Küskünlüğüme gömülmüş, bıçak sırtı acıların saklı kaçağı, dinle öykünü anlatacağım sana.Ben seni kendime katarken, sen paramparça ağıtlar biriktirdin bozgununa.Biliyordum, gelen gidecekti birgün.Yasasıydı bu yaşamın.Geldin, geldiğine kanamadan kana kana, gittin, gidişine kanadım, öyle kalakaldım..
İşte yine, özlem çeken, iflah olmaz günlerin eli uzanıyordu öksüz yanlarıma.Bu öykünün yitik kıldığı ben oldum, sen sadece, bana sunulan kayıplığın kısır döngüsüydün.Güneşim eksik olsada, ağır ağır yol alıyordum, yaşamın içinde, şikayetim yoktu, bana sunulanı buydu.Yutkunmalı zamanlarda susan hep bendim, sesi ayaza kesen hep ben.Tüm iç çekişlerimde kalbime vurduğum Ayazım, hatır Sormayanım, yaban duruşlum, dinle, bu senin öykündü..
Ben gelişine umutlar saldım, emeğimi sevdama adadım. Ne varsa sevince dair, seninle var ettim. Sevdam yüreğimle birlikti, tutmuştu ellerimden divane düşlerim. Ellerim uzanacakken gölgene, gitmiştin işte. Gittin, sel oldu gidişin gözlerimde. Şiirlerim değmedi kulağına, söyleyeceğim ne varsa, düğüm ettim boğazımda. Ben düğümlenirken yaşama ve yasalarına, sen sonuna yaklaşıyordun öykünün. Hiçbir hazırlığı yoktu umutlarımın, zalim bir infazın ansız gelişine. Çocuk gülüşlerimin hevesi yüzümde kalakalıyordu, acı ağır ağır dağılıyordu yüzüme. İnsafının buyruğu kesindi, yüreğim, ardınsıra kara bir yasın izini sürecekti. Çığlık kusuyordum sağır yanlarına, sesimi kendim boğuyordum..
Senin ektiklerini ben biçtim hep, o bıçağın keskin yüzü derine iniyordu, sen öykünü yazıyordun. Korkma, yüreğim ah etmez sana. Gelişin gibi, gidişini de severim ben. Sen sadece dinle, bu senin öykündü... Dağ doruğu coşkularıma kıyıp, gittiğin o yolda yangın bıraktın bana, gelemem bilirim. Hangi yangın yol verir, kül olmuş umutlara? Hangi yangının talanında bulunur kayıplar? Bilirim, bu öykünün noktası, benim yitikliğimdi.. Bu senin öykündü... Kaybettin!!!!!
İşte yine, özlem çeken, iflah olmaz günlerin eli uzanıyordu öksüz yanlarıma.Bu öykünün yitik kıldığı ben oldum, sen sadece, bana sunulan kayıplığın kısır döngüsüydün.Güneşim eksik olsada, ağır ağır yol alıyordum, yaşamın içinde, şikayetim yoktu, bana sunulanı buydu.Yutkunmalı zamanlarda susan hep bendim, sesi ayaza kesen hep ben.Tüm iç çekişlerimde kalbime vurduğum Ayazım, hatır Sormayanım, yaban duruşlum, dinle, bu senin öykündü..
Ben gelişine umutlar saldım, emeğimi sevdama adadım. Ne varsa sevince dair, seninle var ettim. Sevdam yüreğimle birlikti, tutmuştu ellerimden divane düşlerim. Ellerim uzanacakken gölgene, gitmiştin işte. Gittin, sel oldu gidişin gözlerimde. Şiirlerim değmedi kulağına, söyleyeceğim ne varsa, düğüm ettim boğazımda. Ben düğümlenirken yaşama ve yasalarına, sen sonuna yaklaşıyordun öykünün. Hiçbir hazırlığı yoktu umutlarımın, zalim bir infazın ansız gelişine. Çocuk gülüşlerimin hevesi yüzümde kalakalıyordu, acı ağır ağır dağılıyordu yüzüme. İnsafının buyruğu kesindi, yüreğim, ardınsıra kara bir yasın izini sürecekti. Çığlık kusuyordum sağır yanlarına, sesimi kendim boğuyordum..
Senin ektiklerini ben biçtim hep, o bıçağın keskin yüzü derine iniyordu, sen öykünü yazıyordun. Korkma, yüreğim ah etmez sana. Gelişin gibi, gidişini de severim ben. Sen sadece dinle, bu senin öykündü... Dağ doruğu coşkularıma kıyıp, gittiğin o yolda yangın bıraktın bana, gelemem bilirim. Hangi yangın yol verir, kül olmuş umutlara? Hangi yangının talanında bulunur kayıplar? Bilirim, bu öykünün noktası, benim yitikliğimdi.. Bu senin öykündü... Kaybettin!!!!!