Aşkın kokusu…
Penceresi yola bakan evin içinde bir masadayım. Sağımda bir genç kız solumda bir anne… heca harfleri var önümüzde. Tanışıyorlar anne- kız heca harfleriyle. Derken zaman akıyor. Sureler akmaya başlıyor dillerden. Şems suresi ahenkle okunurken, güneşin huzmeleri çınar ağacının dallarını yarıp içeri giriyor. Masaya kadar uzanan güneş, kalem tutan parmaklarımızı sıyırıp, dirseğime çarpan buhur-i meryemin yapraklarını okşuyor.
Güneş ışıdıkça çalışıyoruz. Zihnimizin yorgunluğu kalbimizi cilalıyor mu ne?
Fetih suresi, Yasin suresi, Mülk suresi hep güzel okunsun için…
Allah’ın evinde daha güzel dursun dilde diye…Anne- kızın dilinde prova ediyorum harfleri.. Medine ‘nin yeşil kubbesine yakışsın dillerindeki ayetler diye…
………
Anne-kız kutlu doğumu barındıran ayda kutsal topraklardalar . Dillerini hangi sureler süslüyor bilmiyorum. Sure-i rahman nasıl aşka daldırıyor gönüllerini bilemiyorum?
Güneş tam tepelerinde iken tavafın 3. şavtında Sure-i şems geldi mi akıllarına? Ellerindeki tesbihler Rabbe olan iştiyakın etkisiyle kabeye sürülürken adımlar sonsuzluğa nasıl aktı?
…..
Elimde, kabeye sürülen tesbihin iri ve parlak taneleri…
kokluyorum derin bir iştiyakla..
içim yanıyor!!
Hiç gitmediğim diyarı özlemeye başlıyorum. Sanki gurbetteyim. Sıla hasreti güneş gibi kavuruyor beni. Hasret mangalının ızgarasında cızırdıyorum sure-i meryem’in ayetlerini okurken?
Bak!! aşkın kokusu var yazıyorum buraya!!!
Bir tesbih tanesinde duyduğum aşkın kokusunu yazıyorum.
Harfler taşıyamıyor özlemimi, gözlerim kapalı izliyorum; gidemediğim yeşil kubbeli medineyi. Hurma dallarının ardından, gözlerimin kahverengisine vuruyor sanki yeşilin gölgesi.
Kalbim gözlerimden akmak istiyor. Başım secdeye varayım istiyor. Secdede evime dönüyorum. Rahime gidiyorum. Bu güzellikle gözlerimin ardını seviyorum ben.
Penceresi yola bakan evin içinde bir masadayım. Sağımda bir genç kız solumda bir anne… heca harfleri var önümüzde. Tanışıyorlar anne- kız heca harfleriyle. Derken zaman akıyor. Sureler akmaya başlıyor dillerden. Şems suresi ahenkle okunurken, güneşin huzmeleri çınar ağacının dallarını yarıp içeri giriyor. Masaya kadar uzanan güneş, kalem tutan parmaklarımızı sıyırıp, dirseğime çarpan buhur-i meryemin yapraklarını okşuyor.
Güneş ışıdıkça çalışıyoruz. Zihnimizin yorgunluğu kalbimizi cilalıyor mu ne?
Fetih suresi, Yasin suresi, Mülk suresi hep güzel okunsun için…
Allah’ın evinde daha güzel dursun dilde diye…Anne- kızın dilinde prova ediyorum harfleri.. Medine ‘nin yeşil kubbesine yakışsın dillerindeki ayetler diye…
………
Anne-kız kutlu doğumu barındıran ayda kutsal topraklardalar . Dillerini hangi sureler süslüyor bilmiyorum. Sure-i rahman nasıl aşka daldırıyor gönüllerini bilemiyorum?
Güneş tam tepelerinde iken tavafın 3. şavtında Sure-i şems geldi mi akıllarına? Ellerindeki tesbihler Rabbe olan iştiyakın etkisiyle kabeye sürülürken adımlar sonsuzluğa nasıl aktı?
…..
Elimde, kabeye sürülen tesbihin iri ve parlak taneleri…
kokluyorum derin bir iştiyakla..
içim yanıyor!!
Hiç gitmediğim diyarı özlemeye başlıyorum. Sanki gurbetteyim. Sıla hasreti güneş gibi kavuruyor beni. Hasret mangalının ızgarasında cızırdıyorum sure-i meryem’in ayetlerini okurken?
Bak!! aşkın kokusu var yazıyorum buraya!!!
Bir tesbih tanesinde duyduğum aşkın kokusunu yazıyorum.
Harfler taşıyamıyor özlemimi, gözlerim kapalı izliyorum; gidemediğim yeşil kubbeli medineyi. Hurma dallarının ardından, gözlerimin kahverengisine vuruyor sanki yeşilin gölgesi.
Kalbim gözlerimden akmak istiyor. Başım secdeye varayım istiyor. Secdede evime dönüyorum. Rahime gidiyorum. Bu güzellikle gözlerimin ardını seviyorum ben.