldıysa, onu ne pahasına olursa olsun savunur. Onun için Allah özellikle düşün, araştır sözün en güzeline ondan sonra uy emrini veriyor. Bakın bana nasıl bir cevap yazmış bir okurum.
“PEYGAMBERİMİZ S.A.V İN AHİR ZAMANDA, BİZE KUR’AN YETER DİYENLERİN OLACAĞI HADİSİNİ OKUYUN, HADİSLER KUR’AN’IN ÖNÜNDE KALENİN SURLARIDIR. O SURLARI YIKARSANIZ EĞER, HERKES KUR’AN’I KAFASINA GÖRE YORUMLAR. SAHABELER HER AYET İÇİN BİR HADİS RİVAYET ETMİŞ. KUR’AN’IN ANA MADDESİ İMANDIR. RİSALE-İ NUR KUR’AN’DA Kİ İMAN HAKİKATLERİNİ, ÇOK GÜZEL TEFSİR ETMİŞ.”
Allah’ın Resulünün adı kullanılarak, İslam dinine istedikleri batılı, hurafeyi sokabilecekleri kapıyı, bakın nasıl Resulün adı kullanılarak açılıyor. Bu kapıdan, öyle batıl atalarının inancı sokulmuş ki, Allah’ın yemin ederek kolaylaştırdığı ve özellikle KUR’AN İLE SINIRLANDIRIP onun sınırlarını aşmamızı yasaklayıp, yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamızı istediği, çünkü Kur’an’dan hesaba çekileceğimizi emrettiği halde, bakın SINIR TANIMAZ BİR DİN, NASIL YARATILMIŞ. Hâlbuki İsra suresi 36. Ayetinde Rabbimiz bu konuda bizleri nasıl uyarıyordu? “HAKKINDA KESİN BİLGİ SAHİBİ OLMADIĞIN ŞEYİN PEŞİNE DÜŞME. ÇÜNKÜ KULAK, GÖZ VE KALP, BUNLARIN HEPSİ ONDAN SORUMLUDUR.”
Yazdığım ya da Allah’ın Resulüne ait olduğu iddia edilen rivayet hadislerin, Allah’ın Resulüne ait olduğuna dair kimin kesin kanıtı var? Hiç kimsenin yok. Hadisler zaten, bir rivayete göre diye başlıyor, çok ilginç değil mi? Kardeşimizin söylediği bu hadisi, Allah’ın Resulünün söylediğinden emin olmadan, bu sözleri söylediğine nasıl inanırız? Eğer söylemediği halde buna inanırsak, ALLAH’IN RESULÜNE İFTİRA ATIYOR VE BU İFTİRAYLA MÜSLÜMANLARI DİNİN SINIRLARI DIŞINA BİZZAT ELLERİNMİZLE ÇIKARMIŞ OLURUZ. Bunu hangimiz yapmak ister? Hâlbuki Kur’an’da Allah, Resulünün yalnız neyi tebliğ ettiğini, uyardığını söylüyordu? “BU KUR’AN BANA VAHYOLUNDU Kİ, ONUNLA SİZİ VE ULAŞTIĞI HERKESİ UYARAYIM.” (Enam 19) “RASULE DÜŞEN APAÇIK TEBLİĞDEN BAŞKA BİR ŞEY DEĞİLDİR.” (Ankebut 18) Buradan da anlaşılıyor ki, Allah’ın Resulü biz ümmetine, Kur’an’ın dışından hiçbir sözü/hadisi söylemiş.
Kur’an’ı bizlere ne yazık ki, anlamını dahi bilmeden okutmaya devam ediyorlar. Çünkü anladığımız dilden okuyup sorgulamaya başlarsak, bizlere anlatılan İslam’ın içinde, inanılmaz batıl ve hurafenin olduğunu fark ederiz de ondan. Kur’an bize, yol gösterici rehber olsun diye indirildi. Onu anlamını bilmeden okuyorsak, Allah’ın emirlerini de tebliğ almamış olacağımızdan, bizler Kur’an’ı okumuyor ANCAK SELENDİRİYORUZ DEMEKTİR, LÜTEN BU GERÇEĞİN ARTIK FARKINDA OLALIM. Kur’an bilgimiz çok fazla olmayınca, ne anlatılırsa dinin Allah’ın emri zannediyoruz.
Örneğini verdikleri rivayet hadise gelince. Allah’ın Resulü O örnek insan, sizce öyle bir zaman gelecek ki, BİZE KUR’AN YETER diyenler çıkacak diyerek, ümmetini hiçbir zaman kendisinin kayda alıp yazdırmadığı, rivayet sözleri de Kur’an hükmü gibi inanmamızı ister mi? Mümkün değil, çünkü Allah’ın Resulü Kur’an’ı ümmetine tebliğ ederken, YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN ONUN SINIRLARININ DIŞINA SAKIN ÇIKMAYIN, YANİ KUR’AN SİZLERE YETER, ÇÜNKÜ ONDAN SORUMLUSUNUZ AYETLERİNİ TEBLİĞ ETMİŞTİ. Bana bu cevabı veren kardeşimiz, aslında belki farkında olmadan şunları yazmış. “HADİSLER KUR’AN’IN ÖNÜNDE KALENİN SURLARIDIR. O SURLARI YIKARSANIZ EĞER, HERKES KUR’AN’I KAFASINA GÖRE YORUMLAR” Ne yazık ki rivayet hadisler gerçekten, KUR’AN’IN ÖNÜNDE KALENİN SURLARI GİBİDİR. ÇÜNKÜ MÜSLÜMANLAR RİVAYETLERDEN, KUR’AN’A ULAŞAMIYORLAR.
Düşünebiliyor musunuz Kur’an’ı rivayetlerin koruduğunu, gönül rahatlığıyla söyleyebiliyorlar. Bunu söyleyenlere Hicr suresi 9. Ayeti hatırlatmak isterim, bakın Kur’an’ı rivayet hadisler mi koruyor, yoksa yüce Rabbimiz mi koruyor. “KESİN OLARAK BİLESİNİZ Kİ, BU KİTABI KUŞKUSUZ BİZ İNDİRDİK VE ONU MUTLAKA KORUYAN DA YİNE BİZİZ.” Rivayet ve sanı sözlerden/hadislerden oluşan kalenin surlarını aşan, işte böyle Kur’an ile buluşabiliyor. Buluşamayan ise, Hak olan gerçeklere muhalif olduğunun farkında bile olmadan, Allah’ın dini diye batılı yaşamaya devam ediyor.
Özellikle şunu çok açık söylemeliyim. Allah bizlerin sorumlu olduğu ve imanımızı yaşarken gerekli olan ayetleri MUHKEM, yani açık bir şekilde her kulunun anlayabilmesi içinde nice örneklerle açıklayarak gönderdiğini söylüyor. YANİ KUR’AN’IN MUHKEM AYETLERİ YORUMA AÇIK DEĞİLDİR. Bilgi veren hiçbir kitap, yoruma açık olmaz, Kur’an’da bilgi verdiği gibi Allah’ın uyarı ve ikazlarıdır aynı zamanda. Hiç kimse rivayetlere sanı bilgilere göre yorumlayamaz. Rivayet kapısını bu şekilde sonuna kadar açtıkları için, herkes doğru kabul ettiği rivayet ışığında Kur’an’ı anlamaya çalıştığından, İSLAM TOPLUMU BÖLÜNDÜ PARÇALANDI VE ŞİMDİDE BİRBİRİNE DÜŞMAN OLDU. ÇOK DAHA KÖTÜSÜ ALLAH’IN DİNİNDEN UZAKLAŞTI. Bazen bir ayete, bu kadar farklı anlamı nasıl veriyorlar dediklerini duyarsınız. Bunun nedeni Allah’ın ayetlerini, yine Allah’ın Kur’an’da verdiği örneklerden anlamaya çalışmak yerine, her mezhebin doğru kabul ettiği rivayetler ışığında anlamaya çalıştıkları için, farklı anlıyorlar.
Rivayet edilen hadisin en son kısmında, rivayet zincirinin aslında tehlikesinin boyutunu da gösteriyor ve bakın ne diyorlar. “SAHABELER HER AYET İÇİN, BİR HADİS RİVAYET ETMİŞ.” Görüyor musunuz hadisleri kimler rivayet etmiş. Haşa sahabeler, Allah’ın Resulünün unuttuğu eksik bıraktığı bir şey mi varda, onlar hadis nakledip ayetlerin anlaşılmasını sağlıyorlar. Hatırlatırım rivayet SÖYLENTİ anlamına gelir ki, doğruluğundan emin olunamayacak söz anlamına gelir. ALLAH BÖYLE BİLGİLERİN ARDINA DÜŞÜP, İNANMAMIZI YASAKLAMIŞTIR. Çok daha ilginci bana cevap veren kardeşimiz belki de büyüğümüz abimiz, bizleri nereye yönlendiriyor. “ KUR’AN’IN ANA MADDESİ İMANDIR. RİSALE-İ NUR KUR’AN’DA Kİ İMAN HAKİKATLERİNİ, ÇOK GÜZEL TEFSİR ETMİŞ.”
İşte bizleri Kur’an yolundan, batıla saptıran davetler böyle başlıyor. Haşa Allah kulunu sorumlu tuttuğu Kur’an’ı anlayacağımız şekilde açıklayıp izah etmedi ama bizleri Kur’an’dan mı sorumlu tuttu? İşte Kur’an’dan habersiz olunca, Allah’a ve onun nurlu Kitabı Kur’an’a bile saygısızlık yaptığımızın farkında olamıyoruz. Allah Yunus 36. Ayetinde bakın nasıl uyarıyor. “ONLARIN ÇOĞU, ZANDAN BAŞKA BİR ŞEYE UYMAZ. ŞÜPHESİZ ZAN, HAKTAN HİÇBİR ŞEYİN YERİNİ TUTMAZ. ALLAH, ONLARIN YAPMAKTA OLDUKLARINI ÇOK İYİ BİLENDİR.” Rabbimiz Kur’an’ı bizzat kendisinin, yine Kur’an’da nice örneklerle açıkladığını bildiriyor. BU GERÇEĞİ TEBLİĞ ALMAYANLAR HALA KUR’AN İLE BULUŞAMAYANLARDIR. Allah Kur’an’a davet edenlere uyun, kendilerine davet edenlere değil diyerek bizleri uyarır. Allah’ın Resulü de Fussilet 33. Ayetinde, ben sizi Allah’a onun kitabı Kur’an’a çağırıyorum diyerek, son noktayı koymuştur. BİR MÜSLÜMANA DÜŞEN DİN KARDEŞİNİ YALNIZ, KUR’AN’A DAVET ETMEK OLMALIDIR. Hepimiz Kur’an’dan imtihan oluyoruz, bunu Rabbimiz söylüyor ve anlayalım hiç kimseye muhtaç olmayalım diye de yemin ederek Kur’an’ı kolaylaştırdığını söylüyor. KİME İNANIP GÜVENECEĞİNİZ SİZE KALMIŞ.
“EY İNANANLAR! EĞER BİR FÂSIK/YALAN HABER TAŞIYAN SİZE BİR HABER GETİRİRSE, ONUN DOĞRULUĞUNU ARAŞTIRINIZ. YOKSA BİLMEDEN BİR TOPLULUĞA KÖTÜLÜK EDERSİNİZ DE, SONRA YAPTIKLARINIZA PİŞMAN OLURSUNUZ.” (Hucurat 6)
Değerli dostlarım, lütfen Kur’an ile aramıza ördükleri kalenin surlarını, KUR’AN İLE AŞALIM KUR’AN İLE BULUŞALIM Kİ BİZLERE KURULAN RİVAYET TUZAĞINDAN, KUR’AN İLE KURTULALIM. Bakın o zaman güneşin nasıl daha parlak doğduğunu, hayatın nasıl huzurlu ve daha güzel olduğunu fark edeceksiniz. Dilerim Kur’an gerçekleri ile buluşan, Allah’ın azınlık halis kulları arasında oluruz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| Günümüzde bizlerin öyle bir İslam anlayışımız var ki, Kur’an’ı anladığı dilden dikkat |
|
Yazar: halukgta - 11-07-2025, Saat: 04:14 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Günümüzde bizlerin öyle bir İslam anlayışımız var ki, Kur’an’ı anladığı dilden dikkatle okuyan ve ayetler üzerinde düşünen bir Müslümanın, bunu kabul etmesi asla mümkün değil. İslam toplumunun genel çoğunluğu, İnancını yaşarken delili ve kanıtının KUR’AN+SÜNNET olarak bir denklem kurup, inancımızı Kur’an ve Allah’ın Resulünün rivayet hadisleri, yani sünneti ile ancak doğru yaşayabiliriz diye inanır. Peki, Allah Kur’an'da böyle bir ortaklıktan bahsediyor ve İSLAM’I YAŞARKEN, SİZ YALNIZ KUR’AN‘DAN DEĞİL, RESULÜMÜN KUR’AN DIŞINDAN VERDİĞİ HÜKÜMLERDEN, İBADET KONUSUNDA VERDİĞİ DETAYLARDAN DA İSTİFADE EDİP, BENİM İNDİRDİĞİM DİNİ YAŞAMALISINIZ MI DİYOR? YOKSA…..? Yoksa’nın doğru cevabını, Allah’ın bizleri sorumlu tutacağına hükmettiği Kur’an’ı anlayarak ve tarafsız ve ÖN YARGISIZ üzerinde dikkatle düşünerek okuyup almalıyız, yoksa kaybedenlerden oluruz.
Allah Kur’an’ın hiçbir ayetinde, İslam’ı Kur’an ve Resulün sünneti/hadisleri ile yaşayın demediği gibi, tam tersini söylüyor ve diyor ki Resulüne. SANA İNDİRDİĞİM KUR’AN İLE KULLARIMA HÜKMET. Kur’an’ı açıklamak bizim görevimizdir. Yemin olsun ki anlayasınız diye Kur’an’ı kolaylaştırdık. Biz Kur’an’ı nice örneklerle açıkladık ki anlayasınız ve hiç kimseye muhtaç olmayasınız. Resulüm senin görevin sadece tebliğ etmektir. Resule düşen, apaçık tebliğden başka bir şey değildir. YALNIZ KUR’AN’IN İPİNE SARILIN. GERÇEK HAK OLAN RABBİNDEN GELENDİR. Buna benzer onlarca ayeti görmezden gelerek, ayetlerde geçen kelimelere Kur'an'ın onaylamayacağı anlamlar verip, Allah’ın emrettiği hükümlerin tam tersini yaşıyoruz, sırf atalarımızın inancını yaşayabilmek için. Rabbimiz Kur'an'ı ben koruyorum diyor. Bu durumda bizler Allah'ın korumasının dışına çıkıp, İslam'ı doğruluğundan emin olamayacağımız, RESULE AİT OLDUĞU İDİA EDİLEN RİVAYETLER IŞIĞINDA MI YAŞAYACAĞIZ? iNANILMAZ TEHLİKELERLE DOLU BİR DÜŞÜNCE. Hatırlatırım Allah, emin olamayacağımız bilgilerin ardına düşmemizi, yasaklamıştır Kur'an'da.
Allah’ın Resulüme uyun, ona uymak bana uymak gibidir emirlerine, Kur’an’ın asla bahsetmediği, hatta tam tersi anlamlar yükleyip, bakın Allah Resulüme uyun diyor, demek ki Resulün rivayet hadislerine de Allah uymamızı emrediyor, şeklinde bir anlam yükleniyor ayetlere. Hâlbuki Allah birçok ayette Resulüne verdiği görevini açıklarken, Resulüm sizlere yalnız benim vahyim Kur’an’ı tebliğ edecek, onun sınırları dışına çıkmayacak, onun görevi sadece tebliğdir, diye onlarca kez uyardığı halde, ne yazık ki batılı ayetlere monte etme çabaları ile günümüzde İslam, Allah’ın indirdiği şekliyle değil, atalarının batıl inançları yaşanmaktadır. BU TUZAĞI MÜSLÜMANLARA KURANLARIN, YAHUDİLER OLDUĞUNU UNUTMAYALIM. BU YOLLA İÇİMİZE GİRİP, İNANCIMIZI BOZMUŞLARDIR. Bu hurafe inançlara inananlara, Hakka suresinde Allah Resulünü nasıl uyardığını, Allah'ın emretmediği bir sözü/ayeti, Resulünün asla dine ilave edemeyeceğini, bakın nasıl bildiriyor bizlere. “EĞER ELÇİM BİZE ATFEN BAZI SÖZLER UYDURMAYA KALKIŞSAYDI, ELBETTE ONU BUNDAN DOLAYI KISKIVRAK YAKALARDIK; SONRA DA ONUN ŞAH DAMARINI KESER ATARDIK. HİÇBİRİNİZ BUNA ENGEL DE OLAMAZDINIZ." Bizler önce SÜNNET kelimesinin anlamını doğru anlamalıyız. Sünnet kelime anlamı, izlenecek yol yöntem demektir. Sizce Rabbimiz Kur'an'da, bizlerin izleyeceği yolu yöntemi açıklamayıp Resulüne bırakıp, bizlerin bunları rivayetlerden öğrenmemizi istemiş olabilir mi? Cevabı çok açık, bunu anlayamayanlar lütfen önce ön yargılardan kurtulup, kaplerinindeki mührü, gözlerindeki perdeyi önce Kur'an ile temizlesinler, yoksa gerçekleri görmeleri mümkün olamaz.
Allah’ın bunca uyarı ikaz ayetlerinden sizler, indirdiğim İslam dinini KUR’AN ve RESULÜN SÜNNETİ HADİSLERİ İLE Mİ YAŞAYIN emrini anladınız? Yoksa yalnız sizlere vah yettiğim Kur’an’a mı sarılın emrini anladınız. Aslında yüzlerce ayette Allah, bizlerin yalnız Kur’an’a sarılmamızı emrediyor ama batılı yaşamakta ısrar edenler, Allah’ın ayetlerini işte böyle görmezden gelip, anlamlarını tahrif ederek üstünü örtüyorlar. Allah bunu yapanlara kâfir oldular diyor, hatırlatırım. Aslında Zuhruf 44. Ayet tek başına, Kur’an’a iman eden bir Müslüman’ın bizlerin yalnız Kur’an’ı dinde delil kanıt kabul edip, Yalnız Kur’an’a uymamız gerektiğini bilir. Çünkü Allah nasıl hüküm vermişti bu ayette. “ŞÜPHESİZ Kİ O ZİKİR/ KUR’AN, SENİN VE KAVMİN İÇİN GERÇEĞİ HATIRLATAN ÖĞÜTTÜR. İLERDE ONDAN SORGULANACAKSINIZ.” Haşa Allah'ın sözünden dönüp, bizleri Kur'an dışından bizlere rivayet yollarla ulaşmış, Resulün hadisleri dedikleri sözlerden, bilgilerden de hesap sorar mı? Kime güveneceğiniz size kalmış. Ama güvende olmak isteyen, YALNIZ ALLAH'A GÜVENİR. Bu ve benzeri inançlar Kur’an’a aykırı olduğu gibi, bunların doğruluğuna inanmak Kur’an'da çelişki yaratır. Hatırlayınız Allah bizlerin yalnız Kur’an’ın ipine sarılmamız emrini veriyor. Eğer bizler Allah’ın bu emirlerinin tam tersi, Kur’an’ın ipinin yanında bir başka ip koyar, buda Resulün ipidir, buna da sarılmalıyız dersek, ALLAH’A VE ONUN KİTABINA ŞİRK KOŞMUŞ OLURUZ. Onun için Allah kullarımın çoğu, Allah’a şirk koşmadan bana iman etmezler uyarısını yapıyor bizlere. İslam dininde, söylendiği gibi din adına başka bir kaynak olsaydı, Allah onu da elbette açıkça bizlere bildirirdi ve korumasına alırdı.
Gelelim günümüz İslam anlayışında çok kabul gören İSLAM= KUR’AN+SÜNNET İLE YAŞANIR SÖYLEMİNE. Tekrar hatırlatmak isterim, Kur’an bu inanca asla onay vermediği gibi, tam tersini söylüyor ve sakın emin olmadığınız sözlerin/hadislerin ardına düşmeyin, Kur’an’ın sınırlarını aşmayın, hesabını sorarım diye uyarıyor. Günümüzde Resulün Sünneti dedikleri bilgilerin tamamı, Resule ait olduğu iddia edilen RİVAYET HADİSLERDİR. Elbette bunların hepsi uydurmadır demek yanlış olabilir. Bizlere düşen hangilerinin doğru olup olmadığını anlamak, araştırmak için, Kur’an’ın onayını almamız gerekir. Kur’an onay veriyorsa, ancak bizler şunu söyleyebiliriz. EVET, BU HADİSİ/SÖZÜ ALLAH’IN RESULÜ SÖYLEMİŞ OLABİLİR. Çünkü söylediğini asla kanıtlayamayız. Bakın yine de dikkatli davranıp, söylemiş olabilir diyorum. Çünkü Allah’ın Resulü söylemediği halde, bu Resulün sözüdür dersem, Allah’ın Resulüne iftira atmış olurum. Mahşer günüde bunun hesabını veremem.
Bizler rivayet edilen Hadislere karşı çok dikkatli yaklaşmalıyız. Çünkü Allah’ın Resulüne karşı bizlerin coşkun sevgisini bilenler, Onun adını kullanılarak bu yolla batılı, hurafeyi İslam dinine çok rahatlıkla sokmuşlardır. Tekrar etmek istiyorum. HADİS, ALLAH’IN RESULÜNÜN SÖYLEDİĞİ İDDİA EDİLEN SÖZLERİDİR. Ona ait olduğu konusunda kesinlik asla yoktur, nakledilen hadisin başında zaten bir rivayete göre diye başladığından, bunun zan içerdiğini lütfen unutmayalım. Bu hadisleri eğer Allah’ın Resulü sağlığında yazdırmış olsaydı, hadisler bir rivayete göre başlamaz, direk Resul ümmetine hitap ederdi. Rivayet zan, sanı, söylenti anlamında olup doğruluğu kanıtlanmamış söz, bilgi demektir. İslam dini böyle bilgilerle yaşanmaz, Allah bunu yasaklamıştır. ALLAH KUR’AN’I BEN KORUYORUM DEDİĞİ İÇİN, BİZLERİN ONUN İPİNE SARILMAMIZI VE ONDAN HESABA ÇEKECEĞİNE HÜKMETMİŞTİR. Ama rivayet edilen Hadisler, Kur’an gibi Allah’ın korumasında olmadığından, şeytanın ve şeytanlaşmış insanların, din düşmanlarının, hatta iyi niyetli insanların bile kendi nefislerinde iyi yapıyorum diye uydurmalarının, aslında ne kadar dine zarar vereceklerini fark etmeye bilirler. Onun için Allah, sakın emin olmadığınız sözlerin ardına düşmeyin, güvenilecek veliniz yalnız benim, güveneceğiniz kitapta yalnız Kur’an’dır, yalnız onun ipine sarılın emrini vermiştir.
Hadisleri nakledenlerde bir insandır ve hata yapma ihtimalleri her zaman vardı. Hadisleri nakledenlerin nakillerinde yaptığı hataları, hiç kimse düzeltmiyordu. Ama Allah, Resulüne vah yettiği ayetler kontrol altında ve gerektiğinde Resulü ikaz ediliyordu. MÜSLÜMANLAR DAHA RESULÜN SAĞLIĞINDA, ONUN BİR SÖZÜNÜ/HADİSİNİ BİRBİRLERİNE NAKLEDERKEN, ACABA ÖYLE MİYDİ, ŞÖYLE MİYDİ, ŞU ANLAMDA MI SÖYLEDİ DİYE İHTİLAFA DÜŞÜYORLARMIŞ. Günümüzde de buna benzer örneklerle, hayatımızda karşılaşmışızdır. Mezhepleri şöyle bir araştırınız, her mezhebin doğru kabul ettiği ya da tam tersi batıl, hurafe diye kabul etmediği Resulün hadisleri vardır. Hadis konusunu araştırdığınız da, toplumları istedikleri gibi yönetebilmek adına birçok hadis uydurulduğunu görürsünüz. Bunların Allah’ın Resulüne iftira olduğunu lütfen unutmayalım. Resule ait olduğu iddia edilen hadisleri nakledenlerin, anlamını değiştirmeden nakletme ihtimalleri, neredeyse mümkün değildir. Böyle bir yöntemle, yolla Allah ve Resulü bizlerin İslam’ı yaşamasını ister mi? Elbette asla istemez. KİTAP EHLİ BU YOLLA ALLAH’IN DİNİNDEN UZAKLAŞTI. NE YAZIK Kİ BİZLER DERS ALMADIĞIMIZ İÇİN, AYNI YANLIŞI BİZLERDE YAPARAK, ALLAH’IN DİNİNDEN UZAKLAŞTIK.
Lütfen hadis konusunu düşünürken, şunu aklımızdan çıkarmayalım. Allah’ın Resulü dinde Allah’ın hüküm ortağı değildir. Çünkü Allah, HÜKMÜME HİÇ KİMSEYİ ORTAK ETMEM DİYOR KUR’AN’DA. Onun için bizler hadis nakledenlere karşı tavrımız, nakledilen hadisin Kur’an’ın onay verip vermediğine bakmalıyız. Kur’an onay veriyorsa, bu hadisi Allah’ın Resulü söylemiş olabilir diyebiliriz. Eğer bizlere her bilgi Kur’an'da yok, bu durumda Kur’an’dan nasıl onay alalım diyorlarsa, onları kendi inançları ile baş başa bırakıp, Allah’ın Resulünü siz Allah’ın hüküm/din ortağı mı yaptınız diyerek, Kafirun 6. Ayette örneği verildiği gibi, “SİZİN DİNİNİZ SİZE, BENİM DİNİM BANADIR” diyerek, Allah’ın önerdiği yöntemle onlara cevap vermeliyiz.
Lütfen unutmayalım, Allah sizleri Kur’an’dan, zikrimden sorumlu tutuyorum, hesaba çekeceğim onun için emin olmadığınız sözlerin değil, Kur’an’ın ipine sarılın emrini verdiyse bizlere, ALLAH SÖZÜNDE DURANDIR, NE EMRETTİYSE ONU HAYATIMIZA GEÇİRELİM. BİZLERİN YAPTIĞI EN BÜYÜK YANLIŞ, KUR'AN'I HERKESİN ANLAYAMAYACAĞINA, KUR’AN’IN BİZLERE YETERLİ OLMADIĞINA, ONUN ÖZET BİLGİLER VERDİĞİNE VE DETAYLI AÇIKLANMADIĞINA İNANDIK. Buna inandığınızda, Kur’an devre dışı kalıyor ve ataların, mezheplerin batıl FIKIH inancı, Kur’an’ın önüne geçiyor. Sizce Allah, kulunun anlamadığı detaysız bir kitap gönderip, daha sonra ondan hesaba çeker mi? Karar sizin. Bu yanlışa inanan Müslümanlar, demek ki yalnız Kur’an ile İslam yaşanmıyormuş, bakın şunlar ya da bunlar Kur’an'da var mı? Yok. Demek ki yalnız Kur’an ile ne namaz kılınıyormuş ve ne de oruç tutuluyormuş deme gafletine düşüyoruz. ASIL YAPMAMIZ GEREKEN, KUR'AN'IN BAHSETMEDİĞİ BİR BİLGİYİ, DETAYI DİNİN EMRİ KABUL ETMEMEMİZ GEREKİRKEN, KUR'AN DIŞI BİLGİYİ KANIKSADIĞIMIZDAN, YAŞADIĞIMIZ BATILI KUR'AN'DA GÖREMEDİĞİMİZDE, KUR'AN'I ADETA YETERSİZ GÖRÜYORUZ. Akıl ve mantık dışı ama akleden olmayınca, bunu anlatmak çok zor.
Tüm bunlara inandığımızda ise şöyle bir mantıksız inanç ortaya çıkıyor. Allah Kur’an’ı açıklamak bizim görevimiz, Kur’an’ı nice örneklerle açıkladık, kolaylaştırdık dediği halde, Allah gereken açıklamayı Kur'an'da yapmamış. Allah yalnız Kur’an’ın ipine sarılın, sizleri Kur’an’dan sorumlu tutacağım diye hüküm vermiş ama yalnız Kur’an’ın ipine sarılsak, namazın kaç rekât olduğunu bile öğrenemezdik, deme yanılgısına, gafletine düşmüşüz. Daha da kötüsü, Allah açıklamadığı halde bizleri Kur’an’dan hesaba çekeceğine hükmetmiş anlamını vererek, Allah’ın yolundan saptığımızın bile farkında olamıyoruz. Bu yanlış inancın sonunda, elbette şu hatayı da yapmaya devam ediyoruz. “İYİKİ ALLAH’IN RESULÜNÜN RİVAYET HADİSLERİ VAR. ONLAR OLMASAYDI KUR’AN KAPALI KALIR ANLAŞILAMAZDI. BİZLERDE İMANIMIZI DOĞRU YAŞAYAMAZDIK, İMTİHANIMIZI VEREMEZDİK”, DEDİĞİMİZİN FARKINDA MISINIZ?
Farkında olanlara ne mutlu. Ama genel çoğunluğumuzun farkında olmadıklarını, üzülerek görüyorum. Dilerim farkında olmayan kardeşlerim, Yüce Rabbimize isnat ettiğimiz bu adaletsizliklerin farkında olur. UNUTMAYALIM ALLAH KUR’AN’DA NE EMRETİYSE, BİZLERDEN ONU İSTER. EMRETMEDİĞİ, AÇIKLAMADIĞI, DETAY VERMEDİĞİ BİR HÜKMÜ SİZCE İSTERMİ? Hatırlatırım Allah, Yemin olsun ki Kur'an'ı kolaylaştırdık diyor. Peki atalarının inancını yaşıyanlar, Allah'ın bu sözüne ne diyorlar. KOLAYDA NE KADAR KOLAY KUR'AN'I HERKES ANLAYAMAZ İLİM SAHİBİ OLANLAR ANLAR. RESULÜN RİVAYET HADİSLERİ OLMASAYDI, KUR'AN ANLAŞILMAZ KAPALI KALIRDI DEMİYOR MUYUZ? İşte bizler İslam'ı böyle yaşamaya devam ediyoruz. Karar sizlerin, ama lütfen bu adaletsizliği Allah’a nispet etmeyelim, inanın dualarımız karşılık bulmayacağı gibi, mahşer günü bunun hesabını da veremeyiz.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| Maide Suresi 41-42-43-44. Ayetler, Bizleri Hangi Konuda Uyarıyor? |
|
Yazar: halukgta - 11-06-2025, Saat: 12:42 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Kur’an'ı her okuyuşumda, sanki ilk defa okuyormuş gibi, ondan yeni feyizler yeni ışıklar alıyorum çok şükür. Beni her okuyuşumda daha çok bilgilendirdiğine ve düşünmeye sevk ettiğine şahit oluyorum. Aşağıdaki ayetleri paylaşmak ve sizleri üzerinde birlikte düşünmeye davet etmek istiyorum. Düşünmenizi ve ayetlerle karşılaştırmanızı istediğim konu, bizlere geleneksel İslam'ın öğrettiği gibi, acaba Allah Elçisine, topluma Kur’an'ın hiç bahsetmediği konularda, hüküm koyma yetkisi vermiş midir? Resuller, toplumu yalnız ne ile uyarmak ve hüküm vermekle görevlendirilmiştir, sanırım bu soruların cevabını bu ayetlerde bulacağız. Önce ayetleri yazalım ve dikkatle okuyalım.
Maide 41: Ey Resul! Kalpleri inanmamış olduğu halde ağızlarıyla “inandık” diyenlerden ve Yahudilerden inkârda yarışırcasına koşanlar seni üzmesin. ONLAR DAİMA YALANA VE SANA GELMEYENLERE KULAK VERİRLER. KELİMELERİ YERLERİNDEN DEĞİŞTİRİRLER. “Eğer size şu verilirse hemen alınız, o verilmezse sakınınız” derler. Allah bir kimseyi fitneye düşürmek isterse, Allah'a karşı, onun lehine hiçbir şey yapamazsın. Onlar, Allah'ın, kalplerini temizlemek istemediği kimselerdir. Onlar için dünyada rezillik, âhirette de büyük bir azap vardır.
42: ONLAR YALANI CAN KULAĞI İLE DİNLERLER; HARAMI TIKA BASA YERLER. Sana geldiklerinde, ister aralarında hüküm ver, ister onlardan yüz çevir. Eğer onlardan yüz çevirirsen, sana hiçbir şekilde zarar veremezler. Ama aralarında hükmedersen, adâletle hükmet! Allah, âdil davrananları sever.
43: ONLAR, ALLAH'IN HÜKÜMLERİNİ İÇEREN TEVRAT'A SAHİP OLDUKLARI HALDE, NASIL SENDEN HÜKÜM VERMENİ İSTERLER ve ondan sonra da senin verdiğin hükümlerden yüz çevirirler? Onlar inanmış kimseler değildir.
44: Gerçekten Tevrat'ı biz indirdik; onda yol gösterme ve nûr vardır. ALLAH'A TESLİM OLMUŞ NEBİLER, ONUNLA YAHUDİLERE HÜKÜM VERİRLERDİ; kendilerini Tanrı'ya vermiş zâhid ve âbidler de Allah'ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden onunla hüküm verirlerdi ve onu gözetleyip kollarlardı. “Ey Allah'ın kitabına tanık olanlar, insanlardan korkmayınız, benden korkunuz ve benim âyetlerimi az bir paraya satmayınız! Kimler ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMETMEZSE İŞTE KÂFİRLER ONLARDIR!” (Bayraktar Bayraklı mealleri)
Yukarıdaki ayetleri anlamak için, lütfen Kur’an'ın bütününü düşünelim. Acaba Allah bu ayetlerde bizlere ne anlatmak istiyor? Maide 41. ayetten başlayarak düşünmeye başlayalım. Bu ayeti okuduğumda Allah'ın Elçisinin İslam'ı tebliğ etmeye, tanıtmaya çalıştığı günlerde, bazı Yahudiler onu ziyaret ediyor olmalılar ki, kendi cemaat ve toplulukları adına Allah'ın Elçisine gelenlerden bahsediyor. Bu insanların sırf art niyetle Allah'ın Elçisinin huzuruna çıktıklarını anlaşılıyor. ONLAR DAİMA YALANA VE SANA GELMEYENLERE KULAK VERİRLER. KELİMELERİ YERLERİNDEN DEĞİŞTİRİRLER ve kendi topluluklarına, kendilerince yönler verip yanılttıklarını söylüyor. DEMEK Kİ HAK DİN, YALNIZ ALLAH KATINDAN GELENMİŞ. Günümüze kadar Yahudiler ne yazık ki bu görevlerini, sinsice içimize girip sürdürmüşler ve bizlerinde inançlarımıza batılı, urafeyi sokmuşlardır. Bizler, Kur’an'dan uzak hurafelerle, Kur’an'ın hiç bahsetmediği öyle hükümlere iman ediyoruz ki, yaptığımız yanlışın farkında bile değiliz. Ayetleri anlamaya devam edelim.
“ONLAR YALANI CAN KULAĞI İLE DİNLERLER; HARAMI TIKA BASA YERLER.” Şimdi sizlere soruyorum, burada geçen HARAMI TIKA BASA YERLER sözünden sizler ne anlıyorsunuz? Yenilen, içilen gerçekten boğazımızdan geçen yiyecek mi, yoksa başka bir şeyden mi bahsediyor Rabbimiz? Bakın sizlere Kur’an dan bir ayet hatırlatmak istiyorum, sanırım bu ayeti okuduğunuzda, tıka basa yenen şeyin ne olduğunu, daha iyi anlayacaksınız.
Araf 33; De ki: “Rabbim ancak açık ve gizli kötülükleri, günahı ve haksız yere sınırı aşmayı, hakkında hiçbir delil indirmediği bir şeyi Allah'a ortak koşmanızı ve ALLAH HAKKINDA BİLMEDİĞİNİZ ŞEYLERİ SÖYLEMENİZİ HARAM KILMIŞTIR.” (Bayraktar Bayraklı meali)
Allah gönderdiği kitaplarda, açıklamadığı izah etmediği konularda fikirler yürütüp, uydurma sözler söylememizi HARAM KILDIĞINI SÖYLÜYOR. Ayette bahsedilende, Allah'ın Kur'an'da açıklamadığı, izah etmediği rivayet sözlere inanıp, ardına düşenlerin durumundan bahsediyor ve onlar için ne diyor du tekrar edelim. “ONLAR YALANI CAN KULAĞI İLE DİNLERLER, HARAMI TIKA BASA YERLER.” Demek ki yalana, hurafeye, rivayete kulak verip, onlara inanmak açıkça haramı tıka basa yemekmiş, bu sözlerden çok net anlaşılıyor. Yoksa burada yenen yiyecek değil, yalana iyice kulak verenler, can kulağıyla dinleyenler, yani hurafeye, batıla inananlardan bahsediliyor.
Allah indirdiği kitapta bahsetmediği halde, Resullerinin adı kullanılarak Allah'a isnat edilen, Onun açıklamadığı uydurma sözlere inanmak olduğunu anlıyoruz. Şimdide bu ayette anlatılanları, günümüzde bizlere öğretilenlerle karşılaştırarak düşünün lütfen. Kur’an'da hiçbir hüküm verilmediği halde, bunlar Allah katındandır dediklerinde, bunlara inananların durumunun yorumunu sizlere bırakıyorum. Şimdide 43. ayeti düşünelim, Allah'ın Elçisinin yanına gelen Yahudiler bir konuda Elçinin hakemliğine başvuruyor ve ondan bu konuda karar vermesini istiyorlar. Bakın Allah'ın böyle bir olay sonucunda söyledikleri, gerçekten çok düşündürücüdür. “ONLAR, ALLAH'IN HÜKÜMLERİNİ İÇEREN TEVRAT'A SAHİP OLDUKLARI HALDE, NASIL SENDEN HÜKÜM VERMENİ İSTERLER.”
Demek ki o devirde ellerinde bulunan Tevrat'ta, Allah'ın hükmü açıkça belli olan bir konuda, Allah'ın Elçisine müracaat edilmiş. Allah'ın verdiği cevap çok düşündürücü. Demek ki Allah'ın gönderdiği diğer kitaplarda da, birçok konuların değişmediğini anlıyoruz. İnandıklarını söyledikleri Tevrat'a bakma zahmetini göstermeyen, ya da kendilerince değiştirip, rivayetlere iman ettiklerinden, Allah kullarını adeta uyarırcasına, SEN ÖNCE SANA GÖNDERDİĞİM, İMAN ETTİĞİNİ SÖYLEDİĞİN KİTABA BAK, ONDAN SONRA BAŞKASINDAN YARDIM İSTE dercesine, o toplumu uyarıyor. Düşünebiliyor musunuz Allah, Elçisine gelen topluluğu nasıl uyarıyor? Bunu sizce neden yapıyor ve bu sözlerle acaba Allah bizlere ne anlatmak istiyor olabilir diye düşündüğünüzde, daha sonra gelen ayetlerden bunu daha iyi anlıyoruz. Rabbimiz Tevrat'ı biz indirdik ve tıpkı Kur’an için söylediği sözleri tekrarlayarak, O sizleri iyiliğe güzele kılavuzlar, O sizler için ışıktır diyor. Devamında söyledikleri ise, sanırım çok daha iyi anlatıyor anlatılmak isteneni. “TESLİM OLMUŞ NEBİLER, ONUNLA YAHUDİLERE HÜKÜM VERİRLERDİ.”
Demek ki Allah Kitabını gönderdikten sonra, toplumu uyarması için görev verdiği Nebilerine, Elçilerine yalnız ve yalnız gönderdiği, tebliğ edilmesini istediği kitap la uyarma ve onunla hakemlik yapma görevi vermiş. YANİ HİÇBİR RESULÜN, KENDİNCE DİNE BİR ŞEY EKLEYEMEYECEĞİNİ, İLAVE EDEMEYECEĞİ AÇIK BİR DİLLE ANLATIYOR. Bunun tersini yapan ve bunlar Allah katındandır diyerek söylenen, ama Allah'ın gönderdiği kitaplarda hiç bahsedilmeyenlere inananlara, ne diyordu Rabbimiz? “ONLAR YALANI CAN KULAĞI İLE DİNLERLER, HARAMI TIKA BASA YERLER.”
Sanırım bu konuda çok dikkatli ve titiz olmamız gerekiyor. Bugün günümüze kadar gelen Tevrat ve İnciller ne yazık ki o kadar ilave ve eklemeler yapılmış ki, kendileri bile hangisine inanacakları konusunda, karar veremez olmuşlar. Allah gönderdiği kitaplarda, birçok konuda hiçbir değişiklik yapmadığını açıkça belirtiyor bizlere. Bazı konularda ise hükmünü değiştirdiğini ve bizlere çağın gerektirdiği ölçülerde, daha iyisini gönderdiğini açıklar Kur’an'da. Maide suresi 44. ayetin sonunda ise, bakın ne diyor Rabbim? “ALLAH'IN İNDİRDİĞİ İLE HÜKMETMEYENLER, KÂFİRLERİN TA KENDİLERİDİR.” Demek ki Allah'ın Elçileri, yaşadıkları dönemlerde yalnız Allah'ın indirdiği kitapla hükmetmişler. Onun dışına çıkmalarının mümkün olmadığını, ayetlerden anlıyoruz. Daha sonra ki dönemlerde toplumu din adına yönetenler, din ve iman adına Allah'ın indirdiği ile hükümler verenler, Allah'ın indirdiği ile yetinmeyip ilaveler yaptığı için onlar, açıkça KÂFİRLERİN TA KENDİLERİDİR diyor.
Maide suresi 44. ayetinde kendilerini Allah'a adamış zâhid yani maddiyata önem vermeyen ve âbidler yani hizmet eden Allah'ın kitabını korumakla görevlendirildiklerinden onunla hüküm verirlerdi ve onu gözetleyip kollarlardı diye geçiyor. Ayette RABBANİLER diye geçer, bunun anlamıda Rabbin kanunlarını bilen, onun dışına çıkmayan, Allah'ın kanunları ile hükmeden anlamındadır. Burada çok önemli bir konuyu hatırlatmak isterim, Kur'an'ı Allah ben koruyorum diyor. Hatırlatırım Allah, ben ruhban sınıfı emretmedim, onlar önce iyi niyetleri ile kendileri oluşturdular ama daha sonra işi paraya dökerek (Hadid 27-Tevbe 34) yoldan saptılar diye Kur’an’da örnekler verir. Ama bu kişilerin O gün yani vahyin indirildiği zaman Resulün yakınlarında, vahyin indirilişine şahit olanlar. Resulün yanında tebliğ konusunda, ona yardım edenler. ÇÜNKÜ ALLAH’IN RESULÜ BİZLEREDE ALLAH’IN TEMBİH EDİP UYARDIĞI GİBİ, ONLARADA SAKIN VAHYİMİN DIŞINA ÇIKMAYIN, GÖNDERDİĞİM VAHYE SARILIN ONU KORUYUN BATIL İLE KARIŞTIRMAYIN DİYE UYARMIŞ, ONLARDA İMAN ETTİK DİYE SÖZ VERMİŞLERDİ. ONUN İÇİNDE TOPLUMA, YALNIZ ALLAH’IN VAHYİNİ YANİ İNDİRİLEN TEVRATI, İNCİLİ TEBLİĞ EDİP ONUNLA ARALARINDA HÜKÜMLER VERİYORLARDI DİYOR.
Allah bundan böyle başka bir kitap ve Nebi göndermeyeceğim diyorda bizleri, en son gönderdiği kitaptan Kur'an'dan hesaba çekeceğini söylüyorsa ve Kur'an'ın korumasını üstlendiğini açıklıyorsa, bizlere düşen yalnız Kur’an'ı iyice anlayarak ve düşünerek okuyup, onun koyduğu kurallara, hükümlerine uyup, ona göre yaşamak olmalıdır. Tüm bu yazdıklarımdan sonra, lütfen bizlere din ve iman adına söylenenleri, öğretilenleri düşünün birde Kur’an'ı anlayarak defalarca okuyun, gerçekleri o zaman göreceksiniz. Günümüz din adına, birçok konuda bizlere öğretilenler, Kur’an'da asla bahsedilmediği YANİ ALLAH'IN HÜKMÜ OLMADIĞI HALDE, söylenen sözlere inandığımızda, HARAMI TIKA BASA nasıl yediğimizi, çok daha iyi anlayacaksınız.
Allah cümlemizin yardımcımız olsun. Yaşadığımız İslam, haramı tıka basa yediren batıl ve hurafelerle dolu. Lütfen doğruluğundan asla emin olamayacağımız rivayetlere değil, SORUMLU OLDUĞUMUZ Allah'ın vahyi KUR'AN'A sarılalım. Bizleri en doğru yola ulaştıracak, Allah'ın vahyi Kur'an dır. Unutmayalım, Resullerde yalnız Allah'ın vahyini tebliğ etmiş ve yalnız vahye uyulması uyarısını yapmıştır.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| Allah’tan Başka VELİLER Edinenlere, Allah’ın Uyarısı, İkazı Var. |
|
Yazar: halukgta - 11-05-2025, Saat: 11:29 AM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bizlerin Allah'ın dini İslam'ı yaşayabilmek adına KUR'AN'I yeterli görmeyerek, İslam'ı doğru öğrenebileceğimizi zannettiğimiz veliler, gavslar edinip ardına düşmemizi, onlardan medet umarak yardım istememizi, Rabbimiz yasaklamış ve güvenilecek yardım istenecek VELİNİZ yalnız benim diyede bakın nasıl uyarmıştı. “ŞİMDİ ONLAR ALLAH İLE ARALARINA BİR TAKIM VELİ/EVLİYA/OTORİTELER Mİ KOYUYORLAR? HÂLBUKİ GERÇEK VELİ ALLAH’TIR. ZİRA ÖLÜLERİ DİRİLTEN O’DUR, HER ŞEYE GÜCÜ YETEN DE O’DUR.” ( Şura 9 ) Yine aynı konuda Allah biz kullarını uyarıp bakın nasıl ikaz ediyor ki, bu büyük hataları yapmayalım. Ders alana ne mutlu.
Bakar mısınız lütfen, Allah benim vahyim yani Kur’an dışından hiç kimsenin sözlerine/HADİSLERİNE uymayın, inanmayın yalnız Resulümün sizlere tebliğ ettiği Kur'an'a uyun diyor ve bizlerin dikkatini çekerek, yalnız Kur’an'a yönlendiriyor. Ayette Velinin çoğulu Evliya diye geçer ve kendimizce güvenilir insanlar seçip, sorgusuzca onların sözleri ile imanınızı yaşamayın diye Allah uyarıyor. Bundan daha açık bir ikaz/uyarı olur mu? Peki, bizler neler yapıyoruz? İman ettik Allah'ım, senden başka Veli edinmeden yalnız Kur'an'ın ipine sarılarak mı İslam'ı yaşayacağız diyoruz? ne yazık ki hayır. Doğruluğundan asla emin olmadığımız, Kur’an'da asla bahsedilmeyen dinin emri dedikleri konulara, edindiğimiz VELİ/Evliya dediğimiz kişilerin sözlerine hiç şüphelenmeden inanmakta hiç bir sakınca görmüyoruz. Rabbimiz bu konuda bizleri uyarıp, nasıl bir ayet indirmişti hatırlayalım. "ŞÜPHESİZ İNSAN, RABBİNE KARŞI ÇOK NANKÖRDÜR.” (Adiyat 6) “ONLARIN ÇOĞU ALLAH’A ANCAK, ORTAK/ŞİRK KOŞARAK İNANIRLAR.” (Yusuf 106) İşte biz insanların, Allah'ın kitabı Kur'an'a karşı, nasıl bir tavır içinde olduğumuza, çok açık kanıt, hatırlatırım bu bir şirktir. Kur’an bizlere, gerekli her konudan bahsettiğini ve ibret almamız için nice örnekler verdiğini söyler. Şimdi yazacağım ayet üzerinde dikkatle düşünmenizi rica ediyorum. Din ve iman adına başka velilere/Evliyalara uyduğumuzda, ne olacağımıza ait nasılda ibretlik bir örnek veriyor Allah ve ikaz ediyor bizleri. Aklını kullanan, bu ayetten gereken dersi çıkaracaktır. Kullanmayana zaten sözümüz yok.
“ALLAH'IN DIŞINDA BAŞKA VELİLER/EVLİYALAR EDİNENLERİN ÖRNEĞİ, KENDİNE EV EDİNEN DİŞİ ÖRÜMCEK ÖRNEĞİNE BENZER. GERÇEK ŞU Kİ, EVLERİN EN DAYANIKSIZ OLANI DİŞİ ÖRÜMCEK EVİDİR. BİR BİLSELERDİ.” (Ankebut 41)
Bu ayeti okuduğunuzda acaba Allah ne demek istiyor diye hemen düşündünüz değil mi? Bu ayetin yüzlerce yıl önce, gerçek anlamının anlaşılmadığı çok açıktır. Bilim dişi örümcek hakkında, detaylı bilgi edindikten sonra ancak bu ayetin gerçek mucizesi anlaşılmıştır. İŞTE KUR'AN DÜŞÜNENE, ARAŞTIRANA BÖYLE MUCİZE BİR REHBER. Yüce Rabbimiz, bizlere böyle ibretlik ama bir o kadarda bilimsel örnekler veriyor. Bizler hala Kur’an'ı yeterli görmeyip, emin olamadığımız rivayetlerin ardına düşüp Kur'an dışından, Allahtan başka din ve iman adına velilere/Evliya, gavs dediğimiz kişilere uymaya devam ediyoruz. HALBUKİ ALLAH, SAKIN BU YANLIŞLARI YAPMAYIN, PİŞMAN OLURSUNUZ DİYE UYARIYOR. Şimdide ayette geçen örümcek hakkında sizlere, bilimsel bilgiler aktarmak istiyorum ki, Allah'ın yanında kendisine güvenilecek, yardım isteyecek VELİ edinmenin ne kadar büyük bir yanlış olduğunu, doğru anlayabilelim.
"Halk arasında ‘’ KARADUL‘’ denilen yuvayı yapan özellikle dişi örümcek, kendisine sevgi ve dostlukla teslim olanları, ağına yaklaşanları, kullanıp yok eden tipik bir yaratıktır. Çiftleşmeden sonra eğer kaçamazsa, eşini dahi öldüren DİŞİ ÖRÜMCEĞİN EVİ, EN YAKIN DOSTUNA BİLE BİR FELAKET YERİ OLDUĞU GİBİ, ORAYA GİREN SİNEKLER VE BÖCEKLER İÇİN DE ÖLÜM AĞIDIR. YANİ GÜVENSİZ BİR YERDİR. Canlılar genelde evlerini sıcaktan, soğuktan, düşmanlardan ve her türlü zarardan korumak için inşa ederler. OYSA DİŞİ ÖRÜMCEK EVİNİ YOK ETMEK, ZARAR VERMEK, EVİNE YANLIŞLIKLA UĞRAYANLARI DAHİ YEMEK İÇİN İNŞA EDER. BU YÜZDEN EVLERİN EN GÜVENİLMEZİ, ÖRÜMCEĞİN EVİDİR. Dişi örümcek, cinsel ilişkiye girdikten sonra eğer kaçamazsa, kendi erkeğini de yemektedir. Bu yüzden dişi örümceğin evi bırakın başkalarını, kendi eşi için bile güvenilmezdir."
Allah’tan başka veliler/Evliyalar "koruyucu, yardımcı dostlar" edinenlerin durumunu, bu derece önemli bir örnekle bizlere anlatan Allah, kendisinden başka veliler edinenleri, onların ardına düşenleri, dişi örümceğin evine sığınanlara benzetiliyor. Bu örnekle sizlerin de tüyleri diken diken oldu değil mi dostlar. Tabi gözlerde perde yoksa, gönüller mühürlenmemiş ise. Allah veliler konusuna dikkatimizi çekmek ve bizleri bir kez daha uyarmak için, bakın neler söylüyor.
"GÖZÜNÜZÜ AÇIP KENDİNİZE GELİN! ARI-DURU DİN YALNIZ VE YALNIZ ALLAH'INDIR! ONUN YANINDA BİRİLERİNİ DAHA VELİLER/EVLİYALAR/DOSTLAR EDİNEREK, "BİZ ONLARA, BİZİ ALLAH'A YAKLAŞTIRMALARI DIŞINDA BİR ŞEY İÇİN KULLUK ETMİYORUZ." DİYENLERE GELİNCE, HİÇ KUŞKUSUZ, ALLAH ONLAR ARASINDA, TARTIŞIP DURDUKLARI KONUYLA İLGİLİ HÜKMÜ VERECEKTİR. ŞU BİR GERÇEK Kİ ALLAH, YALANCI VE NANKÖR KİŞİYİ İYİYE VE GÜZELE KILAVUZLAMAZ. (Zümer 3)
Rabbimizin tüyler ürpertici verdiği bu örnekten sonra, sanırım Kur’an'ı anlayarak bolca okumaya ve ayetler üzerinde dikkatle düşünmeye, onun istediği yoldan gitmeye çaba harcarız sanırım. Bu gerçekleri bizlerden saklayanlar, Rabbin huzurunda hesap vereceklerdir. Hala anlamayanlara da, sözümüz meclisten dışarı demekten başka, ne gelir elden. Bizler bu ayetleri hiç anlayarak, üzerinde düşünerek okumadığımızdan, Kur’an'ın ardından değil, ne olduğunu bilmediğimiz emin olamadığımız edindiğimiz VELİLERİN ve kitaplarının ardından gidiyoruz. İşin ilginci Kur’an ile uyarıldığımızda, Kur’an'dan yana tavır olacağımıza, velilerin/Evliya dediğimiz kişilerin, yani batılın yanında olmayı seçiyoruz. Çünkü Kur’an ile aramıza girilmiş, yüksek duvarlar örülmüş de ondan.
HATIRLATMAK İSTEDİĞİM BİR KONU VAR. BİZLERE RESULÜN HADİSLERİ DİYE, NAKLETTİKLERİ RİVAYET SÖZLERİN HİÇ BİRİSİNDEN, ALLAH'IN RESULÜNÜN HABERİ BİLE YOK. ONUN KONTROLÜNDEN DE GEÇMİŞ BİLGİLER ASLA DEĞİLDİR. ALLAH KUR'AN'I BEN KORUYORUM DİYOR AMA RİVAYETLERİN BİZLERE DOĞRU ULAŞMASINI KORUYAN HİÇ KİMSE YOK. BU SİZCE ÇOK TEHLİKELİ VE RİSKLİ DEĞİL Mİ? HESAP GÜNÜ ALLAH'IN RESULÜ, ŞAHİT OLARAK ÇAĞRILDIĞINDA, SİZLERİ KUR'AN'IN İPİNE SARIILMAYA DAVET ETTİM, SAKIN KENDİNİZE ALLAH'TAN BAŞKA VELİ EDİNMEYİN DİYE UYARDIM, SİZLERİN İNANDIĞINIZ BU RİVAYET HADİSLERDEN BENİM HİÇ HABERİM YOK, BANA İFTİRA ATMIŞLAR DERSE, HALİMİZ NE OLUR? LÜTFEN BU KONUYU PİŞMAN OLMAK İSTEMİYORSAK, DİKKATLE BİR KEZ DAHA DÜŞÜNELİM.
Şunu lütfen unutmayalım, hesap günü yanımızda hiç kimseyi bulamayacağız ve önümüze açılan bizlerin yaptıkları kitabımız ve yalnız KUR'AN olacak. Yani Kur'an'dan sorgulanacağız bu Allah'ın apaçık bir hükmüdür. Kur’an bizlerin yol haritası, rehberi ve güneşi olduğunu Rabbimiz söylüyor, artık buna inanalım ve güvenelim. Birileri Kur’an'ı siz anlayamazsınız diyorsa, bilelim ki onların bizlerden sakladıkları bir şeyler var demektir. Onlar güvenmeyelim ve Kur’an'a davet edelim, ama bunun için Kur’an'ı anlayarak bizler bolca okumalıyız ve üzerinde düşünmeliyiz, daha doğrusu Kur'an ile buluşmalıyız. Bu yolu ve yöntemi izlememizi öneren, Allah'tır bunu da unutmayalım. Bunu yapmadığımız takdir de, Allah'ın Kur’an'da söylediği gibi, yalnız sanıya, rivayetlere inanmaya devam ederiz ve aldanırız. Allah bu kitaptan sorumlusunuz diyorsa, bu kitap zor anlaşılır asla olamaz. Bunu söylemek ve inanmakla, Rabbin adaletine saygısızlık yaptığımızı da unutmayalım. Allah bakın, yalnız veli olarak kimi edinmemizi, ardı sıra gitmemizi, ondan yardım istememizi istiyor ve dikkatimizi çekiyor.
Araf 196: BENİM VELİ'M, O KİTAP'I İNDİREN ALLAH'TIR. O, HAYIR VE BARIŞ SEVEN KULLARI KORUYUP GÖZETİR.
Kehf 102: KÜFRE SAPANLAR, BENİ BIRAKIP DA KULLARIMI VELİLER EDİNECEKLERİNİ Mİ SANDILAR. BİZ CEHENNEMİ BİR KONUK EVİ OLARAK İNKÂRCILAR İÇİN HAZIRLADIK.
Şura 46: ONLARIN ALLAH'TAN BAŞKA KENDİLERİNE YARDIM EDECEK VELİLERİ YOKTUR. ALLAH'IN SAPTIRDIĞI KİMSE İÇİN ARTIK HİÇBİR YOL YOKTUR.
Casiye 10: ARKALARINDAN CEHENNEM! KAZANMIŞ OLDUKLARI DA ALLAH DIŞINDA EDİNDİKLERİ VELİLER DE ONLARA HİÇBİR YARAR SAĞLAMAYACAKTIR. ÇOK BÜYÜK BİR AZAP VARDIR ONLAR İÇİN.
Aklını kullanana, batıldan ve hurafeden uzak Kur’an'ın ipine sarılana, yalnız Allah'ı veli edinip ondan yardım isteyene ne mutlu. Dilerim Rabbimden Kur’an'a yaptığımız bu saygısızlığın artık farkında oluruz. Yine dilerim yardım istenecek, ardı sıra gidilecek velinin, yalnız Allah olduğu bilincinde olan, kullarından oluruz.
Saygılarımla.
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| Bizlere Öğretilenleri, Kur’an’da Göremediğimizde, Yaptığımız Yanlışlar. |
|
Yazar: halukgta - 11-04-2025, Saat: 05:42 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Bizler yaşadığımız İslam'ı, ne yazık ki Kur’an'dan hiç araştırma gereği duymadan yaşıyoruz. Bizlere öğretilen, mezheplerin öğretisi FIKIH bilgilerinin doğruluğunu, Kur’an'dan asla araştırmıyoruz. Çünkü fıkıh bilgilerinin Kur’an'ı tamamlayan, hatta Kur’an ayetlerinin anlaşılmasını sağlayan, açıklayan şüphe duyulmayacak doğru bilgiler olduğuna inanıyoruz. Şunu unutuyoruz FIKIH VE MEZHEPLER BEŞERİDİR, ASLA DİN DEĞİLDİR. Ne yazık ki bu inançla bizler, Kur’an'a şirk koştuğumuzun, hatta Allah'ın uyardığı gibi şirk koşarak Allah'a iman ettiğimizin, Allah'a ve Elçisine de iftiralar attığımızın farkında bile değiliz. Allah'ın Resulü ümmetine, Kur’an'ın dışından asla hiç bir şey tebliğ etmediğini, dine ilaveler yapmasının zaten mümkün olamayacağını, ayetlerle Allah bizlere apaçık anlatmıştır. Allah'ın Elçisinin din adına ilaveler yapmasının mümkün olamayacağını, Kur’an çok dikkat çekici bir ayetinde, bakın nasıl bizlerin gözlerinin önüne seriyor ve düşünmemizi istiyor.
Şura 52: İŞTE BİZ BÖYLECE SANA DA EMRİMİZDEN KUR'ÂN'I VAHYETTİK. YOKSA SEN KİTAP NEDİR? İMAN NEDİR BİLMİYORDUN. FAKAT BİZ ONU BİR NUR KILDIK. ONUNLA KULLARIMIZDAN DİLEDİĞİMİZİ DOĞRU YOLA İLETİYORUZ. ŞÜPHESİZ Kİ SEN DE İNSANLARI DOĞRU BİR YOLA GÖTÜRÜYORSUN. (Elmalı meali)
Allah'ın Elçisi, o devirde yoldan sapmış hiçbir ehli kitaba tabi olmadığı, arayış içinde olduğunu çok iyi anlayabilmemiz için, bakın ne diyor Allah elçisine. "SEN KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMİYORDUN." DAHA ÖNCE İNDİRİLEN KİTAPLAR VE DİN KONULARINDA FAZLA BİR BİLGİSİ OLMAYAN ALLAH'IN ELÇİSİNİN, KUR’AN'IN VAH YETTİKLERİNE İLAVELER YAPABİLECEĞİNE NASIL İNANIRIZ. DİN ADINA BAŞKA BİLGİSİ YOKTUK Kİ İLAVELER YAPSIN. Unutmayın lütfen, Allah'ın Resulü ÜMMİYDİ yani ümmi Kur’an'a göre, ehli kitaba tabi olmayan anlamındadır. Ama bugün, bu gerçeği gizlemeye çalışanlar, Onun adına uydurdukları yalanların anlaşılmasını istemeyenler, ÜMMİ kelimesine Kur’an'ın asla vermediği bir anlamı vererek, ümmi okuma yazma bilmeyen anlamındadır, deme hatasına düşmüşlerdir. O devrin en güvenilir ve her konuda danışılan şahit gösterilen bir kişinin, okuma yazma bilmediğini söylemek ve inanmak, gafletten başka bir şey değildir.
Allah'ın Elçisi ayetleri geldiği gibi, ümmetine tebliğ etmiş, asla tek bir ilave dahi yapmamıştır. Bunları söyleyen, Kur’an'ın bizzat kendisidir. Hatta bir ayetinde Allah, biz vah yetmediğimiz halde, bunlarda Allah katındandır demiş olsaydı elçimiz, Onun şah damarını keserdik diyerek, bizlerin bu konuda yanlış bilgilere inanmamızın da önünü kapatmıştır. Allah'ın Resulü Kur’an'ın dışından, hiçbir bilgiyi kayda geçirmemiştir. Bugün bu gerçekleri görmek istemeyenler, öyle yanlış bilgilere inandırılmış ki Müslümanları, Kur’an yeterli görülmeyen, gereken açıklamaların yapılmadığı, herkesin anlayamayacağı bir konuma getirilmiştir. BÖYLECE MEZHEPLERDE FIKIH ANLAYIŞI, KUR’AN'IN ÖNÜNE GEÇMİŞTİR. Şunu lütfen unutmayalım. Allah sizleri Kur'an'dan sorumlu tutuyorum, yalnız Kur'an'ın ipine sarılın hükmünü verdiyse Kur'an'da, bizlere düşen yalnız Kur'an hükümlerine güvenip hayatımıza geçirmek olmalıdır. ÇÜNKÜ ALLAH, SÖZÜNDE DURANDIR. İslam'ı yaşayabilmek adına, Kur’an'ı yeterli görmeyenler, Resulün rivayet hadisleri ve mezheplerin fıkıh bilgileri olmasaydı, İslam'ın yaşanamayacağını anlatanların söyledikleri, bizlerin Kur’an'a değil, rivayet ve sanı inançlara iman ettiğimizi açıkça göstermektedir, BUDA ŞİRKTİR. Bu kardeşlerimiz şunu iddia ediyorlar. "Resulün rivayet hadisleri ve mezheplerin fıkıh bilgileri olmasaydı, ne namazımızı kılabilirdik, ne orucumuzu tutabilirdik, ne zekât verebilirdik, nede Hacca gidebilirdik.” Lütfen Allah'ın şu uyarı ve ikazını unutmadan inancımızı yaşayalım. “GERÇEK HAK OLAN, RABBİNDEN GELENDİR. O HALDE KUŞKULANANLARDAN OLMA!” (Bakara 147) Bunca açık ayete gözlerini yumarak kulaklarını tıkayıp, batıl mezhep inançlarını yaşamak isteyenlere, asla Kur'an gerçeklerini anlatamazsınız. Onlar Allah'ı bile duymak istemiyorlarsa, SİZİ HİÇ DUYMAZLAR.
Buna inandığımız takdirde, Allah Kur’an'da yapmamızı emrettiği konularda, gerekli açıklamayı yapmayan, detaylı bilgi vermeyen ama bu bilgilerden hesap soran konumuna düşer ki, Kur’an'ın yüzlerce ayetine bu inanç ters düşer. Tüm bunları anlattığımda verilen cevap, mezheplerin dine yaptığı ilavelerin ne derece etkisinde olduğumuzun, din adına Kur’an'ı rehber almadığımızın kanıtıdır. "Siz Kur’an'da her bilgi var diyorsunuz, NAMAZIN KAÇ REKÂT OLDUĞU, HANGİ DUALARIN OKUNACAĞI NEREDE YAZIYOR. Oruç konusunda detay yok. Zekâtımızı nasıl vereceğimiz konusunda açıklama yapılmamış. Hac konusunda gereken bilgiler verilmemiş. Tüm bunları hadislerden ve fıkıh kaynaklarından öğreniyoruz."
Çok ilginçtir, Allah'ın sorumlu tutacağını söylediği ibadet ve emirlerinin, Kur’an'da gerektiği ölçüde açıklanmadığını söylemekten çekinmiyoruz. Bunu söylemek Allah'a iftiradır. Bizler salatın/namazın içini öyle boşalttık ki, asıl amacını özünü göremiyoruz. Namaz(salât) Allah'ın huzuruna huşu ile durduğumuz, Onun önünde saygıyla eğilerek, Rabbimizden istekte bulunduğumuz, Yaradan'a dertlerimizi açtığımız, yardım istediğimiz bizlerin huzur bulduğumuz anlarımızdır. Bu güzel anı, zamanı Allah belirli REKÂT SAYILARI İLE SINIRLAMAMIŞSA, nasıl olurda beşeri ilaveleri Kur’an'da göremediğimizde, işte bak kaç rekât olduğu Kur’an'da yazmıyor, onun için Kur’an yalnız başına yeterli değildir, nasıl deriz. Değerli din kardeşlerim, Allah'ın Kur’an da böyle bir sınırlaması yok, onun koymadığı bir sınırı da hiç kimse zaten koyamaz. Namazın kısaltılmış halini tarif eden Yaradan, eğer namazın normal halinde bir sınırlama olsaydı, bizlere açıklamaz mıydı? Allah'ın hükmetmediğini, sınırlamadığını nasıl olurda, bir eksiklik gibi görürüz. Bakın Allah'ın Resulü ne diyor.
Rad 40: ONLARA VA’DETTİĞİMİZ AZABIN BİR KISMINI SANA GÖSTERSEK DE, (GÖSTERMEDEN) SENİN RUHUNU ALSAK DA, SENİN GÖREVİN SADECE TEBLİĞ ETMEKTİR. HESAP GÖRMEK İSE BİZE AİTTİR.(Diyanet meali)
Enam 50: DE Kİ: “BEN SİZE, ‘ALLAH’IN HAZİNELERİ BENİM YANIMDADIR’ DEMİYORUM. BEN GAYBI DA BİLMEM. SİZE ‘BEN BİR MELEĞİM’ DE DEMİYORUM. BEN SADECE, BANA GÖNDERİLEN VAHYE UYUYORUM.” DE Kİ: “GÖRMEYENLE GÖREN BİR OLUR MU? SİZ HİÇ DÜŞÜNMEZ MİSİNİZ?” (Diyanet meali)
Bu iki ayete ve bunlara benzer yüzlerce ayete iman ettiğimizi söylüyorsak, Allah'ın elçisinin Kur’an dışından dine ilaveler yaptığını, Allah'ın bahsetmeyip açıklamadıklarını elçi açıklamıştır Kur'an dışından, asla diyemeyiz. Allah elçine bakın apaçık ne diyor. Senin görevin sadece tebliğ etmektir. Diğer ayette de Allah elçisine seslenerek, bakın bizlere ne söylemesini istiyor. BEN SADECE BANA GÖNDERİLENE, YANİ KUR’AN'A UYARIM. Peki, bizler ne diyoruz ve inanıyoruz? Ne yani peygamberimiz postacımıydı diye başlıyor ve neredeyse Allah'ın Resulünü, Allah'ın dinde hüküm ortağı yaparak, Allah'ın Resulünün de dine, tıpkı Kur’an gibi hüküm koyma yetkisi vardır diyoruz. Siz yukarıdaki ayetlerden, bunlarımı anladınız? Eğer anlamadıysanız, lütfen Kur’an'ı anlayarak ve içimize girmiş batılı inancımızdan çıkartarak İslam'ı yaşamaya özen gösterelim. Bu dünyada emanetimizi teslim etmeden, geri dönüşü olmayan vakit gelip çattığında, pişmanlığımızın hiçbir önemi kalmayacaktır. Lütfen unutmayalım, Allah hükmüme, hiç kimseyi ortak etmem diyor ayetinde.
Namazı öyle bir sınırların içine hapsettik ki, her rekâtta nelerin okunacağına bile, mezhepler/fıkıh karar verdi. Allah asla böyle bir sınırlama yapmadığı halde, bunu Allah'ın Resulünün yaptığına nasıl inanırız. Şunu da hatırlatmak isterim, Kur'an'da geçen SALAT yalnız namaz anlamında değildir. Bizler salatı yalnız namaza indirgediğimiz için, SALATIN özünden ne yazık ki uzaklaştık, ne söylediğimizi bile bilmeden Allah'ın huzuruna duruyoruz. NAMAZLARIMIZDA HUŞUYLA RABBİMİZE ŞÜKRANLARIMIZI SUNARAK, AYETLERDE DE ÖRNEKLERİNİ OKUDUĞUMUZ GİBİ, ONUN ŞANINI YÜCELTEREK ANLADIĞIMIZ DİLDEN OKUYACAĞIMIZ DUAYA KİM KARIŞABİLİR? YARADAN'A SUNACAĞIMIZ İSTEKLERİMİZE, DUYDUĞUMUZ ÜZÜNTÜ, HASTALIK VE ACILARIMIZ KARŞISINDA, ALLAH'TAN İSTEYECEĞİMİZ YARDIMA, KİM MÜDAHALE EDEBİLİR? Ne yazık ki namaz gibi önemli bir ibadet, bugün mezhepler/fıkıh tarafından özünden uzaklaştırıldı. Beşeri Fıkıh inancı, Kur’an'ın önüne geçirildi.
Öyle yanlış bilgilere inandırıldık ki, Allah oruç, zekât ve Hac konusunda, yeterli bilgileri Kur’an'da verdiği halde, bu konularda bizlere öğretilen fıkıh bilgilerini Kur’an'da göremediğimizde, Kur'an'dan yana çıkacağımıza, rivayetlerden mezhep inançlarımızdan yana çıkıp aynı yanlışı yapıyoruz ve bakın ne diyoruz. “BAKIN ZEKÂTIMIZI NASIL DAĞITACAĞIMIZ, KAÇ TA KAÇ VERECEĞİMİZ, BU BİLGİLER NEREDE YAZIYOR KUR’AN'DA?” Kur’an'ın İslam'ı yaşamak için yeterli olmadığı, bu eksikliği rivayetler ve beşeri fıkıh bilgilerinin tamamladığını söylemekten çekinmiyoruz. Hatta hadisler ve fıkıh olmasaydı, Kur’an kapalı kalırdı anlaşılmazdı, diyecek kadar Kur’an'dan uzak yaşıyoruz İslam'ı. Hani Allah, hadi bir benzerini getirin bakalım diye meydan okuyordu, unuttuk mu bu ayeti. UNUTMADIK, MEZHEP İNANÇLARIMIZA NE YAZIK Kİ KURBAN ETTİK.
Hâlbuki Allah yapacağımız hayır ve iyilik yolunda harcama yapacaklarımız konusunda, Bakara suresi 219 ayetinde gereken açıklamayı yapmış ve KENDİ İHTİYACINIZDAN FAZLASINI, ARTANI ALLAH YOLUNDA HARCAYIN, verin demiştir. İmtihanın gereği malını, paranı gönülden verebilmek, Allah yolunda harcamaktır. Allah yemin ederek birçok kez, bu kitabı sizler için kolaylaştırdım dediği halde, Allah'ın kolaylaştırmış olduğu kitabın ardı sıra gitmek yerine, doğruluğundan emin olamayacağımız bilgilerin ardından gitmeyi seçiyoruz. Ondan sonrada, bizlere öğretilenleri Kur’an'da göremediğimizde, bakın gördünüz mü demek ki yalnız Kur’an ile her şey olmuyormuş, deme gafletine düşüyoruz.
Değerli din kardeşlerim, lütfen bu ve buna benzer hatalara düşerek, Resule ait olduğu iddia edilen rivayetlerin, mezheplerin dışarıdan dine yapılan ilavelerini, Kur’an'da göremediğimizde, bakın şunlar ya da bunlar Kur’an'da yok, demek ki yalnız Kur’an ile olmuyormuş demeyelim bu küfürdür, saygısızlıktır. KUR’AN'DA OLMAYANLAR MEZHEPLERİN, FIKIH İNANÇLARININ YANİ BEŞERİN İLAVELERİDİR. BU BİLGİLER EKSİK TAMAMLAYAN BİLGİLER DEĞİL, TOPLUMLARIN GELENEKLERİNİN, YA DA KÜLTÜRLERİNİN DİN ANLAYIŞLARIDIR DİYELİM VE KUR’AN İLE ÇELİŞMEYENLERİ HOŞ GÖRELİM AMA ŞUNU ASLA UNUTMAYALIM. KUR'AN'IN EMRETMEDİĞİ HİÇ BİR ŞEY, İSLAM DİNİNİN EMRİ DEĞİLDİR. İsteyen Kur'an'a ters düşmediği sürece yaşamaya devam eder, isteyende Allah'ın emrettiği, Resulünün tebliğ ettiği kadarıyla İslam'ı yaşar, onu da lütfen yadırgamayalım. Allah aşağıdaki ayetlerde, bizlere bir hüküm verdiyse, sizce Kur’an'ın emretmediği, detayını vermediği bir konudan da sorumlu tutar ve bizleri başka kaynaklara yönlendirir mi?
Zuhruf 44: DOĞRUSU KUR'AN, SANA VE KAVMİNE BİR ÖĞÜTTÜR. İLERİDE ONDAN SORUMLU TUTULACAKSINIZ. (Diyanet vakfı meali)
Enbiya 10: ANDOLSUN, SİZE ÖYLE BİR KİTAP İNDİRDİK Kİ SİZİN BÜTÜN ŞEREF VE ŞANINIZ ONDADIR. HÂLÂ AKLINIZI KULLANMAYACAK MISINIZ? (Diyanet meali)
Rabbimiz sizleri Kur’an'dan hesaba çekeceğim diyor, ama birileri yalnız Kur’an ile olmaz diyerek, toplumu Kur'an'dan uzaklaştırarak, Kur’an'da olmayan bilgilerden de sorumlu olacağımızı inatla söylüyor. BUNU SÖYLEMEK ALLAH'A İFTİRADIR HATIRLATIRIM, BUNU HANGİMİZ YAPMAK İSTER? Devamında ki ayette de açıkça hükmünü veriyor Allah ve size öyle bir kitap indirdim ki diyor, sizin bütün şeref ve şanınız tüm ihtiyacınız ondadır diyerek, düşünmemizi emrediyor bizlerden. Yunus suresi 100. Ayetinde de, aklını kullanmayanların üzerine, azabı, pisliği vereceğini de belirtiyor Allah. Karar ve seçim sizlerin. Bir Müslüman'a düşen, din kardeşini yalnız Kur’an ile uymaktır.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
| Nisa Suresi 34. Ayet Ve Kadının Dövülebileceği İftirası. |
|
Yazar: halukgta - 11-03-2025, Saat: 05:00 PM - Forum: İslam
- Yorum Yok
|
 |
Kur’an'ı tercüme edenler bazen bilerek kasıtlı yada bilmeyerek, öyle yanlış kelimelerle tercüme ediyorlar ki, Kur’an'ın diğer ayetleri ile taban tabana zıt anlamlar ortaya çıkıyor. Böyle olunca da, Kur’an/İslam düşmanlarına gün doğuyor. Bu yazımda, çok bahsedilen ve yine İslam düşmanlarını sevindiren, yaptığımız yanlışlara bir örnek ayet sunmak istiyorum sizlere. Nisa suresi 34. ayet. Önce farklı iki mealden yazalım. Daha sonra üzerinde birlikte düşünelim.
Nisa 34: Erkekler, kadınların koruyup kollayıcılarıdırlar. Çünkü Allah, insanların kimini kiminden üstün kılmıştır. Bir de erkekler kendi mallarından harcamakta (ve ailenin geçimini sağlamakta) dırlar. İyi kadınlar, itaatkârdırlar. Allah’ın (kendilerini) koruması sayesinde onlar da “gayb” korurlar. (Evlilik yükümlülüklerini reddederek) başkaldırdıklarını gördüğünüz kadınlara öğüt verin, onları yataklarında yalnız bırakın. (Bunlar fayda vermez de mecbur kalırsanız) ONLARI (HAFİFÇE) DÖVÜN. Eğer itaat ederlerse, artık onların aleyhine başka bir yol aramayın. Şüphesiz Allah, çok yücedir, çok büyüktür. (Diyanet meali)
Nisa 34: Erkekler kadınları, Allah'ın kendilerine onlardan daha fazla bağışladığı nimetler ve sahip oldukları servetten yapabilecekleri harcamalarla koruyup gözetirler. Dürüst ve erdemli kadınlar, gerçekten Allah'ın korunmasını buyurduğu mahremiyeti koruyan, sadık ve itaatkâr kadınlardır. SERKEŞLİKLERİNDEN ENDİŞE ETTİĞİNİZ KADINLARA GELİNCE, ONLARA ÖNCE NASİHAT EDİNİZ, SONRA YATTIKLARI YATAKTA YALNIZ BIRAKINIZ; YİNE DE İTAAT ETMEZLERSE ONLARI GEÇİCİ OLARAK EVDEN UZAKLAŞTIRINIZ. Bundan sonra itaat ederlerse, onları incitmekten kaçınınız. Allah gerçekten yücedir; büyüktür. (Bayraktar Bayraklı meali)
Aynı ayet ve bir birinden çok farklı iki tercüme. Böylemi anlayacağız Allah ın ayetlerini? Ne yazık ki atalarımızın sanı ve hurafe rivayetlere göre ayetleri anlamaya çalıştığımız içindir ki, böyle yanlışlar yapıyoruz. Bu hatayı yapmamızın nedeni, Kur'an'ı ancak Resulün rivayet hadislerinden anlayabiliriz düşüncesi çok etkili olmuştur. Bu batıl kapısını bizlere açan, içimize girmiş Yahudilerin bizlere kurduğu bir tuzaktır, lütfen bu tuzağa düşmeyelim. Gelin bu ayeti Kur’an'dan yardım alarak, birlikte anlamaya çalışalım. Ayet erkeklerin kadınları koruyup, kollayıcı olması konusuna açıklık getiriyor ve diyor ki, Allah bazılarınızı, bazılarınızdan üstün/farklı kılmıştır. Buradan da anlaşılıyor ki, erkek kadına göre daha güçlü ve kuvvetli yaratıldığından, kadınları korumak, evin geçimini sağlamak erkeğin görevidir. Tabi bu sözlerden, kadın çalışmaz anlamını çıkaramayız. Çünkü Allah böyle bir hüküm, yasak özellikle vermemiştir. Böylece kadına yaşamında, büyük kolaylık sağlamıştır. Erkekler, kadınları koruyup kollayıcıdır diyen Rabbimiz, acaba aynı ayetin sonunda, gerektiğinde eşlerinizi dövün der mi? Yeri gelmişken hatırlatmak isterim, bu sözlerden yola çıkarak, şöyle tercüme yapılıyor ve ERKEKLER KADINLARIN ÜZERİNDE YÖNETİCİDİR DENİYOR. Elbette bu sözler Allah'ın değil, uslanmaz nefislerin arzularıdır.
Ayette bazılarınızın, bazılarına üstün/farklı yaratılmasından bahsedilmesi, dikkat ediniz lütfen, kimin hangi konuda kimden üstünlüğü söylenmiyor. Bazı konularda erkekler kadından üstün/farklı bazı konularda, kadınlar erkeklerden üstün/farklı diye anlamalıyız. ÜSTÜNLÜK KONUSU, KİŞİYE AYRICALIK GETİRMEZ, TAM TERSİNE SORUMLULUK GETİRİR. Örneğin bir kadın, dünyaya bir çocuk getirebilecek özelliğiyle, erkekten bu konuda üstün/farklı yaratılmıştır. Bu örnekler çoğaltılabilir. İki ya da üç yaşındaki erkek ve kız çocuklarını uzaktan izleyiniz, onların oynadığı farklı oyuncaklardan tutun davranış ve hareketlerinin farklılığından, ne demek istediğimi anlayacaksınız. Tüm bu üstünlükler, farklılıklar o kişiye Allah tarafından verilmiş olup, yaradılışında/yaşamında ona verilen görev ve sorumlulukları ile ilgilidir. Kadın erkek arasında, üstünlük yoktur, iş bölümü vardır. Üstünlük Allah'a karşı sorumluluklarımızda, takvadadır. İyi kadınların itaatkâr ve saygılı olması, Allah'ın kanunlarına karşı takındığı tavırla ilgilidir. İtaatkâr sözüyle namusunu, iffetini koruyan kadın anlamındadır. Yoksa her ne şartta olursa olsun, kocasına itaat eden, onun sözünden çıkmayan anlamında değildir. Bunu da yanlış tercüme ederek, erkeğin kadına baskısının, nasıl inanılmaz boyutlara ulaştığının örneğidir.
Gelelim en çok tartışılan ve inanılmaz büyük bir yanılgıyla tercüme edilen Nisa 34. ayetteki ONLARI DÖVÜN KISMINA. Ayetin bu bölümünde, aile içinde geçimsiz olan, BAZI KONULARDA ERKEĞİN, KADININ HALİNDE UYGUNSUZLUK, SADAKATINDAN ŞÜPHE, TOPLUM TARAFINDAN HOŞ GÖRÜLMEYEN DAVRANIŞLAR GÖRMESİ HALİNDE, nasıl bir yol izlenmesi gerektiği anlatılıyor ve diyor ki, böyle bir durumda erkek önce karısını, bu hoş olmayan konularda uyarmalıdır, dikkatini çekmelidir. Fayda etmediği takdirde, böyle devam ederse, artık evlilik koşullarımız devam edemez anlamında, YATAKLARINIZI AYIRIN DİYOR. Bir aile için en son çare olarak, bu yönteme başvurulması isteniyor. Buda fayda etmiyorsa, siz olsanız ne yaparsınız? Evet, bu durumda ne yapar sanız, Allah'ta onu ayetin devamında istiyor ve diyor ki, artık seni evimde bu davranışlarına devam ettiğin için istemiyorum ve birlikte oturamayacaklarını belirterek, evinden çıkartılması/gönderilmesi seçeneğini öneriyor. ZATEN ÇİFTLER ANLAŞAMAYINCA, GÜNÜMÜZDE DE BÖYLE YAPILIYOR. BİR MÜDET AYRI KALARAK, YAPTIKLARIMIZI KENDİ NEFSİMİZDE SORGULUYORUZ.
Peki, Diyanet mealinde neden onları, birde parantez açarak, HAFİFÇE DÖVÜN diyor. Ayette geçen "VADRİBUHÜNN" kelimesine, ne yazık ki batıl inançlarımıza kanıt olacak bir anlamının seçilmesi ve topluma bu şekilde anlatılması, Kur’an'a ve onun öğretisine yapılacak, en büyük saygısızlıktır. Bu kelime (daraba-darb) kökünden türetilmiş (darabe fiili) VURMAK, UZAKLAŞTIRMAK, GÖNDERMEK, SEFERE ÇIKMAK, ÖRNEK VERMEK, KAPATMAK, MUAF TUTMAK, ÖRTMEK….. anlamlarına geldiği halde, Kur’an'ın öğretisine ve adalet hükümlerine tamamen ters düşen bir anlamı seçerek, toplum arasında kuşkular yaratılmış, hatta Kur’an düşmanlarının eline, koz verilmiştir. Bu ayette, DÖVÜNÜZ anlamını vermek ve kabul etmek, hem devamındaki ayete ters düşüyor, hem de Kur’an'ın diğer ayetlerine. Sad suresi 44. ayetinde, Hz. Eyyub ün bir kıssasından bahsedilir. Hz. Eyyup bir konuda yakınlarına kızarak, döveceğine dair yemin ediyor ve Allah yemin etrmesine rağmen dövme iznini vermiyor ve bizlere örnek olacak bir yol gösterip, madem bu konuda yemin ettin, sırf yeminini yerine getirmen adına, göstermelik olarak, eline bir demek ot/sap al ve onunla vur diyerek, aslında Allah hiç kimsenin bir diğerini dövemeyeceğini, açıkça bizlere verdiği örnekle bildiriyor.
KUR’AN'IN HİÇBİR AYETİNDE, BİR SUÇ İŞLENDİĞİNDE, KİŞİLERE BİZZAT CEZASINI VERME YETKİSİ VERİLMEMİŞTİR. Önce bunu lütfen asla unutmayalım. Araştırılıp, şahitler tespit edildiğinde, yani yargılandığında ceza verilir. Ayrıca Allah bir hüküm veriyorsa, onu açıkça verir, kişilerin insafına asla bırakmaz. Diyanetin mealini tercüme edenler, kendi nefislerince, birde hafifçe dövüleceği notunu düşmüş. Bunu kim tespit edecek? KADINA KARŞI, ELİNİN AYARININ İNSAFINI, ERKEĞE Mİ BIRAKMIŞTIR SİZCE ALLAH? Bu koskoca bir iftiradır. Böyle bir adaletsizliği Rabbime isnat etmekten, yine Yaradan'a sığınırım. Burada geçen zina değildir, zaten bunun cezası şahitler yoluyla tespit edilirse, Kur’an'da açıkça belirtilmiştir. Bahse konu ayetin devamına bakalım şimdide.
Nisa 35: EĞER KARIKOCA ARASININ AÇILMASINDAN ENDİŞEYE DÜŞERSENİZ, BİR HAKEM ERKEĞİN TARAFINDAN, BİR HAKEM DE KADININ AİLESİNDEN KENDİLERİNE GÖNDERİN. BU ARABULUCU HAKEMLER GERÇEKTEN BARIŞTIRMAK İSTERLERSE, ALLAH KARIKOCA ARASINDAKİ DARGINLIK YERİNE GEÇİM VERİR. ŞÜPHESİZ Kİ ALLAH HAKKIYLA BİLENDİR, HER ŞEYİN ASLINDAN HABERDARDIR. (Elmalı meali)
Sanırım Nisa 34. ayetin, en son kısmında geçen kelime dövmek mi, yoksa evden uzaklaştırmak anlamında mı olduğu, çok daha iyi anlaşılmıştır. Karı koca arasına dargınlık girip, ayrılma noktasına gelmiş, evinden uzaklaşmış kadını tekrar bir araya getirmek için erkek ve kadın yakınları tarafından, ara bulucular oluşmasını öğütlüyor Allah. Aynı konuyu daha iyi anlayabilmemiz için, bir başka örnek verelim şimdide, hem de tam tersi konumunda. Bu sefer kadın aynı konuda, eşinden şikâyetçi durumunda.
Nisa 128: EĞER BİR KADIN, KOCASININ HUYSUZLUĞUNDAN, YAHUT KENDİSİNDEN YÜZ ÇEVİRMESİNDEN KORKARSA, ANLAŞMA İLE ARALARINI DÜZELTMELERİNDE İKİSİNE DE GÜNAH YOKTUR. BARIŞ DAİMA İYİDİR. KISKANÇLIK NEFİSLERE YARATILIŞTAN KONMUŞTUR. EĞER GÜZELCE GEÇİNİR VE ALLAH'TAN SAKINIRSANIZ, ŞÜPHESİZ ALLAH YAPTIKLARINIZDAN HABERDARDIR. (Bayraktar Bayraklı meali)
Dikkat ederseniz bu ayette de, kadın kocasından şikâyetçi oluyor ve onun sadakatsizliğinden, huysuzluğundan kendisini terk etmesinden, yüz çevirmesinden endişe ederse diyor. Nisa 34. ayette de erkek, eşi için aynı sorunları yaşarsa diyordu ve açıklama getiriyordu. Bakın eğer erkek aynı şartlarda kadını dövebilir dersek, erkek aynı davranışı eşine yaptığında, aynı şeyi söylememiz gerekir ki söylemiyoruz. Bu durumda Kur’an'da bu sözlerimizle, kadın erkek arasında ayrım yapmış oluruz. Dikkat ederseniz Kur’an aynı şartların oluşması durumunda, yine aynı çözümler getiriyor ve eşlerin barışması, uzlaşması önerisinde bulunanlara uyması önerisinde bulunuyor.
Çok ilginçtir Nisa 34. ayette geçen, aynı kelimeye DÖVÜNÜZ anlamı verildiği halde, Nisa 94. ayette kullanılan aynı kelimeye ÇIKMAK, gitmek anlamı verilmiştir. İşte bizler Allah'ın ayetleriyle böyle oynuyoruz. Bunları yapanları Allah, asla affetmeyeceğini de bildiriyor. Aşağıdaki ayette Allah, elçisinin eşleri arasındaki sorunların giderilmemesinden dolayı, bakın en son nasıl bir yol izlenmesi gerektiğini kendisine bildiriyor. Eğer son çare dövmek olsaydı, bu ayette de aynı yöntemi kullan derdi Allah. Allah elçisinin eşleri için başka, diğer kullarının aile sorunlarını çözmek adına , daha farklı bir hüküm verdiğini nasıl söyleriz. Hiç mi ayetlerden ders almıyoruz.
"EY NEBİ. EŞLERİNE ŞÖYLE DE: “EĞER DÜNYA HAYATINI VE ONUN SÜSÜNÜ İSTİYORSANIZ, GELİN SİZE BOŞANMA BEDELLERİNİZİ VEREYİM DE, SİZİ GÜZELLİKLE SERBEST BIRAKAYIM." (Ahzab 28)
Bakın bu ayette, Nebi nin eşleri arasında geçen geçimsizlik konusundan bahsediliyor ve Nebinin eşlerine ne söylenmesi isteniyor. Bu konuyu daha iyi aydınlatacak, çok dikkat çekici, Nur suresinden bazı örnekler vermek istiyorum. Tabi anlamak istememekte ısrar edenlere, sözüm meclisten dışarı.
Nur 6: EŞLERİNE ZİNA İSNADINDA BULUNUP DA, KENDİLERİNDEN BAŞKA ŞAHİTLERİ OLMAYANLARA GELİNCE, ONLARIN HER BİRİNİN ŞAHİTLİĞİ KENDİSİNİN DOĞRU SÖYLEYENLERDEN OLDUĞUNA DAİR DÖRT DEFA ALLAH ADINA YEMİN EDEREK ŞAHİTLİK ETMESİDİR. 7: BEŞİNCİ DEFA DA, EĞER YALAN SÖYLEYENLERDEN İSE, ALLAH'IN LANETİNİN KENDİ ÜZERİNE OLMASINI DİLEMESİDİR. (Elmalılı meali)
Bu ayette erkek, eşi ile ilgili zina suçlamasında bulunuyor, ama kendisinden başka şahit olmadığını iddia ediyor. Dikkat ederseniz bu durumda bile dayaktan, dövmekten bahsedilmiyor. İşte Kur’an'ın adaleti böyle. Araştırılacak, soruşturulacak ve daha sonra gereken yapılacak. Kendisinden başka şahit bulamayan erkek, adaletin önünde dört kez yemin edecek, böyle bir zinanın yapıldığını gördüğüne dair. Peki, erkek bunu yaptıktan sonra, kadın suçlanacak, cezalandırılacak mı? Elbette hayır. İncir çekirdeği kadar hak yerini bulacaktır diyen Yaradan, erkeğin güç gösterisini her zaman kullanacağını bildiği için, bakın Allah kadından yana, nasıl çıkıyor ve ne diyor.
Nur 8: KADININ, KOCASININ YALAN SÖYLEYENLERDEN OLDUĞUNA DAİR DÖRT DEFA ALLAH ADINA YEMİN VE ŞAHİTLİK ETMESİ, 9: BEŞİNCİ DEFA DA, EĞER (KOCASI) DOĞRU SÖYLEYENLERDEN İSE, ALLAH'IN GAZABININ KENDİ ÜZERİNE OLMASINI DİLEMESİ KENDİSİNDEN CEZAYI KALDIRIR. (Elmalılı meali)
İşte Yüce Rabbimizin adaleti. Kadın, kocam yalan söylüyor diye yemin etmesi ve Allah'ı şahit göstererek, eğer kocam doğru söylüyorsa, Allah'ın gazabının kendi üzerinde olmasını dilemesi halinde kadına inanılarak, KADINA CEZA VERİLEMEYECEĞİNİ SÖYLÜYOR. Ama bizler Kur’an'ın bunca açık ayetlerine gözlerimizi yumarak batıl ve hurafe inançlarımıza kanıt aramak adına Allah'ın ayetlerine, kelime oyunları ile farklı anlamlar vermekten çekinmiyoruz. BÖYLECE KÂFİRLERDEN OLUYORUZ, farkında bile değiliz. DİLERİM CÜMLEMİZ, KUR'AN GERÇEKLERİNİN FARKINDA OLARAK, ALLAH'IN HUZURUNA ÇIKAN, ALLAH'IN AZINLIK SEVGİLİ KULLARI ARASINDA OLURUZ.
Saygılarımla
Haluk GÜMÜŞTABAK
https://kuranadavet1.wordpress.com/
https://twitter.com/KURANA_DAVET
http://www.hakyolkuran.com/
https://www.facebook.com/Kuranadavet1/
https://hakyolkuran1.blogspot.com/
|
|
|
|