Her şey anlamını yitiriveriyor sebepsiz nedensiz.
İçimde bir boşluk büyüdükçe büyüyor.
Kendi açtığım kuyularda boğuluyorum yine.
Boğuluyorum ama ölmüyorum.
Hiçbir şey acı vermezken hiçbir şeyde neşe vermiyor.
Karamsarlık bu olsa gerek..
Durdurmaya güç yetiremiyorum zamanı mekanı.
Neredeyim yaşamın neresinde?
Kimler farkına varıyor gözyaşlarımın kimler gülüyor gülemediklerime..
Gitmek geliyor içimden.
Her şeyi herkesi bırakıp gitmek hatta kendimi bile bırakmak geliyor.
Bir trene atlayıp hiç kimsenin tanımadığı bir yerlere gitmek ve kaybolmak insanlar arasında.
Silinmek fotoğraflardan..
mümkün müdür her şeyi geride bırakmak bedenini teslim etmek toprağa..
Ne içindeyim zamanın ne de büsbütün dışında.
Ne güldüğümün farkındayım ne de ağladığımın?
Neydi içine düştüğüm boşluk? Boşluğu dolduracak ne?
Ne sarar ki yaralanmış yürekleri hangi merhem ilaç olabilir yaralara?
Hangi dağ kaldırabilir içimizde yaşattığımız acıları?
Yada hangi gönül görebilir bir yüreğin içine düştüğü çıkmazları.
Ağlamak çözer mi ki içimizde ki kördüğümü?
İçimde var mı gerçekten bir kör düğüm?
Peki içimi acıtan ne gün be gün.
Sorular mı çoğaltan yalnızlığımı yoksa insanlar mı?
Mümkün müdür ağlamadan gülebilmek
mümkün müdür ölmeden dirilebilmek
mümkün müdür acı çekmeden olgunluğa erişmek
peki mümkün müdür her şeyi geride bırakmak???
Benim gibi kaç kişinin düşlerine düşüyor acaba kara bulutlar
acaba kaç kişinin üstüne yağmurlar boşaltıyor tüm kirlerini yeryüzünün?