Beklemekle gelmezdi oysa… Kaç kez bu söze aldanıp salmıştım sokaklara serseri vücudumu?..O aşk, ya yol kenarındaki dükkandan gelen bir türkünün sesindeydi, ya da karanlık bir caddenin köşe başında…
Oysa beklemeden geldi bu kez aşk…Şimdi tüm keder dolu hastalık seanslarımı, morga benzeyen alkollü sabahlarda uyandığım yatakları, içine girip yüreğime aldığım vücutları, bildiğim tüm bölük pörçük hayatları, dengesizliklerle dolu hafızamı, anlaşılmaz bir hevesle, bir sonbahar günü boş bir peynir tenekesinde yakıyor şaşkınlığım!..
Çoktan geldi aşk; bu bir ihtilal olmalı…ki yıllarca geriye döndüğüm viran haldeki bir ülke gibi…Bütün ilerleme, ileriye gitme çabalarım yerle bir olmuş, bilmediğim bir kuvvet gidişatıma darbe vurmuş…Çocukluğumun gerçekçi sevgisine, masumiyetine ve hevesine dönmüş gibiyim…
Şimdi ise İstanbul var gözümde…Çünkü bu güzel sevdamın tüm kurtuluşu, özgürlüğü, doğduğum şehrin o beklenen sabahına bağlı…Çünkü yıllarımı yiyen bu şehre, yıllarımı bulmaya adadığım sevdayı vermeyeceğim!..
Sevda…
Ne umut dolu şey(?)…Oysa öyle karamsar yaşıyoruz ki…Bu oynadığımız, uğraştığımız, kazanmaya çalıştığımız şey, en az hayat kadar yaman bir oyun…Kuralı zor, yasası ağır, dönüşü yok!..Dedim ya: Beklenmeden çöken bir darbe, bir ihtilal, bir devrim!..
Hayalleri düşünüyorum..Seni..İstanbul’u !..
Çamlıca’nın uçurumunda ellerim beline dolanmış, şehri izliyoruz.Ayağımızın dibinde uçurum, gözlerimizde İstanbul…Uçurumda ölüm var, İstanbul’a hayat…Her ikisini de aynı anda yaşıyoruz…Güneş yakışmıyor bu şehre, caddelerde yağmur altında dolaşıyoruz.Sonra bir akşam vakti kar bastırıyor.Siyah saçlarında beyaz tanecikler…Güneş utancından göğün dibine girmiş, tek mevsimimiz kış olmaya başlıyor…
İstanbul’a sen yakışıyorsun..İstanbul sana yakışıyor !..
Düşünüyorum hayalleri…Bazen öyle yakınlar ki, insan ne kadar uzak olduğunu önemsemiyor bile…
Hayaller…Seninle yan yana öyle güzel duruyorlar ki, sen olmasan, yüzlerine bile bakılmaz…Gelecek, biliyorum o günler…Bu içimdeki umuttan öte, zamanı dolduğunda doğacak çocuğun hayatı kadar kesin!..
Umutlu, ama karamsar yaşanan bir sevdadan onur duymayı sürdürüyorum….Çünkü İstanbul’a yakışıyorsun, çünkü sana yakışıyor İstanbul…Çünkü uzaklığını önemsemeyecek kadar yakın…Çünkü doğacak çocuk kadar kesin…
O kesinliğe kadar güzelliğini kapıdan süzülüp giden silüetinle hatırlıyorum.Ve elinden tutacağımız hayaller için, sana içimde bir çocuk büyütüyorum…