AŞK ESKİSİ GİBİ KARANLIKTA KALACAK....
Kapatıyorum gözlerimi… Seni düşünmüyorum artık… Düşünmek istemiyorum.. Ruhum yeteri kadar ıslandı göz yaşlarımla…. Yeteri kadar kırıldı içimde ki masum çocuk.. Ne beklediğimi bilmeden geçirdiğim onca günün ardından, acı olan, gri bir son baharın karşıma dikilmesi oldu aniden… Umut edebileceğim bir yaz daha habersiz geçti..
Anlamsızlıklarımla boğuştuğum günlerde, imkansız aşklarımın peşinden koşarak tükettiğim bir ömrün suçlayan bakışları soğuttu, avuçlarına bıraktığım kıpırtısız yüreğimi… Ne yağmurlar avutabilirdi içimdeki sıkıntıyı, ne de bir köşe başında, anlamsızca seni görebilme umudu… Dostlarla konuşup, acılarımı dindirme umudu sardı boşluklarımı… Senin gibi değildim ben… Yeni olan hiçbir şey bana göre değildi.. Aşk o kadar basit değildi.. Paylaşılanları bir kenara bırakıp, benliğimin bir parçasının sende olduğunu bile bile.. Aklımın bir ucuna sen olduğun halde.. Hatırlamayan bakışlarla gözlerine bakamazdım.. Kendimi acımasızca kandıramazdım… Ben ruhuma yalan söyleyemezdim…
Sahip olduğum onca güzel şeyin, hiçbir şey ifade etmemesi ne kadar çok içimi acıtıyor bir bilsen… Yüreğim onlara ihanet ediyor.. Ve ben elimden bir şey gelmediği için kendime saldırıyorum her gecenin karanlığında gizlice…Tüm sevdiklerimi aldatmanın hıncını alıyordum bedenimden.. Hepsi senin yüzünden… Bütün aşklarımın sonunda söylenen ; neden bu kadar iyisin.. cümlesinden nefret ediyorum artık.. Ben iyi olmak istemiyorum.. Evrenin her hangi bir yerinde yaşanılan küçük bir acının, bir parçamı koparıp gitmesini istemiyorum.. Üstümden geçen her rüzgarın beni küçük parçalara ayırmasına dayanamıyorum ve her defasında yeniden inatla kendimi toparlama mücadeleme… Benden bir şeyler alıp sonrada arkasına bakmadan gidenlere dayanamıyorum.. Senin ve diğerlerinin yalancı bakışlarına dayanamıyorum.. Her gün, her gece neden hep böyle olmak zorunda olduğunu soruyorum kendi kendime.. Neden ruhuyla konuşmuyor insanlar.. Neden kalın maskelerinizin ardından bakıyorsunuz her defasında aşka.. Hiç hak etmeyen bir akla neden işkence ediyorsunuz…
Bana uzattığın soğuk ellerinin içimi ne kadar üşüttüğünü hiçbir zaman bilmeyeceksin.. Yok olduğumu ve yok olurken de, senden bir daha hiç bulamayacağım bir parçanı koparıp götürdüğümü anlamayacaksın.. Suskunlukların daha da fazla artacak ama nedenini anlamayacaksın.. Seni sen yapan bu şehir dahil, bütün kara parçalarının en puslu yalnızlıkları ortak olacak düşlerine.. Kopan parçanın bir eşini daha bulamayacaksın… Hatırlamak istediğin ne varsa, ne yaparsan yap geri dönmeyecek aklının kanayan tarafına.. Beni hatırlayamayacaksın, yanımda olduğunu… Üzerine damlayan her yağmur damlasının içine süzülmesi hiçbir şey ifade etmeyecek, içindeki yangını söndüremeyeceksin.. Hiç istemesem de, bir daha sevdiğim o çocuk bakışlı kız olmayacaksın…
Şimdi kim kimi neden affetmeli bilmiyorum.. Birbirimizden eksilttiğimiz onca şeyin tekrar yerine konmayacağını bilmek kadar içimizi acıtan başka bir şey olmayacak ömrümüz boyunca.. Kalbimize yabancı insanların, kaybettiklerimize tecrübe dediklerini duymaya devam edeceğiz.. Oysa ki masumluklarımızı kaybettiğimizi bir tek biz bileceğiz… Hayatta ki hiç bir şeyi hiçbir zaman basitçe, tek bir kelimeye indirgeyemediğimiz gibi her defasında.. Her seferinde acıtarak birbirimizi, soyunup yalnızlıklarımıza dalacağız yeniden.. Aşk Adem’le Havva’dan beri süregeldiği gibi, yeniden kararacak bakışlarımızda… Tanıdık bir ayazın içinde bırakıp, savrulup giden ruhlarımızın arkasından bakarak anlayacağız zamanın kanatan geçişini.. Yalanlara alışacağız ve biten her şeyin yasını tutmaya devam edeceğiz bir süre.. Uçurumlarımız yükselecek ve bir daha biz eski biz olmayacağız..
Aşk eskisi gibi karanlıkta kalacak..
Hiç istemesek de…